Değerli Amerikan futboluseverler, sporun tarihi ilginç sayılabilecek pek çok olayla doludur… Mesela “Yok artık LeBron James. diyeceğiniz performanslar vardır… Tracy McGrady’nin 2004 NBA Sezonu’nda San Antonio’ya karşı 35 saniyede bulduğu 13 sayıyı, başta McGrady hayranı Kaan Özaydın olmak üzere hatırlayanlarınız vardır (Ee LeBron demişti şimdi McGrady’den bahsediyor, Jags yazarından da bu beklenir)… Bununla birlikte müthiş geri dönüşler (nam-ı diğer comeback) sporun uçsuz bucaksız tarihinde olmazsa olmazlardandır… Örneğin ’98-’99 sezonunda Manchester United’ın, 1-0 geriye düştüğü karşılaşmanın son iki dakikasında bulduğu iki golle Şampiyonlar Ligi Kupası’nı “gelmiş geçmiş en iyi Bayern Münich” kadrosundan adeta çaldığı finali unutamayan sporseverler az da olsa kalmıştır… Ancak nedendir bilinmez, bütün sporseverler bu tarz dev performanslar ve beklenilmedik “comeback”lerden çok yaşanan skandalları hatırlama eğilimindedirler…
Şimdi “Futbol efsanesi Eric Cantona’nın taraftara attığı uçan tekme” veya “Zidane’ın Dünya Kupası Finali’nde Matterazi’ye attığı kafa” desem birçoğunuzun kafasında bu olaylar canlanır. Pascal Nouma’nın sadece adını söylesem eminim ki hepiniz ne demek istediğimi anlarsınız. Ancak dünya spor tarihinde öyle bir olay yaşanmıştır ki “Pascal bizi diskoya götür”den bile daha çok kazınmıştır sporseverlerin hafızalarına… Yıl 1986… Yer Meksika… Artık sahalarda görmekten usandığımız “Meksika Dalgası”, o seneki Dünya Kupası’nda daha yeni yeni popüler olmaya başlamış… Turnuvada elini sallasan bir yıldıza çarpıyor… Doktor lakaplı Sokrates’ler, Platini’ler, Karl-Heinz Rummenige’ler (Hah Halit Kıvanç’a da bağladı)… Gerek maçlardaki heyecan, gerekse de Meksikalı taraftarların büyük coşkusu sayesinde harika geçen turnuvanın çeyrek finalleri gelip çatar… Arjantin-İngiltere… Bir tarafta turnuvanın gol kralı Gary Lineker, diğer bir tarafta ise bu dünyaya yalnızca futbol oynamak için gönderilen Diego Armando Maradona… Meksika’nın kavurucu sıcağı altında oynanan karşılaşmanın ilk yarısı golsüz geçer. İkinci yarının 10. dakikasında ise sahalarda bir daha eşi benzeri görülemeyecek bir olay yaşanır… Ceza sahasına doğru şişirilen topa, İngiltere’nin 1.83’lük efsane kalecisi Peter Shilton ve bizim 1.65’lik Maradona birlikte yükselirler. Shilton topun kontrolünü sağlamak üzereyken Maradona, eliyle topa yumuşak bir dokunuş yapar… Top Shilton’ın bakışları arasında kaleye doğru gider… Maradona, sanki tertemiz bir gol atmış gibi sevinç gösterilerine başlar, İngiliz oyuncular ise maçta onda birini göstermedikleri bir hırs ile hakemin etrafına üşüşürler… Ancak çare yoktur hakemler “elle atılan” bu golü geçerli sayarlar. Ve böylece futbolun gelmiş geçmiş en büyük skandalı yaşanır. Maç sonrasında Maradona’ya gol hakkındaki görüşü ve vicdanının sızlayıp sızlamadığı sorulduğunda efsane oyuncunun söyleyebilecek yalnızca iki kelimesi vardır: Tanrının Eli…
Evet değerli Amerikan futboluseverler, spor öylesine “nankör”dür ki bir “el” çıkar ve İngiltere’yi, Dünya Kupası yarı finalinden eder, bir “el” çıkar ve sezonun ilk galibiyetini mumla arayan Jacksonville Jaguars’ı ve taraftarlarını kahreder. Geçtiğimiz hafta Jags – Titans derbisini (Öyle bir derbi mi var? O olsa olsa bizim aşağı ve yukarı mahallerin maçı olur) izleyenler ne demek istediğimi anlamışlardır. Anlamayan veya izlemeyenler için hemen anlatalım… Karşılaşmanın bitimine yalnızca iki saniye kala, karşılaşmanın skoru Titans lehine 16-14 iken, Jags 45 yardlık bir field goal şansı yakalar. Kicker Josh Scobee, field-goal’u direklerin arasına sokmayı başarırsa takımının galibiyet hasretine en nihayetinde bir son verecektir ki Scobee, uzun field goal denemelerinde isabet oranı oldukça yüksek bir kicker’dır. Ancak istatistik hiçbir zaman tam anlamıyla gerçeği yansıtmaz. Neyse, Scobee’nin field goal denemesi öncesi bütün Jags sideline’ı ayağa kalkar, herkes kendini galibiyete hazırlamıştır… Scobee topa vurur ve top daha iki metre yükselmemişken Titans tackle’ı Sammie Hill’in eline çarpar ve Jags için galibiyet hayali yine yarınlara kalır ancak ortada üzülecek veya kızılacak bir durum yoktur çünkü sonuçta o el Hill’in değil, “Tanrının Eli”dir…
Jags’li dedik bağrımıza bastık hayırsız çıktı…
Yaklaşık bir ay önce Jacksonville Jaguars’ın, 2014 Draftı’nın yedinci turunda seçtiği running back Storm Johnson (Bu arada kendisi Blake Bortles’ın kolejdeki running back’idir), resmi Twitter hesabı üzerinden şahsımın özel Twitter hesabını takip etmiş bulunmaktaydı (Screen shot falan almak aklıma gelmedi, inanmayan için yapacak bir şey yok). Elbette ki tuttuğum takımın oyuncusu tarafından takip edilmek beni oldukça mutlu etti, her ne kadar bu oyuncu draft’ın son sıralarından zar zor seçilmiş olsa bile. Takibi fark edince hemen oyuncuyla irtibata geçmeye çalıştım, amacım hem Türkiye’de de sıkı bir Jags taraftarının olduğunu göstermekti hem de bakarsın e-mail üzerinden bir röportaj çıkardı. Ancak her yolu denememe rağmen oyuncuya bir türlü ulaşamadım ve ardından bir sabah hesabımı kontrol ettiğimde acı gerçekle yüzleştim: Bizim bu Fırtına Johnson takibi bırakmış. Böylece benim röportaj hayalleri de suya düştü tabi. İçim ona yanmıyor da adam şimdi Jags’de ilk 11’e kadar yükseldi, hatta geçen hafta kariyerinin ilk touchdown’ını bile yaptı. Büyük fırsattı ama sağlık olsun…
Siz de böyle yapacaksanız…
Nedendir bilinmez Titans’a karşı Jags’in veteran oyuncuları, çaylak oyuncuların yapmayacağı hatalar yaptılar. Örneğin defansif end Chris Clemons… NFL’de 11.sezonunu geçiriyor güya ama Titans karşılaşmasında iki kez offside’a yerleşiyor (Top kalktı sanarsın ve nuetral zone’a atlarsın, hadi o affedilebilir ama göz var nizam var iki kez offside’a yerleşmek nedir). Geçelim cornerback Will Blackmon’a… Adamın NFL’deki 8.sezonu… Titans quarterback’i Charlie Whitehurst, üçüncü hak hücumunda isabetsiz bir pas atıyor ancak Blackmon’ın, Titans receiver’ına yaptığı illegal müdahele sebebiyle hücum geçersiz sayılıyor ve devamında Titans field goal’u ile sonuçlanıyor… Ve Cecil Shorts III… Takımın halihazırdaki tek yıldızı olarak kabul edilen oyuncu, belki de en basit hatayı yapıyor. Dördüncü çeyreğin sonlarına doğru karşılaşma 16-7 ile Titans lehine iken Shorts, Bortles’dan aldığı pas sonrasında “Allah’a emanet” bir şekilde 10 yard alıyor ancak top koruması umurunda değil. Sonuç olarak Titans cornerback’i Jason McCourty’nin müdahelesi ile kaçınılmaz olarak görülen fumble da vuku buluyor maalesef. Bu hataların hiçbirisi, özellikle takım bu haldeyken kabul edilebilecek hatalar değil. Tek tesellimiz Bortles… Artık takımın dizginlerini tamamen eline almış ve NFL’e adapte olmuş durumda… Titans’a karşı attığı iki touchdown paso ve yaptığı toplam 260 yardlık pas oyunu bunu gayet iyi kanıtlıyor.
Son Eklemeler…
Savunmanın acilen toparlanması lazım… Yoksa Charlie Whitehurst gibi müzmin yedek quarterback’ler, savunmadaki boşluklar sebebiyle yıldız kesiliyorlar başımıza… Ne olursa olsun önümüze bakalım. Bu hafta rakip Cleveland Browns… Her şeyden önce takım için hayırlısı olsun… Sağlıcakla kalın…