Başlık, Türk kadın yazarlardan Nobel Edebiyat Ödülü’ne ilk aday olan kişiden, Leyla Erbil’den, sahne ise çok uzaklarda, 365 günün yarısında yağmur alan, Kanada sınırında bulunan Washington eyaletinin takımının futbol sahası, Seattle Seahawks.

Aslında o kadar da iyi olmayan, bocalayan, koç Pete Carroll’ın bilhassa geçtiğimiz sezonun Super Bowl’unda oynattığı son hücumdan ve kaybedilen şampiyonluktan sonra eleştirilen Seattle Seahawks, ne yaptığı belirsiz, gönül verdiğim fakat neredeyse muhattap olmak istemediğim Chicago Bears’ı konuk etti bu hafta. Karşılaşmayı Bears adına izleyen benim gözlük çerçevesinin ardındaki gözlerim ise takım adına tek şey gördü “Tekmeleyin şu topu!”. Yandaki tablo karşılaşmayı Bears adına çok güzel özetlemekte, olay aslında denenmesi gereken ancak kaçınılan dördüncü hak oyunları da değil, olay acizlik, atalet, komedi, trajedi. Buyurun bir de siz bakın, görsel sağda…

Geçtiğimiz sezon ligin en yaşlı takımı olan Bears, ölü sezon hamleleriyle beraber takımın yaş ortalamasını bir buçuk kadar düşürmüş “genç ve veteran” kimyasını-dengesini takım içinde bulmuştu, defans odaklı bir takıma dönüş projesi, “Bears Ruhu” felsefesi olması gerekendi, “gel gelelim ruhlar aleminde de yaşamıyoruz” tümcesini anımsamak ise burada pek de tebessüm yaratmadı çehremde.

Örneğin 2014 yılında ilk turda draft edilen Kyle Fuller, anne ve babasının geleceği görüp de NFL’e yatırım yaptığı bir aileden geliyor. Kardeşi Detroit Lions’ın wide receiver’ı, bir diğer kardeşi kolej liginde en iyi arka alan savunma oyuncuları arasında gösteriliyor (hoş, çocuk da sakatlandı), Kyle da pek keyifli bir draft combine geçirip NFL Draft’ı ilk turdan Bears tarafından seçilip geleceğine yedi sıfırlı kontrat eklemeyi başarmıştı, temiz yüzlü de bir çocuk fakat müdahaleler konusunda pek bir sıkıntılı.

Özlem Güzelharcan bir yazısında şöyle der:

“Hangi iş yerinde çalışırsanız çalışın genç olmak bir beladır, başınıza musallat olan, hayatınızı cehenneme çeviren bir lanettir. Çünkü muhabbete gelince kesinlikle genç olduklarını iddia eden yaşça sizden büyün yaşlılara göre tüm önemli işleri gençler yaparlar! Bu önemli işlerin büyük çoğunluğu sağa sola koşturmakla, eksikleri tamamlamakla, organizasyon görevlerini üstlenmekle ilgilidir. Bütün bunları büyük bir hızla ve aynı orandaki enerji ile yapmak da genç olan’dan beklenen önemli özelliklerdendir. Nitekim genç insan kesinlikle yorulmaz. Genç insanın morali bozuk olmaz, olamaz. Genç insanın iş güç dışında yapacak hiçbir şeyi yoktur. Genç insanın iş dışındaki bütün vakitleri “boş” kategorisindedir, aksi düşünülemez. Genç insan hiçbir şeyden şikayet etmez, etmemelidir. Genç insan iyi giyinmelidir, sürekli makyajlı dolaşmalıdır aski halde hastadır veya -eyvah ki eyvah- bu genç yaşında kendinden geçmiştir! Genç olduğu için başkalarının yapması gereken görevleri de kolaylıkla üstlenebilir. Genç insan hata yapmaz. Genç insan her daim neşeli ve dinamik, yanakları al al ve gözleri güleç olmalıdır. Ve genç insan hiç yaşlanmaz , sonsuza kadar genç kalacaktır o kutsal insan!”

Burada Bears adına bir şeyler  karalamak için kendimi bulduğum zaman, sezon içinde de geçireceğimi sandığım psikosomatik sancılar, romantizm ve gerçekçilikle arada kalan sanrılarda buluyorum kendimi. Yukarıda alıntılandırdığım paragrafı okuduğum zaman maçın ardından “genç” olma heyecanımı kaybettiğimi, taraftarlığı özümseyemediğimi de düşünmüştüm, oysa durum böyle değil, çok sevdiğiniz bir dizide öyle bir şeyler olur ki bir sezon izleyemez hale gelirsiniz, benimki de o hesaba döndü sanki.

Taraftar olmak zor şey NFLTR.com okurları, yaşamımın daha farkındalığı düşük zamanlarında “gözü kör” taraftar oldum elbette, taraftar hayalperestliğini de hala bir köşeye atmış değilim ancak gerçekler o kadar bitkin düşürüyor ki maç hakkında iki kelamda bulunamıyorum. Olur da maç izlemek isterseniz Bears karşılaşmalarını seçmeyin derim, keyifsizler, ligdeki diğer takımların edindiği bir amaç  var en azından, bazıları sezon hakkında büyük bir beklentide olmasalar bile genç oyuncularını partlatma niyetindeler, herkes için sezon çok erken zaten ancak Rüzgarlı Şehri’nin takımına şimdiden sezon zulüm olacak gibi duruyor.

Bir sonraki yazıda en azından iç açıcı bir havadan, çiçekten böcekten bahsetmek isterdim ancak malum havanın durumu da son bir iki haftadır. Tek heyecanlanabileceğim yer belki de geçtiğimiz sezon altıncı sıradan draft edilen David Fales’ın sezon içinde birkaç maçta kendine yer bulması olabilir, baş koç Tilki’ye bu dileklerimi yazılı olarak da ileteceğim.

Görüşmek üzere…