Geçen gün sonucunda üzüldüğüm iki maç seyrettim. Gündüz ODTÜ SK – Boğaziçi 1869 SK maçı izledim; ODTÜ kaybetti. Akşam verdiler bana gazı, GS-FB maçı seyrettim; 90 dakika vakit kaybettim. Son dakikaları heyecanlı geçen boks maçında kimse kazanamadı. Biraz düşündüm de aslında korumalı futbol kazandı. Milyonların merakla beklediği Dünya derbisi; ülkemizin tek sporunun (bu kelime okuyucular arasında polemik yaratmazsa iyi; ne demek istediğimi aslında herkes anlamıştır) merakla beklenen müsabakası kan revan içinde bitti. Diğer yandan sert spor olarak bilinen; hala birbirimizi öldürmeye çalıştığımız iddia edilen gerçek sporda sahada centilmence ve keyifli (kaybeden tarafta olmama rağmen genel olarak oyundan keyif aldım) bir mücadele izledik. Maç sonunda tribünlerde iki takımı da alkışladık. İki takım oyuncuları sahadan yanyana dostça çıktı. Türkiye’de spora destek verdiğini zanneden sürü futbol desteklemeye devam etsin; biz azınlık olarak gerçek sporları izlemeye ve desteklemeye devam ederiz.

ODTÜ – Boğaziçi maçı genel olarak etkili savunmaların mücadelesi şeklinde geçti. Red Zone’a kadar girip (hatta 1 ve gol ile başlayıp) geri dönen karşılıklı hücumlar izledik. ODTÜ Hücumu’nun geçen haftaya oranla (ki 1 bile sıfırdan büyüktür) bir hayli fazla sayıda punt yaptığını gördük (Boğaziçi Hücum takımını ilk kez izlediğim onları kıyaslayamıyorum ama onlarda az yapmadı diyebilirim).

Açıkça söylemek gerekirse Boğaziçi hem hücumda hem savunmada bir adım öndeydi ve daha iyi oynayan taraftı. Sonuçta da bu oyununun meyvesini aldı. Maçın hemen başında 8-0 öne geçen İstanbul ekibi ikinci çeyrekte skoru 14-0’a getirdi. Bu çeyrekte ODTÜ skoru 14-6’ya getirdiyse de daha fazla sayı üretemedi ve maç bu sonuçla tamamlandı. Üçüncü çeyrekte rakip 6. yardından 1 ve gol oynayan ODTÜ beraberliği yakalayacak derken fauller ve kişisel hatalar ile geriledi. Üzerinde bir de alan golü denemesinden faydalanamayıp skor üretemeden topu rakibe teslim etti. Topu devralan Boğaziçi Hücum takımı ise istikrarlı bir ilerlemeyle buradan bir 6 sayı çıkardı ve maç skoru üçüncü çeyrekte 20-6 oldu. Son çeyrekte sayı üretilemeyince maç bu skorla tamamlandı.

Boğaziçi Takımı savunmada bir hayli etkili oyun çıkardı. Hatta ilk yarı sonunda ODTÜ Hücum Takımı’na kaybettikleri mesafeden fazlasını kazanmış bile olabilirler. Boğaziçi Hücum Takımı ise bu işin nasıl yapılması gerektiğini gösterdi. Öncelikle oyun kurucularını takdir etmemek mümkün değil. Kaç darbe aldı, kaç kere topu elinden çıkarmadan düşürüldü sayamadım ama buna rağmen maç sonunda halen çok başarlı paslar atıyordu. Boğaziçi Hücum Takımı hem pas hem koşu oyunlarında galibiyeti hakkedecek başarıyı gösterdi.

ODTÜ için söylenecek çok fazla bir şey yok. Daha önce de dediğim gibi Üniversite Takımı Kulüpler Ligi’nde tecrübe kazanır halde ve malesef bedelini sakatlıklarla ödemeye başladı. Tek bir pro (bu kelime de ilginç oldu burada; kastım Üniversite Ligi’nde oynamayan kulüp sporcusudur) oyuncu ile mücadele eden takımda Üniversite Ligi çeyrek final maçı öncesi sakatlıklar can sıkıcı düzeye ulaştı. Umuyorum bu maçtaki sakatlıklar çok ciddi değildir ve haftaya keyifli bir mücadele izleyebiliriz. Tüm bulara rağmen son saniyeye kadar mücadele eden oyuncuları kutluyorum. Belki kazanılamadı maç ama sahadaki emek galibiyete yetebilirdi.

Bu hafta iki güzel mücadele var Ankara’da. İki maçın da sonucunu kestirmek şu şartlar altında oldukça zor. Kişisel tahminim olarak iki maçı da kırmızı-beyaz takımlar alır ve ODTÜ-Hacettepe Üniversitesi finali izleriz diye tahmin ediyorum. Herkese güzel günler; sakatlıksız keyifli maçlar diliyorum…