12. Adamın başkentinden herkese merhaba. Yazımızın başlığı biricik koçumuza ithaf edilmiştir. Sakızlı adamımız, sempatik koçumuz, başarılı ve yer yer sürrealist taktiklerin uzmanı ve azmanı hocamız Pete Carroll’ın Seattle Seahawks’a imza atmasıyla takımımızın çehresi değişti; Kuzey Pasifik şehrinin havası güzelleşti. Seattle’ın Philadelphia’yı CenturyLink Field’da 26-15 yendiği maç ile birlikte Pete Carroll Seattle’ın başına geçtikten sonra 100. galibiyetini aldı. 69 mağlubiyetin yanına bu sezonki Arizona beraberliğini de eklemeyi unutmayalım.
Pete Carroll vesilesiyle Seattle’ın ligde kazandığı itibarı göz ardı edemeyiz. Seahakws’a savunmanın başı çektiği bir ekol getirdiğini, Seattle’a NFL’de kendine has bir futbol üslubu, savunma kimliği kazandırdığı aşikar. Yıllar içinde teknik ekipte beraber çalıştığı birkaç arkadaşının başka takımlara koç olarak gitmesine rağmen; ekolden, yerleştirdiği futbol mentalitesinden vazgeçmedi. Yeri geldi hatalı taktiklerini, hatta Super Bowl 49’da Marshawn Lynch’i koşturmayıp maçı kaybetmemizi eleştirdim. Dört yanlış bir doğruyu götürüyorsa Pete Carroll’ın henüz kaybettiği, yitirdiği bir doğru yok. Bu organizasyonda, bu sezonda ve bu taraftarda Pete Carroll’a verilen değer çok. Hak ediyor da…
Balon Philadelphia
Sezona hızlı giren Philadelphia Eagles’ın özellikle Pittsburgh Steelers’ı kendi evinde farklı yendiği maçı izleyince geçtiğimiz Pazar günü oynanan maç için haftalar öncesinden endişelenmeye başlamıştım. Haftalar ilerledikçe Philadelphia form kaybetti, yılın çaylağı ödülüne koşarcasına giden Carson Wentz ise koşar adım “çaylak duvarına” tosladı. Deplasmanda son dört maçını kaybeden Philadelphia karşısında maçın kesin favorisi Seahawks’tı. Pete Carroll’lı dönemde lige yavaş tempoyla hatta temposuz ve ayarsız biçimde başlayan Seattle; ligin ikinci yarısından itibaren turbolu araç misali basınç açarak form grafiğini yükseltir ve hücum-savunma dominantlığını 60 dakikaya yaymayı başarır. Bu sezon tarih tekerrür ediyor.
Hücumda drive’larda, snap’lerde ve skorda çok zorlanan Seattle, bu zor dönemin üstesinden geldi. Los Angeles karşısında ve Arizona maçının normal süresinde üç sayı atabilen Seattle için, rakip sahaya topu degaj haricinde ilerletmek bu sezon hiç olmadığı kadar kolay. Marshawn Lynch’in emekliliği, Thomas Rawls’ın sakatlığı ve (takımdan gönderilen) Christine Michael’in sınırlı kapasitesi ve Russell Wilson’ın sakatlığı derken koşu hücumunu birinci seçenek olmaktan çıkardık, bazı maçlarda unuttuk, aklımızın ucuna bile getirmedik.
Seattle Seahawks maçlarını izleyenler, bu sene hücumda farklı bir karakterde oynayan Seattle hücumunu izliyor. Eski sistemi yükleyebileceğiniz koşucuların olmaması, bu sistemde ısrar edilmesi; sonrasında pasa dayalı hücum sisteminin bir anda benimsenememesinden ötürü fikstürün ilk yarısındaki hücum susuzluğu, hücuma duyulan hararet bitti gitti nihayet. Thomas Rawls döndü. Savunmayı darbeye rağmen yarabilecek o gücüne ve kuvvetine kavuştuğunu gözlemledik. Rawls, son çeyrekte oynatılmayacaktı lakin C.J. Prosise’nin sakatlığından ötürü birkaç snap daha fazla oynadı. Yüzde yüzlük Thomas Rawls için bir iki maç daha sabretmek gerekecek. Christine Michael’in gönderilmesini vefasızlıktı. Eddie Lacy’i de önümüzdeki Ağustos ayındaki hazırlık maçlarından önce izleyemeyeceğimizi düşünürsek Green Bay Packers için altın değerinde bir hamle oldu. Üstüne üstlük C.J. Prosise normal sezonu kapatmış olabilir. Yaşadığı sakatlık sonucu maçı yarıda bıraktı ve playoff maçlarına kadar dönemeyeceği tahmin ediliyor. Christine Michael konusunda aceleci mi davranıldı diye düşünmeden edemiyoruz.
Philadelphia maçının üzerinden birkaç analize değineyim: Russell Wilson bilek sakatlığından kurtuldu. Dizindeki sakatlığın tamamen geçmesi için önümüzdeki sezonu bekleyeceğiz. Sakatlık sonrası düz koşulara başlayan futbolcular misali play option koşularına başladı. Out of pocket paslarında ve özellikle 20+ paslarda omzundan ve ayaklarından istediği gücü, esnekliği alabiliyor. Bakınız Los Angeles Rams maçına; hareket edemeyen, dizlerinden güç alamayan üç numaramız yüzünden maçı üç sayı ile bitirmiştik.
Salary Cap’ten Alırlar Minik Bir Dal
O-Line bölgesi 4.135.000 dolar ile ligin en düşük gelirli O-Line hattı. Seattle Seahawks team salary cap’inin yalnızca %4’ü buradaki cengaverlere harcanıyor. Bu sebepten ilk haftalarda korkuyorduk, Russell Wilson’ın hastanelik olacağına dair endişelerimiz vardı. Görülüyor ki, takımda düzelen bölgelerden birisi de O-Line bölgesi. Bir Dallas Cowboys O-Line’ı değil fakat geçen senelere ve hatta sezonun ilk maçlarına göre gözle görülür bir gelişme var. Center pozisyonunda birkaç yıldır sakatlık, devşirme adam yetersizliği derken sorun çeken Seahawks draft’tan seçtiği left tackle’dan bu sene devşirdiği yeni center’ı Justin Britt ile bu pozisyondaki hengamenin önüne geçebilmiş görünüyor.
Yeni Dönem: Pas In, Koşu Out
Wilson – Baldwin ikilisi ateşle barut gibi. Çok canlar yakıyor. Seattle hücumunun en tehlikeli yerini sorarsanız bu ikisinin uyumunu söylerim. Rollerin değiştiği anda Doug Baldwin’in 15 yardlık pasını tutan Russell Wilson kariyerinin ilk touchdown pasını yakaladı. Paul Richardson çok efektif değil henüz, lakin Seattle formasını sırtına geçirdiği günden beri en iyi sezonunu oynuyor. Son maçlarda en az bir başarılı yakalayışı var. Atletizm olarak takımın en iyi pas tutucusu olduğu iddia edilebilir. Tyler Lockett’taki iyiye gidiş bu maçta da devam etti.
Her ne kadar redzone’larda adamı unutan playbook’ları oynatsa da Jimmy Graham rakibin en korktuğu Seattle hücumcusu. Maçlardaki heyecan, çekişme ve skor balansı bozulmasın diye Jimmy Graham dozajında kullanılıyor! Birkaç pastan sonra bir süre kendisi sürekli rush-pas blocker olarak düşünülüyor. Her touchdown gösterisinde smaç yapmaya yelteniyor ama son anda vazgeçiyor. NFL yönetiminin sevinme hususundaki katı yaklaşımından ötürü hafızalardan silinmeyecek bu tarz sevinç gösterileri izlenemiyor.
Savunma, savunma, savunma… Bu sezon da en az sayı yiyen ekip olma yolunda kararlı adımlarla gidiyoruz. Philadelphia’yı üç dakikanın altında drive’lara hapseden Seattle’ın, Michael Bennett’in sakatlıktan dönmesiyle daha korkulası bir savunma takımı olacağı su götürmez bir gerçek. Önde Bennett – Avril, ortada Wagner, arka bölümde Sherman – Thomas – Chancellor üçlüsü…
Seattle Seahawks’ın Öne Çıkanları
Maçın Hücum Yıldızı: Bu ödülü eski formuna yavaş yavaş kavuşan, mobilitesine ramak kalan Russell Wilson’a veriyorum.
Maçın Savunma Yıldızı: Yine 10+ tackle serisini devam ettiren, önemi 10+ tackle ile açıklanamayacak Bobby Wagner.
Maçın Hareketi: Russell Wilson ve Doug Baldwin arasında gerçekleşen ve rollerin değişildiği (QB-Baldwin / WR-Wilson) 15 yardlık touchdown oyunu.
Maçın Kırılma Noktası: 100+ üzeri koşu oyunu gerçekleştirmemiz. Bu sezon hasret kalmıştık.
Maçın X Faktörü: Punt, kick return’ları ve pas oyunlarındaki etkisiyle yükselen form grafiğini devam ettiren Tyler Lockett.
Florida Güneşi ve Tropikal Yağmuru
Bu hafta Florida’dayız. Fikstürün en zayıf rakiplerinden, en rahat kazanılacak maçlarından biriydi Tampa Bay Buccaneers maçı. Evdeki hesap Florida’nın başkentine uymayabilir. Kansas City Chiefs’i deplasmanda yendiler, wild card hatta NFC South liderliği için yarışıyorlar. Can yakabilecek bir takım Tampa Bay. İki takımın bundan önceki maçı CenturyLink Field’daydı. Müthiş bir geri dönüş sonucu uzatmada maçı kazanan Seattle’ın karşısında o günden daha güçlü bir Tampa Bay’ın olacağı gerçeği var. Gemili-top ateşli stadyumunda maç izlemek çok zevkli… Üstüne tropikal yağmur – Florida güneşi ikilisinin olduğu maç denk gelirse tadından yenmez. Dallas’ın arkasından NFC’de ikinci olup wild card’da maç yapmamak adına bu maçlar kazanılmalı. Seattle 7-2-1, Arizona 4-5-1 diğer iki takım bu senenin sıralamasında mühim değil. Arizona ile kendi evimizde oynayacağımız ve Arizona’nın da zor fikstürü düşünüldüğünde üç maçlık makasın kapanması zor gibi. NFC West birinciliği kesin değil ama kuvvetle muhtemel. Bu dakikadan sonra NFC ikinciliğini korumak öncelik olmalı; Dallas’ın tökezlemesi beklenip –zor bir ihtimal– NFC liderliği için fikstürün geri kalanı hesap edilmeli.