Tam da ilk haftanın skordan çok ortaya konan hücuma yönelik kafalarda soru işaretleri bırakan performansının ardından, San Francisco 49ers tam isteyebileceği gibi bir rakip buldu karşısında; ilk haftanın kendi evinde çaylak Sam Darnold’a kaybedeni, Detroit Lions. Hani ilk hafta maçlarına baktığınızda Bills ve Cardinals’dan sonra belki de en çok, olsa da yensek diyebileceğiniz takım. Kazandı da 49ers. Ancak ağızda kekremsi bir tat bırakıp, kafalardaki soru işaretlerine yenilerini ekleyerek.
Öncelikle Jimmy Garoppolo’ya bakacak olursak, bu seviyede bir profesyonel için söz konusu bile olmamalı ama sanki aklı hala geçen haftaki attığı üç interception’da gibiydi. Topu aldıktan sonra, o kadar uzunca elinde tuttu ki aslında çok da kötü olmayan O-Line korumasına rağmen altı kere sack olmayı başardı! Detroit savunması geçen hafta çaylak Darnold’u bile iki kere sack’layabilmişti. Tamam receiver kadrosu görece zayıf, Pettis çaylak, Garçon’ın bir ayağı çukurda ve Kittle da daha ikinci sezonunda falan ama Garopplo bu isimler boş olduklarında bile pas atmakta tereddüt eder haldeydi. 26’da 18 pas ve 206 yardlık akmaz kokmaz bir QB performansı ile interception yapmadan tamamladı maçı. Gerçi son çeyrek bir interception gömdü ama Detroit savunmasına çalınan holding cezası ile top yine 49ers’da kaldı. Sonuç olarak geçen hafta sırtına yüklediği soru işaretlerini gelecek haftalara taşıdı demek mümkün.
Hücum yönünde oyunun yıldızı, Jerrick McKinnon’ın sakatlığında takımın tam da ihtiyacı olan running back performansı sergileyen Matt Breida oldu. 67 yardlık touchdown koşusunun yanında toplamda ortaya koyduğu 11 taşımada 138 yarda ek 21 yardlık da top tutma rakamları takıma ilaç gibi geldi. Bir diğer RB Alfred Morris de geçen hafta end zone önünde yaptığı fumble’ın etkisini atmış görünerek ihtiyaç duyulduğu anlarda takıma katkı sağladı.
İşin top tutma tarafına geldiğimizde Vikings maçında sakatlanan takımın birinci receiver’ı Marquise Goodwin’in yokluğunda geçen haftadan sonra bu hafta da çaylak Dante Pettis sahaya çıkma şansı yakaladı. Her ne kadar 35 yardlık tek bir catch ile maçı tamamlayan Pettis bu performansıyla şansını iyi kullanamamış gibi görünse de bunun etkin sebebi Garoppolo’nun topu tüm muhtemel hedeflere neredeyse eşit dağıtması oldu. Topu Garçon, Kittle, Pettis ve hatta Celek arasında adeta Hazreti Ömer adaletiyle dağıtan Garoppolo’nun geçen haftaya göre daha başarılı olan red zone hücumunda, touchdown’lar maç boyunca sadece bir kez dört yardlık bir tutuşla ortaya çıkıp kaybolan Kendrick Bourne ve 30 yaşın olgunluğundaki tight end Garrett Celek’ten geldi. Takımın şu an görünen en iyi receiver’ı Pierre Garçon ise dört seferde 57 yardlık vasat performansına rağmen üçüncü çeyrekte Breida’nın 67 yardlık koşusunda koyduğu blok desteğiyle galibiyete önemli katkı verdi.
Daha önceden de belirttiğim gibi, Detroit’in kalburüstü savunmacılarından Ezekiel Ansah’ın yokluğuna rağmen Garoppolo’nun yediği altı tane sack’e bakınca sanki ofansif hat maç boyunca yatıştaymış gibi görünse de bence bu sack’lerin (ilk red zone hücumunda bu senenin ilk tur seçimi Mike McGlinchey’in sebep olduğu ilk ve ikinci sack’ler hariç) baş sorumlusu topu gereğinden uzun elinde tutan Garoppolo’ydu. Onun dışında pozisyonlara bakılacak olursa pas korumasında O-Line’ın fena oynamadığı rahatlıkla söylenebilir.
Savunma hattında 2.5 sack ile geçen haftanın başarılı ismi DeForest Buckner bu hafta da istatistik hanesine bir sack daha yazdırmayı başardı. Öte yandan geçen yılın ilk tur seçimi Solomon Thomas’ın pass rush yapmasından ümit kesilmiş olsa gerek ki daha çok rakibin koşu oyunlarını durdurmaya yönelik kullanıldı. Detroit running back’lerinin toplamda 100 yardı geçememiş olmaları Thomas’ın sınırlı gücüne rağmen atletik özellikleriyle bu görevi başarıyla yerine getirdiğinin bir nevi göstergesi oldu.
Secondary ve linebacker’lara gelince… Takımın secondary’si maç boyunca alarm verdi. Özellikle Ahkello ve K’Waun Williams Detroit receiver’ı Kenny Golladay’i resmen milli yaptı. Madeni bulan Stafford da uzun bir süre Golladay üzerinden kurdu oyunu. Belki bunda diğer tarafta Richard Sherman’ın olmasının da etkisi vardır ama Ahkelo ve Williams için maçın pek de iyi geçtiği söylenemez. Öte yandan Reuben Foster’in cezasına Malcolm Smith’in sakatlığı da eklenince geçen haftanın yıldızı çaylak LB Fred Warner’in yanında sahaya çıkan Elijah Lee yaptığı 12 tackle ve bir sack ile bu alanda takımın lideri gibi görünse de kaçırdığı çuvalla tackle maç boyunca oldukça sorun yarattı. Bu haliyle Foster’in dönüşünde linebacker pozisyonu için ancak Fred Warner’a alternatif olabilir.
Maçın geneline bakacak olursak, head koç Kyle Shanahan geçen hafta öyle ahım şahım olmayan Jets running back’leri Isaiah Crowell ve Bilal Powell’ı coşturan Detroit savunmasının bu zaafını maç boyunca kullanmaya çalıştı. Bu nedenle pas oyunundan çok koşuya dayalı oyunlar tercih edildi. Bir de pas oyunu ağırlıklı oynamaya kalkılsa kaç sack olurdu merak ediyorum doğrusu. Garoppolo’nun can sıkan sack’lenmeleri hariç ilk üç periyottaki defans ve ofansın dengeli oyunu sonucu son periyoda 27-13 ile 14 sayı önde girip bir de Gould’un alan golüyle fark 17 ye çıkınca muhtemelen Matthew Stafford ve arkadaşları hariç herkes maçın bittiğini düşündü. Ancak son yıllarda pek çok maçı dördüncü çeyrekte çevirmeyi başarmış Matthew Stafford neredeyse şapkadan bir tavşan daha çıkarıyordu ki 49ers’ın imdadına o ana kadar koşmadan çok pas tutma açısından oldukça iyi bir maç çıkarmış olan Detroit running back’i Theo Riddick yetişti. Tam da maç son 11 dakikada 17 sayı farka ulaşmışken koşu oyunuyla zamanı eritmek yerine hala pas oyunu tercih eden Shanahan’ın ellerinden kayıp gitmek üzereyken, maçın bitimine 25 saniye kala üçüncü hak ve iki yard oyununda çok kolay bir pası elinden düşüren Riddick maçın skorunu San Fransisko lehine tayin etmiş oldu. Aslında bu çekirgenin ikinci sıçrayışıydı bile denilebilir zira bundan önce şans maçın bitimine 2:15 kala Garoppolo’nun orta sahaya yakın bir yerde kullandığı hızlı pasın Breida’dan önce Lions oyuncularının kucağına düşmesinde yüzümüze gülmüştü. Herkes topun el değiştirdiğini düşünürken çalınan bir savunma holding’i imdada yetişti de hem maç riske girmedi hem de iki yıl önceki Super Bowl 50’nin son periyodunda 28 sayı farkı koruyamayan takımın hücum koordinatörü Shanahan kariyerine bir geri dönüş daha yazılmasından kurtulmuş oldu. Maçtan sonra Richard Sherman’ın bu bize galibiyetten çok mağlubiyet yazar minvalindeki sözlerinden de anlaşılacağı üzere son periyottaki oyun yüzünden ağızlarda keçiboynuzu tadından bir maç kaldığı rahatlıkla söylenebilir.
Sonuç olarak nasıl geçen hafta yenildiğimize çok üzülemediysek bu hafta da galibiyete tam manasıyla sevinemediğimiz bir maç yaşamış olduk. Olaya şu açıdan bakılacak olursa, eskiden bu tip maçları kaybederdik. 2017 de epey bir maçı üç ve daha altı bir farkla kaybettiğimiz unutulmamalı. En azından bu kez kaybedilmedi ki bu haftanın bardağın dolu tarafı da bu olsun diyelim. Gelecek beş maça baktığımızda Chiefs, Chargers, Packers deplasman ve Cardinals, Rams iç maç takvimi görüyoruz ki bu secondary performansı ve rakip QB’leri düşünüldüğünde bardağın ne tarafına baksak karşımıza sıkıntıdan başka bir şey çıkmıyor.
Haftanın dikkat çekenlerine gelince; ilk iki haftaya bakıldığında savunma ve hücumu birlikte değerlendirecek olursak “takım” olma konusundaki olağan şüpheliler Rams, Jaguars ve Vikings bu konumlarını aynen koruyor. Her ne kadar Packers’ı Lambeau Field’da yenme şansını kicker Carlson’un 35 yard gibi son derece makul bir mesafeden topu dışarı atmasıyla kaçırıp beraberliğe razı olmuş olsa da ikide iki yapamamış olmak Vikings’i bu grubun dışında bırakmayı gerektirmiyor.
Bu takımların dışında aldıkları sonuçla herkesi şaşırtmaya devam eden bir Buccaneers, Chiefs, Broncos ve Bengals dörtlüsü var ki gönlüm geçen hafta Packers’i elinden kaçırıp bu hafta Seahawks’ı yenen Chicago’yu da bu sınıfa sokmaktan yana. Chicago’nun bu dörtlüden tek farkı hücum yönünün daha az üretken olması. Bu grupta haydi her seneye bu şekilde doludizgin başlayan Chiefs’e alıştık desek bile Bucs ve yedek QB’si Fitzpatrick’in Saints’in ardından geçen yılın şampiyonu Eagles’a karşı da galibiyet elde etmesi takım derdi olmayan NFL severlerin sempatisini kazanmalarına yetti de arttı bile.
Sam Darnold ve Joe Flacco gerçeklerle yüzleşirken, Blake Bortles’dan 377 yard, dört TD, bir interception’lık performans ve Patriots’a karşı galibiyet ile Fournette’e ihtiyacım yok mesajı geldi. Yeri gelmişken son periyotta maç 31-13 den 31-20’ye dönmüş ve Patriots rüzgarı arkasına almış doludizgin akıyorken, muhtemelen Jags taraftarının da aklına, daha çok taze olan konferans finalindeki geri dönüş gelmiştir. Neyse ki onları bu sefer korkulu rüya görmelerine o maçın kahramanı Brady’nin bu kez fumble yapması engel oldu.
Andy Dalton dört TD pasıyla takımını sırtlamaya devam ederken, Cardinals’da hem tutanı (Larry Fitzgerald) hem de koşanı (David Johnson) olan Sam Bradford maçı sıfır sayıyla tamamladı (90 yard ve bir INT nedir ya?). Olaya tutan ve koşan yönüyle bakacak olursak bir hayal kırıklığı da OdelL Beckham Jr. ve Saquon Barkley’e rağmen sayı üretmekte zorlanarak Cowboys’a kaybeden Eli Manning ve New York Giants hanesine yazmak lazım. Özellikle haftanın Russell Wilson ve Garoppolo’dan sonra bir diğer altı kez sack olan QB’si olmayı başaran Eli Manning için onu koruyamayan O-Line hattının günahı epey büyük olduğu söylenebilir.
Haftanın en zevkli ise maçı Pittsburg’da oynanan Chiefs-Steelers maçıydı. Özellikle Chiefs’in genç QB’si Mahomes’un 21-0 öne geçtiği halde ilk yarı sonunda 21-21’lik Steelers geri dönüşü ve deplasmanda oynuyor olmasına rağmen oyununu hiç bozmadan takır takır attığı altı TD pasının özellikle gunslinger sevenleri heyecanlandırdığı söylenebilir. Hill, Kelce ve Watkins gibi silahları sayesinde Hunt gibi bir running back’e şu ana kadar çok da ihtiyaç duymayan Chiefs’in bu iki maçlık performansının kalıcı mı yoksa her sezon başında görmeye alıştığımız “hızlı giden at” mı olduğunu ancak önümüzdeki haftalarda arkasında bırakacaklarına bakarak anlayabileceğiz.
Cleveland, ah Cleveland. Yine kıyısından döndün galibiyetin. Geçen hafta Steelers’a karşı son saniye alan golünü kaçıran kicker Gonzalez için problem, kendi tabiriyle, kartopu gibi yuvarlana yuvarlana büyüyor. Haydi 50’li yardlardan alan golü kaçar da bir maçta iki ekstra kaçırmak da neyin nesi yahu? Bu şekilde sonu Vikings kicker’ı Carlson gibi takımdan şutlanmak olur. Neyse bu arada Cleveland savunmasının giderek daha da iyi hale geldiğini de belirtmeden geçmeyeyim. Üç sack, iki fumble hiç de fena değil.
Bunların dışında, Bills daha başlamadan sezonu kapatmış gibi oynuyor. 2019 NFL Draftı’nın ilk sırası için daha şimdiden Cardinals ile kapışırlar gibi duruyor. Seahawks’da Russell Wilson dayak yemeye devam ediyor. Zavallı, altı sack ile bir başka sack festivalini daha geride bırakırken Chicago defansı Khalil Mack’in gelişiyle iyiden iyiye adam yer duruma gelmiş. Texans’ın da durumunun ne kadar kötü olduğunu Blane Gabbert’lı bir takıma kaybettiklerinden varın siz anlayın artık. Son olarak Alex Smith bir kez daha 292 yard pas atıp hiç TD pası vermemeyi başardığı bir maç çıkardı. Kalın sağlıcakla…