Göz açıp kapayıncaya kadar altıncı haftaya geldik bile. Bence bir nevi preseason olan Eylül ayı bitti, takımlar sezon ortası formlarını yakalamaya başladı ve pembişler de giyildi. Bu haftanın önemli başlıkları arasında çok değişik konular var. Dallas Seattle’ı da geçip 5-1’e geldi, Jets ise iyice şamar oğlanı oldu. AFC North’daki dört takım da .500 veya daha üstünde puana sahip. Colts 0-2’den 4-2 yaptı. Flacco bir yarıda beş touchdown attı. Raiders ve Jaguars bildiğiniz gibi. Aaron Rodgers Marino’nun evinde fake spike yapma cüretinde bulundu. Gözler Jadeveon Clowney’yi aradı. Tom Brady, Kyle Orton’a uygulamalı ders verdi. Panthers – Bengals maçında senenin ilk beraberliği yaşandı. Browns Steelers’ı, Chicago ise Falcons’u üzdü. Eagles, Giants’ı evine eli boş yolladı.
Beş haftadır ısınma sorularıyla iyice eğlendiniz. Titreyin ve kendinize gelin. İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz, ama şu kelimeleri kullanmak yasaktır: Tebow, escapability, muhakkak, Oilers, Tagliabue, pasarası, Favre ve kase.
Bu hafta Jacksonville üç, Oakland ise iki puanla kaybetti. Altıncı haftaya geldik, ancak bu takımların hala galibiyeti yok. Bu durum, NFL bilerek ve isteyerek git gide daha da pas oyununa dönerken bu takımların oyun kurucu mevkisindeki eksikliğinden mi kaynaklanıyor? Yoksa oyuncu idaresinde bir sıkıntı mı var?
Görkem Şahinoğlu: Bu durum NFL’in tamamen pasa dayalı bir lige evrilmesiyle alakalı ama dolaylı yoldan. Şöyle ki hem Bortles hem de Carr bir Gabbert veya bir Ponder değil, bu bir. İki oyuncu da 2012 çaylak quarterback’leri kadar üst düzey çaylak performanslar göstermeseler de kaliteli kumaşları olduklarını kanıtladılar. Özellikle Carr bu hafta Sparano’nun direksiyona geçmesiyle daha özgür kılındı ve resmen zincirlerinden kurtuldu. Tabi iki oyuncunun da çaylak olmaları ve çaylak hataları yapmaları muhakkak takımlarını etkiliyor ancak şu durumda faturanın onlara çıkması doğru değil. Laga lugayı bırak da suçluyu göster derseniz savunmaları işaret ediyorum. İki ekip de toplam defansta lig sıralamasının son çeyreğinde. Yani evet, ligin pasa dayalı olması pası savunamayan takımların bu duruma gelmesinde büyük etken ve hem Oakland hem de Jacksonville ne standart bir pas baskısına ne de ikinci alanda pas savunmasına sahip.
Oktay Çavuş: Raiders (11L) ile Jaguars (9L) için yazılabilecek çok şey var ancak NFL’in altıncı haftasına dönüp baktığımızda bu iki takım için bir eyler yazmaya deger mi? Buna emin olamıyorum açıkçası. Her iki takımı masaya yatırdığımızda, çaylak olmalarına rağmen, sorunlu pozisyonlar QB değil. Carr iyi bir QB. Pocket içinde rahat. Baskı altında, mobilken de pas atabiliyor. Chargers maçında, çoğu otorite için MVP adayı (?) olan Rivers ile neredeyse ayni istatistikle oynadı. Hatta bir TD fazlası var ama Raiders, koşu oyunlarından istediğini çıkartamadı. Bortles için ise maçı izleyen herkesin görüşü “Yazık bu çocuğa” olmuştur sanırım. Ben bir maçta, blitz olmadan, bu kadar sack olan bir QB’yi en son ne zaman izledim bilemiyorum. Ayrıca gerek yerden, gerekse havadan çok iyi istatistiklerle oynadı. Son down’daki FG denemesi bloklanmasaydı, maç kazandıracak bir performans sergiledi. Takım olarak her iki takimin da eksikleri çok fazla. O yüzden benim açımdan sorun daha çok idari olarak gözüküyor.
Çağatay Akkaya: Pas verecek oyunculara sahip bile olsalar, diğer oyuncuların “yeterli” olamamalarından kaynaklanmakta. Derek Carr’ı düşünelim; yetenek var mı var, pas verebiliyor mu veriyor, hatasız kul olmaz ama Geno Smith’le falan kıyaslanamaz tercihler konusunda, üçe üç bir oyun olsa bu tamam, bu adamla bir yerlere gelirsin. Gelgelelim, Derek Carr’ın önündekilerin onu ne kadar koruyabildiği, kulağına oyunu çığırtan koçunun ne denli iyi tercih yapabildiği, pası tutacak bir opsiyon bulsa bile ikinci opsiyonun olayı batırmayacağına güvenin az olması vs vs. bir çok şey sıralanabilir. Yalnız burada aslında, soru birbiriyle bağlantılı, oyun pas odaklı gelişti doğrudur ancak bu işi idare edenlerin de QB’ler kadar becerikli olması lazım. Demek istediğim şu, bir pası veremeyen QB kadar, o oyunu kulağına üfleyen teknik kadronun da var kusuru hakim bey.
Berk Orkun: Oyunun pasa evrilmesiyle direkt bir bağlantı kurmak zor ve yanlış olur diye düşünüyorum. Dolaylı yönden kurulabilir, zira Bortles da Carr da lige tam adaptasyon sağlayamadılar, adaptasyon sağladıklarında da çizgi üstü performans sergileyebilecekleri dahi soru işareti. Öte yandan zaten Oakland’ın da Jacksonville’in de berbat yönetildiğini biliyoruz. Ne koordinatörler ne de koçlar doğru kararlar verebiliyorlar takımları üzerinde, uzun vadeli takım planlaması zaten Allah’a emanet durum böyle olunca zaten ortaya çok da şaşırtıcı bir sonuç olarak gelmiyor galibiyetsiz haftalar.
Kaan Özaydın: Bu sorunun iki takımın da ilk kez galibiyete bu kadar yaklaştığı bir haftada gelmesi bana manidar geldi. Zira Jacksonville Jaguars, Tennessee Titans karşısında iki sayıyla, Oakland Raiders ise San Diego Chargers karşısında iki sayıyla kaybetti. Jaguars’ın son saniye field goal’ü bloklandı yani galibiyet barajdan döndü, Raiders ise Derek Carr’ın dört touchdown pası ile tamamladığı maç, son saniyelerde aşırı zorlama bir touchdown pası denemesinin interception’la sonuçlanmasıyla kaybetti. Bu iki takım da kötü, ancak ikisi de 2008 sezonundaki 0-16 yapan Detroit Lions kadar kötü değiller. Ligin pas oyununa dönmesiyle kötü gidişlerinin alakası olduğunu düşünmüyorum ki baktığımızda iki takımın da en heyecan veren, en umut vadeden ve hatta en iyi pozisyonları quarterback pozisyonları.
Sezonun bu noktasında hem başarı, hem başarısızlık olarak en büyük sürpriz hangi takımlardan geldi? Neden? Örneklerle açıklayınız. Çözüm yolunuzu gösteriniz. Görkem, kendi ekranına bak çocuğum.
Görkem Şahinoğlu: Ben bu soruya kendi özelimde bakıyorum ve beklentileri karşılayamama açısından en büyük sürpriz olarak Tampa Bay Buccaneers’ı görüyorum. Yapılan tüm off-season eklentileri ve Bears defansıyla yaptıklarından sonra bir benzerini yetenek fışkıran Bucs defansıyla da yapmasını beklediğim Lovie Smith’in de takımın başına gelmesiyle Tampa’nın ciddi bir playoff adayı olabileceğini düşünüyordum, tıpkı geçen sezon Chiefs’ın yaşadığı dönüşümün bir benzerini bekliyordum. Gelinen nokta ise her hafta lise takımı muamelesi gören bir takım. Quarterback eksikliği bu durumda önemli bir etken olabilir ancak en azından karakterli bir savunma bekliyordum. Peki bu durumdan nasıl çıkabilirler? Belki Favre’ı (oops yasaklı kelime) emeklilikten geri dönmeye ikna edebilirlerse bir şeyler yapabilirler. Sorunun ikinci kısmına gelecek olursak olumlu anlamdaki sürpriz ise Cleveland Browns. Josh Gordon’ın da ceza alması sonucu pas hücumunda sıfıra yakın bir performans bekliyordum çünkü eldeki gruba baktığımız zaman Jordan Cameron haricinde koltuk değnekleriyle dolaşan bir Miles Austin, kariyeri boyunca oynadığı takımların 3-4 numaralı wide reciever’ı olan Andrew Hawkins ve adını ilk defa duyduğumuz bir kaç adam. Çaylak running back’lerin de performansı özellikle Tate’in yokluğunda takımı taşıdı. Gelinen nokta koç Pettine ve quarterback Brian Hoyer’ın sırtını sıvazlamaktan başka bir şey düşmüyor bize.
Oktay Çavuş: Sürpriz başarı, kesinlikle Chargers. Nedenlerini saymaya gerek var mı? Ben müsaadenizle bu işi diğer yazarlara bırakacağım Sürpriz başarısızlık, bana göre Seahawks. Playoff umutları devam etse de, geçen sezon bu kadar dominant oynayan ve “Yenmek imkansız” dedirten bir takımın nasıl bu kadar kolay lokma olduğunu çözemiyorum ama bunu bir nebze de olsa Sherman’a bağlayabiliriz sanırım. Boğaziçi Sultans’ın prolific head koçu Wolff’un bir zamanlar dediği gibi “Bir takım oyuncusu çok fazla ‘Bana bakın, ben çok iyiyim, en iyi benim’ demeye başladığında o takımın ahengi bozulur.” Şuan Sherman kendi efsanesini(?) korumak için oynuyor. Diğer defans oyuncuları da “Ne yaparsak yapalım, defansta bu adam konuşulacak. Maçı da o kurtarsın o zaman” dercesine lakayt oynuyorlar.
Çağatay Akkaya: Hayal kırıklığı yaşadığım takım, Tampa Bay oldu. Bu takım en azından savunma yapacak dedim, olmadı; Bears’a bir zamanlar savunmanın kralını yaptıran Lovie Smith yetmedi. Demek ki neymiş, savunma takımında da Charles Tillman’lar, Brain Urlacher’lar olmadan bu işler o kadar kolay yürümüyormuş. Üstelik, geçen sene Tampa’nın savunması daha iyiyken geriye gittiler. Hücum desek, Josh McCown ile başlanacağının açıklanması dahi başlı başına fiyasko iken, söylediklerini de yaptılar ta ki McCown sakatlanana kadar. Bu takım için çözüm, Glennon’ın gelişimi, hücumda koşu oyununun geliştirilmesi, savunmada ise özellikle defensive back’lerin elden geçirilmesi. Beklentimi aşan takım ise Cleveland Browns oldu, zira onlardan yol ve kasaba olacaklarını düşünmüyordum. Sezon içinde ne de olsa tökezlerler, sonra da Manziel ne zaman başlar tartışmalarına girerler, sezonu kötü derece ile bitirseler bile Manziel’in iki koşusuna umut bağlarlar diye sandım. Bunları sanarken, bir de Josh Gordon’ın sakatlığı geldi, takımın top tutucusu neredeyse kalmadı. Yetmedi, Ben Tate ilk maçta sakatlandı. Ona rağmen izkerken en keyif aldığım karşılaşmaları yaşattılar bilhassa ilk beş hafta. Hoyer, yerel kahraman iken oyunu ile büyüdü bu sefer, geçen senenin yıldız TE’i Jordan Cameron’dan verim alamasa bile pas opsiyonu buldu kendine, yedek RB’ler iyi iş çıkardı, coaching muazzamdı. Böyle devam etsinler, sempatik takım onlar.
Berk Orkun: Yedinci haftaya girerken kalibresine göre başarılı bulduğum takım Houston Texans. Bence Ryan Fitzpatrick ve Arian Foster iteklemeleriyle gayet ileri gittiler, Andre Johnson’ın kapasitesinin bu kadar altında oynadığını düşünecek olursak bence DeAndre Hopkins de büyük pay sahibi. J.J. Watt’ın inanılmaz performansına ayrılmış bir soru olduğundan bu satırları gereğinden fazla şişirmeyeyim. Özellikle Sugar Bluff gibi savunma setlerinde pass rusher’larını rakibin ensesinde sürekli hissettiren, Spy oyunlarında “denemeden ölmeyelim” iyi niyetini gösteren Texans savunması takımı çoğu kalemde sırtlamış durumda. Başarısızlık olarak New Orleans Saints. Dinamizmini yitiren receiving corps Brandin Cooks ile canlanır tahminini yapıp cevval oğlanın ilk haftayı 77 yard ve bir TD ile bitirdiğini görünce kasıla kasıla yürür olmuştum ancak işler ilerleyen haftalarda pek de öyle gitmedi. Mark Ingram sakatlandı, savunma koşu oyunlarına kırmızı halı serdi, hücum koşu çizimi konusunda hayli zorlandı. Onlar için çok zorlu bir dönem oluyor ancak ligdeki en tecrübeli kadrolardan birine sahipler, toparlanmaları yönünde önemli bir faktör. Toparlanamamaları yönündeki bir faktör de receiving tayfasının iyice taytına havlu yerine SGK prim bordrosu sıkıştıran adamlardan oluşması. Gerçekten route making adına hiçbir şey göremedim, göremiyorum, sanırım göremeyeceğim de. Hilmi hocam bu son soru yerine de geçiyor mu?
Kaan Özaydın: Başarı olarak en büyük sürpriz bence Dallas Cowboys’tan geldi. Üç sezondur 8-8 ile son maçta playoff’ları kaçırıp, üstelik bu son maçlarda aldığı mağlubiyetlerle sırasıyla NFC Doğu grubundaki rakipleri New York Giants, Washington Redskins, Philadelphia Eagles’ı playoff’a gönderen Dallas’ın bu sezon geldiği nokta takdire şayan. Üstelik koskoca bu üç senede takımın başında olan head koç Jason Garrett hala takımın başında ve savunmaları da bu üç sezona göre bu sezon kağıt üstünde çok daha kötü gözüküyor. Sezon öncesi kendilerinden beklentiler minimum seviyedeydi belki de 8-8’in bile altındaydı ancak şuan 5-1 durumundalar. Üstelik Saints, Texans, Seahawks gibi takımları yendiler. Başarısızlık konusunda bana en büyük sürpriz Atlanta Falcons oldu. Belki geçen sezonu 4-12 ile bitirdiler ancak o sezon başında Super Bowl adayı bir takımdılar ve bir önceki sezon Super Bowl’un kapısından dönmüşlerdi. Geçen sezon Roddy White, Julio Jones, Steven Jackson gibi hücumun kilit isimleri sakatlıklara kurban vermişlerdi, bu sezon bu isimler geri döndüğünde eski günlerine dönerler diye düşünüyordum ama bu sefer de line oyuncuları sakatlıklardan bellerini doğrultamayınca altı maçta sadece iki galibiyet alabildiler. Çözüm, her oyuncuya bir nazar boncuğu takmak gibi duruyor.
J.J. Watt bu sefer de fumble return’den touchdown’u buldu. Yapmadığı TD olarak punt ve kick return, bir de koşu oyunu kaldı. Bu adamın diğer tarafına Jadeveon Clowney gelince rakip takımlardan nasıl bir ayarlama bekliyorsunuz?
Görkem Şahinoğlu: Bu ikilinin en son birlikte oynadığı maçta Redskins’in nasıl perişan olduğunu hatırlarsınız, hatırlayamadıysanız açın bir bakın. Watt tek başına beş-altı kişilik line’ı terörize etmekte sıkıntı yaşamazken yanında bir de Clowney olduğunda ve Clowney lige tam adapte olmuş bir şekilde oynadığında nasıl maçlar izleyeceğiz hiç kestiremiyorum. Rakip takımların nasıl önlem alması gerektiğine gelecek olursak ligdeki takımların yarısından çoğu onlarla baş edemeyecek bir kere. Clowney de döndüğü zaman takımların onları engellemek için bol bol line’da kalan double tight end formation’lar kullandıklarını ya da block yapabilen third down running back’lerin bol bol kullanıldığını görebiliriz.
Oktay Çavuş: J.J. Watt çok çok iyi bir DL oyuncusu. Daha uzun yıllar da başarılı bir şekilde oynamaya devam edeceğini düşünüyorum. Dört sezondur NFL’de başlamadığı tek bir maç olmadı. Tam bir takım oyuncusu, tam bir big game player. Bu özelliklerinden dolayı üzerine, hücuma katkı sağlayabileceği oyunlar da kuruluyor. Ancak altı maçın analizi için geriye dönüp baktığımızda, defansif istatistikleri çok da parlak değil. Mac başına dört tackle ve bir sack ile oynuyor (26 T, 4 S, 1 INT). Dallas Cowboys running back’i DeMarco Murray ayın hucum oyuncusu, Watt ayın savunma oyuncusu seçildi. Bu hafta hangisinin takıma daha fazla katkı sağladığını görme imkanı bulacağız. Benim görüşüme göre her oyuncu isini yapmalı. Clowney’nin eksikliğinde Watt’in cok daha yüksek istatistiklerle oynamasını beklerdim. TD’lar yapmasını değil. Clowney’in dönüşü Texans savunmasına nasıl bir katkı sağlar? Bunun cevabini bu hafta görme şansımız olacak. Rakipler NFL’in en iyi koşu oyunu ve en yıpratıcı birkaç pas oyunundan birine karşı savunma yapmak zorunda kalacaklar. Diz sakatlığı her lineman için zordur. İlk birkaç hafta da tam performans beklemek çok mantıklı olmayabilir. O sebeple bu hafta her ikisinin de isleri çok zor.
Çağatay Akkaya: Ayarlama yapmadılar mı ki geçtiğimiz haftalarda rakipler? Olay zaten J.J. Watt’ın TD yapması falan değil, olayın magazinsel kısmını bırakalım, olay bir adamım bir defans takımının ruhunu ne derece etkileyebildiği. Jadeveon Clowney’i pek de izleme imkânı da bulamadık açıkçası, izlediğim kısımlarda da gelişime açık bir oyuncu olduğunu sezdim. Clowney olsa da olmasa da Watt zaten dümeni elinde tutuyor, rakip takımda QB’yi koruyacak cep filan kalmıyor arkadaş.
Berk Orkun: Clowney ve Watt’ın ilk hafta Redskins hücum hattını perişan ettiğini söylemekten elbette nefret ediyorum ama artık bazı gerçekleri kabullenmenin zamanı geldi. Bu ligde tam randımanlı oynayan bir Watt&Clowney ikilisinden daha iyi bir pass rusher ikilisi olduğunu şuan düşünmüyorum. Takımların ellerinde fazla çare olmayacak, hücumdan kısıp iki blocker-TE içeren hücumlar çizmeye başlayacaklar. Tabii gelecek senelerde oyununun da üzerine koymasıyla beraber Greg Robinson-tier segment’indeki OT’ların bu adamlara derman olabileceğini düşünüyorum, (Jake Matthews, Cedric Ogbuehi gibi) ancak ligin yarısından biraz daha fazlası an itibariyle bu adamların gazabından kurtulamayacak.
Kaan Özaydın: Üste de söylendiği gibi 2014 NFL Draftı’nın bir numarası Jadeveon Clowney ile J.J. Watt’ı sadece bir maçta beraber izleme fırsatı bulduk o da Washington Redskins maçıydı ki o maçta Texans savunmasının gösterdiği performansının tadı damağımızda kaldı. Sağdan Clowney geliyor, soldan Watt geliyor, ortadan Cushing geliyor, izleyenlere adeta bir resital sunmuştu bu üçlü. Clowney o maçta sakatlanınca Watt sezonun geri kalanın adeta performansını birkaç watt arttırdı (ki bu yaratıcı espriler sadece Hilmi Çeltikçioğlu yazılarında yok, bizde de var, dikkatinizi çekerim). Clowney için draft öncesi ve sonrası söylenenler 15 yılda bir gelecek bir yetenek olduğu yönündeydi. Eğer söylenenler doğruysa ve Clowney sakatlanana kadar hazırlık maçlarında ve Redskins karşısında gösterdiği performans sonrası rakip hücumların işi çok ama çok zor olacak. Uzun yıllar önce rakiplerin Lawrence Taylor’ı durdurması için iki tight end’li dizilişi bulması gibi bir belki biraz ütopik olabilir ama O-Line’ı sıkıntılı olan takımlar Watt ve Clowney’e quarterback’lerini yedi kişi ile korusun, önlerindeki maçlara baksınlar derim.
Dallas altı maçtan beşini kazanarak 8-8’i epeyce zora soktu. Takım yapısı ve idaresi olarak pek bir değişiklik olmadığına göre, bu sene nasıl oldu da bu takım buralara geldi? Acaba üç senedir hep şanssızlık vardı da bu sene mi kırdılar, yoksa Oktay touchdown duasına mı çıktı?
Görkem Şahinoğlu: Aslında takım idaresinde yapılan bir kaç değişiklik var ve bunlar da takımın performansını direk etkiledi. Birincisi geçen sezon savunma line’ı koçu olan Rod Marinelli savunma koordinatörlüğüne yükseltildi ve toplama bir defansı Pro Bowl oyunculardan kuruluymuş gibi gösteriyor. Toplama diyorum çünkü şuana dek takımın en etkili savunmacısı olan Rolando McClain’in 25 yaşında olmasına rağmen iki kere emekli olup döndüğünü biliyor muydunuz? Ya da starter defensive tackle Nick Hayden’ın geçen sezon Dallas’la anlaşmadan önce iki sezondur futbol oynamadığını? Marinelli’nin bu savunmayla yaptıkları gerçekten hayranlık uyandırıcı, hem de DeMarcus Ware’i kaybedip Sean Lee’yi de sakatlığa kurban verdikten sonra. İkinci değişiklik ise Scott Linehan’in “passing plays coordinator” olarak takıma getirilmesi. Evet, yanlış okumadınız pas oyunlarından sorumlu kişi, evet, bu takımın bir koçu var, evet, bu takımın bir hücum kordinatörü de var. Ancak Jerry Jones baktı ki Jason Garrett ve Bill Callahan bu işi 8-8 ötesine taşıyamıyor ikisini birden değiştireceğimize üçüncü birini getirelim demiş. Eğer Cowboys bu sezon da playoff yapamazsa bir sonraki sezon bu üçlüye ek olarak bir de running plays coordinator görmemiz çok olası. Takımın bu kadar iyi ve güvenli ilerlemesinin ise Marinelli dışında tek bir nedeni var o da ligin en iyi offensive line’ına sahip olmaları. Jerry Jones son iki sezondur ilk turlarda center Travis Frederick ve guard Zack Martin’i seçerek hayatının en iyi hamlelerini yaptı. Bu sayede hem Romo rahat hem de DeMarco Murray, Emmitt Smith gibi görünüyor.
Okay Çavuş: Cowboys iyi bir seri yakaladı. Bunu OL ve Murray’e bağlayabiliriz. Romo da her zamankinden daha az saçmalıyor. Benim duam kabul olsaydi Jerry Jones GM’ligi birakirdi :) Yalnız su bir gerçek ki, Big D’nin böyle bir sezona ihtiyacı vardı. Amerika’nın takımı, “Bizim çocuklar” uzun bir zamandır buna ihtiyaç duyuyorlardı. Murray ya da Bryant sakatlanmadığı surece hücumdaki etkinlik azalmaz. Playoff’lardaki başarısı ise tamamen special teams ve savunma takımına endeksli. Cowboys söz konusu olunca özel takımları savunmanın önüne koyma ihtiyacı duyuyorum.
Çağatay Akkaya: Tony Romo ile yaşayıp ölen bir takımken DeMarco Murray’den de performans almayı başardılar. Defans yapamaz bu takım, defans takımı yetersiz dediler; alasını yaptılar. Yine de güvenmiyorum, takım yapısı ve hele ki momentum çok önemli sporda, bunu yadsıyamam fakat Romo’ya hala güvenmiyorum. DeMarco Murray ne zaman topu elinden kaçırmaya başlayacak yoksa hep böyle mi devem edecek buna güvenmiyorum, koça güvenmiyorum, takım sahibine güvenmiyorum, ne kaldı ki başka benim için elde?
Berk Orkun: Tony Romo ilk hafta kurtlarını döktü bence. Bryant istikrarlı oynuyor, Murray ligdeki en etkili running back konumuna gelmiş durumda. Kısacası Cowboys hücumu halinden memnun, savunma takımı da önemli bir sezon geçiriyor denebilir. Ama ben mevcut .500’ü takımın daha az baskılı bir sezon geçirmesine bağlıyorum, sonuçta Romo her ne kadar lanetli olsa da Jay Cutler’ın aksine goldilocks sendromuna yenik düşen bir adam değil, önemli bir QB ve iddiasızlığın aslında bünyesine iyi geldiğini kanıtlıyor.
Kaan Özaydın: Sağolsun, Görkem Şahinoğlu, Scott Linehan’ın “passing game coordinator” olarak getirilmesi cevabını benden çalınca (Evet, passing plays değil, passing game olacak) yazacak pek bir şey kalmadı. Güzelce özetlenmiş Dallas’ın bu başarısı, DeMarco Murray, savunmanın beklenin üstünde performans sergilemesi, baskıdan uzak kalınması, offensive line’ın formda olması gibi. Benden, Romo’dan şüphe edenlere gelsin, 2006 sezonundan beri NFL’de maçların son çeyreklerini en yüksek QB reytingi ile oynayan oyuncu kendisidir. 2006’dan beri gördüğünüz Peyton Manning, Tom Brady, Brett Favre, Kurt Warner, Matt Ryan, Andrew Luck gibi efsane son çeyrek oyuncularını aklınızdan bir film şeridi gibi geçirin, işte Tony Romo onlardan iyi oynuyor son çeyreklerde, evet, gerçekten. “QB reytingi mi? Çok da fifi” diyenler için de Romo’nun oynamaya başladığı 2006 sezonundan beri toplamda 22 defa son çeyrekte takımı geriden getirip maçı kazandırdığını, 26 tane de game-winning drive’a imza attığını da belirteyim. Eğer Dallas’ın bu performansını devam ettirme konusunda birine güvenilmiyorsa, o isim kesinlikle Romo olmamalı.
Yeni nesil oyun kurucu diye bir kavram dillerde dolaşır oldu. Sırf Vick gibi pas oyununda kaçmak değil, bunu oyununun bir unsuru olarak kullanan Russell Wilson, Colin Kaepernick gibi oyun kurucular, neden fantasy oyunları dışında elit oyun kurucular arasında gösterilmiyor? Lig Paul Tagliabue yönetimindeyken Houston Oilers’da oynayan Steve McNair de sağa sola koşardı ama elit oyun kurucu dendiğinde akla “Badici Noel Baba” Brett Favre (en çok pasarası atan oyun kurucu) gelirdi. Tebow ise escapability (kaçarı olmak, kaçarlanmak) sahibiydi ama muhakkak ki NFL kalibresinde oyun kurucu değildi. Super Bowl (Şahane Kase) yolunda ne zaman hem Wilson gibi koşan, hem Rodgers gibi pas atan bir oyun kurucumuz olacak?
Görkem Şahinoğlu: Kaepernick’i bilmem ama Wilson’ın elit gruba girmek için az bir yolu kaldığını düşünüyorum. Bunun için gerekli olan liderliğe, mental olgunluğa, kol gücüne, bacak gücüne ve Super Bowl yüzüğüne sahip olduğunu düşünüyorum. Gerçekliği zaten kanıtlanmış bir şeyi nasıl oluyor da düşünebiliyorum sormayın. Tek eksiği çok iyi bir savunmanın arkasında geri planda kalması ve eski moda koşuya dayalı bir hücumu yönetiyor olması. Bu nedenle elit bir quarterback’ten çok oyunu idare eden bir quarterback olarak görülüyor ama bu kesinlikle yanlış. Kaepernick ise benim yetenek olarak Wilson’dan da daha üstte gördüğüm bir oyuncu ve son cümlede yaptığın tanımlamaya en çok uyan oyuncu. Kendisinde hem Vick gibi koşacak hem de Manning gibi atacak yetenek var ama o yeteneği sivriltecek ve kullanacak kafa var mı? Şimdilik yok. Mental olarak çok gerilerde olan bir oyuncu, kendisini bu açıdan geliştirmesi gerekiyor. Bu tarz bir oyuncuya sahip olmamızın ise yakın olduğunu düşünüyorum. Yine aynı noktaya geleceğiz ama ligin artık daha da çok pasa dayalı olmasıyla ister istemez oyun kurucular artık bu yönde geliştirilecek.
Oktay Çavuş: Tarihte run&gun oynayıp SB kazanmış bir QB yok. Her daim pocket QB’lerin hükmü sürmüştür hala da sürmekte. Run&gun QB’ler bilet ve forma sattırır, yazı yazdırır ama kupa kaldırmazlar. Bkz. RGIII, Kaepernick, Vick, vs vs… Bu sene de istatistiklere, takımların performanslarına baktığımızda pocket QB’lerinin ve bu tarz QB’lere sahip takımların başarısına şahit oluyoruz. NCAA’den büyük umutlarla draft edilip NFL’de umduğunu bulamayan pek çok isim görebiliriz. Örnek vermeye başlayacaktım, ama saymakla bitmez. O yüzden, hücum sistemi ne olursa olsun, akli başında bir HC, QB’inin çok fazla hit almasını, fiziksel ve mental yorgunluk yaşamasını istemez, istememeli diye düşünüyorum.
Çağatay Akkaya: Sanırım önce ırklar arasındaki ayrımcılık ortadan kalkınca daha rahat olacak öyle bir oyuncu. Şimdi hocam, siyah QB atlettir, koştur yavrum koştur, zaten karar mekanizması çok iyi değildir yararlanalım şunun atletizminden diye düşünülüyorsa hala (öyledir demiyorum varsayım diyorum); beyaz adam iyi karar alır, pası iyi verir ama çok koşturmayalım yavruyu atletik değil o kadar mübarek, vurup kırmasınlar yavrucağı da denirse (vallahi bunu düşünen bir arkadaşım, ben değilim) işin içinden çıkamayız. Bunu daha da iyi gözlemlemek için Amerika’da filan yaşamak herhalde, ben yaşamadım, bir bilene de sormalı o sosyal yapıyı.
Berk Orkun: Öncelikle son soruya cevap veriyorum; Elbette RGIII döndüğünde! İşin başından tutacak olursak, en iyi kaçarlanan, hoplayıp zıplayan, efektif biçimde oraya buraya koşturan QB Michael Vick olmuştu hep. Ancak 2012’de Bear Of Baylor’u hepimiz gördük. Hey gidi günler hey. Neyse. Bu segment’ten QB’ler gelmeye devam edecek ki gelecek sene bu segment’in en kallavi adamlarından birini lige getireceğiz. Kim midir o? Marcus Mariota. İnanılmaz bir dinamizmi, atletizmi ve mobil istasyon yeteneği var. Bakın mobil istasyon diyorum. Hilmi hocanın bahsettiği şey diyorum. Ligdeki mevcut QB’ler pocket passer olmakla action man olmak arasında sürekli bir seçim yapmaya zorlanıyor, elbette ki SuperCam ve Kaep gibi adamlar az da olsa bu seçimlerden kurtulabiliyor fakat oyun sürekli pas oyununa evrildiğinden bu yeteneklere sermaye yatırmak da çok da mantıklı bir yatırım gibi durmamaya başlıyor, hem QB’ler hem takım sahipleri hem de backroomlar için. Ama Eğer günün birinde hem hoplayıp zıplayan hem de iyi bir stabil pasör olan bir Şahane Kase QB’miz olacaksa bu özelliği taşıyan bir cengaver olacak. Ancak Mariota dahi şuan bu özelliğinin üzerine koymadığı için hunharca eleştiri yağmuruna tutulduğuna göre bu tip bir QB görmek için biraz daha bekleyeceğiz sanırım.
Kaan Özaydın: O değil de ben bu sorudaki subliminal mesajı çözdüm. Hilmi Çeltikçioğlu, yukarıda kullanmayın dediği tüm kelimeleri bu soruda kullanmış, bizlere bir akıl oyunu oynamış ancak dikkatli okuyucularda olduğu gibi bu benim de gözümden kaçmadı. Soruya gelince, Russell Wilson, Colin Kaepernick gibilerin elit QB’ler arasında görülmemesinin sebebi, koşan QB olmaları değil sadece üç yıldır starter olarak oynamaları. Kimse kusura bakmasın ama orada Drew Brees’ler Ben Roethlisberger’lar, Philip Rivers’lar falan durduğunda genel olarak bakıldığın top 10 sıralamasında bu oyuncular onlardan geride kalabilir. Hem Russell Wilson gibi koşan hem de Aaron Rodgers gibi pas atan bir quarterback konusuna gelince, sorulması gereken soru buna ne kadar ihtiyaç olduğudur. Green Bay Packers hangi maçı Aaron Rodgers koşamadığı için kaybetmiş? Bu kombinasyonun birkaç tık aşağısını sadece Cam Newton gösterebildi bize ki o da hala istikrara oturtmuş değil performansını. Son olarak Vick de “pastan kaçmak için koşan bir QB” değildir. Eğer öyleyse 2010 sezonunda Eagles’ta pocket içindeki rahatlığıyla MVP olmaya oynayan Michael Vick kimdir?
57 senedir MVP (En Değerli Oyuncu) seçiminde oyun kurucu veya koşucu olmayan sadece iki oyuncu vardı (Alan Page, DT ve Lawrence Taylor, LB). İlk soruda da değindiğim gibi, lig git gide pas oyununa dönüyor ve koşuculardan çok takımların koşu oyunlarından bahsediliyor. Adrian Peterson, Montee Ball, Jamaal Charles gibi yıldızların yoklukları aranmadı bile. Mevki önemsizleşiyor ve bence gelmiş geçmiş en iyi koşucu olan Adrian Peterson da yaşlanıyor ve çocuğunu dövdüğünden bu sezonu kapatacak gibi. Bütün bunları göz önünde bulundurursak; Adrian Peterson NFL’in son koşucu MVP’si mi olacak?
Görkem Şahinoğlu: Eğer Watt böyle oynamaya devam ederse yakın zamanda hücum oyuncuları dışında bir MVP’miz olacak gibi. Koşucular özelinde bakacak olursak yakın bir gelecekte Peterson’ın yaptığını yapacak bir oyuncu olacağını sanmıyorum. Arada Watt gibi bir kaç olağan dışı oyuncu çıkmadığı sürece ödül birkaç quarterback arasında gidip gelecektir gelecekte (Rodgers-Luck-?). Running back’lerin yeniden doğuşu için Chip Kelly’yi klonlayıp diğer otuz bir takımında başına koymamız gerekebilir.
Oktay Çavuş: Bu konuda tek söyleyebileceğim sey DeMarco Murray olur. :) Ray Rice ve Adrian Peterson tamamen özel yaşantıları sebebiyle suspend edilmemiş olsa, bence bugün onların da başarılarından konuşuyor olurduk. NFL her geçen gün pas hücumlarını daha da çok seviyor, bundan kimsenin şüphesi yok ama hala football’un iki temel belirleyici unsuru var; block ve tackle. Bu dinamikler var olduğu surece de koşu oyunu ve defansı sağlam takımlar başarılı olacaktır. O yüzden MVP olarak bence çok daha fazla OB ya da savunma oyuncusu göreceğiz. Hele ki Manning, Brady, Brees gibi QB’lerin son demlerini yaşadıklarını ve alttan da çok fazla elit QB adayı yetişmediğini varsayacak olursak.
Çağatay Akkaya: I-ıh, katılamıyorum. RB’ler oyun için hala önemli, üstelik RB sadece koşmuyor ya günümüz futbolunda, o daha da önemli. RB, artık pas alan da bir oyuncu. Sevgili arkadaşlar, takımım olduğu için söylemiyorum, ligin ilk beş haftasında Bears, bir koşu TD’ı yaptı o da Jay (Koşamayan) Cutler’dan geldi, Matt Forte’nin sayısı ise pas oyunundan gelmişti. Geçtiğimiz sene, insanüstü bir sezon geçirmediğini varsaysak Peyton Manning’in, Jamaal Charles’ın MVP olmasının azımsanmayacak bir olasılık olduğunu da göz önünde bulundurmamız lazım. Yani, RB’lere bir koşu sınırı ya da toplam yard kotası (pas-koşu) getirilmeden hala RB’ler de MVP olacaktır bu ligde.
Berk Orkun: Zannetmiyorum. Koşu oyunu her zaman bu oyunun yüzde ellisi olarak kalacağından ileride de running back MVP’ler görebileceğiz, ancak oyun sürekli pasa kaydığından çok daha aralıklı bir biçimde ödül bu adamların elinde yükselecek. Ne yani, pas oyunu evriliyorsa koşu oyunu da evriliyor, running back’ler çok önemli birer pas opsiyonu haline de geldiler ve buradan back slant oyunlarıyla receiver’lar da koşu oyunlarının içine dahil oldu. Toparlayacak olursak oyun kendini istese de istemese de dengeliyor. Adam Smith’e selamlar, görünmez el gerçekmiş.
Kaan Özaydın: Şimdi, Adrian Peterson ligin son MVP olan running back’i olarak ebediyen kalır tarzı şeklinde bir yaklaşım haliyle çok iddialı olur ancak ben kolay kolay bir running back’in MVP ödülünü almasını beklemiyorum. Tabii ki sezon içinde adları MVP adayları içinde geçebilir ancak quarterback’lerin istatistiklerinde limitler her geçen gün yükseldikçe ve running back’lerin istatistiklerinde bar giderek aşağıya çekildikçe, bu ödülü kucaklamanın zor olduğunu düşünüyorum. Artık bir sezonda 25+ touchdown koşusu yapan LaDainian Tomlinson’ların, Shaun Alexander’ların dönemi kapandı. Çok değil beş, altı sezon önce Clinton Portis, sezon başında “bu sezon hedefim 20 touchdown koşusu” diye konuşurken kimse çıkıp “hadi canım Portis sen de” demiyordu çünkü bu dominant bir running back’in ulaşabileceği bir rakamdı. Şimdi ise bir running back en dominant döneminde maksimum 12 touchdown koşusu yapabiliyor. Jamaal Charles’ın 2013, Adrian Peterson’ın 2012’de ligin altını üstüne getirdikleri performanslarında TD koşu sayıları buna örnek.
Bu soru seçmelidir. Yani sorulardan cevaplamak istediğinizi, en iyi bildiğinizi düşündüğünüzü seçip cevaplayabilirsiniz: New Orleans Saints’e ne oldu? Yeni pas savunması kuralları canınızı sıkıyor mu? Oyunun sertliği oyuncuları etkiliyor mu, yoksa zaten en sertleri mi NFL seviyesine yükselebildi? İlk altı maçın MVP’si sizce kim? Bills, Kyle Orton’a dönmekle iyi mi yaptı? Wildcat, Spread Option’dan sonra şapkadan hangi sistem çıkacak? İki soru önceki “ilk altı haftanın MVP’si” sorusunu görünce “Bu kolaymış, bunu seçeyim” diye düşünmeye utanmadınız mı?
Görkem Şahinoğlu: Sıradan başlıyorum; New Orleans’a ne olduğu doğrusu ben de bilmiyorum, açıklayacak birinin de olduğunu sanmıyorum. Yeni pas savunması kuralları canımı sıkıyor. Fiziksel mücadelenin ana element olduğu bir sporda bir grup oyuncunun bu hakkının kısıtlanmasını doğru bulmuyorum. Kız oyunu mu bu kardeşim? Oyunun sertliği zaten bu oyunun bir özelliği, sertlikten etkilenen varsa gitsin basketbol oynasın, beysbol oynasın seçenek çok. İlk altı maçın MVP’si Rivers ve Watt arasında değişir ama benim seçimim Rivers. Bills, Kyle Orton’a dönmekle taraftar adına iyi yaptı ama takım adına kötü oldu, Manuel’i izlemek tam işkenceydi ama Orton da takımı Super Bowl’a taşıyacak değil. Hiç bir fikrim yok, bekleyip görelim. Evet, utandım ve hepsine tek kalemde cevap verdim.
Oktay Çavuş: Benim MVP adayım Cowboys RB’i Murray. Koşu istatistiklerinde muazzam bir başarıya imza attı. Takımını sırtlıyor. Aynı Peterson gibi, sakatlıktan çok iyi döndü. Bu performansını sezon sonuna kadar devam ettirmesini diliyorum. İzlemesi keyif veriyor ve hayır, bu soruyu cevaplandırırken hiç utanmadım Sn. Hilmi Çeltikcioglu. :) Saints neden böyle oldu? Kime ne. Kimse kaybedenlerin bahaneleri ile uğraşmaz. NFL öyle bir yer değil. Sertlik? NFL her geçen gün daha da yumuşuyor. Bunun analizini sadece benim gibi dinozorlar yapabilir. Kyle Orton ve Bills için de yazılacak çok şey yok bence. Orton iyi bir QB. Patriots maçında da çok iyi bir istatistikle oynadı ama son dört maçının üçünü kaybetmiş bir takım için bir şey yazmak içimden gelmiyor. Sistem? “It’s not X’s and O’s, it’s Jimmy’s and Joe’s”. Kişiye göre sistem kurulması gerektiğini savunan biri olarak, eldeki malzemelere bakılırsa, NCAA son zamanlarda NFL’e elit QB adayı sunamıyor ya da NFL koçları tembelleşti ve Warner, Brady gibi oyuncuları bulup parlatmak yerine Sanchez, Manziel gibi oyunculardan medet umuyorlar. (P.S.: Hilmi bak hiç Tebow demedim:))
Çağatay Akkaya: Kolaydan çok kolaycıyımdır, ilk altı haftanın MVP’si de Aaron Rodgers’dır, ne kadar sevmesem de. Ligin sonunda aynı yanıtı vermemiş olmayı diliyorum. Aaron Rodgers, neden kendisinin “elit QB” olduğunu sadece bu sezon değil, öncesinde de defalarca kanıtladı fakat bu sezon da başka oynuyor, sadece son saniyede KAZANDIRDIĞI Dolphins karşılaşması için demiyorum, 2014 sezonunda muhteşem oynuyor, yanında oynayan WR’ları da inanılmaz parlatıyor.
Berk Orkun: Oyun sistemleri sorusunu ve tabii ki kolay soru kontenjanından MVP sorusunu seçiyorum, böylece kolay soru seçmenin utancını üzerimden atıyorum. Ben bu şapkadan groundbreaking hücum sistemi çıkarma işinin sonunun Princeton hücumunun futbola uyarlanmasıyla son bulacağına inanıyorum. Pasör receiver’lar, pasör running back’ler, pas alabilen QB’ler, koşabilen TE’ler ve herkes sonsuza kadar mutlu yaşadı. İlk altı haftanın MVP’si Philip Rivers’tır gözümde. İnanılmaz işlere imza attı, atmaya da devam edecek.
Kaan Özaydın: Hani yedi soru kisvesi altında, üşenmedim saydım tam 17 soru sorulmuş. Hani iş bu soruda çığırından çıkınca insan sonuna kadar geyiğe vurmak istiyor ancak bu yazının sonuna gelebilmiş okurlar bunu hak etmiyor. Kalan son enerjimle biraz New Orleans Saints yazmak istiyorum. Her ne kadar kaybettikleri üç maçtan ilk ikisini, sezonun hemen başında birini üç sayı farkla (Atlanta Falcons karşısında, uzatmalarda), diğerini de iki sayı farkla (Cleveland Browns) kaybetmiş olsalar da bir sıkıntı olduğu aşikar. Savunmaları sezonun bu bölümünde adeta kanayan yaralarıydı, üstüne hücumlarındaki en önemli pas silahları Jimmy Graham’dan iki, üç hafta daha faydalanamayacaklar. Altıncı haftayı bay geçmişlerdir ve ligin en tecrübeli ekiplerinden biri olarak hatalarının üstlerinden geçmişlerdir diye düşünüyorum. Normalde bay haftasından döndükten sonra daha iyiye giderler demeye dilim varmıyor çünkü inanılmaz zor bir fikstüre sahipler. Sırasıyla; Lions, Packers, 49ers, Bengals, Ravens, Steelers, Panthers, Bears ve Falcons ile oynayacaklar ki bu takımların hepsi de playoff takımı. Gerçi 17.haftada Tapma Bay karşısında bir rahat bir nefes alabilirler ama iş işten geçmiş de olabilir. Yine de New Orleans umut şehridir ve henüz altıncı haftanın ardından Drew Brees’in takımının üstünü çizmek de bizlere yakışmaz…