Matematiksel olarak hesaplamadım ancak Chicago Bears’ın sezonunun sona erdiğini artık söyleyebiliriz. Çok saygıdeğer büyüğüm Savaş Alparslan geçen haftaki yazısında playoff’un formülünü geçen haftaki yazısında vermişti. Ancak Bears oyuncuları, yönetimi, koçlar bizi takip etmiyor olmanın sıkıntısını Perşembe akşamı Şükran Günü’nde olan Detroit Lions karşılaşmasında yaşadılar.
Tamam, haklısınız, kalan son beş karşılaşmayı da kazanmamız pek kolay iş değildi. Hele ki, düzensiz bir savunma, ne yaptığı belirsiz bir hücum çizgisi ile beraber buralara gelmemiz de çok doğaldı. (İlginçtir, RT pozisyonunda oynayan Jordan Mills, geçtiğimiz iki karşılaşmayı da kaçırdı, galip geldik; döndüğü karşılaşmada ise mağlubiyet bize geldi).
Fena da başlamadık karşılaşmaya, ilk çeyrek sonunda 17-3 öndeydik, Lions son haftalarda yaşadığı gibi hücumda sıkıntılar yaşıyordu, Calvin Johnson iyi tutuluyor, Matthew Stafford kolay pas bulamıyor, zaten eksiklik yaşadıkları koşu oyununda iyi iş çıkaramıyorlardı. Bunun tam tersine Bears ise hücumu akıcı götürmeyi başarmıştı, neredeyse koşu yer almıyordu hücumlarda, kısa ve orta mesafeli kazanılan yardlar, bir sonraki ilk hakkı almayı sağlıyordu, gel gelelim ki bu bahar kısa sürdü, sadece bir çeyrek kadar kısa.
Sonrasında her şey tersine döndü, Calvin Johnson’ın sakatlıktan döndüğünü Bears karşısında hatırladık, Matthew Stafford’ın pas verebildiğini de, aslında Bears’ın koşu savunmasını hala beceremediğini de hatırladık, Cutler’ın korunamadığını da. İlginç biçimde, Bears kazandığı maçlar dahil hiçbir ilk çeyreği önde kapatamamıştı Lions karşılaşmasına kadar. Aslında işin ilk çeyrekte bitmediğini de böylece öğrenmiş olduk.
Sezon boyunca yaşadığımız maceranın kısa bir kopyası gibi gerçekleşti ilk çeyrek sonrasındaki maç. Heyecanı kursağında kalan Bears taraftarları, bilhassa bu seneyi böyle hatırlayacaklar. Elinde, hücumun en önemli oyuncularından Pro Bowl seviyesine yükselen bireyler olan bu takım, bireyselliği bırakıp takım olamamanın acısını yaşıyor bu sezon.
İşin kötü yanı geleceğe dair ışık görebileceğimiz bir grup da yok elimizde. Phil Emery (GM), draftlarda başarısızlık yaşamıyor, kaliteli oyuncular seçiyor, bu gerçek. Ancak takım oluşumunda büyük sıkıntılar var. Linebacker ve Defansive Tackle pozisyonları neredeyse ulvi güçlere emanet. Cornerback için Charles Tillman’ın yeri dolmuyor, kolay da dolmayabilir.
Bundan sonra draft izleyecek Bears taraftarı. Belki bir nebze, Cutler takası ile alakalı haberler duyacağız, offseason hamlelerini izleyeceğiz. Trestman kovulacak mı takımda mı kalacak diye papatya falı filan bakacağız. Trestman konusunda da GM’in alacağı karar önemli, Trestman değişmese bile takımda değişmesi gereken koçluk pozisyonları var ve göreceğiz bunları (örneğin defensive team koçluğu).
Her ne kadar Chicago Bears olarak playoff yarışından uzak da kalsak, NFC’nin ve NFC North’un durumu biraz karışık olarak nitelendirilebilir. Seahawks ve 49ers arasındaki çekişme, Carson Palmer’ın sakatlığı sonrasında Cardinals’de yaşanan düşüş, Saints’ın playoff yapıp yapamayacağı gibi şeyler ligin geri kalanında ilgi çekici olacak.
Grupta iddiasız Vikings ve iddialı Lions ile maçlarımız var. Vikings maçı ne kadar formalite ise Lions karşılaşması onların gidişatı açısından hayati öneme sahip. Son haftaya umut taşımak istiyorlar ve bunun öncesinde Bears’ı alt etmek durumundalar. Ayrıca Perşembe akşamı oynanacak Cowboys maçının da ilginç geçeceğini düşünüyorum zira, beklenenin aksine ev sahibi avantajını da işin içine kattığımız zaman kazanmaya yakın taraf Bears gibi durmakta.
Her ne kadar playoff yarışından uzak kalsak da NFL’in normal sezonunun en keyifli ayına girmiş bulunuyoruz, yeni yazılarda tekrar görüşmek üzere…