Playoff’larda konferans finallerinin üzerinden tam tamına bir hafta geçti ve evet, bu yazı için geç kaldık ama bizler de insanız yahu. Konferans finallerinde herkesin kendince nedeni olduğu teoride güzel maçlar vardı. Genel NFL izleyicisinin aksine Peyton Manning vs Tom Brady rekabeti beni heyecanlandırmıyor ve bu rekabeti fazla abartılmış bir rekabet olarak görüyorum. Ligi uzun süre domine eden iki oyun kurucu olunca maalesef aralarında böyle bir yarışma başlatılıyor fakat iki oyuncunun karşılaşmalarına ve elde edilen başarılarına baktığımız zaman ortada bir rekabetten söz etmek bence çok da doğru değil. Tom Brady, spesifik bir pozisyonun değil, tüm pozisyonlarda ligin gördüğü en iyi oyuncu. Bunu kendisini pek sevmeyen biri olarak gönül rahatlığıyla söylüyorum. Bu son maçı Manning kazanmış olabilir ama genel tabloya bakıldığında ezici bir Brady üstünlüğünden söz etmek mümkün. Ayrıca benim gözümde en büyük farkı yaratan nokta da yüzük sayısı ve post season başarısı. Tom Brady’nin her zaman daha iyi kadrolar ve koçlarla çalıştığını iddia edebilirsiniz ama bence aradaki fark bu kadar da değil. Şu son üç sezon ki Broncos kadrosuna başka hangi takım sahipti? Brady, Randy Moss’a pas atarken Manning de Marvin Harrison’a Reggie Wayne atıyordu. Anlayacağınız benim görüşüme göre arada 3 yüzük fark oluşturacak bir personel desteği farkı yoktu diye düşünüyorum. Bu maçı Peyton Manning’in kazanması da konu hakkındaki düşüncelerimi değiştirmiş değil, Tom Brady lige gelmiş geçmiş en iyi oyuncudur (Lawrence Taylor, Dan Marino, Joe Montana, Barry Sanders ve daha nicelerinin affına sığınıyorum.)

AFC Finali

Öncelikle Oktay Çavuş ve Çağatay Akkaya’yı başarılı tahminlerinden dolayı kutluyorum, hele ki tüm dünya tersi bir sonuç beklerken. Ben de Patriots’ın rahat kazanacağını düşünüyordum ama Broncos defansının başka planları varmış. Peyton Manning kabul edilebilir bir oyun oynasa da maçı kazanan kesinlikle Broncos defansıydı. Maçtan önce Von Miller’ın Brady’ye ulaşmak için sadece bir saniyeye ihtiyacım var beyanını işitmişsinizdir, adam sözünün eriymiş. Miller, aynı maçta Brady’i hem sack’leyen hem de pasını intercept eden ilk ve tek oyuncu oldu. Bu maç tam olarak “NFL’de maçlar scrimmage line’da kazanılıp kaybedilir” tezinin ispatı oldu. Broncos savunma çizgisi, Patriots hücum çizgisi sahada yokmuş gibi davrandı. Broncos’un bu sezon ki savunması “Orange Crush Defense” olarak zamanının efsaneleşen Cowboys, Vikings, Ravens defansları arasına adını yazdırmıştır.

Patriots’ın maçı kaybetmesinin bir başka ana nedeni de tüm maç boyunca koşu oyunundan elde ettikleri koca bir sıfır. Broncos gibi çılgın pas rush yapan takımların direncini kırmak için tek çareniz koşmak ama Patriots takım olarak sadece 17 kez koşmanın cezasını kaybederek ödedi. Ellerinde güvenecekleri bir koşucu olmamasını anlarım da maç boyunca en çok koşan oyuncuları 13 yard ile Tom Brady olunca insan bir irkiliyor. Sonuç olarak ortaya hiçbir şey koyamayan koşu hücumuyla normal sezonda belki maça kazanırsınız ama konferans finalinde kazanamıyorsunuz. Burada NFL’in yazılı olmayan kuralı işledi ve hem koşu oyunu daha iyi olan hem de savunması daha iyi olan takım kazandı.

NFC Finali

Beni daha çok heyecanlandıran karşılaşma kesinlikle buydu ama beklediğimi ne kadar buldum orası tartışılır. Nasıl heyecanlanmayalım ki? Normal sezonun en iyi iki hücumu karşı karşıya geliyordu (Panthers en çok skor üreten birinci, Cardinals da ikinci takımdı.) Broncos-Patriots maçında da olduğu gibi burada da fark yaratan yine savunmalar oldu; playoff’lara hoş geldiniz! Kağıt üzerinde baktığınızda belki Cadinals defansı size daha iyi görünebilir. Patrick Peterson, Calais Campbell, Dwight Freeney, Tyran Mathieu (sakat olsa da) daha çekici geliyor ama Panthers defansı bu sezon çok farklı standartlarda oynuyor. Bu maça gelene kadar 39 top çalmayla Panther defansı ligin en iyi ve fırsatçı defansıydı. Nitekim en ihtiyaç duyulan anda da yanıltmadılar ve toplamda rakip hücumu 7 top kaybına zorlayarak fişi çektiler. Yedi kez top kaybettiğiniz bir maçı kazanmanız zaten imkansıza eşdeğer bir olay.

Carson Palmer, MVP standartlarında bir sezon geçirmiş olsa da kariyerinin ilk playoff maçını geçen turda Packers’a karşı kazanmış bir quarterback olarak buralara ne kadar yabancı olduğunu gösterdi. Tüm suçu Palmer’a yüklemek haksızlık olur yine de. Panthers defansına karşı bir çok oyun kurucu benzer sonla karşılaştı bu sezon. Sean McDermott’un defansı bir önceki turda da Russell Wilson’ı benzer şekilde zorlamıştı. Maça tam güç başlayarak rakibi sersemleten bir tarzları var. Bu savunmaya ek olarak Cam Newton da Ted Ginn Jr.’dan Antonio Brown, Greg Olsen’dan da Rob Gronkowski yaratınca Panthers’ın önünde durmak haliyle zor oluyor. Sezon başında bu kadar kısıtlı bir kadroyla bu noktaya kadar geleceklerine inanmıyordum ama sonuç olarak ligin tek all-around takımı oldukları tescillendi. Savunma var, koşu hücumu var, pas hücumu var, var oğlu var. Takım içerisindeki uyum ve sinerji muhteşem. Herkes yaptığı işten zevk alıyor gibi görünüyor. Tabi bu durum çoğu zaman rakip takımın veya mütevazı NFL izleyicisinin sinirlerini bozuyor olabilir. Sonuçta Newton, hislerini göstermekte pek utangaç davranan birisi değil. 2011 yılında tüm zamanların en iyi çaylak performansını gösterdikten sonra bu sezon da tüm zamanların en iyi performanslarından birine tanıklık ediyoruz, sadece iki eksikle; Super Bowl ve MVP. Newton ve takımı bu ikisine de çok yakın.

Super Bowl, Pazar’ Pazartesi’ye bağlayan gece (7-8 Şubat) San Francisco 49ers’ın yeni stadında oynanacak. Şöyle bir baktığımız zaman üzerine konuşacak bir çok hikayeyi barındıran bir eşleşme oldu Broncos-Panthers eşleşmesi. Peyton Manning ve Cam Newton iki farklı tarzın temsilcileri ve bu tarzların en üst seviyeleri. Newton yeni bir hükümdarlığı başlatmaya hazırlanırken Manning, belki de Bilichick’e dediği gibi son rodeosunu yapmaya hazırlanıyor. Kim kazanırsa kazansın oldukça güzel bir maç izleyeceğimize eminim. O güne kadar esen kalın.