Chicago Bears, Perşembe gecesi futbolunda ABD ulusal televizyonlarına konuk olduğu maçta Miami Dolphins’e göz açtırtmayarak 16-0 galip geldi ve üst üste üçüncü galibiyetini alarak rekorunu 7-3’e çıkarttı ve ezeli rakibi 6-3’lük Green Bay Packers’ın maç fazlasıyla üstüne çıktı.
Üç maç önce Bears ardarda yenilgilerle sarsılmış, 4-3’de takılmış kalmış, ama en önemlisi oyunuyla güçlü takımları yenebileceğine olan inancımızı kaybetmemize yolaçmıştı. Tam bu sırada Bears’ın 0-7’lik Buffalo Bills ile oynayacak olması, riski az bir maçla Ayıların özgüvenlerinin yerine gelmesi için önemli bir fırsat olarak görülebilirdi. Gelgelelim Buffalo Bills 0-7’lik (şu an 1-8’ler; Bears’a yenildikten sonra Detroit Lions karşısında bu sezonki ilk galibiyetlerine de ulaştılar) rekora pek uyan bir takım olduğu söylenemezdi. O hafta itibariyle yenildikleri takımlar, skorları ve o an itibariyle o takımların rekorları şöyleydi:
Miami 10-15 (4-3)
GB 7-34 (5-3)
NE 30-38 (6-1)
Jets 14-38 (5-2)
Jack 26-36 (4-4)
Balt 34-37 OT (5-2)
Kan 10-13 OT (5-2)
Yani Buffalo Bills aslında ilk galibiyetleri için Ayıları gözlerine kestirmişlerdi. O ana kadarki yazılarımızda (ve elbette takip ettiğimiz ABD’li yazarların yazılarında) Chicago Bears defansının neredeyse mükemmel olduğunu ama hücum hattının tahmin edildiği gibi kötü olması yanında, pas/koşu oyunları oranlarında koşu yoğunluğunun artmasının hücumun dengesini yerine getireceğini belirtmiş ve koşu oranı ile galibiyet arasında yadsınamaz bir korelasyon olduğunu ortaya çıkartmıştık.
Netice itibariyle Buffalo Bills’i 22-19 ile zor yenebildi Bears, galibiyet galibiyettir, ama henüz gereken saygıyı kazanamamıştı Bears. Bu maçta 31 pas oyununa karşı 30 koşu oyunu yaptılar, bu koşularda toplam 105 yarda ile 3.4 ortalama yapmıştı.
Bir sonraki hafta rakip, grubun güçlü takımı Minnesota Vikings idi. Vikings sezona iyi başlamamıştı, bir sürü de sorunlarla boğuşuyorlardı, ama en nihayetinde Vikinglerdi ve QB’leri de Brett Favre idi. Kendisine 3 kere INT attıran defans her zamanki gibi başarılıydı. 35 pas oyununa karşılık 37 koşu oyunu oynadı Bears, bunlardan 3.5 ortalamayla 130 yarda kazandı. Ama en önemlisi maçı 27-13 kazandı.
Perşembe gecesi maçında ise Bears 5-4’lük (dikkat: %50’nin üstü) Miami Dolphins önüne çıktı. O güne kadar Bears’ın flaş transferi DE Julius Peppers’ın çok iyi oynadığı, etkili olduğu görülüyor ama bir türlü sayılara yansımıyordu. Ancak bu maçta 3 kere sack yaparak en sonunda ortamalalar kanunu (law of averages) gereği hakettiği rakamlara yaklaştı. Ayrıca 2002’den beri 8. kere 3 veya daha fazla sack yaparak bu alanda ligin birincisi durumunda.
Chicago bu maçı 16-0 kazandı. Hücumda çok süper olduğu söylenemezdi, ama 25 pas oyununa karşılık tam 40 kere koşu oyunu yaptı. 3.4’lük ortalamayla toplam 135 yarda koşuldu. Sonuç olarak koşu/pas oranı dengeli olduğunda, buna bir de defansın istikrarlı
iyi oyunu eklenince Bears’ın tekrar playoff şansını arttırdığını ve gereken saygıyı kazandığını söyleyebiliriz.
Kaldı 6 maç. Kalan fikstür bir hayli zor: Detroit Lions ile Minnesota Vikings %50’nin altında olan rakipler. Ancak Philadelphia Eagles, New England Patriots ve New York Jets şu an 7-2’deler; son maç da, umarız final niteliğinde olacak olan Green Bay Packers. Ama playoff’a girebilmek ve rezil de olmamak için bu maçları her ihtimalde geçmek gerektiği aşikar.