Kanımca, NFL’in en güzide rekabetidir Chicago Bears – Green Bay Packers mücadelesi. Geçmişi mazili, maçları eğlenceli, sohbetleri de tadından yenmez olur. Rekabetin tarihçesi ile alakalı olarak Türkçe bir kaynak okumak isteyenler, sevgili Bears’lı abim Savaş Alparslan’ın 2011 yılında yazdığı yazıya da göz atabilirler.

Şimdi, böyle güzel keyifle izlenecek bir karşılaşma vardı Pazar akşamı önümde. Nevaleyi hazırlamış, bir maç izlemek için çok güzel saat olan 20.00’ye ayarlamışım kendimi. Green Bay sezona yavaş başlamış, bir önceki hafta yine NFC North ekiplerinden Lions’a karşı neredeyse hücum edememiş, buna rağmen Aaron Rodgers “heyecan yapmayın, ben buradayım” minvalinde açıklamalarda bulunmuştu. Bears, sezona yavaş girmiş ancak birden ivmelenmişti. Üstüne üstlük karşılaşma Soldier Field’da oynanacaktı. Yıldız WR Brandon Marshall, sakatlığına rağmen oynayacaktı vs vs. Bu durumlarda pek de keyifli bir maç olması bekleniyor öyle değil mi? Ancak öyle olmadı.

Bir de hani, geçtiğimiz hafta demiştim ya, “defans geri döndü” diye, defans geri döndüğü gibi kayboldu.

Aslında, karşılaşmanın ilk yarısı, beklentilerimi karşılamadı değil, karşılıklı sayılar, tempolu hücumlar, rüştünü Chicago Bears’a karşı ispat etmekten zaten hoşlanan Aaron Rodgers’ın performansı, Jay Cutler’ın ona yanıt verme çabaları, iyi gidiyordu Bears, 21-17 soyunma odasına geride gitmiş olsa da.

Sonra ne mi oldu? İletişimin sağlanamadığı hücumlar, koşucuyu koşturamayan bir koşu hücumu; hele hele geçtiğimiz iki haftadan eser kalmayan bir savunma. Ne değişti de böyle oldu peki? Öncelikle, bunun “kötü” bir tek maç performansı olduğunu bir kenara yazalım. Diğer bir husus, inanmayacaksınız belki, hani bizim ülkede de özellikle derbi maçlar için konuşulur ve gündeme getirilir ya “psikolojik üstünlük” deyimi; Bears ve Packers arasındaki rekabette de Brett Favre döneminden beri var böyle bir üstünlük. Ellerimi yukarı kaldırıp, polise teslim ediyor, bu durumu kabul ediyorum, evet var! “Yeşil-sarı-beyaz karışımlı forma gören Bears oyuncusu” diye bir deyim katmak istiyorum kendimce litaratüre. Bunun anlamını da, “duraksayan, afallayan, olan meziyetlerini sanki unutmuş olan” kişi olarak kullanmak istiyorum, ola ki bundan sonraki yazılarda bu deyimle karşılaşırsanız bilin ki, Pazar gününden sonra üretime geçmiştir.

Taraflı bir göz olarak Bears maçlarını izlediğim zaman, kendimce haklı olarak “iyi” olanı da “kötü” olanı da biraz daha süslü görüyor, öyle aksettiriyorum amma ve lakin Bears defansının aldığı hale de pek bir anlam yükleyemiyorum açıkçası. Kötü desem, kötü değil; olmamış başka zaman olur desem, evet başka zaman oluyor ama Packers karşılaşmalarında tekrar aynı noktaya dönüyor.

Chicago Bears takımı pas odaklı olduğundan bu yana takıma olumlu katkı veren bir Martellus Bennett var ki uzun yıllardır tight end pozisyonunda Bears ciddi sıkıntılar çekmişti. Ancak bu maçta şunu fark ettim, tight end’in pas odağı olarak kullanılması, Alshon Jeffrey ve Brandon Marshall’ın hatta ve hatta bir pas opsiyonu olan Matt Forte’nin etkinliğini düşürdüğü miktarda hücumda mesafe kat etme işi de zorlaşıyor açıkçası. Bennett pas almasın demiyorum ancak o dokuz pas alıp (tamam helali hoş olsun, atılanı da alıyor) Brandon Marshall’ın iki pas aldığı bir hücum, elbette şu karşılaşmanın ikinci yarısında sayı üretemez. Jay Cutler için olumsuz bir şey söylemeyeceğim ki yaptığı interception’lar salt onun hatası değildi.

Packers açısından da, Aaron Rodgers’ın coştuğu, coştukça WR’ları da coşturduğu bir gün olduğundan, Eddie Lacy’nin sezon başından bu yana ilk kez geçen seneye benzer bir görüntü çizdiğinden bahsedebiliriz. Haftaya Bears, Carolina Panthers karşısına çıkacak ve Panthers defansını aşmak Packers’la karşılaştırıldığı zaman kat be kat zor ancak Panthers’ın yetersiz kalan yanı da hücumu. Düşük skorlu bir karşılaşma olursa Bears kaybeder, yüksek skorlu geçecek maçta ise şanslı olan Bears’dır tahmininde bulunuyorum.

Ünlü Yunan filozof Platon’u hepimiz tanırız, onun “ideler dünyası” dediği bir teorisi vardır. İdeler dünyasında “masa” denilince aklınıza gelen görüntü, ideler dünyasındaki masayı temsil eder. Benim “Bears” denince aklıma gelen görüntüde en azından savaşan bir takım var, bir sonraki yazıda “ideler dünyası”nda gördüğüm Bears’ı izlemiş olmak ve onu yazmak dileğiyle, esen kalın.