Sezonu takip etme mantığım basitçe herhangi bir takımın New England Patriots ile eşleşip eşleşmeyeceği üzerinden şekilleniyordu. Eğer maçı varsa rakipleri vakit buldukça izlemeye çalışıyordum. Fakat hem Patriots’un doğrudan normal sezon programında oynayamayacak olmaları, hem de maçları izlemeye doğru dürüst vakit bulamadığımdan rakipler üzerinden Dallas Cowboys ve Oakland Raiders maçlarını izleyemez oldum. Bu sebeple belirtmem gerekir ki Dallas Cowboys değerlendirmem de biraz yazının başlığı gibi üstünkörü olacak.
Cowboys’a bir bütün olarak baktığımda onu özetleyen kelimenin “overlooked” (gözden kaçırılmış) olduğu kanaatindeyim çünkü parçaları özel kılan şeylerin kağıt üzerinde görünenin aksine detaylarda saklandığı izlenimini söz konusu.
Ezekiel Elliott’tan başlayalım. Basmakalıp bir running back’den istenen birincil nitelik kuvveti olur, örneğin Marshawn Lynch. Elliott’ın bence iyi özelliği kuvvetinden ziyade çevikliği ve çok kolay süratlenebilmesi. Emmitt Smith’in de dikkatini çekmiş olsa gerek Elliott’ın “kendisinin asla sahip olamadığı türde hızlı” olduğu beyanında bulunmuş. Elliott’ın 40 yard dash derecesi Smith’ten sadece sekiz saliselik farkla daha iyi olsa da sahada günümüz muadillerine kıyasla etkisi çarpıcı. Elliott temas sonrası henüz Beast Mode kadar dirayetli olamasa da Smith’in devrinde nemalandığı gibi çok efektif bir O-Line’ın kaymağını yemesini biliyor. Gönül isterdi ki O-Line’ın hakkını teslim edebilmek adına teferruatlı bir değerlendirmelerini yapabilmiş olayım lakin John Madden gibi bir vizyona sahip değilseniz bunu yapmanız pozisyon tekrarını izlemediğiniz müddetçe mümkün değil. Madden da bu yeteneği sayesinde John Madden, belki o olmasa başta Erik Williams’ın ve 90’larda Cowboys’a üç şampiyonluk getirten O-Line’ın kıymetini daha az bilirdik. Şu anki ünitenin de pek aşağı kaldığını söyleyemeyiz. Bakalım onlar da olası bir Super Bowl finalinde seleflerinin Buffalo Bills karşısında peş peşe dokuz power play’le Smith’i TD’a götürdüğü gibi Elliott’ı da taşıyabilecekler mi… Redskins maçının ilk çeyreğinde alamet sayılabilecek bir vesikasına şahit olduk mesela. Spesifik olarak O-Line’a dair verebileceğim tek detay ironik biçimde olumsuz. LT Tyron Smith’in sırt ve bel sakatlığı onu bariz zorluyor gibi.
Elliott’a geri dönelim. Kendisine örnek aldığı RB’lerin kim olduğu sorusuna “Brian Westbrook ve Marshall Faulk” cevabını vermiş birisi. Kariyer ideali “komple bir RB” olmak üzere. Sahadaki tek amacı koşmak ve koşudan sayı almaktan ibaret birisi değil. Pas oyununda etkili olmayı ve gerektiğinde pass protection sağlamayı hedefleyen ve yer yer bunda hayli başarılı olan bir oyuncu. Reception başına 12.2 yard kat etmesiyle bu alanda en çok reception yapan Antonio Brown’dan daha iyi ortalamaya sahip. Paslarda %85,7’lik yakalama oranına sahip ve bu alanda lig ikincisi. Hedef başına yard kategorisinde ligde en fazla pas yardı yapan 50 oyuncu arasında sadece birinci sıradaki Julio Jones ve 50. sıradaki Rob Gronkowski’ye geçilmiş durumda. Çevikliği ve sürati yeri geliyor O-Line’ın açtığı kulvarlardan yardırmasını, yeri geliyor Steelers maçındaki gibi secondary’i peşine takmasını sağlıyor. Elliott hala Eric Dickerson’ın çaylak sezonundaki rekorunu geçebileceği gibi iki sezon öncesinde DeMarco Murray’nin 1,845’lik yardlık performansını da sollayabilme imkanına sahip. Fakat Murray üzerinden ters bir çıkarım yapacaksak tekrar O-Line’ın bu ikisine sağladığı fayda göze çarpacaktır. Demek istediğim koşuda bu sezon maç başı yardda lider olmasına rağmen Elliott’ın sadece bu yönüne odaklanmak oyunundaki diğer detaylara haksızlık olacağı gibi koşu oyunu performansına bireysel odaklanılması da abartı manasına gelecektir.
Söz konusu odak ayarı olduğunda benzer bir gaflete Dez Bryant üzerinden düşülebilir hakeza. Kumaşı üzerinden değerlendirme yapıldığında açık ara fark atmasını bekleyebilirsiniz ama Cole Beasley ve ilerleyen yaşına rağmen Jason Witten asla göz ardı edilmeye gelmeyen isimler. Witten’ın bu yaşında kendine boşluk yaratabilmesi ve 8-10 yardlık kazançlar sağlamasına hayret ediyorum. Cole Beasley de kısa yard kazançları için hayli ideal bir oyuncu ve birçok yönüyle Patriots’taki Julian Edelman’ı andırıyor. Forma numarasından tutun da, QB geçmişine kadar birçok detayın yanı sıra ikisi de kısa kazançlar ve first down konularında takımın öncelikli isimlerinden. Beasley şu ana dek 39 first down elde etti ve bu alanda lig genelinde 14. sırayı paylaşıyor. Cowboys’un en az pas denemesi yapan üçüncü takım olduğunu göz önünde bulundurursak neden kendisinin yabana atılmaması gerektiğinin daha bir farkına varırız. Witten’ın 28 ve üç maç kaçıran Dez’in de 26 first down’ı var. Başta onlar olmak üzere tüm Dallas receiver’larının efektif performansı pas başına 7.7 yard kazancıyla ligde Redskins’le birlikte ikinciliği paylaşmasını sağlıyor. Yakalayanları iyi de pas atanı kötü mü? Tabii ki hayır.
Görkem Şahinoğlu, Cowboys’u ve Elliott’u ele aldığı yazısında Jerry Jones’un hayatındaki belki de en bilinçli ve kolay draft tercihinin Elliott olduğundan bahsetmişti. Prescott ise muhtemelen en bilinçsiz seçimi oldu. Olayların nasıl geliştiğine dair ESPN’de Adam Schefter’ın yazısını tavsiye ederim. Yazının altındaki linkten ulaşabilirsiniz. Prescott’ın en iyi özelliği herhangi bir combine veya kağıt istatistiğiyle tespit edebileceğiniz bir özellik değil. Maçları izlerseniz hangi kanal verirse versin yorumcular Prescott’ın “poise” yönüne ısrarla vurgu yaparlar. Gerçekten de Prescott NFL’in yakın geçmişini bilmeyen birisinin gözünde sanki bu oyunu yıllardan beri oynuyormuş izlenimi yaratan türde bir oyuncu çünkü üzerine baskı kurulduğuna dair en ufak bir emareye rastlayamıyorsunuz.
Elit bir QB’yi vasatlarından ayıran özellikler işin fiziksel boyutundan çok mental boyutundadır. Bu sebepten lige damgasını vuran birçok QB beklenmedik ölçüde gerilerden seçilmiştir. Kimi zaman ayaklarının yavaşlığı, kimi zamansa boyunun kısalığı yahut bunların vasatlığı vesaire…
Cowboys’un playoff’a kalacağı aşikar. Bu safhalarda Prescott’ın baskıyı ne ölçüde kaldırabileceği meçhul olsa da şimdiye kadar mükemmel bir iş çıkarttı. Tabii yine değinmemiz gerek O-Line, Prescott’ın işini hiç zora sokmuyor. David Carr gibi bir sezonda 76 sack yiyebileceği bir ortamda olmaktan çok çok uzak. Şu ana dek 15 kez sack’lenen Dak, bu alanda en şanslı Derek Carr’dan sadece iki sack daha fazla yemiş durumda. Sağlıklı bir blind side tackle’ı ile bu rakam şüphesiz daha iyi olurdu.
Yazıyı O-Line ile bitirmeden önce secondary’e ufak bir değineyim istiyorum. Redskins maçında olduğu gibi zorlandıkları anlar olsa da performanslarından genel olarak memnunum. Her takımda JJ Wilcox mizacında bir DB şart. Bazen olay basit bir interception veya PD’den yahut tackle’dan öte oluyor. Sağladığı “contagious” motivasyondan seyirci bile etkileniyor önemli ölçüde. Aqib Talib’den takım arkadaşları bahsederken motivasyon faydasına ayrıca değinirler. Ayrıca bunu diyorum diye Ed Reed’le denk görüyorum sanılmasın ama “physicality”, ölçümleyemeyeceğiniz ama olması gereken bir vasıf. Byron Jones da beğendim bir safety olmasına rağmen söylendiği kadar CB oynamaya elverişli bir atletizme sahip. D-Line’ın namı, sorsalar adlarını bakmadan sıralayamayacağımız cinsten. Ancak hücumda çarkları iyi işlettiğine adımız kadar emin olduğumuz O-Line kadar duyulmasa da defansif 11’in katkısı Cowboys’un 11 maç sonunda 103 sayı farkıyla onları ligin zirvesine taşımaya yardımcı oluyor. Hemen arkalarında 96 sayılık farkla New England Patriots yer alıyor. Onun da arkasında olan Falcons’un sadece 56 sayılık farka sahip olması, ikilinin arayı biraz açtığı imajını çiziyor. Patriots’un kendi konferansında ne kadar fark atıp atmadığını bir sonraki Oakland Raiders yazısıyla açıklığa kavuşturmaya çalışacağım…
Adam Schefter’ın ESPN’deki yazısı: http://www.espn.com/nfl/story/_/id/17905537/how-dallas-cowboys-almost-missed-qb-dak-prescott-2016-nfl