NFL’in şöyle bir huyu var ki sezon ilerledikçe daha zevkli, tartışmalı, sert ve hatta kaotik bir ortam oluşuyor. Sürprizler, sakatlıklar ardı ardına patlak veriyor. Her sezonda birçok külkedisi masalı yazmak mümkün. Bunlardan biri Nick Foles oldu. Zaten bu sezon birkaç iyi maç çıkaran, hatta Tampa Bay karşısında dört touchdown’a imza atıp takımına zazferi getiren Foles, Raiders’a karşı yedi touchdown pası atarak NFL rekoruna ortak oldu. Bu da haftanın olayı oldu tabi, hatırlarsınız sezonun açılış maçında Peyton Manning yedi touchdown pası atınca NFL tarihinin en iyisini olduğunu gösterdi diyenler olmuştu. Zavallı Nick Foles ise bu performansından sonra halen ilk 11’de yerini bile garantileyebilmiş değil. Nick Foles ile ilgili şöyle bir anım var, geçen sezon Nick Foles ilk maçı ya da ikinci maçı, Smart Spor’da maçı yazarımız Berkan Uzun ile beraber anlatıyoruz. Tabii Michael Vick izleyecekken, berbat bir sezon geçiren Eagles’ın çaylak yedeğini izlemenin verdiği hüzünle, farkın çokta açıldığı bir gece maçındayız, spikerimiz Berkan Uzun’un dili dolanıyor Nick Foles’a sürekli Fooley demeye başlıyor. Reklam aralarında falan dil sürçmesini farkına varsa da o gün bugündür hepimizin hafızasına Foles’un adı Fooley diye kazanıyor. Bireysel konuşmaları geçtim, bir diğer yazarımız Oktay Çavuş bile canlı yayında kendisinden Fooley diye bahsetmeye başlıyor. Eee hep Amerikan medyası oyunculara lakap verecek değil ya biraz da Türkiye’deki tek Amerikan futbolu medyası olarak biz verelim. O gün bugündür çok severiz Fooley’i yani Foles’u. Bir gün gelecek büyük bir kontrat alacak, yıldız olacak ama bizim gönlümüzde hep Fooley olarak kalacak… Lafı daha fazla uzatmadan sizleri yazarlarımız yorumları ile baş başa bırakıyorum. Bu bölüme bu sezon ilk defa teşrif eden yazarlarımız Oktay Çavuş ve Ozan Emre Yazıcı’ya da hoş geldiniz de 10.hafta oldu arkadaşlar diyorum… :)

Haftanın olayı kuşkusuz Philadelphia Eagles’ın yedek oyun kurucusu Nick Foles’un Oakland Raiders karşısında 7 (yazıyla; yedi) touchdown pası atmasıydı. Üstelik Foles bunu maçın son çeyreğinin büyük bölümünde oynamadan yaptı. Philadelphia’da yeni bir yıldız mı doğdu? Eagles yoluna Foles ile mi devam etmeli? Yoksa Foles, Kevin Kolb, Matt Flynn gibi bir-iki maçlık yıldız mı?

Berkan Uzun:
 Ne yalan söyleyeyim, yorum yaparken çekiniyorum. Geçtiğimiz sezon yayında izlerken çok beğenmiştim. Sonra sakatlandı, dikiş tutturamadı, bu hafta da geldi 7 TD pası atıp önemli bir rekora ortak oldu. Şuan benim için halen daha bir iki maçlık bir yıldız. Takımın sistemi Vick üzerine kurulu gibi gibi. Çok bir şey beklemek doğru olmaz. En azından takım kaybederse QB’ye yüklenmezler. Bırakın çocuğu oynasın biraz daha zaman tanıyalım ondan sonra bir daha masaya yatırırız. NFC East’te hiç bir şeyin içinden çıkamıyoruz ki Nick Foles yıldız olur diyelim…

Ozan Emre Yazıcı:
 Öncelikle TD paslarını yaya olarak attığı için çok büyük bir başarı değil, ben pasın atlısını severim… (Yazar burada geçtiğimiz sezon Kaan Özaydın’ın Rodgers’ın altı touchdown pası attığını yazarken yaptığı yazım hatasına gönderme yapıyor) Foles oynayabildiği maçlarda iyi performans gösterse de, tutarsız Raiders defansı karşısında attığı paslar çok belirleyici bir kriter değil bence. Eagles hala Vick merkezli görünüyor ama sakatlık vs. bir engel olmazsa yaşlı adam yerini 24 yaşındaki genç yeteneğe bırakmak zorunda kalabilir.

Oktay Çavuş: 
Eagles her zaman spectaculer ama başarısız (Super Bowl galibiyeti bakımından) QB’lerin takımı olmuştur. Foles’a da “Kulübe hoşgeldin” diyorum. Haftaya 3-4 sack, 3-4 interception ile durumu eşitler bence. :) Ancak, Eagles kesinlikle yoluna Foles ile devam etmeli. Giants’ın Eli Manning üzerindeki ısrarını Phildelphia da Foles’un sürdürebilirse kazançlı çıkar. Giants taraftarları da 2004 sezonunda, uzun süre Eli’ın performansını ve starter seçimlerinden dolayı coaching staff’ı eleştirdiler, hatta ıslıkladılar. Herkes neden Kurt Warner oynamıyor da Eli Manning oynuyor diye isyan ediyordu. Ancak aynı Eli iki Super Bowl zaferi ile kendine yapılan yatırımın karşılığını fazlasıyla geri ödedi. Foles’un da potansiyeli var. Ancak sabırlı olunması ve çok çalışması gerekiyor. Ligdeki en underestimated genç QB’lerden. Herkes RGIII, Kaepernick falan derken, bence birkaç QB gölgede kaldı. Biri de Foles.

Çağatay Akkaya: Nick Foles’un uzun soluklu bir yıldız olup olamayacağını ancak uzun soluklu bir şans verildiğinde görebiliriz. Eagles’daki QB sorunsalı hakkındaki soruları önceki haftalarda da yanıtlamıştık ve bu sezon içinde Foles iki iyi maç çıkardı. (7 TD pası atılıp NFL rekorunun egale edildiği maç elbette ki bireysel performans açısından muazzamdı). Koç Kelly’nin QB seçimi konusunda nasıl bir yol izleyeceği merak konusu zira Foles’un Pazar gününde ortaya koyduğu performanstan sonra oynatılmadığı her maç Kelly’nin seçimi sorgulanacaktır.

Görkem Şahinoğlu: 
Nick Foles’un yeteneğinden zaten kimsenin şüphe duyacağını sanmıyorum. Arizona gibi kaliteli bir programın tarihine geçmiş bir oyun kurucudan bahsediyoruz. Ancak Raiders karşısında attığı 7 TD pası da bir ölçüt olmamalı diye düşünüyorum. Raiders savunması maçtan önce her ne kadar top 10 içerisinde olsa da bir çok defoyu barındıran ve hala toplama bir grup. Özellikle secondary. Foles’un geleceği parlak ama bu geleceğin Eagles’ta mı yoksa başka bir yerde mi olacağı muamma. Geçen haftalarda da dediğim gibi bu bir Vick mi yoksa Foles mu seçimi değil. Koşuya dayalı fast pace offense’a devam mı tamam mı seçimi olacak Chip Kelly için.

Hilmi Çeltikçioğlu:
 Eagles, oturmuş oyun kurucusu olan bir takım değil, o yüzden tavsiyem şuanda eli sıcak olan oyuncu ile devam etmeleri. Yeni yıldız olup olmadığıyla ilgili fikir oluşturmak için çok erken. Bir maç yapabildiğini gösterdi, şimdi her maç yapabildiğini göstermesi lazım. Gösteremezse yıldız değil el feneri olur ancak.

Packers’ın korktuğu başına geldi ve takımın her şeyi Aaron Rodgers sakatlandı. Gelen ilk haberler Rodgers’ın en az üç maç kaçıracağı yönünde. Rodgers’sız Green Bay Packers’ı neler bekliyor?

Berkan Uzun: 
Yani çok ama çok zor günler bekliyor desek çok yanlış olmaz. İşin kötü yanı güvenilir bir backup oyun kurucu da söz konusu değil. Köprücük kemiği kırıldı deniyor eğer durum bu ise ve üç hafta ile kalırsa playoff’a her türlü kalırlar ama sakatlığın uzaması durumu Packers’ı zor duruma sokar. Bir de Jones ve Cobb gibi iki önemli hücum silahını kaybettiğini de unutmayalım… Buradan en karlı Lions çıkar. Bu haliyle Packers’ı yakalamışken division’ı almaları lazım…

Ozan Emre Yazıcı: Kırık değildir o kırık olsa yerinde duramazdı dedikten sonra üç hafta iyimser bir tahmin “Rodgers likely out 4-6 weeks for Pack with fractured collarbone” başlığını da aktarmak istiyorum. Bears maçında 11/19 pas, sıfır TD, bir interception ile oynayan Wallace bu yaşında parlar mı ya da Scott Tolzien, Scott Toilet Paper gibi, “soft-strong-lasts long” tanımını hakeder mi bilemiyorum. Kısaca bu sakatlık Packers’ı onulmaz dertlere saldı diyebiliriz.

Oktay Çavuş: Packers’ın handikapları çok fazla. Offensive line dökülüyor. Bu maça kadar Aaron Rodgers’ın sağlam kalması bile bir mucize oldu. Koşu oyunları keza öyle. O-Line yenilenmedikçe takımın hücum gücü önemli ölçüde azalacaktır. Playoff şansları devam eder. Ancak post season performansları geçen seneki gibi hezimet olur diye düşünüyorum.

Çağatay Akkaya: 
Packers’ın bir nevi şansı önümüzdeki üç karşılaşmasında Eagles, Giants ve Vikings ile oynayacak olması. Vikings ve Giants neredeyse matematiksel playoff şanslarını da yitirmek üzereler formsuz ve mutsuzlar. Ayrıca Packers’ın bu sezon belini büken sakatlık sadece Aaron Rodgers’ın sakatlığı da olmadı, ciddi kayıplar yaşadılar. Kendileri açısından kötü olan tablo şu ki, NFC North, sezon sonuna kadar soluk kesecek bir mücadeleye sahne olacak bu sebeple kazanmaları gerekirken kaybedecekleri fazladan bir maç dahi çok canlarını sıkacaktır. Aaron Rodgers’ın mental olarak sağlam bir oyuncu olduğunu bilmemize rağmen sakatlık dönüşü ilk bir iki maçında sıkıntı yaşayabileceği ya da rehabilitasyon sürecinin üç haftadan fazla sürebileceği ihtimallerini de göz önünde bulundurmak lazım. Bu gidişle Packers, NFC North’daki mücadeleyi ister istemez Lions ve Bears’a bırakacak gibi duruyor.

Görkem Şahinoğlu:
 Green Bay Packers için Aaron Rodgers’ı kaybetmek büyük bir felaket ama takım planlamasının bunu öngöremeyerek yapılışı iki katı daha büyük felaket. Bu kadar gıpta ile bakılan bir franchise nasıl olur da doğru düzgün bir backup oyun kurucuya sahip olmaz bana kimse açıklayamaz. Tüm sezon öncesi kamplar ve preasesonda Rodgers’ın arkasında bekleyen ve güzel performanslar sergileyen Vince Young nasıl olur da o kadar ucuza oynamasına rağmen tak diye takımdan kesilir aklım almıyor. Hadi bir Allah’ın kulu çıksın da Young’ın yerine Seneca Wallace’ı getirmenin mantığını bana açıklasın. Sakatlık bir şanssızlık olabilir ama Packers kendi etti kendi buldu diyorum ve geleceklerini parlak görmüyorum.

Hilmi Çeltikçioğlu: Rodgers’sız Green Bay’i Seneca Wallace’lı günler bekliyor. Yedekten girip oynadığı maça göre Wallace’ı fazla eleştirmek hatalı olur. Sonuçta deneyimli bir oyun kurucu ve koşu oyununu bulmuş bir takımda oyunu idare etse bile yeter. Green Bay son maçını Pazartesi oynadığı için kısa bir hazırlık haftası olacak, ama Wallace’ın ilk onbir ile yapacağı idmanların da faydası olacak. Koç McCarthy ise oyun planını Wallace’a göre yapacak. Hücum takımı, Bears maçına göre daha iyi oynayacaktır. Rodgers’ın yokluğunda takımın playoff rotasından sapmaması için sadece Wallace’ın değil, bütün mevkilerdeki oyuncuların bir üst seviyede oynaması gerekiyor. Green Bay için en büyük sınav bu 3-4 hafta olacak ve hep beraber göreceğiz. İlla “Sen Packers yazarısın, yap bir tahmin” derseniz, o da hazır: Rodgers beş hafta oynamaz, bu süreçte Green Bay 2-3 giderek toplamda 7-6 olur. Kalan üç maçını da alıp 10-6 ile wildcard oynar. Eddie Lacy, Offensive Rookie of the Year seçilir. Melo Fenerbahçe maçında kırmızı kart görür. Paul Ryan, Cumhuriyetçiler’in başkan adayı olur. 60-70 yıl içinde hepimiz küresel ısınmadan ölürüz.

Kalplerinden sorun yaşayan Denver Broncos head koçu John Fox ve Houston Texans head koçu Gary Kubiak’a birer geçmiş olsun dedikten sonra soralım; Broncos’ta Fox yerine Jack Del Rio, Texans’ta da Kubiak yerine Wade Philips “geçici” olarak getirildi, söz konusu iki takımın performanslarında bir değişiklik bekliyor musunuz?

Berkan Uzun: Texans zaten çalkantıda. Wade Philips ilerleyen yaşına rağmen benim sevdiğim ve başarılı bulduğum koçlardan bir tanesi. Kubiak’ın boşluğunu aratmayacaktır. Broncos’ta bu kadar iyi giderken önemli bir kayıp ama sazı çalan Manning’ken orkestra şefinin kim olduğu çok da önemli olmuyacaktır gibime geliyor. Saha içi generali bu kadar formda ve iyi durumdayken dışarıdaki çok etkilmez.

Ozan Emre Yazıcı: Bu takımlar için çok büyük değişiklikler beklememekle birlikte, konu head koçlar ve sağlık sorunları olunca; doktor korkuyorum…

Oktay Çavuş: İki takımın da performansında yükselme bekliyorum. Bunu geçen sene Colts’ta da gördük. Taze kan, çok zor ele geçen bir fırsat ve uzun yıllar sistemi tüm detaylarıya inceleyen assistan koçlar daha reformist ve devrimci oluyorlar. Head koç, görev tanımı gereği statükocudur. Olanı korumaya, mümkünse performans arttırmaya yönelik faaliyet gösterir. Assistan koçlar ise daha radikal değişikliklere yatkındır. Daha devrimcidir. Ben iki takımda da, winning percentage bakımından değişiklik olmasa da, saha koydukları oyun bakımından pozitif değişiklikler bekliyorum.

Çağatay Akkaya: Açıkçası Broncos’un tıkır tıkır işlediğini, head koçu bir süreliğine kaybetmenin kendilerine çok mühim bir kayıp yaratmayacağını, Broncos’un da gidip kökten değişikliklere, beklenmedik form düşüklüklerine imza atmayacağını sanıyorum. Bir de Broncos’un dümeninde belki koçtan daha da mühim şekilde Peyton Manning var, böylesine bir saha içi koça sahip takım bu süreci zararsız atlatır. Texans da Broncos’un tam tersi hiçbir şeyin tıkır tıkır işlemediği ve işlemesi yönünde de ışık vermeyen bir takım, ne artı olacaktır onlar adına ne eksi, sezonları giderek “derhal unutulması gereken” bir yöne doğru gidiyor zira, ayrıca dümende Peyton Manning ya da muadili bir isim de yok…

Görkem Şahinoğlu: Öncelikle Jack Del Rio çok kaliteli bir defans koçu ve benim şahsi görüşümce John Fox’tan çok daha iyi bir head koç. Tabi şu Denver Broncos’u Barcelona’nın efsane top oynadığı dönemle de kıyaslarsak o aralar çok yapılan bir goygoy olan ‘bu takımın başına beni koy ben de oynatırım’ söylemini burada Broncos için de kullanmak istiyorum. Houston’da ise durum daha farklı. Colts karşısında ikinci yarıdaki meltdown’ın en büyük nedeni takımın başında Kubiak’ın olmayışıydı. Ha bu Wade Philips kötü coach demek değil. Texans’tan artık bir çıkış bekliyorum ama bu coach değişikliğinden çok Case Keenum’ın takıma getirdiği hava sayesinde olacak.

Hilmi Çeltikçioğlu:
 NFL seviyesindeki her koordinatör, head koçun görevlerini az çok yapar ama head koçları koordinatörden ayıran tek şey, liderlik ve motivasyondur. Jack Del Rio ve Wade Phillips sonuçta NFL’de head koçluk yapmış koçlar ve takımda en iyi aday olduklarından eminim. Takımın performansı elbette kötü etkilenir ama iki takım da playoff yolunda ve şansları hala büyük.

Son şampiyon Baltimore Ravens bu hafta Cleveland Browns’a yenildi hatta ve hatta rakip QB Jason Campbell’a kariyerinin en iyi maçını çıkartma şansı verdi. Savunma deseniz yok, hücum deseniz Ray Rice’ı bile kimse tanıyamıyor. Halen sadece üç galibiyetleri bulunuyor? Ravens için sezon bitti mi? QB Joe Flacco aldığı 52 milyon dolar garanti parayı gönül rahatlığı ile yemeli mi? 

Berkan Uzun: Ya valla çok fazla kayıp verdiler offseason’da malesef yerlerini dolduramadılar. Flacco bu kadar büyük bir kontratı hakediyor mu orası tartışılır ama çok fazla kayıp olduğu ve bunları dolduramadıkları kesin… Ray Rice konusunda ise sakatlıktan tam manasıyla dönemedi. Savunmaya hiç birşey yapamıyorlar demek doğru olur mu bilemiyorum ama topu ileriye götüremedikleri kesin…

Ozan Emre Yazıcı: Geçen sene de çok tartışılmıştı Flacco “elit QB’ler kulübü” standartlarında mı diye, bence hala değil. Bu sezon 10 TD, interception biri rakibin aldığı dört fumble gibi değerli istatistikleri var. Ray Rice kendisi de koşu oyunlarının daha iyi bir tempo yakalayacağını söyleyerek henüz istendiği gibi olamadığını itiraf etti diyebiliriz. Ciddi oyuncu kayıpları var ve bu kayıpların yerini doldurmak çok kolay değil.

Oktay Çavuş: Flacco aldığı parayı gönül rahatlığı ile yiyebilir. Kesinlikle o sistem için NFL’deki en uygun QB olduğu görüşümü devam ettiriyorum. Ancak Ravens yönetimi aynı Flacco’yu Super Bowl öncesi 20 milyon dolara alabilecekken – insanlar hatırlayacaktır, Flacco’nun menajeri ısrar ediyordu Super Bowl öncesi 20 milyonluk kontrat imzalansın diye – Super Bowl MVP olduktan sonra skandal bir ücret ödedi. Flacco şu an herhangi bir NFL franchise’da Ravens’tan aldığı paranın yarısını alabilecek bir QB. Elit mi, değil mi? Zaten sahadaki performansı bunu cevaplıyor. Ray Rice’ı kimse tanıyamıyor demişsin ama Ray Rice zaten geçen sene 2-3 big play dışında çok etkili bir performans sergileyemedi. İstatistikleri de son derece düşüktü. Bunun sebebi O-Line’da yaşanan sakatlıklar ve pozisyon değişiklikleri oldu. O-Line’daki üç starter sakatlanınca, diğer oyuncuları harmanlayabilmek adına herkesin pozisyonu değiştirildi. Bu sene zaten takımda yıldız kalmadığı gibi, hiç bir pozisyona takviye de yapılamadı. Cowboys’tan daha keyfi ve kötü yönetim gösteren bir franchise çıkması Texas’ta sevinçle karşılanırken, Baltimore’da bir hüzün havası var diyebiliriz. :)

Çağatay Akkaya: İş aslında sadece Joe Flacco’da değil. Sezona girerken ne bekleniyordu ki zaten? Ravens, sezonun en güçlü Super Bowl adayları arasında da değildi, muhtemelen playoff treninin kaçırılacağı belliydi, bir önceki sezonun mucizevi performanslar ortaya koyan oyuncuları değişmişti, takım kan kaybetmişti, salary cap Flacco’nun kaçırılmaması ve memnun edilmesine göre yeniden düzenlenmişti, sezon ilerledikçe Ray Rice’ın da defoları çıktı vs vs… İşte tüm bu ahval ve şerait içinde takımı kotarabilecek, ne olursa olsun playoff resmine sokabilecek bir adam da değil Flacco. Ayrıca Flacco zorla Baltimore’a imzalatmadı anlaşmasını, Ravens o parayı verdiği, verebildiği, vermek için elinden geleni yaptığı için de kaldı takımda. Ravens’a bu senelik geçmiş olsun ha seneye Flacco’nun etrafında daha doğru bir yapı kurulur, o ayrı.

Görkem Şahinoğlu: Baltimore Ravens’tan aşağı yukarı böyle bir performans bekliyordum. Super Bowl kazanan takımın en temel taşları artık takımda yok. Hiçbir takımın böylesine büyük bir parçalanmadan sağ çıkması beklenemez. En büyük kayıplar savunma tarafındaydı ki bu çok net belli oluyor. Savunmada bir kaç parlak prospect var ama onlara biraz süre lazım. Flacco zaten her zaman silahları kadar iyi bir oyun kurucuydu. Rodgers tarzı kendi silahını kendisi oluşturan yetenekte bir isim değil. Aldığı kontratı zaten çok uzun süreler tartıştık. Eğer kendisi bu parayı hak ettiğini düşünüyorsa gönül rahatlığıyla yiyebilir. Ancak ben Afrika’daki açlık ve yoksulluğa karşı savaşan kuruluşlara yüksek miktarda bağış yapmasını tavsiye ediyorum.

Hilmi Çeltikçioğlu: Ravens için sezon çok çok zor ama AFC’de oldukları için. Ravens’ın düzgün cap yönetimi olmadığı için takım biraz dağıldı ama zirvedeyken kupayı almayı başardıkları için çok da eleştirmiyorum. Joe Flacco ise o zirvenin tadını en güzel haliyle çıkardı bence. Gönül rahatlığıyla yesin.

Son olarak da bu hafta gündeme bir hazing konusu geldi. Miami Dolphins’te defensive lineman Richie Incognito, çaylak Jonathan Martin’e karşı hazing konusunda biraz ırkçılığa kaçınca takım tarafında ceza aldı, ortalık yıkıldı. Eski Dolphins running back’i Ricky Williams ile tecrübeli defensive end Jared Allen, hazing NFL’in doğasında var derken, Seattle koçu Pete Carrol “biz öyle şeylere izin vermiyoruz”, Steelers’ın yıldızı Troy Polamalu “biz gençlerimize kucak açarız, hazing nedir bilmeyiz” tarzı açıklamalarda bulundu. Bu konu hakkında görüşlerinizi alalım…

Not: Hazing’i Türkçe olarak bir grupta kıdemli tecrübeli üyelerin yeni gelenlere “şaka veya test olarak munasebetsiz işler yaptırması, korkutması” olarak tanımlayabiliriz. 

Berkan Uzun: Yani her ne kadar böyle bir şey yok denilse de malesef her türlü spor organizasyonun da bu tarz olaylara rastlıyoruz. Çok geniş bir oyuncu havuzu ve çok değişik kültürlerden insanları bir çatı altında toplayınca bazı şeylerin önüne geçmek mümkün olmuyor. Yani şimdi bizim Türkiye’deki futbolcuların doğru dürüst eğitim almadığını falan söylüyoruz… Hadi diyelim normal karşıladık. Amerika’da kolej seviyesinde eğitim almış belli bir yaşa gelmiş insanların bile bu tarz olayları çıkıyorsa malesef sporun içerisinde varolan bir ırkçılık söz konusu. Gelelim çaylak oyunculara çektirelenlere, bizde de buna benzer uygulamalar ve sistem söz konusu oluyor. En basitinden idman sahasını çaylak oyuncuların toparlaması gibi… Yani orada iki kişi arasındaki o ince çizgideki ayarı tutturmak, sevecen tosuncukların, içerisindeki canavarlık ile sevecenlik arasındaki git gellerden yaşanıyor olabilir. Sırf NFL değil futbolun doğasında var diyip geçelim. Sadece karşılıklı anlayış ve belli çizgilerin geçilmemesi söz konusu…

Ozan Emre Yazıcı: Hepimiz Zokora’yız, pardon konu o değildi. Irkçılık tasvip ettiğimiz bir konu olmasa da dünyanın her yerinde, her ortamda, her seviyede rastlanabilir. Ben açıkçası garipsemiyorum. Önemli olan buna taviz verilmemesi. Hazing konusu ise genel olarak devrecilik mantığıyla abartılmadan yapıldığında ortamı renklendirebilecek durumlar yaratabilir.

Oktay Çavuş: Usta-çırak ilişkisi olan her sistemde hazing vardır, olacaktır da. Askerlikte de vardır, sanatta da, sporda da. Irkçılık ayrı, çıraklık ayrı. Uzak doğudan bir örnek vermem gerekirse sumo güreşçilerinin en kıdemli çırakları ustanın poposunu silme (babalar yetişemiyor tabi o bölgeye bel ve göbek evresi sebebiyle) şerefine erişebiliyor. Hatta bu görev için birbirleriyle kıyasıya rekabet ediyorlar. Özellikle traditional sporlarda usta-çırak arasındaki ilişki çok daha acımasız olabiliyor. Japonya’da sumo, bizde güreş, Tayland’da Muai Thai, Kore’de Taekwon-do, vs… Amerikan futbolunda da olması kaçınılmazdır. Buna yeni gelenler cin olmadan şeytan çarpmaya kalkmasın, bir tarafları havalanmasın diye “abi”lerinin talim-terbiye uygulaması da diyebiliriz. Ben şahsen hazing olayının, aşırıya kaçmadığı sürece, yararlı olacağını düşünüyorum.

Çağatay Akkaya: Şimdi öncelikle, bu kültürel bir olay. Amerikan sporlarında lise düzeyinden kolej düzeyine, oradan profesyonel düzeye de yansıyan bazı alışkanlıklar var. Hani hep insanların ağzında sakız olmuştur ya çaylağa bavul taşıtmak, çaylağa Barby’li bir pembe sırt çantası alıp onu kullanmaya zorlamak, gecenin bir yarısı çaylağa oda arkadaşı tarafından canının çektiğinin lobiden aldırılması gibi gibi gibi… Amerikan sporlarındaki sosyolojik bir tavır olmuş, yerleşik bir davranış olmuş bu. Ki, buna maruz kalan oyuncuların da pek sesini çıkarmadığı ve rahatsız olmadığı, kendilerine göre geleneksel bir durum olduğunun farkında oldukları gerçeği de var. Eğer bir kişi hazing’e maruz kalıyorsa ve şikayetçi de değilse zaten ortada bir sorun yoktur. Jonathan Martin ise fazlasıyla şikayetçi, bilhassa bunu ırkçı bir saldırı olarak da nitelendiriyor. Unutmamak gerekiyor ki, davranışınız, karşınızdaki insanın nasıl algıladığı ile şekillenir, vücut bulur.

Irkçılık meselesine gelince o farklı bir durum, hassas bir noktaya temas ediyor. Richie Incognito, o davranışları gösterirken ırkçı bir tavır takınmak için, ırkçılığı bünyesine sindiren bir kişilik midir bilemem. Vakti zamanında yetiştiği çevre, gördükleri-yaşadıkları, öğretilenler-anlatılanlar mutlaka etkili olmuştur davranışlarında. Eğer ki, sırf siyah oldukları için kendi bakış açısına göre kendinden aşağı bir kimlikte bulunduğunu düşünüyorsa; fikir yapısında bu varsa, olabilecek en büyük yaptırım da uygulanmalı. Günümüzde fazla dillendirilmemesi, Amerika’da siyahlara karşı nefret duyan, hala eski mantıkla ayrımcılığa maruz bırakılmaları gerektiğini düşünen gruplar olmadığı anlamına gelmez. Bu gruplar, Amerikan siyasetinde de; NFL’inde de NBA’inde MLB’sinde de; işçisinde de işvereninde de; para babasında da işini bir siyaha kaptırdığı için ona karşı öfke duyan ve tüm siyahlara toptan nefret besleyen sıradan aile babasında da, sınırdan ülkeye izinsiz giren Meksika kökenlileri kendi yöntemleriyle döven Texas’lısında da; her müslümanı potansiyel terörist görüp anadan doğma soyup rezil eden polisinde de var. Richie Incognito’nun alacağı ceza “verdik cezasını”, “yaptı-çekti” anlayışından öte gidip “neden?” sorusu sorulduğu zaman ve tatmin edici yanıtlar alınıp sosyolojik, hatta evrensel bir rehabilitasyon yapılabileceği zaman hem gerçekçi hem de yeterli olur. Daha da birşey demeyeceğim.

Görkem Şahinoğlu: İlk olarak Incognito defensive lineman değil offensive lineman Kaancığım (intikam!). Hazing’in Amerikan sporlarının kültüründe olduğuna ben de katılmakla birlikte hazing’in sporun içinde bazı sınırlar dahilinde zaten olması gerektiğini düşünüyorum. Olayın özeline gelirsek Richie Incognito zaten kişilik olarak çok zayıf bulduğum bir oyuncu. Suh kadar ön planda olmasa bile ligin en pislik oyuncularının başında gelir. Ben bu davada haklı olan taraf olarak kesinlikle Jonathan Martin’i görüyorum.

Hilmi Çeltikçioğlu: “Delikanlı sporunu delikanlı yapar” gibi tezlerle yaklaşmak elbette haksızlıktır. Bu sporu NFL’de icra edenlerin cüsseleri büyükse de olgun olmuyorlar. Line oyuncuları ve skill mevkilerinde oynayanlar atletik özellikleri yüzünden çocukluklarından beri el üstünde tutulup sorumluluk nedir bilmez hale geldiler. Anne babanın elinden koça, oradan üniversitenin atletik direktörüne, oradan menajerine ve takımın idarecilerine bakarak karar verildi hep. Kendi kendine adam olamadı çoğu. Böyle hareketler olacaktır elbet, ama bu tip olaylarda her gün değişik gelişmeler olur. Daha dün, bir takım arkadaşları “Martin bu mesajlara gülüp geçmişti” demişti. Bekleyelim, görelim…