İngiliz yazar Charles Dickens’ın Fransız devrimi günlerinin Londra ve Paris’ini, hüzünlü bir aşk hikayesi eşliğinde sosyolojik analizlerle kurgulayarak anlattığı nefis bir kitabın adıdır “İki Şehrin Hikayesi”. Tıpkı kitaptaki gibi; Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece Türkiye saatiyle 02:30’da Amerikan sosyokültürel hayatının en önemli parçalarından biri olan Super Bowl’da kupa mücadelesine çıkacak Boston ve Philadelphia ekipleri. İki şehirin de kendilerine has futbol hikayeleriyle dolu bir sezon yaşadık.

Bir yanda bu senekiyle birlikte dokuz tanesi son 20 yılda olmak üzere toplamda 10. kez bu noktaya gelmiş, geride kalan toplam dokuz Super Bowl’dan beşinde boy göstermiş ve en çok Super Bowl kazanmış takımlar sıralamasında önündeki tek rakip olan Pittsburgh Steelers’ı yakalama şansını elde etmiş, Super Bowl ve şampiyonluk arsızı New England Patriots. Öte yanda, sonuncusu 2005 yılında olmak üzere tarihinde sadece iki kez Super Bowl oynayıp ikisini de kaybetmiş, başarıya aç Philadelphia Eagles.

Başarıya aç dediysek bunu sadece Super Bowl oynamak olarak değerlendirmemek lazım. Eagles dediğimiz takım bundan önceki iki sezonu 7-9 derecesiyle yüzde 50’nin altında galibiyet oranıyla tamamlamış bir ekip. Bütün tarihi boyunca da ne akmış, ne kokmuşlar. Sezon içinde yakaladıkları yüksek beklentinin de sansasyonel QB’leri Carson Wentz’i kaybettikten sonra koca bir soru işaretine dönüşmesi ve şu geldikleri noktanın da bu açlığa etkisini göz ardı etmemek gerek. Sezonun belli bir noktasından sonraki tüm maçlara favori çıkıp, ligi de kendi konferansında en üst basamakta tamamladığın halde sonraki playoff maçlarının tamamında, ev sahibi olduğunda bile favori gösterilmemiş olmanın verdiği itici gücün bir kez daha işe yarayıp yaramayacağını göreceğiz Pazartesi sabahı.

NFL tarihinin, “en azından” istatistiksel olarak en başarılı QB’si, altıncı şampiyonluğunu kazanarak Greatest Of All Times (GOAT) istatistiklerine bir yenisini daha eklemeye çalışacak olan Tom Brady’nin karşısında neredeyse kariyeri boyunca üzerine yapışan “İyi yedek QB” etiketini söküp atma şansını yakalamış Nick Foles’un hikayeleri var bir başka köşede. Sezon başından bu yana olan haliyle bir Hollywood senaryosu olarak filmi çekilse, yok artık deyip klişe yaftasını yapıştırırız. Zengin, başarılı, yakışıklı, yetenekli, bir süper modelle evli, aşırı sağlıklı (Allah Allaahh!) ve kendi taraftarı dışında pek sevilmeyen Brady, tüm kariyeri en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ı aday adaylığından öteye gitmemiş Folse’a karşı. Bu haliyle bile bakıldığında, Amerikan medyası pazarlama kurgusunu “David vs. Goliath” üzerine kurmasın da ne yapsın. Al sana Eagles’ı desteklemek için bir sebep ey sayın nötr Amerikan futbolu sever kardeşim, finaldeki ezik adam…

Yani, Patriots’ın rakibini desteklemek için onların illaki underdog (bir nevi mazlum) olması da şart değil. Gerek insanı kıskançlıktan tam orta yerinden çatlatan görkemli başarıları, gerekse alengirli işlerin hep Patriots’un başının altından çıkıyor olması onları çoktan diğer NFL severlerin gözünde Yaşar ustanın karşısındaki kötü fabrikatör haline getirmiş bile. Hatta New England taraftarı bunu kabullenip keyif alıyor olsa gerek ki “Patriots vs. Everyone” tişörtleri bu sene epey moda Boston şehri sakinleri arasında. Bir Fenerbahçeli olarak bunun pek de akıllıca bir kafa olmadığını geçmiş tecrübelerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim

Kısa bir hikaye de Tom Brady ve Bill Belichick’le ilgili verelim. 2000 yılında New England’da yolları kesiştikten bu yana Belichick’in mi Brady’yi, Brady’nin mi Belichick’i tarihin en iyisi yaptığı konusu en az yumurta ve tavuk kadar tartışılmıştır muhtemelen. Ancak bir gerçek var ki New England Patriots forması altında bu ikilinin çıktığı ilk Super Bowl karşılaşması olan 3 Şubat 2002 tarihinde, muhtemelen şu anki Eagles oyuncularının pek çoğu daha kısa pantolonlarla dolaşıyordu. Muhtemelen bütün sporculuk hayatları büyük bir hayranlıkla Belichick ve Brady’li Super Bowl’ları izlemekle geçmiş olan bir grup genç adamın şimdi onlara karşı sahaya çıkacak olması bile başlı başına bir Amerikan draması anlamına geliyor.

Normal sezon verilerine göre maç başına toplam hücum yardı elde etme istatistiğinde Patriots lig lideri Eagles ise yedinci. Maç başına pas yardı kazanma istatistiğinde Patriots ikinci, Eagles ise (muhtemelen MVP adayı QB’lerini kaybetmelerinin de etkisiyle) 13.sırada. Maç başına toplam koşu yardı elde etme istatistiğinde Pats 10.sırada iken, Eagles üçüncü.

Defansif istatistiklerde ise her alanda Eagles rakibine oranla açık ara önde. Yok efendim Eagles, Jay Ajayi ve LeGarette Blount gibi birinci sınıf koşucularla koşu savunması 32 takım arasında 20. sırada yer alan Patriots’u parçalayacakmış da, Brady – Gronkowski ve post-season’ların kralı Danny Amendola ile sağlammış gibi duran Eagles savunmasının belki de en zayıf halkası olan pas savunmasının içinden geçecekmiş falan… Siz en iyisi bunlara hiç takılmayın. Bırakın bunları her iki takımın savunma, hücum koordinatörleri, head koçları düşünsün. Siz yaslanın arkanıza ve bu sezonun en son ve en heyecan verici maçının tadını çıkarın. Kaybeden kim olursa olsun nasılsa sonunda aklınızda kalacak tek hikaye yaklaşık yedi ay sürecek ayrılığa dair kendi hüzünlü aşk hikayeniz olacak…