Dünyada henüz çözümü gizemi çözülemeyen binlerce gizem var. Babil’in asma bahçelerinin nerede olduğu, karın deşen Jack’in kimliği, Stonehenge’in ne amaçla yapıldığı ve kayıp kıta olarak bilinen Mu’nun gerçekten var olup olmadığı bunlardan bazılarıdır. Lakin geçtiğimiz haftalarda bu gizemlere yeni bir şey daha eklendi: DeAndre Hopkins’in takaslanması… Evet, inanması epey bir zor ki bir haftadan fazladır bu olayı kendime kabul ettirmek adına çeşitli yollar izliyorum fakat ne yazık ki bir çaresini bulamadım. Inception filmindeki gibi rüyada mıyım değil miyim diye bir “Tractiroid” çevirdim ve ne yazık ki rüya da olmadığımı da anladım. Yani bu hamle gerçekten yapıldı ve ligin en iyi iki receiver’ından biri (diğeri Michael Thomas) neredeyse bedavaya takımdan gönderildi. Gerçi bedava demeyelim David Johnson’a ayıp olmasın ama kendisinin “Prime”ını geçeli bir hayli zaman oldu. Ligde olan alışverişleri gözlemlediğimizde DeAndre Hopkins gibi bir oyuncu takas etmeden önce değil bir veya iki, binlerce kez düşünülmesi lazım. Burada düşünmesini gereken kişi tabii ki de Houston Texans head koçu/de facto genel menajeri/Houston Valisi/Houston İmparatoru Bill O’Brien’dan başkası değil. Her şey bir kenara bu takasının “Neden” ve “Nasıl” olduğunu sorgulamadan önce asıl konuşulması gereken konu McNair ailesinin hangi akla hizmet Bill O’Brien’in kararlarına koşulsuz şartsız kabul ettiğidir…

50 yaşındaki çalıştırıcının takımda yaptığı saçma sapan hamlelere gelmeden önce ne kadar başarılı olduğunu (!) gözler önüne sermek lazım. Takıma geldiği 2014 yılında Houston Texans bir önceki seneyi 2-14 bitirip ilk sıra seçim hakkını elde etmişti. Buna karşılık Texans, Jadeveon Clowney’i birinci sıradan takıma kattı. Aynı yıl içinde ise sezonu 9-7 bitirip grubunda Indianapolis Colts’un ardından ikinci oldu. 2015 yılında ise yine 9-7 bitirmesine karşılık playoff yaptı ve wild card maçında Kansas City Chiefs’e karşı 30-0 gibi bir hezimet yaşadı. 2016 sezonuna başlamadan önce de Brock Osweiler’a 72 milyon dolarlık bir kontrat ile takıma katmasına karşın en fazla playoff ikinci turuna gelebilen takım, burada New England Patriots’a farklı kaybetti. 2017 sezonun başında ise Brock Osweiler, Cleveland Browns’a gönderildi ve o yıl içerisinde Texans, 10. sıradan DeShaun Watson’ı seçti. Sezona iyi başlayan Watson bir anda sakatlanınca işler kötü gitti ve takım 4-12 ile dibi boyladı. Watson’un döndüğü 2018 sezonunda ise 11 galibiyet alan O’Brien ve öğrencileri yine bir playoff mağlubiyeti görerek Indianapolis Colts’a wild card turunda elendi. 2019 sezonu yani geçen sene hepimizin malumu, 24-0’dan verilen yine bir Divisional Round maçı var. Özetle, Texans adına hüsranlar O’Brien önderliğinde bitmek bilmedi.

Bu süreçte Houston Texans’ta neler yaşandığına bakacak olursak ilk önce şunu söylemek lazım, Indianapolis Colts, Jacksonville Jaguars ve Tennessee Titans takımlarının üçü de konferans finallerinde boy göstermeyi başardılar. Ne yazık ki Texans, ancak yarı final gördü. Sadece başarı odaklı değil takım idaresinde de çok tutarlı davranamayan O’Brien, birinci sıradan seçtiği Clowney’i, kontrat yılı geldiği geçtiğimiz sezonun başında üçüncü tur draft hakkı, Jacob Martin ve Barkevious Mingo karşılığında Seattle Seahawks’a takasladı. Ardından Miami Dolphins’ten daha çaylak kontratında oynayan sol tackle Laremy Tunsil ve wide receiver Kenny Stills’i iki tane birinci tur ve bir tane ikinci tur karşılığında takıma kattı. Duke Johnson ise üçüncü tur hakkı karşılığında Cleveland Browns’tan Texans çatısına dâhil oldu. Ayrıca bu hamlelerle bir yenisini ekleyerek, geçtiğimiz günlerde hayatında hiç 16 maç oynamamış safety Eric Murray’i üç yıl 18 milyon dolara kadroya kattı.

Bu pencereden bile bakınca aslında birisinin O’Brien’ı en azından tutarsızlığı konusunda uyarması gerektiği açıkça ortada. Lakin buna karşın kovulan Brian Gaine yerine genel menajerliğe getirilip ipler iyice kendisinin eline bırakıldı. Eline geçen bu fırsatları da kendisine göre bir düzen kurmak için harcayan O’Brien’ın, DeAndre Hopkins takası ile eleştiri oklarını üzerine çekti. Özellikle Bill Belichick gibi bir otoriteye sahip olmak isteyen tecrübeli çalıştırıcı bu konuda da epey kararlı adımlarla yoluna devam ediyor. Söylenenlere göre, 27 yaşındaki Hopkins geçtiğimiz sezon başında Michael Thomas ve Julio Jones’un aldığı dev kontratlardan sonra yeni bir sözleşme istemiş. Ancak majesteleri O’Brien, Hopkins’in bu istediğini kabul etmemiş ve aralarında bir sürtüşme yaşanmış. Burada bahsettiğimiz sürtüşme fiziki olarak değil tabii ki. Ancak her şeyden önce Hopkins gibi bir isim kontrat konusunda bir yenilik istiyorsa haklı olduğunu düşünenlerdenim. Sonuçta DeAndre Hopkins yedi yıllık Houston Texans kariyerinde, 8,602 yard top tutup 54 TD yapmış bir isim. Ayrıca bu yedi sezonun beş tanesinde 1,000 yard barajını geçmiş ve son üç yıl üst üste All-Pro olmuş bir oyuncu. Daha ne sayalım ki… Böyle bir oyuncu kaç kere draft edilebilir veya hangi takımdan koparılıp transfer edilir? Özellikle Super Bowl yapma hayaliyle yanıp tutuşan böyle değerli bir parçaya sahip olan ekipler, mutlak suretle yıldız isimleri ellerindeki en önemli koz olarak takımda tutarlar.

Öteki taraftan Hopkins’in istatistikleri bir kenarda dursun, diğer receiver’ların aldığı kontratlara baktığımızda yakın zamanda Dallas Cowboys Amari Cooper ile 60 milyonu garanti olmak üzere beş yıl 100 milyon dolar sözleşme imzaladığını görüyoruz. Aynı şekilde geçtiğimiz sezon Michael Thomas, beş yıllık 96 milyon dolar; Julio Jones ise üç yılluk 66 milyon dolara imza attılar. Alınan garanti paralara baktığımızda ise Julio Jones’un 66 milyon dolarlık kontratının yaklaşık 64 milyonu garanti iken, Michael Thomas’ta bu rakam 35 milyon civarlarında. Kısacası bu saydığımız isimler wide receiver piyasasını epey bir karıştırdı. Buna karşılık DeAndre Hopkins’in imzaladığı kontrat ise 2017 yılında beş yıl 81 milyon dolar karşılığındaydı ve bu kontratın bitmesine üç yıl vardı.

Bu kontrat isteme meselesinin de nedeni NFL dünyasında işlerin biraz “Komşu Çocuğu” mantığında ilerlemesi. Herhangi bir oyuncu yüksek bir sözleşme imzaladıysa aynı pozisyondaki diğer oyuncu da tez zamanda “Banane bende istiyorum” demeye başlıyor. Burada da aslında yıldız yönetimi dediğimiz olay ortaya çıkıyor. Eğer elinizde bu tarz oyuncular varsa onları idaresi bazen takımın akıbeti açısından en doğru yol oluveriyor. Kimi koç elindeki yıldız oyuncuları o kadar iyi yönetiyor ki ortaya çıkan sorunlar ya takım içinde kendiliğinden çözülüyor ya da buharlaşıp uçup gidiyor. İşte bu nokta da Bill O’Brien’ın Hopkins gibi bir oyuncuyu çabuk ve ucuza elden çıkarması, bu kadar yetkileri olan bir futbol adamının yöneticilik kabiliyetlerinin olmadığının da bir göstergesi. Sadece takım idaresi de değil seyirci idaresi de bir hayli bir koça yakışmayacak şekilde olan O’Brien geçtiğimiz sezon bir taraftarla hiç alışık olmadığımız bir diyaloga girmişti. Bu olayda ise O’Brien’i tutan kişi Hopkins’ti.

Nitekim DeAndre Hopkins, David Johnson, 2020 ikinci tur ve 2021 dördüncü tur karşılığında Arizona Cardinals’a gönderildi. Bunun karşılığında Houston Texans, DeAndre Hopkins’e 12,5 milyon dolar ödemek yerine sakatlık geçmişi olan ve yerini Miami Dolphins’ten sezon ortasında takıma katılmış olan Kenyan Drake’e kaptıran running back David Johnson’a 11,25 milyon dolar ödemeye mahkûm edildi. Tüm bu kişilik savaşlardan da olan yine DeShaun Watson’a oldu. Elindeki en iyi koz bir anda takımdan gönderildi ve onun yerine Dallas Cowboys’tan ayrılan veteran Randall Cobb ile 18 milyonu garanti olmak üzere üç yıllık 27 milyon dolarlık sözleşme imzalandı. Sonuç olarak DeShaun Watson’un elinde kronik sakat Will Fuller, Miami Dolphins’ten gönderilen Kenny Stills ve biraz önce saydığımız Randall Cobb kaldı. Watson’a da buradan sabır dilemekten başka çaremiz yok…

Olaylara bu çerçeveden baktığımız zaman artık birisinin çıkıp Bill O’Brien’a yeter demesi gerekiyor. Sadece genel menajer sıfatının değil head koç unvanının bile sorgulandığı bir isimden artık bir başarı beklenmesi çok akılcı bir yaklaşım olamıyor maalesef. Takım bazında düşünecek olursak, geri kalan süreç içerisinde Texans’ın Hopkins olmadan pas oyunlarının eski seviyede olamayacağını ve takımın hücumunun ciddi şekilde düşüş trendinde olacağına inanıyorum. Ne diyelim geçmiş olsun…