12. Adamın başkentinden herkese merhaba. Hücumdaki ölü toprağını doğru tam zamanında, birinci adamın mekanında ve yeniden yapılanmayla toparlanmaya çalışan zayıf bir takım sayesinde üzerimizden attık. Sezon başlangıçlarını ve sezon başını artık geride bıraktığımızı düşünüyorum. Üçüncü hafta geride kaldı, power ranking’ler şekillenmeye, playoff yarışı hafiften kızışmaya başladı. Gönül isterdi ki 3-0 ile New York’a uçalım ama LA’deki hüzünlü mağlubiyet sonrası 2-1 ile yolumuza New York Jets deplasmanıyla devam edeceğiz. Kendi fikstürümüz açısından en rahat dönemi geride bıraktık. İlerleyen haftalarda esaslı rakiplerle, ligin atarlı abileriyle oynayacağız. Miami, Los Angeles, San Francisco triosuyla yaptığımız maçlar bizim güç dengemizi göstermesi açısından yeterli olmadı.
Yakın dönemin en ateşli rekabeti Seahawks – Niners rekabeti artık tarihin tozlu sayfalarında yer alacak. Son iki sezonu kayıp sezon olarak geçiren eski ateşli rakibimizin bu sene değişim ve toparlanma sürecini sözde değil, özde yaşamak istediğini gözlemliyoruz.
Başarılı NCAA kariyerinden sonra enkaz bıraktığı Philadelphia Eagles macerası sonrası Chip Kelly’nin herhangi bir NFL takımında asistan koç olarak bile görev almasını beklemiyordum, kolej arenasına döner gibime geliyordu. Hırslı ve inatçı koçumuz Kelly, “Bu sefer olacak, bu takımda olacak, inanıyorum. Ezber bozan sistemimi NFL’e de adapte edeceğim, herkes Chip Kelly neymiş, görecek” mesajıyla San Francisco’nun başına geçti.
İki ucu keskin bıçak olan Colin Kaepernick’in rakibi kesen tarafının körelmesi, takıma zarar veren tarafının ise aşırı bileli olması neticesinden yedeğe düşmesi sebebiyle yola devam ettikleri Blaine Gabbert, güven vermiyor. Pas tutucuları WR-TE ilk üç hafta itibariyle takımı başarı seviyesine taşımaya yetecek yeteneğe sahip midir? Bence hayır… San Francisco takımı ve taraftarı için, an itibariyle başarının tanımı, uç başarılar ve Ocak dönemindeki maçlar olmasa gerek. Yeniden yapılanma, franchise quaterback ve yetenekli birkaç oyuncuyla takımın iskeleti oluşturulmaya çalışılıyor.
Hıncımızı Senden Çıkaracağız San Francisco
Miami’ye evinde sadece 12 sayı atan, Los Angeles’a 60 dakikada üç sayıdan fazlasını atamayan yani maç başına 7.5 sayı ortalaması gibi bu kadroya tezat, komik istatistikle üçüncü haftaya giren Kuzey Pasifik ekibi, epey bilenmişti. Hücumdaki bu garabetten kurtulmamız gerekiyordu. Hıncımızı senden çıkaracaktık San Francisco. Doğru zaman, doğru yer, doğru rakip. Maça, üç snap’te touchdown yaparak başladık. Savunmada ise daha azimli, istekli ve daha serttik. İlk çeyreğin ortalarına doğru maçın erkenden kopacağı, çeyreğin sonunda ise “garbage time” denilen “bitsek de gitsek” dakikaların dördüncü çeyrekte bizlerle olacağını CenturyLink Field’daki ve ekranlarının karşısındaki futbolseverler anlamıştı.
Sayın okuyucu, bu satırlarda takımımızı ne kadar övsem o kadar fazladır! Rakibimiz zayıf ve vasat bir takımdı. Pazar gecesi maçının cümlelerini yaldızlayıp, oyuncularımızı ve mevkilerini bol bol yıldızlayıp anlatsam haksızlık etmiş olurum. Abartılı cümlelerden uzak durmaya çalışarak maçın kısa analizine geçelim. Thomas Rawls’ın riske edilmeyip dinlendirilmesi yerinde bir karar. Jets maçında da kaskını giymesin, sonrasında da bay haftamız var. Böylece sakatlığından tamamen kurtulup sezonun geriye kalan uzun maç programına hazır ve nazır olabilir.
Suh’un iri cüssesi altında can çekişen Wilson’ın sağ ayağı geçen hafta quaterback’imizi pocket dışına çıkartmamış, pas girişimlerinde istenen vücut dinamiğinden kendisini ırak tutmuştu. Aradan geçen bir hafta da %100 olmasa da daha fazla hareket imkanı tanıyan sağ bileği neticesinde iki buçuk çeyrek gayet iyi oynayan Russell Wilson vardı. 233 yardlık ilk yarı performansıyla kariyerinin en iyi ikinci, ilk yarı derecesine imza attı. İkinci devre “bitse de gitsek” devresiydi ama 49ers linebacker’ı Eli Harold’ın sert ve faullü müdahalesinde sol dizine darbe alan Wilson, o an hepimizin içini cızlattı. Açıkçası yine ucuz atlattık. Üç hafta içinde birçok oyuncu ACL ile sezonu kapatırken “3” numaramız ve 12. Adamımız şanslıydı. Wilson, o andan sonra kenara geldi. Maça dönmez diye düşündük ama hırslı ve mücadeleci yapısı yüzünden takım arkadaşlarını sahada yalnız bırakmak istemedi. Teknik ekibin kendisine o anda dur demesi lazımdı…
Trevone Boykin bir snap durdu ve Wilson girdi. Sıcağı sıcağına daha fazla zorlamamalıydı. Salı itibariyle sağ ayak bileği ve sol dizindeki sakatlık kendisini sahalardan uzaklaştıracak düzeyde değil, içimiz ferahladı. MetLife Stadyumu’nda %100 sağlıklı Russell Wilson görür müyüz, sanmam. Bay haftamızın beşinci hafta olmasını fikstür dezavantajı olarak nitelendirmiştim. Sakatların iyileşmesi adına doğru zamanlama olacak. Wilson’ın yedeği ve hazırlık döneminde beğendiğim Boykin ilk dakikalarında RB’lerin eline topu tutuşturmaktan öteye gidemedi. Sonraki dönemde Doug Baldwin ile hava trafiğinde isabetli paslar attı. Kariyerinin ilk touchdown pasını da Baldwin’e attı. Son çeyrekte acemice yaptığı interception pasını saymazsak kendisi idare eder bir çizgideydi ve beden dili kendine güvendiğini gösteriyordu. .500 altı galibiyet değerine sahip takımlara karşı bize maç kazandırabilecek bir back up.Bu açıdan New York Jets maçında Wilson dinlendirilebilir ve maça Boykin starter olarak başlatılıp maç riske edilebilir. Jets’e karşı bu risk alınabilir.
Sevdiğimiz Hücumlar Bunlar, Arkadaşlar
Koşu ve pas hücumunda iki haftanın tutukluğu, çözümsüzlüğü, sinir ediciliği kovuldu en nihayetinde… Hücumda öne çıkanlar: Jimmy Graham, Doug Baldwin, Christian Michael.
Jimmy Graham nihayet aramıza döndü. Öyle üç beş snap ile maçı tamamlamadı, hücum varyasyonlarında sahada formasını bu sefer terletti. Formu ve hırsıyla işler kendisi ve takımımız adına yola girdi, giriyor. Red zone canavarına ihtiyacımız var. İzlemesi keyif veren bir yıldız.
Doug Baldwin geçen sene bıraktığı yerden aynen devam ediyor. Rams maçından sonra “questionable” statüsünde birkaç gün gitti geldi ama maçta kariyer yard rekorunu -164 yard- kırdı. Takımımızın açık ara birincil WR’si. Kuzey Pasifik’e adam gibi WR gelmez önyargımı yıkacak gibi.
Geçmişinde idareten backup RB görevini üstlenen Christian Michael; ağustos ayından itibaren insanları kendisine güvendiriyor ve bu güvenlerini boşa çıkartmıyor. İlk 15 dakikada iki koşu TD’si yapan RB’miz maçı da 106 yard gibi güzel istatistiklerle bitirdi. Öndeki irikıyım arkadaşlar koşu bloğunu sağlam yapınca, WR-TE’den de destek gelince 41 yardlık koşu TD’sinde olduğu gibi, arkadaşın kılına dokunmalarına izin vermeden koşucumuzun end zone’a gitmesine olanak sağlıyoruz.
O-Line sezonun en iyi maçını çıkardı ama rakip zayıftı; başarılı bir performans ve Wilson’a güven veren bir koruma sağladıklarını söyleyemeyiz. İşin savunma tarafında Bennett her hafta yükselen formuyla rakip takım ön hattını karıştırıyor ve rakip QB’ye zor anlar yaşatıyor. Wagner-Wright ikilisi her zamanki gibi sahaya her şeylerini koydular. Kam Chancellor nihayet eski günlere döndü. Darısı sezonun kayıp ve aranan ismi Earl Thomas’a diyelim. 25 maç sonra, yani Dallas’a iç sahada yenildiğimiz maçta DeMarco Murray’den beri –efsanevi sezona 100+ yard başlama rekorunu kırdığı serinin sekizinci maçı- kimse bize karşı üç haneli koşu yardı yapamamıştı. Bu seri Carlos Hyde ile son buldu. İki koşu TD’si yapan Niners koşucusu üç haneli yardlara son çeyrekte ulaştı. Kafa kafaya giden maçta buna ulaşması zordu. Geçen haftaki yazıda takeaway kuraklığından bahsetmiştim. Maç boyu elimizden kaçan iki takeway’den sonra Bobby Wagner’in kucağına kadar gelen “kupon” topla sezonun ilk takeaway’i de geldi, sonunda.
Super Bowl’u Kaldırdığımız Yere Dönüyoruz
Miami ve Los Angeles maçlarında hücum futboluna hasret kaldığımızı, izlerken çok mu çok sıkıldığımı söylemiştim. Bu maçın ilk yarısı çok keyifliydi. İkinci devre itibariyle Seattle seyircisi olarak değil de yazarlığını yaptığım takımı izlemek adına izledim kalan dakikaları. Dertsiz, gerginlikten uzak bir Seattle Seahawks maçı izlemeyeli uzun zaman olmuş arkadaş. Bünye garipsemedi değil. Benim için haftanın en iyi maçı, bu sezonun en iyi maçı olmaya aday Redskins – Giants maçıydı. Tam anlamıyla: Amerikan futboluna doydum. İleride bir daha izlesem sıkılmam. Son dakikalarda skor anlamında çılgın şeyler olsaydı maç şimdiden tarihi maç olurdu. Hücum ve savunmalar ile, basketbol maçı kıvamında liderin sürekli el değiştirmesiyle, Washington – New York ve NFC East rekabetiyle tadından yenmeyecek kaliteli mi kaliteli bir maç oldu. Giants’ı severim, Eli Manning’in eldeki sayıları interception ile rakibe sunmaları olmasaydı maç ev sahibinindi.
Atlantik kıyısındaki maçtan bahsetmişken Pazar akşamı 20.00’de New York Jets ile MetLife Stadyum’da maçımız var. Seattle yerel saati ile sabah 10.00’da başlayacak maç oyuncuların zihinsel ve bedensel adaptasyonu açısından eksi olacak. Brandon Marshall, Quincy Enunwa, Eric Decker, Matt Forte ve -iyi gününde olursa- Ryan Fitzpatrick ile can yakabilecek hücuma sahipler. Savunmaları da kalburüstü ama potansiyellerini sahaya yansıtamıyorlar. Favori taraf biziz. Düşük skorlu bir maç, tahminim toplam sayının 40-45 arasında olacağı, futbolda savunma tarafının önce çıkacağı bir maç izleriz. Kazanmaya yakın tarafın biz olduğunu, kazanabileceğimizi düşünüyorum… Bu sene; NFC West’te en büyük, belki de tek rakibimiz Arizona bizleri sevindiren mağlubiyetler alıyor. Dinlenme haftasına 2-2 yerine 3-1 derecesiyle girmek ümidindeyim. Takımımız Arap atı gibi sonradan şahlanmasına, Mercedes motoru gibi sonradan açılmasına rağmen fisktürün ikinci yarısı korkutucu. 48. Super Bowl’u aldığımız mekana dönüyor ve New York Jets ile oynuyoruz. Sehawks galibiyetiyle tamamladığımız bir hafta olması dileğiyle.