NFL oyuncularının saha dışındaki yaşamlarını hep merak etmişsinizdir. Şaşalı hayatlar, dev malikâneler, sabahlara kadar süren ve sayısız günahın işlendiği partiler, altı haneli ederi de tıpkı kendisi gibi gözü yoracak cinsten dev mücevherler, sıradan bir İngiliz’i götürseniz “Bunların konuştuğu İngilizce ise bizim konuştuğumuz hangi dil?” diyeceği en küfürbazınızın bile aklını hayalini alacak argo kullanımlarla dolu İngilizceler… Eğer, bütün bunları Amerika’ya gitmeden tecrübe etmek isterseniz, Ballers tam size göre bir dizi.

HBO tarafından geçtiğimiz yıl yayımlanmaya başlayan Ballers, son olarak 28 Ağustos 2016 Pazar günü ikinci sezon yedinci bölümü ile izleyicilerle buluştu. Başrolünde Dwayne Johnson gibi efsane bir WWE güreşçisini bulunduran dizideki tek ünlü isim Johnson değil. Nitekim, Ballers’ın oyuncu kadrosunda, çoğu misafir oyuncu olmak üzere birçok NFL yıldızı da var. Antonio Brown’lar, Greg Jennings’ler, Ndamukong Suh’lar, Julian Edelman’lar ve daha niceleri… Ayrıca, dizide sadece NFL oyuncuları da yok; Fox Sports’un ünlü muhabiri Jay Glazer (kendisinin dizide hatırı sayılır miktarda rolü var), NBA’de Miami Heat forması giyen Chris “Birdman” Andersen, Miami Marlins’in yıldız beyzbolcusu Giancarlo Stanton ve ünlü tenisçi Caroline Wozniacki de çeşitli sahnelerde ekran karşısına çıkıyor.

Dizide genel olarak, şimdilerde Miami’de yatırım danışmanlığı yapan eski bir Dolphins yıldızı Spencer Strasmore’un (Dwayne Johnson) NFL yıldızlarını çalıştığı şirket olan Anderson Financial’a çekebilmek için verdiği mücadele anlatılıyor. Strasmore ile birlikte işin içerisinde olan iki isim var, bunlardan ilki Anderson Financial’ın diğer bir yatırım danışmanı Joe Krutel (Rob Corddry) ve NFL’de oyuncularının menajerliğini (agent) yapan Jason (Troy Garity).

Bu üçlünün kurdukları sistem şöyle işliyor: Jason, oyuncuların kontratlarıyla ilgileniyor ve yeri geldiğinde bu oyuncularla ilgilenen takımların genel menajerleriyle sabahtan akşama kadar konuşuyor. Spencer ise, Jason’ın menajerliğindeki oyunculara NFL’de edindiği tecrübelerin ışığında “ağabeylik” yapıyor ve bu iyi muamelenin ardından oyuncular, takımlarından yüklü bir miktar koparınca o parayı değerlendirmesi için Anderson Financial’ın müşterisi oluyor.

Peki Joe ne yapıyor? O daha çok NFL’de kendini kanıtlamış, o zamana kadar kazandığı parayla değil sadece yedi nesil sonraki torununun, onun eniştesinin bile hayatını garanti altına almış yıldızları (Victor Cruz, Lamarr Woodley gibi); yat partilerinde, lüks restoranlarda kafalayıp birikimlerini Anderson Financial’a çekmeye çalışıyor.

Bu üçlüyle birlikte, canlandıran oyuncuların Amerikan futbolu ile ilişkileri olmasa da dizide NFL yıldızı gibi gösterilen iki oyuncu var: Bunlar Ricky Jarrett (John David Washington) ve Vernon Littlefield (Donovan Carter). Jarrett, sorunlu NFL yıldızının vücut bulmuş hali. Aslında niyeti kötü değil ama başı, sürekli başkaları (!) yüzünden belaya giriyor. Örneğin, gece kulübünde kendisine laf atan adamı dövmesi veya yasak aşk yaşadığı kadının Miami Dolphins’te oynayan bir wide receiver’ın annesi çıkması ve bu sebeple o oyuncuyla birbirlerine girmeleri, hiç de onun suçu olan şeyler değil…

Vernon ise Ricky’e göre daha mülayim bir oyuncu. Hatta o kadar mülayim ki, malikanesinde kendisiyle birlikte yaşayan onca arkadaşının bütün masraflarını (yeme, içme, parti, uyuşturucu, alkol) o karşılıyor. Bu, arkadaş kisvesi altında sırtlanlık yapanlardan öyle bir tanesi var ki, Reggie, bu adam Vernon’ı istediği gibi yönlendiriyor, “Sen ne iş yaparsın?” diye sorulduğunda “Vernon’ın boş zamanlarını planlıyorum, daha ne?” deyip kazancından pay alıyor ve yeri geldiğinde “kardeş” ayağına yatıp Vernon’ın kontrat meselelerine burnunu sokuyor.

Tabi dizide; eski bir ofansif tackle Charles Greane (Omar Miller), Anderson Financial’ın huysuz patronu Brett Anderson (Richard Schiff), Dolphins’in siyahi genel menajeri (NFL’de çok siyahi genel menajer yoktur, bu yüzden bu hareketi takdir ettim) Lary Siefert (Dule Hill), gibi daha birçok önemli karakter var; fakat, hepsini detaylı bir şekilde anlatmaya kalkarsam bu yazı basit bir “karakter tanıtımından” öteye gitmeyecek. O yüzden gelin biz biraz da diziyle ilgili farklı unsurlara göz atalım.

İlk olarak, Ballers’ı izlediğinizde göreceksiniz ki dizideki mekanlar; NFL’deki oyuncuların, menajerlerin, koçların yaşadıkları hayatı tam anlamıyla yansıtacak şekilde seçilmiş ve buna göre hazırlanmış. İş görüşmelerinin yapıldığı restoranlar Miami’nin en lüks ve en zarif restoranları, partilerin düzenlendiği yatların bir ucundan bakınca öteki ucu görünmüyor, malikanelerin içerisinde fantezi odalarından tutun da sinema salonları, köpük partileri için hazırlanmış bodrum katındaki özel diskolara kadar her türlü detay mevcut. Blue Mountain State’tekiler görse “Thadland”i üvey evlat yaparlardı.

Zaten, NFL oyuncularının saha dışındaki yaşamlarına odaklanan bir yapımın mekan seçiminde böyle davranması gerekirdi çünkü zamane NFL yıldızları parayı har vurup harman savurmayı seven, gösterişe önem veren ve bir iddia uğruna ortaya Rolls Royce’unu koyabilecek seviyede kalburüstü yaşayan insanlar.

Buna ek olarak Ballers’ın Miami gibi refah seviyesi yüksek, multimilyarderlerin ikamet ettiği egzotik ve liberal bir şehirde geçtiğini de hatırda tutmakta fayda var. Sonuçta dizi, Green Bay gibi daha mütevazı hayatların yaşandığı veya Colorado Springs gibi muhafazakar hassasiyetlerin yoğun bir şekilde hissedildiği bir şehirde geçmiyor.

Anlayacağınız Ballers’da yaşanan hayatlar, bir bakıma Aşk-ı Memnu’da yaşanan hayatlar gibi. Burada da herkes zengin, hayatın sefasını sürüyor. Dizinin en az kazanan ikilisi bizim garip Spencer ve Joe. Onların da yıllık kazancı 350.000 dolar (Aylık hesaba vurup bir de kuru Türk lirasına çevirmeye çalışmayın, üzülürsünüz). Öte yandan, burada da herkes görgüsüz. Aradaki tek fark, Aşk-ı Memnu’da herkes babadan zengindi, buradakilerin çoğu yaşadıkları hayata kendi çabaları ile ulaşmış karakterler. Tabi bu karakterler paralarını genellikle daha günahkâr eğlenceler için harcıyorlar.

İkinci olarak, bu diziyi izlediğinizde NFL’de takımların oyuncularla anlaşma sürecinin ne kadar uzun sürebildiğini, üstüne üstlük sürecin ne kadar kırılgan olabildiğini de rahatlıkla görebiliyorsunuz. Yani, biz Amerikan futbolu severler için “X oyuncusu, Y takımıyla şu kadar milyon dolara anlaştı” başlığıyla sıradan bir haber değeri taşıyan o kontratların altında devasa bir emek var ve bu da Ballers ile apaçık bir şekilde ekranlara yansıyor.

Bu emeği şöyle anlatabiliriz: En başta, oyuncularla takımların kendi istedikleri meblağlarda buluşabilmesi başlı başlına zor bir durum.  Çoğu zaman da anlaşamıyorlar ve işin içine kontratın uzunluğu, garanti ücreti, garanti ücretin ne kadar zamanda ödeneceği, bonus’lar, bonus’ların neye göre ve nasıl düzenlendiği gibi sayısız bilinmeyen giriyor. Bir de üstüne, tam taraflar kontratın bütün detayları üzerinde anlaşmışken NFL oyuncularının, çoğu zaman bile isteye başlarına açtığı belalar sürecin başa dönüp her şeyin tekrardan müzakere edilmesine sebebiyet verebiliyor.  Eğer diziyi izlerseniz, Ricky ve Vernon’ın kontratları için Jason ve Spencer’ın gece gündüz demeden gösterdikleri çabayı da yakinen tecrübe edeceksiniz.

Dizide ilgimi çeken bir başka nokta ise Vernon Littlefield karakteri. Bu adamın üzerinde durmakta fayda var. NFL’in en iyi defansif end’lerinden birisi olan Vernon, saflık derecesinde iyimser ve sadakate mutlak suretle önem veren bir kişilik olarak tasvir edilmiş dizide. Yazının başında da anlattığım gibi etrafı, kendisinin üzerinden geçinmek isteyen insanlarla dolu ve Vernon, bu insanları sadece kendisine “sadık” olduğu için yanında tutuyor, hayatını derinden etkileyecek kararlarda söz hakkı tanımaktan öte sürece bizzat dahil olma konusunda onlara alan açıyor…

Öte yandan, Vernon karakterinin kurmuş olduğu bu ilişkiler bütününde bence bir sıkıntı var. NFL’deki oyuncular, genellikle kontrat konularında kendilerini bir profesyonele emanet ediyorlar. Yani düşünün, alacakları ücretler draft’ta seçildikleri sıraya göre önceden belli olan çaylak oyuncular bile, takımları ile neredeyse hiçbir müzakere sürecine giremeyecekleri çaylak kontratları için kendilerine bir menajer tutuyorlar. Böyle bir ortamda, müzakere süreçleri kazanacakları parayı yakından etkileyen veteran oyuncuları siz düşünün. Bu yüzden Vernon karakterinin, Amerikan futboluna eli değmemiş ve amacı da aşağı yukarı belli olan üçüncü bir şahsı, profesyonel meselelere bu kadar karıştırıyor olması pek gerçeği yansıtmıyor gibi. Tabi bunun en başta bir dizi, dolayısıyla da bir kurgu olduğunu unutmamak gerek. Hem, Reggie’nin trash talk konusundaki yeteneklerini Spencer’a karşı kullanmasını izlemek de dizi boyunca baya bir zevk veriyor.

Sonuç…

Eğer bir Amerikan futbolusever değilseniz ve bu yazıyı okuyorsanız söyleyeceğim şey şudur ki Ballers, sizin için ancak “popcorn” tadında bir dizi olabilir; çünkü dizide, Amerikan futbolu ile ilgili çok fazla terminoloji dönüyor. En basitinden dizinin alt yazılarını hazırlayan arkadaşlar bile “Combine” için “Uzlaşma”, “Linebacker” için “Gerici” gibi ilginç çeviriler yapmışlar. Durum sizin için de bu kadar vahimse, dizi boyunca sadece ağzınız açık bir şekilde güzel kızları ve zengin hayatını izlemiş olursunuz. Bu zevk verir vermesine ama sonra ağzınızdan akan sular klavyeye döküldüğünde pişman olursunuz. Eğer gerçekten Amerikan futboluna karşı ilginiz varsa Ballers, NFL oyuncularının hayatlarına daha yakından bakmak için bire bir. Kısacası izleyin, izlettirin…