Bu haftaki 42-10’luk San Francisco 49ers hezimetiyle artık şu kanıtlandı ki Jacksonville Jaguars, ister Amerika’nın bir ucu Florida’da, ister Ameirka’nın diğer bir ucu Seattle’da, isterse de okyanus aşırı bir ülkede oynasın bu sezon maç kazanamıyor. Ancak, sahadan yüz kızartıcı bir yenilgiyle ayrılmamıza rağmen, NFL’in dışa açılım programı çerçevesinde Londra’nın ünlü Yeni Wembley Stadyumu’nda oynadığımız 49ers karşılaşmasının diğerlerinden ciddi anlamda farkları vardı. Örneğin, her ne kadar Jags’in sahibi Shahid Khan ve takımın yıldız linebacker’ı Paul Posluszny, Wembley Stadyumu’nun atmosferini yere göğe sığdıramasalar ve iddialı bir biçimde daha önce NFL’de böyle bir maça tanık olmadıklarını söyleseler de, ben bu kadar ruhsuz bir futbol karşılaşması izlememiştim.

Hakemler çok kritik flag’ler atıyor, çok kritik cezalar veriyorlar ancak 83.559 biletli seyirciden ses çıkmıyor; touchdown oluyor, İngilizlerin Premier League karşılaşmalarındaki o kuduz tavırları kadar olmasa da bir coşku bekliyorsunuz o da yok. Sanırım İngilizler, bizim maçtan önce birayı baya bir fazla kaçırdı ki hepsi karşılaşma boyunca sızmış gibiydi. Neyse, acısıyla tatlısıyla karşılaşmayı bitirdik ancak ne zaman Shahid Khan ve Posluszny’nin stadyumdaki atmosferle ilgili verdikleri demeçleri duydum ve büyük bir şüpheye kapıldım: “ Acaba ben farklı bir karşılaşmayı mı izledim ya?” Tabi sonra bizimkilerin verdiği bu abartılı demeçlerin sebebini de anladım.

Yazın ortalarında Londra’nın ünlü futbol kulübü Fulham’ı satın alan Khan, diğer NFL takımlarına oranla oldukça az taraftara sahip Jags’e İngiltere’de yeni bir taraftar kitlesi yaratabilmek için Wembley’de hatta belki Fulham’ın stadyumu Craven Cottage’da çok daha fazla maç yaptırmak istiyor. Ee buna izin verecek olan da NFL’in patronu Roger Goodell. O yüzden bizimkiler herhalde Goodell amcanın yapmış olduğu organizasyonu ne kadar yağlarsak ileriki süreçte Londra’da o kadar çok maç yaparız diye düşündüler ve böylece de, söylediklerine kendilerinin bile inanmadıkları bu demeçleri verdiler. Neyse şu girizgahı bir an evvel bitirelim de bu haftaya damgasını vuran olaylara geçelim, çünkü zaten alıştık artık bizimkilerin bu tip işgüzarlıklarına.

Bill Belichick olgun mu seviyor?

Geçtiğimiz haftanın başında NFL kulislerinde, takas deadline’ı dolmadan önce adeta büyük bir sansasyon etkisi yaratan bir dedikodu dönmeye başladı: Jags’in yıldız running back’i Maurice Jones- Drew, altıncı tur draft hakkı karşılığında New England Patriots’a mı takas oluyor? Zaten Patriots head koçu Bill Belichick’in deneyimli running back’lere olan ilgisini hepimiz biliyoruz ki head koç, Patriots ile ’01 ve ’03 ve ’04 sezonlarında elde ettiği üç Super Bowl şampiyonluğunun ilk ikisinde takımın running back’i, 30’lu yaşlarına merdiveni dayamış Antowain Smith iken sonuncusunda ise tam 30 yaşındaki Corey Dillon’dı. Bununla birlikte Patriots, ’09 sezonunun ardından Jags’in 33 yaşındaki yıldız running back’i Fred Taylor’ı kadrosuna katarken Belichick, bu transferin en büyük destekçilerinden birisi olmuştu.

Head koç Belichick’in olgun running back’lere karşı olan bu zaafını biliyorken 28 yaşındaki MJD’nin Patriots ile anlaşması çok da şaşırtıcı olmayacaktı. Peki, “MJD gibi yıldız bir running back’i elden çıkarmanın Jags’e ne yararı olacak ki?” diye bir soru soracak olursanız benim bu soruya vereceğim yanıt, her ne kadar büyük bir MJD hayranı olsam da, Jags’in bu transferden ne olursa olsun karlı çıkacağı idi çünkü sezonun ardından kontratı bitecek olan MJD’nin altıncı turdan bir draft hakkı karşılığında elden çıkarılması ’13 sezonundan artık ümidini kesmiş bir Jags taraftarına “Hiç yoktan iyidir.” dedirtecek cinsten. Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki Patriots’ın yıldız quarterback’i Tom Brady de bir altıncı tur draft seçimiydi, o yüzden küçümsememek gerekir.

Bir takımın taraftarı bile mi fail olur arkadaş?

Wembley Stadyumu’nda oynanan 49ers karşılaşmasının en trajikomik olayı ise, şüphesiz devre arasında bizim bu Jags taraftarlarının yaptıkları (daha doğrusu yapmaya çalıştıkları) bayrak şovu oldu. Maçın 28-3 gibi farklı bir skorla biten ilk yarısının ardından, ellerinde “JAGUARS” kelimesinin harflerinin yazılı olduğu bayraklarla sahaya atlayan yedi Jags taraftarının sondan ikincisi ve sondan üçüncüsü sıralarını karıştırınca “Jaguars” kelimesi, fotoğraftan da anlayacağınız üzere, oldu “JaguRAS”. İşin bir diğer komik tarafı ise bu yedi Jags taraftarı sahaya öyle bir şevk ile girdi ki sanki ilk yarıyı 25 sayı ile önde kapatan Jags’miş gibi istekliydiler.

Ah şu red zone hücumları yok mu?

49ers karşılaşmasını artık ikinci evimiz sayılan Londra’da oynayacağımızdan bu maça etkili bir giriş yapacağımız konusunda ciddi bir inanca sahiptim. Ancak ne var ki bu sezon benim hiçbir umudumu boşa çıkarmayan(!) Jags, maça beklediğimden de etkili başladı ve savunmada olduğumuz ilk dört hücumun dördünde de end zone’umuzda 49ers touchdown’u gördük. Bu maçtan önce oynadığımız Broncos ve Chargers karşılaşmalarında da savunduğumuz ilk iki hücumda touchdown’u yemiştik.

Karşılaşmaya fırtına gibi bir başlangıç yapan 49ers running back’i Frank Gore, daha maçın üçümcü dakikasında yaptığı 19 yardlık koşu touchdown’ı ile takımını 7-0 öne geçirdi. İlk çeyreğin bitimine altı dakika kala ise adeta bir “Kaepernick Show” izlemeye başladık. 49ers’ın genç quarterback’i (acaba running back’i mi demeliydim diye düşünmekteyim) Colin Kaepernick, Jags maçıyla gerçekbir mobil quarterback olduğunu tam anlamıyla ispatladı ve karşılaşmanın ilk yarısında iki rushing touchdown yapmayı başarırken maçı da 53 yardlık koşu oyunuyla tamamladı. Tabi 49ers koşu oyunun bu kadar coşmasında bizim koşu savunması zaafımızın da oldukça etkisi vardı. Bu sezonki hiçbir karşılaşmada bu kadar kötü bir koşu savunması görmemiştim.

D-Line’ın verdiği geniş boşluklar bunun dışında çaylak savunma oyuncularının özellikle Kaepernick’ın yaptığı pass fake’ler karşısında oldukça aciz kalması ve tabi ki, head koç eleştirmek bana göre bir şey değil ancak Gus Bradley’nin verdiği bazı yanlış kararlar. Örneğin ikinci çeyreğin hemen başında, Jags D-Line’ı sahaya 4 kişi olarak çıktı, dedim “Herhalde oyuncular arasında bir anlaşmazlık.” oldu çünkü four man rush denemesinin yapılacağı aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ancak bu sezon daha beş kişilik D-Line ile koşu savunmasını düzgün yapamayan Jags, ütopik bir four man rush denemesi yaptı ve maçın kırılma anında sonuç inanılmaz ağır oldu: bir anlık afallamanın ardından Kaepernick meydanın boş olduğunu görünce tam 20 yardlık koşu oyunu yaptı ve bu drive’ın sonrasındaki snap’te de 49ers tight end’i Vernon Davis’in attığı touchdown ile skor 21-0’a geldi.

Bu karşılaşmada da her zamanki gibi yine red zone faciaları yaşadık. Bu sezon oynadığı sekiz karşılaşmada yalnızca 21 kez red zone’a girebilen Jags, yakaladığı bu ender fırsatların yalnızca beşinde touchdown yapmayı başardı. Son üç karşılaşmada Jags’i dokuz kez red zone’a taşıyan ve bunların yalnızca bir tanesinde touchdown pası atabilen Henne’nin maç sonrasında verdiği manidar demeç aslında takımın bu anlamda çektiği sıkıntıyı çok çok iyi anlatıyor: “Red zone hücumları bizi öldürüyor.”

Son Eklemeler…

Karşılaşmanın ardından bu sezonun, bir Jags taraftarı için ne denli yürek parçalayıcı olduğunu anlatan istatistikler de ortaya çıktı. Şu ana kadar çıktığı sekiz karşılaşmanın hepsini çift haneli farklarla kaybeden Jags, ’84 sezonundaki Houston Oilers’tan bu yana sezonun ilk sekiz maçının tamamını çift haneli farklarla kaybeden ilk takım oldu. Ayrıca Jags, bu sezon çıktığı karşılaşmalarda rakiplerinden ortalama 10.9 sayı fark yiyerek bu anlamda ’08 sezonunda oynadığı 16 karşılaşmanın tamamını kaybeden Detroit Lions’tan bile kötü bir istatistik yakaladı.

Neyse önümüz bye haftası da en azından bu hafta kaç sayı fark yiyeceğiz diye düşünmeyeceğim. Sağlıcakla kalın…