Merhabalar değerli NFLTR okurları, Minnesota Vikings’in sürpriz sezon başlangıcının ardından sezonun açılış yazısı ile ben Abdullah Emir Güzeler karşınızdayım. Adeta yıllardır içine girdiği kabuğu paramparça ederek beklentisiz bir sezon öncesi döneminin akabinde sezonun beşinci aftası yaklaşırken 4-0’lık kusursuz dereceyi elde eden Mor-Sarılar neyi doğru yaptı ya da neyi doğru yapıyor geç olmadan değinmeye başlayalım.

Öncelikle birçoklarını utandıran Vikings hakkında yazmış olduğum sezon öncesi yazısına ait bir kesiti paylaşmak ve yıllardır bu takıma gönül vermiş bir insanın dahi bu sezondan ne denli ümitsiz olduğunu gözler önüne sermek istiyorum.

‘’Bu sezon öncesi dönemi, draft seçimlerinin aksine berbat geçiren Vikings, savunma kaptanlarını ve oyun kurucusu muhtelif takımlara kaptırarak elinde vasat bir savunma ve komutanı -en azından sezon başlangıcı için- Sam Darnold olan bir hücumla belki de 2024 sezonunun en kuvvetli grubu olan NFC Kuzey grubunun ortasında kaldı.’’ ‘’Vikings, JJ McCarthy’nin olası bir çılgınlık denemesinde playoff iddiası edinebilecek olsa da NFC Kuzey grubunun en zayıf halkası konumunda olmaktan çok da kaçabilecek gibi değil. Vikings lobisinin NFLTR yazar kadrosundaki tek temsilcisi olarak içimdeki anlamlandıramadığım ümitvari hisleri dindirmekte zorlandığımı kabul etmekle beraber 2024 sezonu derece tahminim: (8-9)’’

Gördüğünüz üzere takımı yakından takip eden benim dahi bu takım hakkında konuşmadan önce beklemem gerektiğini anlatan bir yazı kesiti. En iyi oyuncularını kaybetmiş, ‘’vasat’’ bir savunma dediğim savunma bugün NFL’in en iyi savunması durumunda, komuta edemeyeceğini ima ettiğim QB Sam Darnold ise henüz NFC Eylül ayının oyuncusu ödülünü aldı ve birçok istatistikte ligin en iyi oyun kurucusu konumunda. Peki Vikings bunu nasıl yaptı?

Öncelikle bir önceki yazılarımda da sık sık belirttiğim üzere Brian Flores gerçeği bu defa tüm lige çok ağır geldi. Hiçbir oyuncunun Madden reytingi üzerinden değerlendirilmemesi gerekse de örnek göstermek için; sezona harika başlayan LOLB Patrick Jones 69, Ivan Pace’in sakatlığının ardından harikalar yaratan Kamu Grugier-Hill 68, son maçların savunma yıldızı Shaq Griffin 75 ve savunmanın en iyi iki parçası Greenard ile Cashman 78 reyting almış durumda. Anlayacağınız sadece ben değil tüm NFL camiası bu oyuncu grubunu vasat olarak yorumlayacakken Brian Flores yukarıda sayılı olan ve olmayan parçaların her birinden maksimum verim alarak oynadığı tüm takımlara sahayı dar etmeyi, uzun süreler sayısız bıraktırmayı başardı. Flores bunu ağırlıklı olarak rakip QB’nin kafasını karıştırmaya yönelik savunma setleri ile başarsa da oyuncuların bir sezonda yaptığı inanılmaz gelişim sıçramaları da takdire şayan ve ne oyuncu tavanları ne de Flores setlerinin nereye varacağı diğer takımlarca HENÜZ ÇÖZÜMLENEBİLMİŞ DEĞİL. Sonuç olarak Vikings savunması oynadığı dört maçta; üç top çalma ratio’su ile oynayarak dört maçın ardından her şeyi oturtmuş ve artık ‘bel bağlanılabilir’ duruyor.

Peki tüm bu savunma aksiyonu yaşanırken Vikings hücumu ne yapıyor?

Tabii ki de beklenmediği üzere bir MVP çıkartıyor. Vikings’e kariyeri çöp olmuş, vasat bir caretaker olarak gelen Sam Darnold her şeyi alt-üst etti ve ilk dört maçında 11 TD pası 932 Pas yardası ve 118,9 QB reytingi ile oynayarak asıl sorunun kendisinde değil, önceden içinde bulunduğu organizasyonlarda olduğunu kanıtladı. Kendi fikrimi söylemem gerekirse Sam Darnold’ın tavanının bu seviyede olabileceğini ve receiver’larına “düşürülmesi mümkün olmayan paslar’’ atabilecek kapasitede olduğunu hiçbir zaman düşünmemiştim. Darnold’ın bu sezon oynadığı tüm maçlar tek tek izlendiğinde receiverının ismi fark etmeksizin herkesi beslediğini, bilhassa 49ers maçının son çeyreğinde Hockenson, Addison, Jefferson ve hatta Darrisaw’dan yoksunken ligin en iddialı savunmalarından birine karşı maçı Nailor, Powell, Mundt, Oliver gibi isimlerle kazanabildiğini görüyoruz.

Fikstürün Texans, 49ers, Packers gibi playoff hatta Super Bowl adayı takımlarla dolu olduğu bir periyotta oynadığı tüm maçlarda savunmalar ile alay edercesine oynayan Darnold, NFC Ekim ayının hücumcusu ödülünü cebine koyarken bir yandan ismini MVP tartışmalarına dahil etti. Alay konusu olmuş, journeyman’liğe başlamış bir oyun kurucunun böylesine bir geri dönüşe imza atması, şans konusunda hiçbir zaman şansı yaver gitmemiş, öğütülmeye en hazır olduğu camiada sivrilip “ben burdayım” diyebilmesi kendisinin aslında ne kadar sağlam bir mental yapıya sahip olduğunun ve sezonun kalanında güvenilir bir isim olduğunun başlı başına bir kanıtı. Sezonun bir diğer sürpriz hücumcusu ise Sam Darnold’ın en yeni dostlarından olan WR Jalen Nailor. Kolejde kendisine takılan “Speedy’’ lakabının hakkını verircesine çok hızlı ve ihtiyaç olan her anda ortaya çıkabilme potansiyeline sahip. Justin Jefferson’ın sakatlanıp oyundan çıktığı, Addison ve Hockenson’ın hiç olmadığı maçlarda kendisini gösterme fırsatı bulan Nailor’ın önümüzdeki süreçte Vikings’in halihazırda belki de ligin en iyisi olan WR odasının önemli üyelerinden biri olacağı aşikar. Nailor Darnold ile birlikte Vikings’in “zor zamanlarda yarattığı güçlü adamlar” olarak bir peri masalının ateşini yakmış olabilir.

Jordan Addison’ın Packers maçı ile sakatlıktan dönüşü ile beraber Minnesota Vikings 1998 sezonunda Three Deep olarak adlandırılan Randy Moss, Cris Carter, Jake Reed üçlüsünün bir benzeri olan yeni model Three Deep’i Justin Jefferson, Jordan Addison ve Jalen Nailor ile beraber tekrardan kurmuşa benziyor. Kaldı ki Justin Jefferson -Vikings koçlarından Josh McCown’ın deyimi ile yedi milyar insanın en harikası- bu sezon oynadığı tüm maçlarda touchdown’a imza atan tek WR durumunda. Yazılarda Jefferson üzerine uzun uzun değinmememin yegane sebebi; en iyiyi tekrar tekrar anlatmaya gerek olmamasından başka bir şey değil. Hockenson’ın da sakatlıktan dönüşü ile beraber ciddi bir pas tehdidine sahip olan Vikings koşu konusunda da boş durmuyor ve Packers’ın tuhaf bir şekilde vazgeçtiği Aaron Jones’u, onun dinlenmesi gerektiği zamanlarda Ty Chandler’ı inanılmaz efektif kullanarak hem pas hem koşu hücumunu işler durumda tutuyor.

Hem hücumun hem de savunmanın çiçek gibi işlediği bir takımda hem savunma koçları hem oyuncular övülmüşken kim eksik kaldı? Tabi ki de gözümde sezonun koçu ödülünün en büyük adayı olan Kevin O’Connell. Takım içi iletişim, hücum playcallları, koçlar arasındaki hiyerarşi gibi bütün detayları harika bir şekilde işleten O’Connell’a parantez açmadan yazıyı noktalamak, Packers’ın Vikings’i yenebileceğini zannetmesi kadar saçma bir hareket olurdu elbet…

Artık oynanan zorlu fikstürde oynanan dört maç göz önüne alındığında Vikings’ın “gerçek bir takım” olduğu aşikar, ne medyada ne kamuoyunda “pretender” olarak görülmeyen Vikings bir çok güç sıralamasının en üst sırasına yerleşmiş ligin Super Bowl adayları arasında görülen bir takım. Sakatların tamamen iyileşmesi ile kalan maçlarını da iyi geçireceğini düşündüğüm Kuzey ekibi hakkında tek soru işareti; yine bir yolunu bulup kendi sonlarını getirip getirmeyeceklerinden başka bir şey değil.

SAMtember sona erdi, sırada SAMtober var. Bir sonraki yazıda görüşünceye kadar, hoşça kalın…