12.Adamın başkentinden NFLTR.com okuyucularına merhaba. Bir değişiklik yapmak istedim ve bu haftaki yazının başlığını ben atmayacağım. Bu haftaki başlığı yılın en çok kazanan sporcularından birine attırıyorum sevgili NFLTR.com okuyucuları… ‘Yok artık, Lebron James’ mi dediniz? Doğru bildiniz. Başlığımızın mimarı Lebron James. Hayatımda izlediğim en sağlam maç introsu bu seneki Clevaland Cavaliers iç saha maçlarında şov biçiminde karşımıza çıkıyor. Üç boyutlu, gaza getirici seslerle bezenmiş bir intro. Maç önü oyuncu tanıtım gösterisinin babası Ray Clay’dır. Kendisi efsane Michael Jordan kadrosunu tanıtan isimdir. Üstünden kaç yıl geçmesine rağmen Chicago’da United Center’da hala aynı intro daha gelişmiş ses ve görsel efektlerle döner durur.
NBA maçlarıyla hele maç önleriyle hiç işim olmaz diyen arkadaşların en azından Youtube üzerinden iki videoya da bakmaları önerilir. Lebron James’in bu sözü söylemesinin birkaç nedeni var: Kendisi Akron, Ohio doğumlu olup profesyonelliğe adım atmadan önceki son basketbol durağı aynı yerleşim yerindeki liseydi. Geçmişindeki bu iki yerin profesyonelliğe başladığı ve devam ettiği Quick Loans Arena’ya uzaklığı yaklaşık 60 km’dir. Keza yedi yıllık Cavs kariyerine 2010-14 yıllarında Florida macerasıyla ara vermiş, Cleveland’da formasını yakılmış, şehir birbirine girmişti. Yaşanan büyük olaylardan sonra tekrardan evine döndü. İşte bu sebeplerden ötürü her maçın başında bu sözleri telaffuz eden Lebron James, sporcunun evinde daha mutlu ve başarılı olduğunu bize söylüyor.
Başlığımız ‘There is No Place Like Home’ efsane dizi Lost’tun da dizi müziklerinden biridir. Halen Lost’u izlemeyenler veya ‘kısa kes de Aydın havası olsun, NFL soluyalım’ diyenlerin aşağıdaki paragrafa geçmesi önerilir. Spoiler yemenizi istemem. Son bölümün Brezilya dizisi kıvamındaki son 10 dakikası haricinde akan dizide Jack Shephard, John Locke ve Ben Linus diğerlerinin aksine adadan ayrılmak istemezler. Ana fikir nedir: Herkesin huzur bulduğu yer evidir sevgili NFLTR.com okuyucusu. Lebron James dediysek de Lost’tan bahsetsek de konuyu dağıtmadık, mevzudan uzaklaşmadık. Neden mi? Tek bir takım sporu yoktur ki iç saha – dış saha faktörü sezon başarısına/derecesine etki etmesin. Geçen seneki şampiyonluğumuzun en önemli etkenlerinden biri 17 haftayı birinci bitirmemizi sağlayan iç saha derecemiz; iç saha derecemizin getirdiği NFC birinciliğinden ötürü wildcard oynamamamız ve sırasıyla New Orleans ve San Francisco’yu CenturyLink Field’da 12.Adamın desteğiyle yenmemizdi. Bu sene deplasmanda ne kadar zorlandığımızı görüyorsunuz. Son zamanlarda değindiğim NFC’yi ilk iki haricinde bitirmemiz durumunda final çok zor hatta imkansız olacaktır bizim için. Şu anki tabloya göre playoff ortamında iki bilemediniz üç deplasman maçı üst üste kazanıp kendimizi Arizona çölüne atmamız imkan dahilinde değil.
Prime Time Bize Kaldı
Öncesiyle ve devamıyla güzel bir NFL haftasını geride bıraktık. Nihayet bu hafta prime time’da Pittsburgh Steelers maçı yoktu, hele Tennessee Titans maçının olmaması daha da süperdi. Bu seneki Tennessee’nin prime time’da işi ne, Londra maçlarında Jacksonville Jaguars ve Oakland Radiers seçimlerinin nedeni nedir anlamış değilim. Peyton Manning’in Indianapolis Colts’taki son sezonunda sakatlığından ötürü tüm sezon oynayamayınca Colts tepetaklak gitmişti ve yanılmıyorsam Pazartesi gecesi maçı Pazar öğlene alınmıştı, rakip de New England Patriots’tu… Önümüzdeki haftanın maçlarına baktığımızda Perşembe gecesi üç maç oynanacak ve hepsinin de NFC’den seçilmesi NFC’nin AFC’ye göre daha çetin bir konferans olduğunun en somut kanıtlarındandır.
Sene, Geçen Sene
Şampiyonluğa yürüdüğümüz seneki 7-1’lik iç saha performansımızda tek kaybımız Arizona maçında olmuştu. Bu sene ligin tepesinde yer alan Arizona geçen seneye göre daha güçlü ve sistemi oturmuş bir takım. Adapte olmuş hücumcuları ve kemikleşen savunmasıyla oyunun iki yönünde de rakibe rahat nefes aldırmayan bir ekip. Sezon öncesi yazılarımda da NFC West’te San Francisco 49ers’ten daha ciddi ve tehditkar bir rakip olarak değerlendiriyordum Arizona’yı. Beni ne yazık ki haklı çıkardılar… Ancak Seattle Seahawks, Cardinals’ı bu hafta 19 – 3 yenmeyi başardı. Playoff trenini kaçırmadığımıza yürekten inanan 12.Adamımızın önderliğinde maça hızlı başladık savunmada. Sahaya ilk çıkan ekip savunmamız olunca önceliği bu yazıda da onlara vermek istiyorum. Maç boyu temposundan geri adım atmayan savunmamız koşuda Arizona running back’lerini emekletmeyi pek bir sevdi. Dallas ve Kansas ile oynadığımız maçlardan sonra koşu savunmasında daha radikal savunma sayıları istiyoruz. Özellikle Philadelphia Eagles running back’i McCoy’a da kocaman bir ‘DUR’ tabelası koymamız gerekiyor. Dallas Cowboys maçında sakatlanan Bobby Wagner bu maçta sahadaki yerini aldı. Bu formanın varlığı savunma eforunda belirgin şekilde görüldü.
Deneme Yanılma Öğrenme Tekniği
Bilişsel, duyuşsal ve fiziksel öğrenmelerde bolca kullandığımız ve en çok işe yarayan öğrenme tekniğini Phoenix ekibi openning drive’dan itibaren bir süre koşu hücumunda kullanmaya çalıştı. “Acaba koşu oyununda nasıl bir rota çizeriz, dur hele Seattle’ı bir yoklayayım, belki geçen haftaki Kansas koşu oyunu gibi biz de maden çıkarırız” düşünceleriyle maça Andre Ellington üzerinden koşu oyunlarıyla başladılar. İlk çeyrekteki bu ısrarlarından sonunda vazgeçtiler. Arizona her ne kadar koşu hücumuna ağırlık veren bir takım olmasa da secondary’imizden ötürü maça koşu hücumuyla temkinli başlamakta fayda var fikri hakimdi. Koşucularının toplam ulaştığı koşu yardı 64 ve en uzun koşabildikleri mesafe yedi yard ile Andre Ellington’a ait. Maçın son bölümünde play option’ı kullanıp 13 yard koşan quaterback koşusunu göz ardı ediyorum. Bobby Wagner döndü, ön hat -nispeten- vidaları sıktı ve hücumun koşu dalında emekleyen bir Arizona Cardinals izlettirdiler.
Bu sene en sıkıntılı mevzular listesinde bir türlü aşağılara inmeyen üçüncü hak savunmamız bu maçta istenilen tatta, beklenilen kıvamdaydı. Ön alanda istenilen baskıyı Drew Stanton’u üç kez kucağında topuyla CenturyLink Field çimlerine yatırdığımızda seyrettik. Maçta 12 üçünçü hak denemelerinde sadece üç kez başarı izni verdik. Endzone’da John Brown’un elinden kaçırdığı top da buna dahil. Alan blitz’lerinde gayet iyiydik ki shoot the gap taktiği ile Drew Stanton’a zor dakikalar yaşattık. Ön hat baskısını hiç aksatmadığımız maçta özel takımlarda yaptığımız iki yönlü hatalardan arındık. Cooper Helfet’in rakibini yere smaç misali çaldığı rakibi, tribünleri az gaza getirmedi. Sezonun geride bırakılan haftalarında savunmamızın dinamosu ve bence açık ara en iyi performansını sergileyen FS Earl Thomas ve sakatlıktan dönerek savunmamıza güç veren SS Kam Chancellor’un etkinliği, çöl ekibinde pas hücumu bırakmadı. Saldırgan savunmamızın düşmeyen ritminin etkilerini Arizona’nın atabildiği üç sayıdan, Byron Maxwell’in top çalmasından net bir şekilde görülüyor. Pazar günkü maçta izlediğiniz savunmayı geçen sene hemen hemen her maçta izlememiş miydik? Tabi ki evet… Geçen seneki sert, istekli, ritmi düşmeyen, ayağını gaz pedalından çekmeyen ve rakibe nefes aldırmayan savunmamız bizimle olsun Aralık ayı Ocak ayına bizi taşıyacaktır.
Kötü savunduğumuz ve rakibin ilerlemesine engel olmadığımız oyunlardan sonra skorda dönüş imkanı vermedik, durmaları gereken yeri ve harekete geçeceğimiz zamanı iyi ayarladık. Beşinci haftada DeSean Jackson’ın 60 yardlık touchdown pasından sonra hiçbir takım bize 15 yard üzerinde tuochdown pası atamadı. Bu alanda en uzun aktif seriye sahibiz. Söz konusu endzone olunca uzak play action paslarına izin yok arkadaş. Redzone giren rakibi ise durdurmada ne yazık ki bu sezon çok aciziz. Redzone ve sahanın geleninde 10 yard veya daha az yardlık alanda pas savunması da rakip quaterback’e izin verdiğimiz pas başarı yüzdesi %73.9, St. Louis Rams’in %74.5 ve Minnesota Viking’in %77.8… Bu alanda en kötü üç takımın istatistiğini okudunuz… Kısa mesafe pası savunmada yetersiziz.
Çaylar Tight End’lerden
Son dört maçta Russell Wilson 200 pas yard sınırını geçemiyor, geçmekte zorlanıyordu. Bunun başlıca sebepleri rakip baskıya boyun eğen O-Line’ın Russell Wilson’a pas atmak, playbook’u idame ettirmek için yeterli süreyi ve alanı sunamaması; NFL kalitesinde olup olmadıkları tartışılabilecek tutucu hattımızdı. Tony Moeaki, Cooper Helfet, Luke Willson yazdığım sıraya göre takıma pas tutma katkıları oldu. Tony Moeaki geçen hafta eski takımına touchdown yapmıştı, bu hafta en çok topla buluşan receiver’ımız oldu. Bu haftaki tight end touchdown’umuzda Helfet’in adı vardı. Luke Willson’ın da Carolina Panthers maçını getiren touchdown’a imza attığını düşünürsek pas touchdownlarında tight end ve running back katkılı sayıları daha iyi algılamış oluruz. Yukarıdaki üç tight end; Russell Wilson’ın ulaştığı pas yardında wide reciver’ların toplamından daha fazla ilerlettiler topu. Toplam beş pas touchdown’ı yapan wide reciver’larımız ligde bu alanda en kötü üçüncü istatistiğe yön verdiler. Wide reciver’ın yakaladığı pası rakibin temasından evvel götürme mesafesi ortalamamız 9.4 yard ve bu alanda ligin en iyi(!) 32. takımıyız…
Çıta Hep Daha Yüksekte
Earl Thomas tüm sezon savunmada ne idiyse Russell Wilson oyunun diğer yönünde o… Clear pocket bulduğunda neler yapabileceğini çok iyi biliyoruz. Uzun ve orta uzunluktaki paslarda izleyin, işte o zaman Russell Wilson’ı… Read option koşuları ile bu sezon için baktığımızda bu alanda açık ara en güvenilebilecek quaterback. Her maç oyununun, Amerikan futbolu mantığının ve spor zekasının üstüne bir şeyler ekleyebiliyor. Onu Kuzey Pasifik’te tutabilirsek ne kadar güzel! Sağlam bir ön hat ve tutucularla donatılmış takımı başarıdan başarıya götürmesi kaçınılmaz olacaktır. Geçen sene evimizde oynadığımız ve kaybettiğimiz Arizona Cardinals maçında rakip bolca blitz’e başvurmuştu. Blitz’lerde 5/14 isabetle sadece üç ilk hak kazandıran Russell Wilson geçen hafta sonu benzer saldırılarda 11/13 gibi muazzam bir isabet oranına sekiz ilk hak oyunu getirerek San Diego maçından sonra baskıyı gördüğünde alternatif yollara nasıl sapacağını, playbook’a nasıl dipnot düşeceğini gün be gün öğrendiğini bu maçta bir kez daha gösterdi. Perşembe San Francisco’ya da gösterecek. Seattle Seahawks hücum hattı böyle zayıf kaldıkça Russell Wilson’ın bu alanda gelişimi elbette olacak.
Bizle oynayan takımlar sack eğrisi istatistiğinde degaj yapılan top misali çan eğrisinde hızla yükseliyor. Calais Campell tam üç kez Russell Wilson’a sack yaparken bu sezonun en yüksek değeri olan yedi sack sayısını kendi adımıza tecrübe ettik. Clear pocket’lardan uzaklaştığımız anda endzone gidecek hamle kabiliyetimiz de azalıyor. Sezon boyu başarılı olduğumuz bir alan da rakibin sahasına oldukça yakın mesafelerden oyuna başlama. Kaybedilen maçlarda bizi son ana kadar skorda tutan ve yakın kazandığımız maçlarda bizi skorda önde tutan sebeplerden birisi de budur. Ne kadar yazı yazdım ama hala canavarımızdan bahsetmemişiz. Marshawn Lynch’in adının en geç yazıldığı yazım budur herhalde…
Marshawn Lynch bu maçta çok büyük işler yapmadı ama sıradan bir running back gibi de sahada performans göstermedi. Kalitesini alışık olduğumuzun aksine abartmadan sessiz ve sakince göstermekle yetindi. Marshawn Lynch ağırlıklı başladığımız oyunda istediği ve istediğimiz koşu patikalarını pek bulamadı. 2.6 koşu yard ortalaması tutturan Beast Mode 15 kez koştu ve 39 yard topu iletletti. 14.3 yard ortalama ile yakaladığı üç pasta gittiği 43 yard bize daha sevimli geldi. Lynch’teki minör fiziksel ağrı ve mental sıkıntı sezonun ikinci perdesinde inişli çıkışlı bir grafik çizmesine neden oluyor. Yedeğinde de diğer takımlardaki iş yapan running back seçeneğinden yoksun olduğumuz ve koşu oyununa haliyle Marshawn Lynch’e bel bağladığımız için ne kadar ekmek o kadar köfte misali ne kadar Marshawn Lynch o kadar Seattle hücumu diyoruz.
Bryan Walters (v.4)
Rakip hücum dönüşlerinde bize avantajı getiren koşulara Bryan Walters ile ulaştık. Henüz bir punt dönüşü touchdown yapamadı kendisi ama ilk maçlarına göre ilerlediği yard ortalamasını ve üstüne üstüne gelen onlarca adamdan boşluklar bulup ilerlemeyi şu an itibariyle daha başarılı icra ediyor. Punt’larda topu kontrol etmesi ve fiziğine rağmen koşu darbelerinde top muhafazasında henüz ‘esi’ yok. Keza touchback olacak pozisyonlarda da insiyatifi çoğu zaman yerinde kullanmasını bildi.
Biz de Sizleri Bekliyorduk (v.2)
Bu ara başlık geçen sene NFC Finali öncesindeki maç yazımın ana başlığıydı. Değişen bir şey olmaz arkadaşım, biz her zaman San Francisco 49ers’i sahamıza bekleriz, onlarla oynamakta ayrı bir zevk alırız. Cuma sabaha karşı 3.30’da playoff için, Ocak ayı için ve şampiyonluk için final maçlarımızdan birine daha çıkacağız. Rakibimiz bizi en sevmeyen takım: San Francisco 49ers… Geçen seneki şahane ve bir o kadar gergin NFC Finali’ndeki sonuç, Richard Sherman’ın körüklediği ortamın üzeriden aylar geçti ama tekrar alevlenmemesi için bir sebep yok. Gergin ama bir o kadar güzel bir maç bizleri bekliyor. Colin Kaepernick, Seattle savunmasına karşı koşabilecek mi, son maçlarda Baltimore Ravens günlerine dönen Anquan Boldin yükselişini bizim cornerback’ler karşısında da devam ettirebilecek mi, Michael Crabtree’nin oyunuyla veya oyun dışı hareketiyle Richard Sherman’a bir cevabı var mı yoksa sessiz kalmaya devam edecek mi, sahalara dönen Aldon Smith bizim quaterback’e bela mı olacak? Bu sorular rakip perspektifli sorular. Muhteşem taraftarımız takımımıza gereken desteği verecektir ki fikstür açıklandığından beri en beklenen maç haliyle bu maç oldu, oluyor, olacak… Umarım her Seattle maçında gösterdikleri: Okyanus balıklarını balık halinde (pazarında) karpuz misali atma-tutma şovunu bu maç göstermezler. Sanki Seattle’ımızda başka bir şey yokmuş gibi hep aynı video dönüyor.
Yazıyı bitirmeden kısa bir not eklemek lazım: Lebron James hayranı olduğumu düşünmenizi istemem, başlık ve Arizona maçındaki atmosferi en iyi anlatacak kişi kendisiydi. Dallas Cowboys – New York Giants maçını dolmuşta izlerken Odell Beckham Jr.ın ‘inanılmaz’pas yakalayışına kendimi tutamayıp az kalsın bağıracaktım, ötesi dolmuştaki herkesi bu ana tanıklık ettirmeyi de düşünmedim değil. NFL tarihinin en unutulmaz pas yakalayışlarından biri olacaktır. İşte Lebron James de maçı canlı izlemiş ve maç sırasında attığı tweet ile o ana duyduğu hayranlığı şöyle belirtmiş: “Adamım, belki de en mükemmel yakalayışa şahit oldum”… Cavs, Bulls introlarını izlemeyi unutmayın ve maçı izlemediyseniz Odell Beckham’ın bu touchdown’ını seyretmeyi ihmal etmeyin. Hayattaki engelleri ve sorunları New England Patriots koşucularının her Indianapolis Colts eşleşmesinde yaptığı gibi kolayca aşmanız dileğiyle 12.Adamın başkentinden hoşça kalın.