Merhaba değerli NFLTR okurları, bu haftaki yazımızda Arizona Cardinals’in Detroit Lions’a karşı aldığı 26‑23’lük beklenmedik yenilgi sonrasında Cardinals’ın gerçek durumunun analizini yaparak NFC West’in genel halini değerlendireceğiz.
Alınan bu sürpriz mağlubiyet Cardinals açısından her ne kadar üzüntü verici olsa da bu maçtan alınacak çok önemli derslerin yanı sıra saha içinde bazı sevindirici gelişmeler de vardı.
İsterseniz öncelikle üzüldüğümüz kısımlardan başlayalım. Bunlardan ilki sahadaki WR ekibi oldu. Christian Kirk sakat olduğundan dolayı maça çıkamadı ancak bu durumun Cardinals’a büyük bir sorun teşkil etmesini beklemiyorduk çünkü yerine oynayacak olan Andy Isabella’nın kendini göstermesi adına eline büyük bir fırsat geçmişti. Dolayısıyla hepimiz Isabella’ya odaklanmışken COVID-19 karantina sürecinden yeni çıkan ve bu sene ikinci yılını oynayacak olan WR KeeSean Johnson’ın direkt starter olarak maça başlamasıyla şaşkınlığa uğradık. Training camp’lere doğru dürüst katılmamış bir oyuncunun nasıl şapkadan tavşan çıkarırcasına starter olduğunu ve buna rağmen neden Efsanevi WR Larry Fitzgerald’dan daha fazla kullanılmaya çalışıldığını anlayamadık. Geçen hafta fazlasıyla övdüğümüz coach Kliff Kingsbury’nin sezon başından bu yana ilk defa karşılaştığımız bu hatalı tercihi maçın gidişatında da bir takım olumsuzluklara sebep oldu. Örneğin son çeyrekte maçın en kritik anlarından birinde atılan uzun pasa dayalı oyuna Andy Isabella yerine KeeSean Johnson çıkınca ve Johnson da Kyler Murray’nin attığı mükemmel pası tutamayınca Cardinals taraftarları adeta çılgına döndü. Hatta bu maç taraftar grupları arasında “KeeSean Curse” olarak adlandırıldı. KeeSean Johnson’ın çaylak sezonunda yani geçen sene takım için güzel işler yaptığını söyleyebiliriz. Güzel route koşuları yapması ve iyi bir top tutma kabiliyetinden dolayı geçen sezon sevilen WR’lerden biri olmuştu. Fakat bu hafta hazır olmadığı halde starter olduğu için takıma yaptığı kötü etki gözle görülür bir şekilde anlaşılıyordu ve taraftarlar bu durumdan hiç hoşnut olmadı.
İkinci konu ise aslında bu maçın asıl sorunuydu. Kyler Murray rahat kazanılabilecek bir maçı üç interception ile adeta rakip lehine çevirdi. Aslında interception sayısı bir tane daha fazla olabilirdi fakat o pozisyonda rakibin topu tutamaması sayesinde o interceptiondan yırtmış oldu. Fakat maç boyunca izleyenleri gerçek anlamda sinirlendiren şey, bütün interception’ların en kritik anlarda yapılması ve taraftarların tam maçı çevireceğiz diye umutlandıkları zamanlarda hayal kırıklığına uğramasıydı. Maç bittikten sonra da aklımıza şu soru takılmaya başladı; Acaba ikinci bir Jameis Winston vakası mı yaşayacağız? Aslında böyle bir tehlikenin işaretleri ilk iki hafta oynanan maçlarda kendini hafiften göstermeye başlamıştı ancak maçlar kazanılınca ve Murray’nin diğer olumlu yaptığı işler fazlasıyla ön planda olunca biz de bu konuya hiç değinmemiştik. Hatta Kyler Murray’nin Washington maçındaki interception’ında DeAndre Hopkins yanlış route’u koştuğunu ve bu yüzden interception olduğunu itiraf etmişti. Bu nedenle içimiz biraz rahattı fakat Lions maçında bu konuda ciddi bir sorunun patlak verdiğini söyleyebiliriz. Ancak yine de Lions maçından sonra bile hâlâ pozitif yönden bakmak ve bu interceptionları “Air Raid Offense” sistemine bağlamak istiyoruz. Kyler Murray çaylak yılının ilk aylarında ligin en az interception yapan isimlerinden biriydi fakat ilerleyen zamanlarda coach Kliff Kingsbury “Air Raid Offense”i daha çok uygulamaya başladıkça interception oranları da bir nebze artmıştı. Bu sezon şu ana kadarki gözlemlerimize göre Kingsbury bu sistemi sonuna kadar uygulamaya çalıştığı için Murray’nin her maç mutlaka en az bir interception atmasını biraz da buna bağlıyoruz. Bununla beraber bu interceptionlar Kyler Murray’nin hatası değildi demek de doğru olmaz çünkü yapılan interceptionlar rakip baskısının çok fazla olmadığı nispeten basit paslardı. Bu nedenle Murray’nin bir an önce kendini düzeltmesi gerekiyor. Aksi takdirde playoff’lar Arizona için hayal olabilir. Ancak biz yine de şimdilik bardağa dolu tarafından bakmaya ve bu interceptionların Air Raid Offense’den kaynaklandığını düşünmeye devam ediyoruz. Hızlı hızlı ilerlemeye çalışılırken arada böyle sorunlar yaşanması çok normal. O yüzden şimdilik “PANİK YOK” diyor Murray’nin en kısa sürede bu interception sayılarının azalmasını diliyoruz.
Şimdi de biraz sevindirici gelişmelerden bahsedelim. Hücum tarafında WR Andy Isabella’nın dört pas yakalama, iki TD ve 47 yard receiving performanı bizi çok mutlu etti ve Christian Kirk’ün yapamayacağı şeyleri yapabildiğini herkese kanıtladı. Bu performans açıkçası bizim hep inandığımız ve söylediğimiz bir şeydi fakat artık gözümüzle gördüğümüz için içimiz rahat ve Isabella’nın ilerleyen maçlarda daha çok slot’ta yer alıp WR kadrosunda Christian Kirk’ün önüne geçmesi sürpriz olmayacak.
Defans tarafında ise Lions maçında gözlemlediğimiz performans genel olarak memnuniyet vericiydi. Kyler Murray en kritik anlarda interception’lar atmasına rağmen baştan aşağı yenilenen Arizona defansı, her seferinde bir şekilde Kyler Murray’nin hatasını kapattı ve Cardinals’ı sonuna kadar maçın içinde tutu. Defans takımının maçın daha kötü yerlere gitmesini engellemek için ellerinden geleni yaptıklarını ve açıkçası maçı sırtlarında taşıdığını söyleyebiliriz fakat defansın sırtındaki gücün de bir sınırı vardı. Lions’ın maçın sonundaki drive’ında field goal mesafesine girmelerine engel olunamaması maçın uzamasına olanak vermedi. Ancak genel olarak sevindiğimiz konu Kyler Murray ne kadar kötü oynarsa oynasın ileriki dönemlerde eğer kendini biraz toparlarsa, Cardinals defansının Kyler Murray’nin arkasında tam destek olarak takımı maçın içinde tutabileceğini gördük ve böyle de devam etmesini diliyoruz.
NFC West’te takımın yarısını sakatlıklara kurban veren San Francisco 49ers, New York takımlarıyla oynadığı iki deplasman maçını da kazanarak evine kayıpsız döndü ve 2-1’lik durumu ile iddialı bir şekilde yoluna devam ediyor. Garoppolo’nun yokluğunun 49ers açısından şu an için önemli bir kayıp olmadığı görülüyor.
Geçen haftanın en zevkli maçlarından birinde ise Seaatle Seahawks konuk ettiği Dallas Cowboys’u zorlanmasına rağmen 38-31 mağlup ederek kayıpsız gidişatını sürdürdü. Aslında maçın ilk yarısında Russel Wilson’un muhteşem derin pasını yakalayıp bomboş bir şekilde TD’a giden D.K. Metcalf’in büyük bir laubaliliği yüzünden pozisyon touchbackle sonuçlanmasaydı maç daha erkenden kopabilirdi. Bu olayın sonrasında, Cowboys’un sürpriz geri dönüşü ile maç kafa kafaya gelmiş olsa da en sonunda Russel Wilson önderliğinde Seaatle maçı kazanmayı bildi. Wilson’un büyüleyici performansı bu maçta da devam etti ve maçı 315 yard pas ve beş TD pası ile tamalayarak üç maç sonunda 925 yard ve 14 TD pası ile MVP’lik oyununu devam ettiriyor. Açıkçası Russell Wilson bu şekilde oynamaya devam ettikçe Seattle Seahawks’ın NFC West’in en büyük favorisi olmaya devam edeceği aşikar.
Los Angeles Rams ise NFL tarihinde yeni bir 28-3’den geri dönüş mucizesinin kıyısından döndüğü maçta Buffalo Bills’e 35-32 yenildi. Muhteşem bir geri dönüş ile maçın son bölümüne 32-28 önde girmelerine rağmen Buffalo’nun son drive’ında bir kez 3&22, bir kez de 3&25’deki haklarında first down almalarına engel olamayan Rams savunması maçın bitmesine 15 saniye kala yedikleri TD ile maçın kaybedilmesine engel olamadı. Rams’de Jared Goff 321 yard pas, iki TD ve bir interception ile oynayarak istikrarlı performansını sürdürdü. Head koç Sean McVay geçtiğimiz haftadan farklı olarak koşu hücumlarında ağırlıklı olarak (20 kez) Darrell Henderson’ı kullanmayı tercih ederken, pas hücumunda bu sefer ön plana çıkan oyuncu ise kendisine atılan 10 pasın dokuzunu yakalayarak 114 yard ve bir TD ile oynayan Cooper Kupp oldu. LA Rams de şu anda 2-1 ile sezona devam ediyor.
Arizona Cardinals için hesapta olmayan bu mağlubiyet aynı zamanda sezona 5-0 başlangıç hayallerimizin de sonu oldu ve ilk haftaki sürpriz galibiyetin avantajını yitirmiş olduk. Bundan sonraki iki maçımız için Atlantik sahillerine gidiyoruz ve sırasıyla önce Carolina Panthers sonra da New York Jets ile oynayacağız. Her iki maç da Pazar gündüz kuşağının ilk bölümünde doğu saatiyle 13.00’da oynanacak. Ancak bu zaman dilimi pasifik saatiyle sabah 10’a denk geldiği için West Coast takımları açısından bir dezavantaj oluşturabiliyor. Ancak bu dezavantaj grubun tüm takımları için geçerli olduğundan bir mazeret olarak kabul edilemez ve beşinci haftadan itibaren zorlaşacak fikstüre gelmeden önce bu iki maçın mutlaka kazanılması gerekiyor. Aksi takdirde playoff hedefiyle erkenden vedalaşmak zorunda kalabiliriz.
Önümüzdeki yazılarda tekrar görüşmek dileğiyle…