Bu sezon New York ve Los Angeles’ta oynanan NFL maçlarını yerinde takip eden Oktay Çavuş ve Kaan Özaydın ikilisinin bu deneyimlerini paylaştıkları yazılar birçoğunuzun dikkatini çekmiştir. O yazıları okuduktan sonra ben de kendi kendime, “Bir Amerikan futbolu maçını yerinde izleyip gözlemlerimi paylaşayım” dedim. Ancak merak etmeyin, bu yazı için kalkıp dünyanın öbür ucuna falan gitmedim. Tam aksine, evime iki adım uzaklıktaki Uçaksavar Sahası’nda oynanan ve Üniversiteler 1. Ligi’nin ilk haftasında Boğaziçi Sultans ile Okan Huskies’i karşı karşıya getiren maç, bu isteğimin karşılığını fazlasıyla verecekti.
Ancak gelin görün ki, bu maçta ne Oktay Çavuş’un ne de Kaan Özaydın’ın anlattıkları senaryolara rast geldim. Örneğin Oktay Çavuş’un aktardıklarına göre, NFL’de izleyicilerin maçlara şeffaf çantalarla girmeleri zorunlu. Eğer içini göstermeyen bir çanta ile sahaya girmeye çalışırsanız, güvenlikler bu çantayı sizden zorla alıyor ve sizi tribüne çantanız olmadan yolluyorlar. İlginçtir (!), Cumartesi günü Uçaksavar Sahası’na girerken böyle bir uygulama yoktu. Hatta insanların şeffaf çantalar bir yana, simsiyah tekel poşetleriyle içeri girdiğine tanık oldum.
Eğer bu ilginizi çekmediyse, gelin bir de Kaan Özaydın’ın anlattıklarına göz atalım. Kaan Özaydın, koskoca Los Angeles Memorial Coliseum’da maça gitme imkanına sahip oluyor ama halen biranın pahalılığından şikayet ediyor. Eğer gerçekten amacı Amerikan futbolu maçı izlerken şöyle ucuzundan bir bira içmekse, buyursun kendisini Türkiye’deki maçlara davet edelim. Bakkaldan veya tekelden alsın birasını, gelsin tribünlerde içsin. En azından ben, Cumartesi günü böyle yaptım, yine pahalı…
Kime ne anlatıyorum? Kendimi ve sizleri sanki daha önce Türkiye’de hiç Amerikan futbolu maçına gitmemiş sporsever sınıfına koyup ülkemizde oynanan maçları, ezoterik bir Anadolu gerçeğine yaklaşırmış gibi incelemeyi ve yazıyı buraya kadar takip eden okuyucuların, aklında yavaş yavaş belirdiğini düşündüğüm “Maçı anlatacak mısın, yoksa şu garip goygoyunu daha da uzatacak mısın?” gibi haklı sorularla karşılaşmayı inanın istemezdim.
Ancak şundan eminim ki, Cumartesi günü oynanan maçı siz de izleseydiniz bundan farklı bir giriş yapmayı tercih etmezdiniz. Nitekim, 1. Lig ve sezonun ilk maçı olması sebebiyle tribünlerin hatırı sayılır miktarda boş olduğu maç, çekişme ve rekabetin neredeyse sıfıra yakın olması sebebiyle seyir zevki vermekten de oldukça uzaktı.
Geçtiğimiz sezon Üniversiteler Süper Ligi’nden 1. Lig’e düşen Sultans’ın domine ettiği karşılaşma, Boğaziçi ekibinin 67-0’lık üstünlüğüyle sona erdi. Aşağı yukarı hücumun her pozisyonunda fundamental problemleri yaşayan Huskies’in üst üste yaptığı top kayıpları sonrası gelen touchdown’lara, Sultans hücumunun kaydettiği sayısız big play eklenince ortaya böylesine astronomik bir sonuç çıktı ki zaten belli bir süreden sonra, maçı takip eden herkes gibi ben de skor saymayı bırakıp yanımdaki insanlarla NFL senin NBA benim muhabbetler etmeye başladım. Bir ara sohbetin, NBA için yanıp tutuşanların bile kolay kolay hatırlamayacağı Allan Houston’lara geldiğini bile hatırlıyorum.
Tabi her ne kadar fark bu kadar açılmış olsa ve özellikle son çeyrekte iki takım da, maça başında sahip oldukları oyun disiplininden fazlasıyla uzaklaşsa da bu karşılaşma bile iki takımın, sezonun ilerleyen dönemlerindeki performansları için önemli belitler sağladı. Şimdi gelin, maçı biraz daha Amerikan futbolu yönünden inceleyelim:
– Şu bir gerçek ki Boğaziçi Sultans hücumu, ölü toprağını üzerinden fazlasıyla atmış. Nitekim, geçtiğimiz sezon birinci hak hücumlarına ulaşmakta büyük bir güçlük çeken hücum takımı Huskies karşısında topu, pas ve koşu hücumlarına iyi dağıtarak yard almakta sıkıntı yaşamadı. Bundaki en büyük etkenin, geçtiğimiz sezon option ve motion hücumlarıyla dolu playbook’tan vazgeçilmesi olduğunu düşünüyorum. O hücum planı fazlasıyla hatalıydı, çünkü pas hücumları yok denecek kadar azdı ki geçen yıl Sultans’ın tek bir başarılı pas atamadan tamamladığı karşılaşmalar olmuştu.
Bu duruma NFL’in 2000’lerden önceki döneminden örnek verip klasik Amerikan futbolu stratejisinin daha çok koşuya odaklandığı iddia edilebilir. Ancak, bu iddiada şöyle bir sıkıntı var: Klasik stratejinin koşuya ağırlık vermesinin sebebi secondary’i line of scrimmage’a yaklaştırıp pas oyunlarında big play potansiyeli yaratmaktır. Evet, pas hücumu koşu hücumlarına göre azdır; ancak pasa başvurulduğunda da ortaya aksayan coverage’lar sebebiyle savunmanın dengesini bozan hücumlar çıkar.
Sultans’taki en büyük problem de secondary’i line’a yaklaştırdıktan sonra, buna cezayı kesmemek ve motion hücumlarında ısrarcı olmaktı. Bu durum, hücumun elini kolunu bağlamakla birlikte, her pozisyonda hand-off almak için quarterback’e koşan ve topu aldıktan sonra da sert hit’lere maruz kalan, amiyane tabirle “dayak yiyen” wide receiver’ların çabuk yorulmasına sebebiyet veriyordu. Bütün bu saydıklarımdan ötürü, hücum playbook’unun değişmesi fikrimce yerinde bir hamleydi ve meyvelerini de henüz ilk maçtan verdi.
– Sultans’ta geçtiğimiz sezona göre değişen ve Huskies’e karşı uygulanan bir diğer strateji de ön yedilinin (front seven) formasyonuydu. Yeni dizilime göre takım, savunma hattındaki oyuncu sayısını beşe çıkardı, box’ı iki linebacker’a emanet etti ve böylece, ortaya da 5-2 gibi bir formasyon çıktı. Kulüpler Ligi tecrübesine sahip iki linebacker, hem pas hem de koşu hücumlarına göz açtırmayınca ön hatta (front line) wing (kanat) olarak eklenen iki outside linebacker/defansif end, yaptıkları pass rush’larla Huskies quarterback’ine zor anlar yaşattı. Tabi, bu savunma formasyonu hücum hattı daha iyi olan bir takım karşısında ne derece işlerlik kazanacak, bunu ilerleyen haftalarda daha net göreceğiz.
– Maçta bence Huskies adına öne çıkan ünite, savunma hattıydı. Belki Boğaziçi quarterback’lerine ulaşmakta pek başarılı olamadılar ama özellikle Sultans’ın gap’ler üzerinden oynadığı koşu oyunlarında, zaman zaman running back’ler karşısında iyi iş çıkardılar.
– Karşılaşmada iki takım açısından da dikkat çeken bir başka unsur da snap ve long snap’lerde yaşanan sıkıntılar oldu. Gerek Sultans, gerekse de Huskies bu sebeple önemli yard’lar kaybetti, drive’larını sonlandırmak zorunda kaldı. Öyle ki Sultans’ın maçta kaçırdığı alan gollerinde hatalı olan kicker veya holder’dan ziyade, long snap’i nizami bir biçimde atamayan long snapper’lardı. Buna ek olarak, bazı snap’lerde center’ın topu quarterback’e gerektiği gibi teslim edemeyişi de Sultans’ı yard anlamında geriye götürdü. Bu hatalar, belki bu maçın sonucuna etki etmedi ancak Süper Lig yolunda çok daha önemli maçlara çıkacak olan Sultans’ın başı, snap ve long snap’lar sebebiyle kaybedilen sayı ve yard’lar sebebiyle ağrıyabilir.
Son Eklemeler…
Amerikan futbolu her ne kadar seyir zevkinin skor farkıyla ters orantıya sahip olduğu bir spor olsa da, Cumartesi günü oynanan Sultans – Huskies karşılaşması, iki takımın da sezon başlangıcındaki durumlarını görmek için iyi bir fırsattı. İki takımı da sahada sergiledikleri mücadeleden ötürü tebrik ediyorum.
Şu ufak hatırlatmayı yapmadan da geçmeyelim: Eğer 1. Lig’de oynanan maçları takip edemediyseniz veya takımların son durumları hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, 1. Lig fikstürü ve takımlarının konuşulacağı TAFL Podcast’inin beşinci bölümünü kaçırmayın derim.