Yine geldi tipini sevdiğim (tamam, tamam o lafın aslı öyle değil) diyerek geçtik Super Bowl 52’yi izlemek üzere ekranın karşısına. Maç öncesi her iki takımın da buraya gelene kadarki süreçlerine dair hikayelerini daha bir önceki yazımızda paylaşmıştık. Okumamış ve merak edenler buradan yazıya ulaşabilirler. Biz Amerikan futbolu severlerin tek isteği yeni bir hikaye okumak iken adeta baştan sona heyecan dozu hiç düşmeden devam eden bir Robert Ludlum romanına şahit olduk geride bıraktığımız Pazar gecesi. Super Bowl’da oynayacak takımların belli olduğu konferans finallerinden sonraki iki hafta boyunca kim ne yaparsa kazanır, kimin silahları nelerdir, güçlü yanlar, zayıf yanlar, final tecrübesi olanlar, ilk kez final oynayacak acemiler derken bir sürü analiz ve işkembe-i kübradan sallama okuyup dinledik. Dinledik de ne oldu? Üzerinden üç, beş gün geçip, bu Amerikan futbolu tarihinin en yüksek toplam yard rakamı ile tamamlanan nefis maçı özümsedikten sonra biraz neler olduğuna ve neler olmadığına bakalım biz en iyisi…
– Sezonun ilk birkaç maçındaki Patriots defans performansı hariç her iki takımın da defansının kalbur üstü kabul edilmesi nedeniyle fazla skorlu bir maç beklenmezken sadece Super Bowl tarihinin değil NFL tarihinin en yüksek toplam yardı ve Super Bowl tarihinin en yüksek toplam skorlu ikinci maçı çıktı ortaya. Skorun Eagles’ın önde götürdüğü sürede dahi fazla açılmayarak tek bir takım lehine gelişmemesi maç boyunca heyecan dozunu hep yüksekte tuttu. Defans performansları hayal kırıklığı olsa da en azından çekişmeli geçeceğine dair beklentiler fazlasıyla karşılanmış oldu.
– Defansların bu kadar başarısız görünmelerinin ana sebebi her iki takımın da hücum hatlarının çok başarılı olmasıydı kuşkusuz. Gerek Foles, gerekse Brady snap sonrası doğru adamı bulmak için yeterince vakit buldular. Burada özellikle Nick Foles’ı kör noktadan gelecek tehditlere karşı korumakla görevli en önemli savunma pozisyonu olan “Sadrazamın Left Tackle’ı” Jason Peters’ı kaybettikten sonra onun yerini alan Halapoulivaati Vaitai (ben Google’ın yalancısıyım)’yı kutlamak lazım. Hakkındaki tüm endişeleri gerek sezonun ikinci yarısı gerekse post-season’da verdiği mücadeleyle bir kalemde silmeyi başardı. Nick Foles Minnesota maçından bile rahattı. Tom Brady deseniz yine aynı.
– Maçın kaybedildiğinin ilk belirtisi olan fumble dışında bir kere de sack oldu ki her ikisi de pek çok kişiye göre Foles’dan sonra maçın MVP’si olmaya layık ikinci adam olan Brandon Graham’dan geldi. Bir Super Bowl, ya da her hangi bir Amerikan futbolu maçında sadece bir sack, bir fumble ve bir interception olması ofans başarısı mı yoksa defans kepazeliğimi olarak algılanmalı siz karar verin. Maç sonunda Eagles’ın yediği 33 sayı pek sorgulanmazken Patriots’da bütün eleştiri okları takım sahada bu kadar büyük savunma zaafları gösteriyorken belki de takımın en iyi corner back’i ve üç yıl öncenin Super Bowl kahramanı Malcolm Butler’ı sahaya sürmeyen Belichik’e yöneldi. Yalnız hakikaten Malcolm Butler, Belichik’in anasına avradına sövse yine oynaması lazımdı bu defansın içinde o ayrı. Eski defans koordinatörü, yeninin taze Detroit Lions head koçu Matt Patricia zaten maç boyunca dudak ve bıyıklarını kemirmek suretiyle kendi kendini yeterince cezalandırmış sayılır muhtemelen. Adam o maçtaki ben değildim sayın Detroit’liler demek için saçı sakalı kesip bambaşka bir tip olarak gitti Detroit’e.
– Maç öncesi Eagles’ın kazanması için şart olan önermelerden biri de Nick Foles’un içinden bir Tom Brady çıkması gerektiğiydi. Ggördük ki Nick Foles bırakın Brady olmayı, Brady’nin tutmayı beceremediği trick play’deki topun aynısını üstelik de “4th & Goal” oynarken büyük bir soğuk kanlılıkla tutarak ondan daha iyi bir maç çıkardığını gösterdi. Gerçi bu pozisyonda gerek Foles’a topu atan tight end Trey Burton’un kolejde oyun kurucu olarak da oynamış olması gerekse Nick Foles’ın vakti zamanında basketbol oynamış olmalarının etkisini de göz ardı etmemek lazım. Sadece bu oyunla bile Foles, Brady’nin façasını bozdu diyebiliriz. Bunun dışında maç boyunca Foles, Brady’ye uzun, kısa, deep, flip, trick, geriye çekilerek, öne eğilerek, tombala çekerek :) her türlü pasla cevap verdi. Asla tereddüt etmediği gibi o ellerin titrediği son dakikalarda dahi soğukkanlı kalmayı başardı.
– Sanırım Eagles savunma koordinatörü Jim Schwartz ve koç Doug Pederson’ı maçtan önce uykusuz bırakan en önemli tehditlerin başında Rob Gronkowski’nin mismatch avantajı ve Brandon Cooks’un deep threat’iydi. Bunlardan ikincisini, sağ olsun, Malcolm Jenkins başarılı bir ameliyatla daha oyunun başında sayılabilecek bir zamanda devre dışı bırakmışken bana kalırsa Gronk’u da Patriots’un kendisi, özellikle ilk yarıda, hiç kullanamadı. Öyle ki Gronkowski bütün bir ilk devreyi sadece tek top tutuş ve dokuz yard ile tamamladıktan sonra ikinci yarının ilk drive’ında dört top tutuş, 75 yard ve direk touchdown ile başladı. Adamı sahada gördüğünüzde nasıl bir güç ve cüsse avantajına sahip olduğunu hemen fark edebiliyorsunuz. Ancaj bence maçın geneline bakıldığında her ne kadar 116 yard ve iki touchdown’la oynamış olsa da Patriots’un Gronk gibi bir silahı, özellikle de karşısında onu size olarak savunabilecek çapta bir savunmacının olmadığı bir ortamda daha iyi kullanması gerekirdi.
– Head koçlar da karşılıklı tartıya konulanlar arasındaydı son iki haftada. Super Bowl tecrübesi, oyun okuma, kurnazlık (bazen fazlasıyla), cüret, oyuncu idaresi, sinekten yağ çıkarma, önemli anlarda risk alma gibi hemen her alanda üstün tutulan Belichik’e karşı öyle bir maç çıkardı ki Pederson, 33 üç sayı atmış bir Patriots’un başındaki efsane Belichik maç sonunda pek çoğuna göre kariyerinin en kötü maçını çıkarmıştı. Belichik muhtemelen bu kadar da kötü yönetmedi Patriots’u ama Pederson’un görkemli başarısı karşısında oldukça sönük kaldı.
– Bir büyük maç olur da hakem konuşulmaz mı? Konuşulur elbet. İki hafta boyunca Patriots’un lehine nasıl hakem hataları yapıldığı yazılıp çizildi sürekli. Bu satırların sahibi olan ben dahi elimde hakemlerin para sayarkenki görüntüleri olmamasına rağmen oldukça emindim Pats ile hakemler arasında alengirli bir şeyler olduğundan ama maçta gördük ki yok öyle bir şey. Zach Ertz’in touchdown’ında hakemlerin verdiği karar net doğruydu zira Ertz topun kontrolünü sağladıktan sonra bariz iki adım atıyor ve artık receiver’lıktan running back’liğe evriliyordu. Dolayısı ile end zone’a girdiğinde iki dizinin de yere değmesi zorunluluğu ortadan kalkmıştı (yine de çocuğu karar çıkana kadar epey bir terletmişler). Ancak Corey Clement’in 22 yardlık tutuşu sonucu yaptığı touchdown’da topun tam olarak hakimiyetini sağlayamadan ayaklarından birinin saha dışına çıkmış gibi duran pozisyonda hakemlerin verdiği Eagles yanlısı karar hem sosyal medya hem de bu işi biliyorum diyen pek çok kişiyi ikiye böldü. İnanmayan buraya baksın. Maçı anlatanlar kararın yanlış olduğunu savunurken bu amca kararın haklı olduğunu söylüyor. Maç sonundaki Hail Mary’de Chris Hogan ve Gronk’a yapılan bariz pass interference’ların çalınmamış olması da can yakar nitelikteydi. Ancak şöyle bir gerçek var ki, belki de bunca zamandır hataların nimetinden faydalanmış bir topluluk olarak Patriots taraftarının, sosyal medya ve çevremde gördüğüm kadarıyla, ufak tefek sızlanmalar dışında hakemlere yüklenmekten ziyade rakibi tebrik etme olgunluğunu göstermeleri takdire şayan bir davranıştı.
– Son olarak takım performanslarına genel bir bakış atacak olursak, Eagles’a maçı getiren en önemli unsur asla geri adım atmamaları oldu. Bu seviyelerde fazla takılmayan bir takımın buraların gediklisi ve özellikle adını geri dönüşlerin efendisine çıkarmış bir takıma karşı her geri dönüş hamlesine bir karşı hamle ile cevap vermesi çok önemliydi. Özellikle ilk yarıyı 22-12 önde kapattıktan sonra üçüncü çeyrekteki ilk hücumda touchdown’ı bulup “Yine mi geri dönüyorlar?” dedirten Patriots’a karşı bir sonraki drive’da hemen touchdown yapıp skoru tekrar 29-19 getiren Eagles daha o anda bu sefer hiçbir şeyin o kadar kolay olmayacağının sinyalini verdi. Her ne kadar Patriots son çeyrekte 33-32’lik skorla ilk ve son kez öne geçmeyi başarsa da Foles ve Eagles geçen yıl Atlanta Falcons ve bu sene Jaguars’ın düştüğü paralize olmuş rakip durumuna düşmeyip hemen iki dakika sonra Zach Ertz’in maçı bitiren touchdown’u ile bir kez daha Patriots’a cevap vermeyi başardı.
– Legarrette Blount’un eski takımına karşı tackle’ları kırarak aldığı sayı, Patriots kicker’ı Stephen Gostkowski’nin bir field goal bir ekstar sayı ve Eagles kicker’ı Jake Elliott’un bir ekstra kaçırışı… Eagles’ı kaçan o ekstra’yı çıkartayım diye denediği iki two points conversion’ı da başaramayıp işleri iyice çarşafa dolaması, maç sonunda herkes Foles’dan bir saçmalama beklerken Brady’nin fumble yapması, bu fumble’ın tam da maç boyunca oturduğu yerden bir santim bile kıpırdamayan benim artık dayanamayıp tuvalete gittiğim ana denk gelmesi, gibi irili ufaklı pek çok detay da vardı maçın öyküsünü oluşturan. Ancak sonuç olarak uzak ara son zamanların en keyifli, sırf Patriots yüzünden bile son saniyesinde dahi sekiz sayılık farkın galibiyet garantisi getirmediği, heyecanın hiç eksilmediği ve sonuçta Eagles’ın Patriots’a DUR! dediği, bize nur topu gibi bir hikaye kazandıran bir Super Bowl oldu. Darısı gelecek yıllara…