Öncelikle merhabalar, finallerim ve bunun gibi daha bir sürü pis şey yüzünden bu hafta ki yazımı olağandan geç yazmış bulunuyorum. Bunun için hepinizden özür diliyerek yazıma başlıyorum. “Maçlar oynanalı bir hafta oldu, daha yeni mi yazmak aklına geldi?” diyenleriniz olabilir çünkü ki olmalıdır da. Yukarıda da belirttiğim üzere elimde olmayan nedenlerden kaynaklandı bu durum. Konumuza dönecek olursak geçtiğimiz hafta “Kesinlikle playoff’lardayız” dediğimiz bir hafta oldu. O sıkıcı wild card turu sonrası futbol keyfimiz ve adrenalinimiz resmen tavan yaptı. Bir birinden çekişmeli bu üç(!) maçı sizler için farklı açılardan inceleyeceğim. (Kusura bakma Brady.)

Seri Sonu

Büyük bir çoğunluğun da hem fikir olacağı üzere Cumartesi akşamı efsaneler arasına girecek bir maç izledik. Bunun sebebi sahadaki iki hatta üç efsane değil, oynanan oyun ve müthiş bir geri dönüştü. Bir tarafta ligi 11 galibiyet serisiyle bitiren, Peyton Manning gazını arkasına almış bir anda sezonun en büyük favorisi olan Broncos, diğer tarafta ise Lewis’in sezon sonu bırakma kararı almasıyla gazın babasını yemiş olan gönüllerin favorisi Ravens. Maç öncesi güzel bir maç olması beklense de gerek rakım, gerek soğuk iklim, gerek Manning faktörü, gerek Broncos’un çığır atlayan savunması hatta ve hatta Flacco faktörüyle otoritelerin görüşü rahat bir Broncos galibiyetiydi. Çünkü NFL’in yeni terndi Broncos’tu. Maça çok iyi başlasalar bile sahada her Broncos skoruna karşılık veren bir Flacco vardı (ona aşağıda değineceğim).

Aslında Denver’ın silahı olması beklenen soğuk hava Manning’i daha çok etkiledi ve iki tane çok kritik interception attı. Maçta en çok dikkat çeken isimlerden biri de Trindon Holiday’di. Biri punt diğeri kick off olmak üzere iki adet return TD ile playoff tarihine geçti. Holiday’in bir başka özelliği de bu maç ile birlikte son buldu. Sezona Texans ile başlayan Holiday takım 5-0 ile giderken takımdan kesilmiş ve ardından Broncos’a katılmıştı. Burada da 11-o’lık bir derece yakalayan Holiday bu sezon mağlup olmayarak ilginç bir istatistiğe imza atmıştı. Ancak bu maç ile beraber hem kendisinin hem de Denver Broncos’un serisi son bulmuş oldu.

Biri Elit QB mi Dedi?

Joe Flacco… Ligin belki de en az sevilen QB’lerinden birisi. Bunun nedeni kimi zaman bıraktığı saçma sapan bıyık kimi zamansa kendine aşırı güven içeren açıklamaları oluyor. Geçen sene yaptığı “ben de bu ligin elit QB’lerindenim, bakın Brady’ye, bakın Rodgers’a, hiç birinin koşu oyunları yok bizim ise güçlü bir koşu oyunumuzun olması beni underrated yapıyor.” Açıklaması çok konuşuldu, tartışıldı hatta her başarısızlığı sonunda dalga konusu oldu. Bizim Flacco ise bunlara en iyi cevabı olabilecek en iyi rakip karşısında ve tökezlemesi beklenen bir karşılaşmada verdi. Anlayacağınız her şey onun aleyhineydi. Buna rağmen cengaverimiz sahaya çıkıp bu sezon Denver karşısında 300 yard üzeri pas atan ilk QB olmayı başardı. Sadece bununla kalmadı, attığı 3 TD pası da birbirinden muazzamdı. Tüm ümitlerin tükendiği noktada bitime 30 saniye kala yine inanılmaz bir pas sonucu maçı uzatmaya götürdü. Tüm maç boyunca baskı karışında boyun eğmedi, aksine baskıyla büyüdü. Üstelik bunları Peyton Manning gibi efsane bir rakibe karşı yaptı. Flacco’nun elit bir QB olup olmadığı hala tartışılabilir ancak kesinlikle saygı duyulası bir oyuncu olduğu kesin.

Yaş mı Kibir Mi?

Ravens-Broncos maçıyla ilgili başka bir dikkat çekici nokta ise Torrey Smith-Champ Bailey eşleşmesiydi. Maçın kilit oyunları bu ikilinin karşılaşmaları sonucunda geldi. Ligin en iyi shoutdown CB’lerinden olan ancak artık yaşını almış Champ Bailey maç boyunca Smith ile hiçbir Safety yardımı olmadan bire bir oynadı ancak hiç başarılı olamadı. Smith iki TD pozisyonunda da birebirde ligin Revis’den sonra belki de en iyi savunmacısını çok rahat geçti. Bailey artık yaşlı bir oyuncu, Smith gibi genç ve fiziksel bir WR’yi birebirde savunmakta zorlanacağını bilmesi gerekirdi. En azından koçların bunun farkında olması gerekirdi. Bailey yeteneklerine hala güveniyor olabilir ancak bu eşleşme maçı onlara kaybettiren unsur oldu.

Koşmanın da Bir Adabı Var

Haftanın merakla beklenen karşılaşmalarından birisi de yılları rakebeti Packers-49ers’tı. Özellikle Smith-Kaepernick değişimi sonrasında 49ers daha başka bir gözle izlenen bir takım oluverdi. Sürekli bir yerde takılmaları ve Kaepernick kaynaklı bir hata yapmaları beklendi. Haftalar geçti ancak bu beklentiler yerine gelmedi. Buna en çok yaklaşılan maç ise Packers mücadelesiydi. Fakat o da çok kısa bir süre sürdü. Maçın henüz başında bir pick six attı. Alex Smith’çiler bayram yapmaya başlamıştı ki genç oyuncu bu hatasının ardından büyük bir olgunlukla kalkmasını bildi ve mükemmel bir maç oynadı.

Packers’ın koşu oyunlarındaki zaafını bilmeyen yok ancak rakibinin QB’sine bir playoff maçında 181 yard koşmasına izin verirsen kendi kendine intihar edersin. Burada Packers’ın zaafı kadar Kaepernick’in yeteneği de ön plana çıkıyor, hatta en büyük etken oluyor. Her geçen gün gösteriyor ki Jim Harbough bu seçiminde çok haklı. Alex Smith kariyerini yeniden canlandırmış ve bu takımı başarıya taşıyabileceğini göstermiş bir oyuncuydu ancak Harbough günün gereklerine ve read option çılgınlığına kayıtsız kalamadı. Kaeprnick, Smith’in sahip olduğu her şeye sahip, hatta daha fazlasına da sahip. Daha güçlü bir kol, daha büyük bir big play yeteneği ve çağın gereği olan scramble yeteneği.

Kızgın Kuşlar

Evet, bu başlık da Angry Birds’ten çakma. Bu sezonki favori playoff takımım Seattle Seahawks maalesef ki deplasmanda Atlanta Falcons’a kaybederek beklenmedik başarılı sezonuna noktayı koydu. Maç olarak wild card turundaki Redskins maçının bir başka versiyonunu izledik. Tutuk başlayan bir Seahawks savunması ve bir anda geriye düşüş, sonrasında maça dönüş, öne geçiş. Tek fark bu kez kaybedenler tarafında yer almaları. Seahawks’ın savunmasından bu sezon bol bol bahsettik. Ancak bu maçı onlara kaybettiren de bu savunma oldu. Normal sezon boyunca homojen bir denge söz konusuyken sezon sonu ön alan ve arka alan arasındaki fark net olarak göründü. Seahawks, ne Redskins ne de Falcons karşısnda koşu hücumunu durduramadı ve bu elenmelerine sebep oldu. Secondary ise tam tersi çok başarılı oynadı. Özellikle favori oyuncularım arasına giren Richard Sherman Roddy White ve Julio Jones’u sadece bir pozisyon dışında kusursuz savundu. Genç yaşında ligin en iyi Cornerbacklerinden biri haline gelen Sherman, yakında Revis’in tahtını sallamaya başlarsa kimse şaşırmasın. Falcons ise Matt Ryan ile ilk playoff galibiyetini son anda da olsa alarak muhtemel bir kabusun önüne geçti. Nitekim Falcons çok iyi bir sezon geçirse de son dönemlerde fazla ışık verdikleri söylenemez.

Yeter B’olum

Aslında Texans-Patriots için söylenecek fazla bir şey yok. Houston nedeni bilinmez düşüşünün bedelini yüksek beklentileri karşılayamayarak ödedi. Tom Brady maçı iztediği gibi oynadı ve domine etti. O şaşalı Texans savunmasından eser bile yoktu, hem de Gronk’u maçın başında kaybetmiş bir Patriots’a rağmen. Brady no huddle hücumunda artık neredeyse Peyton Manning kadar ustalaşmış durumda. Bu maç bizlere standart QB ve elit QB arasındaki farkı da çok net bir biçim de göstermiş oldu. Anlayacağınız Schaub ile olacak işler değil bunlar.