“Kicker Olindo Mare topun başına geliyor ve alan golü başarılı. Miami Dolphins, Denver Broncos’u Ricky Williams’ın iki TD’ı ve son saniyedeki alan golüyle yenerek altı maç sonunda beş galibiyet ve bir mağlubiyet derece elde ediyor.” Bu bahsi geçen olay 2002 yılında gerçekleşirken Florida ekibi, sonrasındaki 21 yılda ilk kez bir sezon beş galibiyetle başlayabildi. Özellikle hücumda oynanan oyunla lig çevrelerinin de takdirini toplayan Dolphins, hem yazın yaptığı hamlelerin meyvelerini aldı hem de geçen seneye göre gelişim gösteren oyuncularıyla birlikte kadrosunu büyük ölçüde şekillendirdi. İşler bu kadar güzel gidince de tabii bir anda iki kelam etmek şart oldu.

İlk altı haftayı kısaca özetlemek gerekirse Los Angeles deplasmanında başlayan serüvende maç savunmanın son saniyede rakibi durdurmasıyla kazanılsa da özellikle hücumdaki patlayıcı oyunlar ve Tua-Tyreek ortaklığı fazlasıyla ön plandaydı. İkinci maç olan Boston deplasmanı ise beklenenden biraz daha kolay geçerken bu sefer Raheem Mostert sahneye çıktı ve galibiyeti getirdi. Lakin ki Dolphins’in evinde sezon açılışını yaptığı Broncos maçı ise NFL tarihine geçen bir maç oldu. Hücumda üretilen toplam 726 yardın yanında TD yağmuruyla geçen mücadelece Dolphins rakibine 70 sayı atarak dominant galibiyet tanımını bir kez daha yazdı. Sonraki Buffalo deplasmanı son yıllarda olduğu gibi fecaat bir mağlubiyetle gelirken Miami’de oynanan üst üste iki maçta sırasıyla Giants ve Panthers’ı çift haneli farkla yenip çıkışını sürdürdü.

Hücum tarafından başlarsak ilk göze çarpan şey ise elde edilen rakamlar. Maç başı yard, maç başı koşu yardı, maç başı pas yardı ve maç başı sayı gibi hücumla alakalı temel bütün istatistiklerde lig lideri olan Dolphins, altıncı haftanın sonunda 26 redzone ziyareti ile ligde bu alanda 49ers ile liderliği paylaşırken 21 redzone pozisyonunu TD ile sonuçlandırarak yüzde 80’lik bir oran yakalamasıyla da lig lideri konumunda bulunuyor. Sanki rakamlar hücumun ne kadar efektif ve verimli olduğunu iyice özetlemiş gibi. Nitekim belki de asıl soru bunları nasıl yaptıkları ve hem koşu hem de pas da nasıl bu kadar verimli oldukları.

Geçen sene McDaniel yaptığı basın toplantılarından birinde koşu oyunlarının hücum planında yetersiz kaldığından bahsetmişti. Nitekim bu hususa kafa yormuş gözüken genç çalıştırıcı, drafttan seçtiği Devon Achane ve Raheem Mostert ile çok güzel bir uyum yakaladı. Özellikle koşu oyunlarında da snap öncesi motionları kullanması, 21 personelli yani iki RB, 1 TE’li oyuncu seçimleri ve hatta fullback katkısıyla gelen outside zone oyunlarla bu işi de çözdü.

Örneğin yukarıda klasik bir 21 personel seçimli koşu oyunu. Bu oyunda koşuyu yapacak olan oyuncu Raheem Mostert ama kendisinin yerinde Salvon Ahmed var. Mostert nerede diyeceksiniz kendisi resmin sol tarafında receiver olarak slota dizilmiş. Fakat bu oyundaki ilk motion Mostert değil; önce bu sefer ekranın sağ tarafından ikinci tight end Jonah Hill kadraja giriş yapıyor.

Fakat Jonah Hill formasyonun sol tarafına hareket etmiyor. Ufaktan sağ tackle Austin Jackson’un yanına gelip U dönüşü yapıyor. Tam bu anda top center’ın altından çıkıp Tua’nın ellerine geliyor. Zamanlama önemli yoksa illegal moiton cezası gelebilir. Tua RPO ile topu Salvon Ahmed’e teslim ediyor gibi yapıp kenar savunma oyuncusunun backside’a girişini yavaşlatıyor hatta durduruyor.  İşte bu anda kahramanımız Mostert, ekranın sol tarafından harekete başlayarak giriş yapıyor ve topu alıp oyunun sağ tarafına doğru hareketlenmeye başlıyor. İlk olarak ekrana gelen Jonah Hill ve pull’a çıkan OL oyuncusu zaten çoktan ikinci kademe bloğuna başlamış oluyor.  

Tabii bu noktada 50 numaralı savunmacıyla blok yapan ise recevier Cedrick Wilson ki McDaniel, sıklıkla receiver bloklarını da tercih ediyor. Evet, bu sadece oynanan oyunlarından bir tanesi ve açıkçası oyun karmaşık ancak gayet verimli olduğu söylenebilir. Özellikle rakip savunmaların arka alanda motiondaki bir oyuncuyu kaçırması veya tereddüt etmesini başta Broncos maçı olduğu gibi Dolphins hücumu ciddi şekilde kullanmasını bildi. (Kısa bir not: Yukarıdaki koşu oyununda Center, DB’ye blok yapmak yerine doğrudan üst taraftaki safety’e gittiği için DB, Mostert’ı büyük koşuya izin vermeden durduruyor.)

Pas oyunlarında ise aslında koşudan farklı olmayan bir senaryo hâkim. Evet, tabii ki bahsettiğimiz yine arka alandaki motionlar yani backside motion. Temel amaç alan savunması oynayan rakibe karşı snap öncesi boşluklar oluşturup oyunun gidişatına göre ya büyük oyunlar üretmek ya da orta alanda Waddle ve Hill üzerinden “catch and run” oyunları oynamak. Eğer karşı savunma adam savunmasına geçerse ya da sadece Tyreek Hill üzerinde baskı kurarlarsa bu sefer Tua devreye girip okumalarıyla yine hücumda pozitif işler yapabiliyor.

Yine bir diğer örnek olarak Cover-2 oynayan savunmaya karşı Tyreek Hill man coverage’da gözükürken Dolphins hücumu da 3×1 set ve 11 personel ile oynuyor. Sol taraftaki strongside’da TE ve Slot WR high-low konsepti oluştururken Waddle ile orta alana ilerliyor. Oyunun ana etmeni Tyreek Hill ise safety yardımıyla birlikte 1’e 1 savunmada. Snap sonrası Tua, formasyonun solunu okurken safety’nin bir anlık orta alana giden Waddle’a hareketlenmesi rakibinden çoktan kurtulmuş olan Hill’e TD fırsatı sağlıyor.

İşin savunma kısmında ise aslında beklentilerin altında kalmış bir ekip mevcut. Şüphesiz tecrübeli koç Vic Fangio’nun gelişi takımda ciddi değişiklikler yapmış olsa da bireysel anlamda henüz istenilen seviyeye çıkamamış bir oyuncu grubu mevcut. Genel olarak 4-3 savunma prensibi ile oynayan Fangio’nun aslında savunma temelinde sağlam bir pass rush mevcut. Sabit dört kişilik baskıyı getirebildiği zaman hem coverage sack sağlayabilen hem de rakibi top kaybına zorlayabilen Fangio savunması, bunu sağlayamadığında ise kırılgan bir yapıya sahip oluyor. Bu hususta Jalean Phillips’in sezona yavaş girişi ve Bradley Chubb’un düşüşü ön taraftaki baskının oluşmamasındaki temel sebeplerden. Yine de birden fazla teknikte oynayabilen Christian Wilkins ve Zach Sieler ikilisi dosta güven veren ikililerden oldu. Secondary’de ise olarak iki safety görünümü pek değişmezken genellikle coverage’daki değişiklik nickleback pozisyonunda veya linebackerların coverage’a inmesinde gerçekleşiyor. Yine de başta Jalen Ramsey’in sezon başını kaçırması ve slot cornerback ve linebacker mevkiilerinden istenilen verimin alınmaması arka alandaki savunmanın da kötü gözükmesine sebep olduğu söylenebilir.

Şüphesiz bundan sonraki periyodu daha da zorlu olan Dolphins’in önce bu sene sallantıda gözükse de bir Super Bowl adayı olan Eagles deplasmanı ile başlayacak olan süreçte sırasıyla Patriots ve Almanya’da oynanacak olan Chiefs maçlarıyla zorlu bir periyoda giriş yapmış oldu. Öyle ki fikstürüne bakıldığında onuncu hafta bay haftası gözüken Dolphins’in bu haftadan önce dört deplasmanı bulunurken bay haftasından sonra bu sayı üçe inecek ve son beş maçın dördünü de kendi evinde oynayacak. Göze ve kulağa hoş gelen bir süreç ancak, oyununu sürdürebildiği takdirde fikstürün veya hangi maçı içerde oynadığının bir önemi olmayacaktır.

Uzun lafı kısası Mike McDaniel ile ikinci senesine de iyi başlayan Dolphins yıllar sonra elle tutulur bir kimliğe de bürünmüş oldu. Hele ki AFC konferansının ne kadar dişli rakiplerle dolu olduğu ortadayken Miami ekibinin de bu yarışın içinde olması da bendeniz ve benim gibi taraftarlar gibi sevindirici. Tabii yazının ilk cümlesi için dönüp kısa bir anekdot vermek gerekirse mevzubahis 2002 sezonu pek iyi sonuçlanmamıştı ve o takım sezonu 9-7 bitirerek beş senelik playoff’a çıkma serisini de sürdürememişti. Umarız bu sefer ki 5-1’lik macera güzel devam eder de McDaniel ile ikinci playoff’unu yakalar.