“Çoğu zaman nereden devam ettiğiniz, nerede düştüğünüzden daha önemlidir. Bir süper kahraman bunu söylediği için yahut İnsanların tökezlediğinizi unutacaklarından değil, insan doğasının geri dönüşleri daha çok sevdiğinden kaynaklanır bu.”
Bugüne kadar Redskins için kaleme aldığım neredeyse her yazıda bir takım tarihindeki keskin ve yanlış dönüşlerden, şifa reçetelerinden ve yanlış hamlelerden bahsetmeyi bir görev bilmişim gibi hissediyorum. Mesela neden hiç Darrell Green çağını anlatmadım? Neden yüce kumandan Joe Gibbs hakkında bir methiye düzmedim? Veya neden hiç Joe Theismann’ın kulübün idari işleriyle alakadar kısmından fazlasını kâğıda dökmedim?
Cevap çok basit bir biçimde şekilleniyor; bu takımdan umutluydum. Gelecekte ’93 öncesi dönemin ışıltılı günlerini dahi geride bırakabileceğine dair sarsılmaz bir güdüye sahiptim. Bu güdü bazen RGIII şeklinde, bazen Bashaud Breeland şeklinde, bazense kenarda gördüğüm duygusal bir Darrell Green alkışıyla vücut buluyordu.
Breeland hala takımda, kendisinden hala çok şey bekliyoruz. Art Monk ve Darrell Green hala kenarda, her maç orada olmaya devam edecekler, her alkışta biz biraz daha celalleneceğiz. Ancak bu takımın kendini üzerinden tanımladığı en önemli hikayelerden biri artık resmi olarak sona erdi, RGIII artık Browns’ın Game of Thrones’u tadı veren as QB yarışına dahil oldu, onun eski apoletleri ise artık Cousins’ın sırtında. Geçen sezon, üçüncü QB derecesine indirgense de kenarda oturup, takımla olan bağlarını biraz daha kopartmak için elinden geleni ardına koymayan Griffin için hala bir umut vardı, elindekileri toplayıp bir tane daha “geçiş sezonu” elde edebilirdi Landover dolaylarında. Tabii bunların hepsi Cousins takım tarihinin sezon pas yardı rekorunu kırıp, takımı playoff’lara doğru ittirmeye başlamadan önceydi. Şimdi hikâyenin sonuna dışarıdan bakıyor.
Peki şimdi ne olacak?
Scot McCloughan, Redskins genel menajeri olarak iş başına geldiği zaman üzerinde taşıdığı en önemli titri draft büyücüsü olmasıydı. McCloughan takım kurardı, dördüncü ve beşinci turlarda mucize adamlar çıkartmasını ondan daha çok başarmış çok az isim sayabilirsiniz. Canlı örnek arıyorsanız, ansiklopedi’nin 49ers’ın kronolojisini içeren kısmına göz atabilirsiniz. RGIII takasından beri ilk tur draft hakkına sahip olunan ilk senede beşinci sıradan hybrid guard seçince kendisinin bir draft büyücüsünden ziyade üfürükçü hoca olduğuna dair şüphelerim yeşermeye yeltenmiş olsa da, Preston Smith, Jamison Crowder, hatta Dunbar gibi direkt etki yaratan çocukları takıma sessiz sedasız kazandırmasıyla yüreğime su serpmişti. Ancak bundan çok daha önemlisi, bu seçimlerle bile McCloughan’ın verdiği bir mesaj vardı; kültür değişimi.
Redskins, takım olarak stratejisini baştan aşağı yeniden inşa edecekti. Savunmada ekstra hamleyi yapacak, ekstra adımı atacak, teknik açıdan yetersizliklere sahip olsa da hırsı ve isteğiyle rakibe aç bir görüntü verecek bir portre hedefledi. Hücum kısmında ise çok eski parçalara ve dinamiklere sahip olan toprağı temizlemek ana ilke oldu. İlk sezon hücum kısmında bahsettiğimiz eğilime örnek olarak Reed’in sistemdeki yerinin gelişimi ve Crowder katkısını net bir şekilde görebiliyoruz. Artık farklı bir tabloya baktığımızı farketmemiz pek uzun sürmüyor, işte burada anlıyoruz, Redskins için yeni hikaye burada başlıyor. RGIII döneminin temsil ettiği, aslına bakarsanız 2006’dan beri süregelen dönemin temsil ettiği değerler tam da burada değişiyor.
Kültür değişimi, Amerikan futbolundan bahsettiğimiz zaman, eğer QB’den yansımıyorsa aslında takımın değişip değişmemesi çok da bir şey fark ettirmiyor. Bu açıdan değerlendirirsek, Cousins ve Griffin çok farklı karakterler. Griffin inanılmaz bir iş ahlakına sahip, örnek bir sporcu ve her zaman daha iyisini yapmaya odaklı bir birey, fakat günden güne çevresel faktörler dolayısıyla da liderlik özelliklerini kaybederek yalnızlaşmış bir sporcu. İnanılmaz yeteneklere, güdülere ve kudretli bir kola sahip olsa da takımının altyapısıyla bağdaşamadığı sürece onları yönetmesini ve bir yerlere götürmesini bekleyemezsiniz. Cousins ise daha sakin yapılı, spotları temkinli karşılayan, samimi bir portre çizen bir adam, iyi bir lider ve çevresindekileri güvende hissettiren bir figür. Griffin kadar rekabet manyağı bir adam olmasa da o da kademeli bir gelişim sürdürdü fakat asla muazzam bir sıçrama çabasında olmadı. Hala baskı altında kaldığı zaman çok çabuk sönüyor ve bazı şeyleri öğrenmemekte diretiyor. Fakat şu an bu eksileri, nasıl zamanında Griffin için de gündeme gelmediyse, artılarının yanında gündeme gelmiyor. Çünkü Redskins yeni kültürünü yansıtan yeni yüzünü buldu; Kaptan Kirk.
Vakay-ı Normaniye…
Bu sene serbest oyuncu piyasasını tecrübe pazarı olarak değerlendirerek bu yeni gelişen kültürünün deliklerini kapatmaya çalışan organizasyon, Vernon Davis, David Bruton ve Cody Booth gibi isimlerden sonra taraftarların çok sıkıldığını düşünmüş olacak ki Josh Norman’ı ligin en çok kazanan CB’i yapmaya karar verdiler. İmza haberinden sonra sevinen, kontrat büyüklüğünü duyunca ise mortgage sözleşmesine imza atmış devlet memuru edasıyla soğuk su içen biri olarak, sakinleştiğim zaman bunun da McCloughan’ın hedefi doğrultusunda yapılmış bir hamle olduğunun farkına vardım. Saldırgan, başarıya aç ve ekstra işler yapan bir savunma kurgusu yaratmaya çabalayan McCloughan için Norman’dan daha iyi bir opsiyon olamazdı. Gelecek sezon Rivera’nın sistemindeki kadar başarılı olup olamayacağı ayrı bir tartışma konusudur, ancak bizim mental sistemimize yüzde yüz uyum sağlayacak bir parça olarak gördüğüm Norman, Skins defansının psikolojik çehresini değiştirebilecek bir isim. Hele ki fellik fellik total package cornerback aranılan bir dönemde ligde Josh Norman’ı kadroya katmak elbette çok çok önemli.
Fakat 75 milyon da biraz şov bence.
General Gruden Birlikleri Denetliyor
Geçen sezon Crowder ve Reed dışında Skins pas oyununda ciddi bir kıtlık yaşanması ve Garçon’un artık yaşlı bir adam olduğunun kabullenilmesi, üzerine bir de Norman’ın takıma katılması üzerine artık her şey çok açıktı…
Tabii ki dalga geçiyorum. McCloughan’ın ne düşündüğü hakkında en ufak bir fikrimiz bile yoktu. İlk turdan Redskins’in Nose Tackle seçeceğini yazanlardan tutun, ligin deneme başına en fazla koşu yardına izin veren takımının artık adam akıllı bir linebacker’a ihtiyacı olduğunu düşünenlere kadar (Ben!) her segmentten insana rastlayabiliyordunuz. Tahmin edebildiğimiz tek şey vardı, muhtemelen hepimiz Scherff’te olduğu gibi yanılacaktık. Haklı da çıktık, McCloughan ilk tur hakkıyla ismi Fuller ve Coleman’ın arkasında anılan Josh Doctson’ı Landover topraklarına getirmeye karar verdi. Yüksek pasları yakalamadaki şaşırtıcı yeteneği McCloughan’ı cezbetmiş olacak ki, yaşlanan Garçon ve memur emeklisi hastalıkları her geçen gün artan D-Jax’in yanına onu eklemeyi uygun buldu. Doctson’ı alıcı gözüyle inceleyecek olursanız, bu kadar yavaş ve atletizmden nasibini almamış bir receiver sınıfı içinde bu departmanlarda ne kadar kalifiye bir oyuncu olduğunu görüyosunuz. Sıkça karşılaştırıldığı AJ Green kalıbında, derin pas oyunlarında ve overthrow’a meyilli oyunlarda neredeyse go-to-guy statüsünde bir oyuncu olarak Redskins’in pas oyununda önemli bir boşluğu dolduracak bir ekleme olarak Doctson, her ne kadar gözüm Reggie Ragland’da kalsa da, Skins’e orta vadede önemli bir ivme kazandırabilecek bir potansiyel.
Geride bıraktığımız iki sezon içerisinde oldu da Redskins maçı izlediyseniz, bu taraftarların neden Safety diye ağladığını az çok kafanızda anlamlandırmışsınızdır. McCloughan bu açığı elbette ki unutmadı, ikinci turdan yaptığımız Hybrid LB/SS Su’a Cravens seçimi, şu sene yaptığımız seçimler arasında beni en çok mutlu edeni oldu. Bir linebacker için biraz size sıkıntısı olan, fakat bir safety için ölümcül sayılabilecek bir yapıya sahip Cravens, coverage ve ivmelenme konusunda da safety pozisyonunda da linebacker pozisyonunda da sıkıntı çekmeyecek bir isim. Yine de kendisini safety listesinde tutmamız evrenin düzeni açısından çok daha pozitif bir sonuç verecektir.
Doctson da Cravens da inanılmaz hırslı, profesyonel ve iş etiği seviyesi çok yukarıda olan oyuncular. McCloughan’ın yaratmaya çalıştığı atmosfere uyum sağlayacakları şimdiden ortada olan bir gerçek. Takım yapılanması açısından çizdiği sınırlar dahilinden hiç sapmayan ve Gruden’a ihtiyaç duyduğu silahları veren Scot, bu sene de tabii ki mastermind koltuğunun sahibi oluyor.
Peki ne eksik?
Daha fazla zaman? Hayır. Pozisyon takviyesi? Kusur kadı kızında da olur. Yeni bir touchdown sevinci? Dub dance olmadığı sürece kabulümüzdür. O halde Redskins bu sezon neyi farklı yapmalı?
Kültürü değiştirmek çok çok önemli ve belki de takımın gelecek on yılını etkileyecek bir hamle olsa da, takımın apoletlerini artık tartışmasız biçimde omuzlarına takan Cousins’ın risk almayı öğrenmesi, zamanla baş etmesi ve artık takımının “NFC East’te kimin hastalığından yararlansam da playoff yapsam” mentalitesinden çok daha farklı bir yerde olduğunu kavraması gerekiyor. Redskins artık kazanmaya hazır, bunun sinyallerini geçen sezon verdi. Her şey değişse de, takımın atmosferi bir üst seviyeye çıksa da, Cousins bunu başarmadığı sürece hiçbir şey fark etmeyecek. O da herkesle beraber yükselmek zorunda. Bunu geçtiğimiz sezonlarda liderlik alanında oldukça iyi kotardı, bakalım iş fiziksel ve teknik boyuta geldiğinde bunu başarabilecek mi?