12. Adamın başkentinden herkese merhaba. Ne maçtı, ne heyecandı ama? Futbol kalitesi göz ardı edersek, maçın sonunu baz aldığımızda son yıllara damgasını vuran ve önümüzdeki yıllarda eşi benzerini zor izleyeceğimiz birini geride bıraktığımızı düşünüyorum.

Seattle Seahawks’ın temposu bu sezon iyice düştü. Maçlarda yaşattığı gerilim, korku, endişe ise önceki seneleri aratmıyor. Arizona Cardinals maçıyla ilgili bir önceki yazımda “bir sıfır olsun, bizim olsun / üç puanla dönün çocuklar” şeklinde ülkemizdeki futbol ağzıyla konuşmuştum. Altı puanlık maç derler ya, o tarz bir maç oynandı. Seahawks kazansa, iki buçuk maç Arizona’nın önüne geçecekti, yenilse sıfır nokta beş galibiyet farkı ve maç eksiği ile elimizde tuttuğumuz bir liderlik kalacaktı. Bu maç kazanılsaydı NFC West şampiyonluğu için yolun büyük kısmı gidilmiş olacaktı.

3/3’LÜK RİTİM(?) MİSALİ YAVAŞ BİR MAÇ 

Maçın normal süresi sadece ve yalnızca 3-3 bitti. Maç ise 6-6. 1987 Bills – Giants ve 1992 Colts – Jets maçlarıyla birlikte normal süresi 3-3 biten üçüncü maçı geride bıraktık. Karşılıklı iki safety ile uzatmaya giden maç var mıdır bilmiyorum ama ileride ona da imza atabilecek Seattle savunması ve hücumuna sahibiz arkadaşlar. Müzikten pek anladığım söylenemez. 9/8’lik ritmin hareketli olduğunu bilirim, şayet 3/3’lük nota olsaydı (Internette olduğuna dair kanıt bulamadım) epey ağır ritimli parçaların kalıbı olurdu herhalde. Phoenix’te, nam-ı diğer çölde oynanan müsabakanın ritmi tıpkı skoru gibi 3/3’lüktü(?). Seattle hücum etmedi, edemedi, etmeyi düşünmedi. Arizona, koşucusu David Johnson’ı Seattle savunmasının izin verdiği ölçüde koşturdu, joker olarak da paslarda tutuculuk görevi verdi. Maçın normal süresinde hücumda işleyen ve izlenebilecek yegane adam David Johnson’dı. Larry Fitzgerald kötü oynadı diyemem. Takımımız kendisini birincil hedef olarak algıladı ve yardım savunmasıyla markajlayıp sindirdi. Geleceğin “Şöhretler Müzesi” adayı Fitzgerald ise David Johson koşu ve pas oyunlarında koşu – pas blok görevi ile hücumuna destek oldu.

Takım Elbisesiyle Bile Atılır Bu Gol, Takım Elbisesiyle!

Geçen sene Wild Card maçında Minnesota Vikings kicker’ının endzone dibinden  kaçırdığı saha denemesi sonucu üst tura çıktığımızı biliyorsunuz. Ülkemizdeki futbol tabirlerinden yazımıza birkaç tane daha serpiştirmeye ne dersiniz? Maç izlerken kale dibinden, %100 gol denilen pozisyonlar kaçtığında sinirli bir abimiz veryansın edip de “takım elbise ile de atılırdı bu gol, yazıklar olsun” dediğini duymuşsunuzdur. İşte, Vikings kicker’ının kaçırdığı benzer fırsat Arizona’nın eline geçmişti. 19 yarddan direğe nişanladı.

İçimden, Minnesota maç sonunu geçirdim. Geçen hafta da Earl Thomas’ın maç getiren interception’ını snap öncesi hissettiğimi yazmıştım. “Çölde direğe vurmak”  deyimi vardır, büyük büyük şansızlıkları-beceriksizlikleri ifade eden mecazlı anlatımdır. Burada hem mecaz hem gerçek oldu. 19 yarddan maçı kazanma fırsatını kaçırdılar, top direğe çarptı. Maç Phoenix, namı diğer çölde demiştik, işte çölde direğe çarptılar, bu da mecaz boyutu. Başlıktaki iki direkten ikincisi de haliyle bizim kaçırdığımız fırsatı anlatan mecazlı vurgu.

Sakızlı Adam ve Time Management

Alan golü denemesi direkte patladı, Arizona Cardinals oyuncuları-teknik ekibi ve taraftarları şokta; başta sakızlı adam olmak üzere bizim takım ve seyirciler (ben dahil) hunharca gülüş ve sevinç gösterilerindeydik. Bu andan itibaren Arizona mental olarak bitmişti. Gardı düştü, koşu ve pas oyunlarıyla redzone’a kadar gittik. 28 yarddan Steven Hausckhka topu dağlara taşlara vurdu. İki senedir övgümüzü hak eden bu adam iki maçtır rezalet. Maçın hakkı kesinlikle bizim değildi; en fazla beraberliği hak ettik. Steven Hausckha kariyerinde ve hayatında kendisini özetleyen anlardan biri bu an olacak.

Maçın kazanılamamasında, yani bu fırsatın kaçmasında, Seattle kicker’ının çerçeveyi bulamamasındaki suçun önemli kısmını sakızlı adama yüklüyorum. Ne alaka, diyenler olabilir. Pete Carroll’un zaman yönetimindeki ve maçın son pozisyonlarında bocaladığını veyahut “sürreal” taktiklere gittiğini geçen senelerde eleştirdim. New England’a hediye edilen Super Bowl’damaçı bitiren ikinci hakta pas yerine Marshawn Lynch koşturulsaydı adamın iki yüzüğü olacaktı. Orada şampiyonluk gitti, burada maç kazanılamadı, belki de kaybedilecekti.

Pozisyonu adım adım anımsayalım ve inceleyelim. Maçın bitmesine 25 saniye kalan -maç saati akıyor- Steven Hauckha ve special team alelacele yerini alıyor. Maçın bitmesine 10, hücum süremizin bitmesine iki saniye kala snap yapıyor ve fırsatı kaçırıyoruz. Bir mola hakkımız vardı, bu kullanılsaydı, maçın bitmesine sekiz saniye kalacaktı ve daha da önemlisi alelacele snap, panik halinde snapper-holder-kicker olmayacaktı. Burada, kesinlikle ve kesinlikle mola alınmalıydı. Sekiz saniyeden endzone’a maç kazandırabilecek topu atmadı mı Palmer? Attı değil mi, işte işini her zaman garantiye alacaksın kardeşim. Bir mola almak bu kadar zor olmamalı, o an heyecanlısın ama o takımda sakızlı adam dahil yardımcılarının bile aklına gelmedi mi, tercih mi etmediler? Maçın heyecanına kendini kaptırıp profesyonelliğin unutulması mıdır, yoksa molanın gerekli olduğunu düşünmeyi engelleyen sinerjik bir akıl tutulması mı yaşanmıştır?

Kendi yarı sahamızdan maçın sonundaki special team katkısı neticesinde gelen fırsat ile ilk kez rakibin yarı sahasına geçmeleri, ilk yarı 22-8 civarında olan topla oynama süresinin 60 dakika sonunda 40-20 ile Seahawks aleyhine olması hücumdaki vahametin özeti. David Johson ile hücum eden Arizona’yı takımımız bıçağın kemiğe dayandığı yerde durdurmasını bildi. Maçın detayına fazlaca girmeye gerek yok. Hücumda varlık gösteremedik. Beast Mode’un emekliliği, Russell Wilson’un sakatlığı derken Seattle hücumunda koşu oyununun tercih edilme yüzdesi ve başarı grafiği düştü. Russell Wilson, her sezon ortalama 500 yard civarında play option koşuları yapardı. Bu sezon 100-150 yard gelirse sevinelim.

Wilson, sakatlığından ötürü, Peyton Manning tarzı mobilite az istasyon hareketli bol quaterback profilinde büründü, bürünmek zorunda. Maç öncesine kadar her tuttuğu pasta ortalama 16.1 yard  yapan Jimmy Graham -bu alanda kariyer derecesi ve ligin bu seneki en iyi tight end derecesi- maçta hatırlandığı an, art arda paslar atılıyor ve üst üste ilk haklarla ilerliyor takımımız. Savunmanın enerjisini dağıtmak ve sömürmek için Jimmy Graham’ın varlığı önemli ve gerekli. Çaylak Ifedi iki maçtır O-Line’daki yerini aldı. O-Line, Wilson’a olan korumayı eskiye oranla daha iyi yapabiliyor.

Savunmada ise işler yolunda. En ön hattın kanatlarındaki isimler Michael Bennett ve Cliff Avril canavar gibi, cengaver misali. Quaterback’ler üstünde baskıyı arttırdılar, sack sayılarımız, ortalamamız yükseldi. Orta bölümde KJ Wright miss tackle nedir bilmeyen, garantici abimiz. Bobby Wagner cover’larda biraz zayıf kalsa da tackle dedin mi, hele yardım savunmasından bahsettin mi akan sular durur. Secondary’de ise Earl Thomas ilk iki maçtaki formsuzluğundan kurtuldu ve eski günlerdeki gibi “safety nedir, nasıl olmalıdır” adlı tiyatrodan enstantaneler sunuyor. Kam Chancellor  bu maçta da yoktu. Richard Sherman özellikle Larry Fitzgerald’ı etkili markajladı, tackle’larda başarılıydı ama kendisine aşırı güvenden olsa gerek, anlam veremediğim tackle denemeleri sonucu miss cover’larını izliyoruz.

Seattle Seahawks’ın Öne Çıkanları

Geçen hafta pilot uygulama ile köşemde yer verdiğim “en”ler bölümüne bu hafta devam ediyorum.

Maçın Hücum Yıldızı: 404 NOT FOUND – MAVİ EKRAN

Maçın Savunma Yıldızı: Cliff Avril. İmza attığı sack’ler ve Carson Palmer’a yaşattıklarıyla bu ödül onun. Earl Thomas, Bobby Wagner ve Michale Bennett de öne çıkan isimlerdi.

Maçın Hareketi ve Maçın Kırılma Noktası: Tanner McEvoy’un punt bloğu sonucu maçı uzatmaya götürecek “rakip sahada hücum” edebilme imkanına kavuşmamız.

Maçın X Faktörü: Tanner McEvoy

Kuzey – Güney Hattı

Kuzey Pasifik yerel saati ile sabah 10.00 maçı ile karşı karşıyayız. Bu saatlerdeki maçlar batı yakası takımları için zor oluyor. Rakip playoff’ta son şampiyonken devirdiğimiz, şampiyon olduğumuz sene yendiğimiz, Jimmy Graham’ın eski takımı, şimdiden efsaneler arasına gireceğine inandığım Drew Brees’li New Orleans. Atlanta, New York Giants ve son maçları olan Kansas City maçını izledim. Sahada Drew Brees’in gösterdiği mücadelenin yarısı hatta çeyreğini gösteren bir savunması olsa çok farklı olurdu bu takım, çok farklı. Üç maçlık 30+ sayı yeme serisini 27 sayı yiyerek ile sonlandırdılar. Çok fazla sayı yiyorlar ama biz atabilecek miyiz, konu o…

Mark Ingram’ı Arizona Cardinals’lı David Johnson misali yer yer pas tutucu olarak kullanıyorlar. Runner back’in pas oyununda Seahawks’a zor anlar yaşatması; tight end savunmasından sonra defansın yeni ve popülerliği artan zaafı olma yolunda ilerliyor. İlginç bir detay, maç izlerken aklınızda bulunmasını isterim. Drew Brees son dört maçında açılış drive’larını touchdown’la sonlandırmayı bilmiş, kariyerinin en uzun serisi. Bizim maçta da benzeri olacak mı? Keza redzone’a girdiler mi touchdown yapmadan kolay kolay dönmüyorlar. Fikstürün zor bölümünde ilerliyoruz, New Orleans kağıt üstünde zayıf, underdog bir ekip. Seattle’ın kaybetmemesi gereken bir maç. Russell Wilson ile yazıyı bitirelim: Gögüs bölgesinde (pectoral) ağrı/sakatlık yaşamış. Ayak bileği ve diğer ayak dizinden sonra etti mi üçüncü sakatlık… Maçta muhtemelen oynayacak ama adam offseason’u iple çekmeye başlamıştır.