NFL off-season’ı biz footballseverler adına çok uzun geçerken yıldız oyuncuların farklı şekillerde yine ekranlarda kalmaya devam ettiğini görüyoruz…

Bu yaz da dört elit QB bir hayır kurumu için golf oynamayı tercih etti. Biz de bugün Patrick Mahomes ve Josh Allen ikilisine karşı bu golf karşılaşmasını kazanan takımın oyuncularından, Aaron Rodgers ve Tom Brady hakkında konuşacağız. Öncelikli olarak, bu spora en çok etki eden ve sahada takımına güven vererek zor zamanlarda işin çözülmesini sağlayan çok değerli olduğunu düşündüğüm başlıktan da anlaşılacağı gibi “Kazanan Lider” olma mantalitesinden bahsederek başlamak istiyorum. Bunu da Brady ve Rodgers üzerinden daha iyi anlatabileceğim başka karakterler yok. Karakterler diyorum çünkü kilit ayrım noktası burası. Şampiyonlukları kazandıran liderliklerdir. Bu açıdan zayıf kalınan durumlarda ise yetenek ne kadar büyük olursa olsun herhangi bir takım sporunda kritik noktaların eksin olmasıyla nelerin gerçekleştiğini Aaron Rodgers üzerinden görebiliyoruz.

Baktığımızda, iki oyuncu da çok büyük isimler ve çok büyük yetenekler. Buna dil uzatmaya kimsenin hakkı yok. Tom Brady, kazandığı yüzükler ve pas rekorları ile NFL’in tartışılmaz en kariyerli ismi. Bir dengi de asla yok ve olacak gibi de değil. Aaron Rodgers da benimde içinde bulunduğum birçok kişiye göre tarihin gördüğü en yetenekli quarterback fakat bu onun eleştirilmesinin önüne geçmiyor. Kendi adıma favori oyuncum olmasına rağmen bu yazıda acı gerçekleri su üstüne çıkartıp sürekli isminin beraber anıldığı Tom Brady ve onun hikayesinin altında yatan etkenlerden bahsedeceğiz…

Aaron Rodgers, kimilerine göre Tom Brady’den daha fazla yeteneğe sahip olabilir ama şampiyonlukları kazandıranın yetenek değil liderlik olduğunu defalarca kez gördük. Amerikan futbolu özelinde bir takım sporu ve içinde bulunduğunuz takımı yükselten liderler maçları size kazandırır. Tom Brady, her zaman zor anlarda ortaya çıkarak takımın en ihtiyaç duyduğu şeyi en ihtiyaç duyulan anda veren bir oyuncu oldu ve ilerleyen yaşına rağmen olmaya da devam ediyor. Takımının geleceği için maaşında yaptığı indirimler olsun, takım arkadaşlarına ilgisi ve saygısı olsun, oyuna olan sevgisi olsun, çalışma etiği olsun, mücadele arzusu olsun, oyun zekâsı ve çabası olsun, iyi ilişkileri olsun, her anlamıyla NFL’in gelmiş geçmiş en büyük kahramanı olmayı başardı Brady. İstikrarlı bir şekilde bunu yapmasıyla da koskocaman bir Tom Brady destanı meydana geldi. Oyunun üzerine bu kadar düşünen, çalışan, hayatından feda eden -hayatı football zaten- başka bir oyuncu yok. Aaron Rodgers, Peyton Manning gibi isimlerden eksik kalan yetenek açığını da sadece bu şekilde kapatabilirdi. Bunu eksiksiz bir şekilde işin doğrularıyla yaparak performansıyla bu oyuncuların üstüne çıkmayı başardı. Eşi benzeri olmayan bir özgüven ve liderlikle taçlandırdığı football sahalarında durdurulamaz hale gelen bir canavar olarak karşımıza çıktı…

Brady’i diğer QB’lerden ayıran en önemli özellikler bunlar olsa da efsane oyuncuyu son yıllarda sosyal medya ile daha da yakından tanımaya başladık ve bizlere sahaya çıkmadan çok önce takım arkadaşları ile birlikte maçları kazandığını göstermeye başladı. Sezon sırasında bile sosyal medya sayesinde takım arkadaşlarıyla olan eğlenceli ilişkilerini görebiliyorduk. Esprili sohbetler, takım arkadaşlarının performans primleri için yapılan yardımlar ve daha bizim kapılarının ardında kalan bilmediklerimiz… “Eğer takımın liderlerindeysen asla boş gün diye bir şey yoktur!” sözünden de her an durmadan gösterdiği özveriyi de görebiliyoruz. Saha içinde ve dışında takımı düşünen mükemmel bir karakter kendisi. Antonio Brown gibi bir isme bile yapılabilecek en iyi takım arkadaşlığını yaptı. Büyük bir sporcuda olması gereken egosunu tatlı ve olumlu bir şekilde ortaya koyarak bir liderin en ideal duruşunu gösterdi. Tom Brady hakkında yazılan “12 Lessons in Business Leadership: Insights From the Championship Career of Tom Brady” kitabında yazılan liderliği hakkında her maddesi birbirinden değerli ve kıymetli olduğunu düşündüğüm liderliğin ilkelerini de sizlerle paylaşayım…

1- Kazandıracak bir playbook yaratın
2- Zamanı ortağınız haline getirin
3- Her an boyunca liderlik edin
4- Takım toplantıları şampiyonluk getirir
5- Takımı güçlendir ve onları sorumluluk verin
6- Bir krize her an hazırlıklı olun
7- Güven 12. Adamdır
8- Herkesi her zaman yükseltin
9- İnsanlarla nerede olduklarını konuşun
10- Takım başarısını uygulayın
11- Ortaya koyduğunuz tutum her şeydir
12- Görüntüyü yaşayın

Brady’nin bir diğer kritik sözü ise “Bana göre futbol zihinsel dayanıklılıkla ilgili. Bunun için çok uğraşmak lazım, takımının kazanmasını sağlamak adına ne gerekiyorsa yapılmalı ve bu da karşımıza birçok şekil ve biçimde gelebilir.” Bu sözler bana kalırsa Tom Brady’nin başarısındaki formülü gözler önüne seriyor. Kazanmanın şifresi karşınıza çıkan olaylarda nasıl bir çözüm üretip işin içinden çıkabildiğinizdir. Çok zeki veya yetenekli olmak sorunları çözmek demek değildir.

Bir diğer taraftan Aaron Rodgers’a dönecek olursak kendisinde bunun tam tersini deneyimliyoruz. Sahip olduğu yetenek ve profile rağmen sorun çözen kişi olmaktan ziyade sorun yaratan kendisi oluyor. Yarattığı dramalar, ne yapacağının asla tahmin edilememesi, emekli mi olmak istiyor yoksa başarıya mı aç sorusuna belli bir cevabının olmaması ve football dışı gereksiz konularla soyunma odasının dikkatinin dağılmasına sebep olarak takımına ve özellikle kendi yeteneklerine ihanet eden isimler arasına giriyor. Son iki senenin MVP’si olsanız da önemli olan tek sahne post-season’dır. Eğer elinizde dört MVP kazanan bir kalite varsa bu işin standardı zaten bu olmalı. Gerçek bir MVP’nin yeri bana kalırsa her zaman Super Bowl sahnesidir. Geçmiş playoff tecrübelerinde de yaşadığı travma bilinçaltına işleyince zayıf bir mantalitenin altında kalıp “choke” eden bir karakter oluştuğunu görüyoruz. Oyunun sıkıştığı playoff maçlarında takımın kaybetmesinin direkt suçlusu olmuyor olabilir ama kazanmayı başaramaması bana göre en büyük eksikliktir. Bu toksik kafa yapısı onun kaotik bir şekilde yerinde saymasına neden oluyor. Artık kendisi öyle bir “choker” oldu ki NFL’in filmi çekilse medyaya verdiği kötü adam görüntüsüyle de Joker karakterini kendisi oynardı. Ben şahsen yapısını ve tarzını birçok kişinin aksine oldukça beğeniyorum. Sıkıcı bir insan olduğunu kimse söyleyemez zaten. Ancak, saha dışında ne kadar eğlenceli olsanız da saha içi bir adanmışlık ve olgunluktan bahsedemiyoruz. Olgunluktan kastım oyun olgunluğu değil, ruh olgunluğu. Artık 38 yaşındaki bir efsaneye göre daha açık bir kafa yapısına da sahip olması şart. Geride kaldığının farkında olduğunu kabullenmediği durumda yine vay halimize vay…

Özel hayatlarını incelediğimizde ise yine Brady’e kıyasla büyük dağınıklıklar olduğunu görmek mümkün. Biri Gisele Bündchen gibi şahane bir eşe sahipken Rodgers t-shirt değiştirir gibi dengesiz bir şekilde kız arkadaş değiştiriyor. Baktığımızda hayatını belli bir düzene oturtmuş ve rutinlerine sağlam bir şekilde bağlanan sporcuların daha başarılı olduğunu görürüz. Her ne kadar sıkıcı bir hayat gibi gelse de bu işin doğrularıyla hareket eden her zaman kazanır. Tüm insanların hayat tercihleri ve biçimleri farklıdır, bunu kabul eder ve saygı duyarım ama baba olmak istiyorum deyip aşı yaptırmayan bir adamın aile kurmayı geçtim hayatını düzene oturtamaması başarısının önüne geçen büyük nedenlerden biri oluyor. Adamın hayatında bir çelişki var ki football sahasında nasıl olmasın? Bu da saha içinde kendisine, soyunma odasında da takımın atmosferine büyük bir zarar veriyor.

Ne olursa olsun takımın içinde karışık durumlar varken sahaya odaklanmak çok zor olur. Evet, oyuncuların profesyonel olması lazım ancak bu unutulmaması gereken bir şeydir ki insanlar duygusaldır ve maçlar duygularla kazanılır, zaten spor bu yüzden güzeldir. Dediklerim sebebiyle de Rodgers zor anlarda dağılan bir oyuncu oluyor ve o fark yaratacak oyuncu kimliğini sahada gösteremiyor. Belki üzerine takım kurup her şeyi onun üzerine bağlayacağınız bir oyuncu değildir çünkü, daha kötü kadrolarla daha büyük başarıların kazanılabildiğini gördük. Burada da kritik bir takıma güven problemi ortaya çıkıyor.

Brady’nin takım arkadaşlarıyla olan ilişkilerini ve onlara duyduğu güvenden yazının başında bahsetmiştik. Rodgers, son hayal kırıklığı olan San Francisco 49ers maçında yaptığı hatayı hepimiz hatırlıyoruzdur. Boşta ve yakında olan Allen Lazard’a pas atmak yerine uzak bir rota koşan Davante Adams’a uzun bir pas deneyip başarısız olmuştu ve maç Packers’tan gitmişti. Ben, Rodgers’ın boşta olan bir oyuncuyu görmediğine inanmıyorum. O anda tek güvendiği bir oyuncu vardı ve pasını ona attı. Soğuk bir havada ve kritik bir anda boşta olan bir takım arkadaşından çok dolu ve uzakta olan güvendiği tek isme yani Adams’a pası atmayı tercih etti. Çelişkiyi siz de görüyorsunuz. Sonuç olarak bunun yüzünden yine erken elenen bir Packers izledik. Belki de bu ayrılık, Rodgers’ı takıma daha çok güvenmeye zorlayacak olmasından dolayı iyi bir şey de olmuş olabilir. Evet, pas yakalama kadrosu hiçbir zaman elit olmadı ve yine olmayacak ama Brady’nin daha kötü isimlere verdiği güvenle beraber benzer durumlardan çok daha rahat çıkabildiğine şahit olduk. Amerikan futbolunun sonuçta bir güven oyunu olduğu apaçık bir gerçek ve gereklilikleri sağlanmadığında yaşananlar böyle oluyor…

Rodgers’ın asıl düzeltmesi gereken problemleri saha dışından kaynaklanıyor. Kendine bir çeki düzen verebilirse saha içinde de kuşkusuz çok değişecektir. Bunu halen değiştirme şansı yok denemez. Yeni bir sözleşme aldı ve bir şeyleri değiştirme imkânı var. Yeteneği ve potansiyeli itibariyle alacağı sözleşmedeki parayı da hak edebilir ama bunun için mantalitesinde bir şeyleri değiştirmesi gerektiğini artık net bir şekilde kabullenmeli. Egosunu bir köşeye bırakıp yeteneklerine ihanet ettiği kötü bir yolda ilerlediğinin artık farkına varması lazım. Bu seviyede bir kariyerin başarı ölçütü kaç normal sezon MVP’si kazandığınızdan çok kaç Super Bowl kazandığınız veya kaç Super Bowl oynadığınız oluyor. Eğer Rodgers, Brady’nin klasmanına girmek istiyorsa normal sezonu domine ettiği performanslarını playoff’a doğru taşıması gerekiyor. Asıl iş playoff’ta başlıyor…