NCAA’in efsane koçlarından Urban Meyer’ın emeklilikten döndürülüp head koçluğa getirilmesi, 2021 NFL Draftı’nın ilk sırasından draft sınıfının öne çıkan oyuncusu Trevor Lawrence’ın seçilmes’ ve NFL’de istediği şansları bulamadıktan sonra kah Triple-A’de vuruculuk yaparken kah da Vatikan’ın düzenlediği hayırsever faaliyetlere katılırken görüntülenen Tim Tebow’un kadroya dahil edilmesiyle Jacksonville Jaguars, bir anda NFL gündeminin merakla takip edilen ekibi haline geldi.
Yanlış duymadınız! Son 10 yılda ancak bir kez playoff’a çıkabilen ve bu süreçte sayısız kez yeniden yapılanmaya gidip bu terimin içini boşaltan Jags, 2021 Mayıs’ı itibarı ile NFL’in belki de en gözde ekibi konumunda… Aaron Rodgers gibi ilk oylamada (first-ballot) Canton’un yolunu tutması beklenen bir ismin, 16 yıllık takımı Green Bay Packers’tan, hem de MVP sezonunu takiben, ayrılma ihtimalinin konuşulduğu bir off-season’da Jags’i manşetlere taşımak bir başarıdır ki bu başarı, biz Jaguars taraftarları için bir 10 sene daha playoff yapamamaya bedeldir! Bu sebeple, emeği geçenleri tebrik ediyorum.
Şaka bir yana, madem Jags off-season’da ilgi topluyor, ben de takımın yaptığı hamlelerle alakalı naçizane yorumlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok uzun süredir siz sadık Jags okurlarımı fevkalade önemli Jags yorumlarımdan yoksun bıraktığımın farkındayım. O yüzden belki de yıllar sonra, kalemi kağıdı elime alıp, ahşap masamın üzerinde duran lambanın loş ışığında, bir elimde pipo, diğer elimde ise akmamasına uğraştığım mürekkebinin kağıtla buluşmak için delicesine bir heyecan yaşadığı dolma kalemim, tekrardan sizlere sesleniyor olmanın tarifsiz mutluluğu içerisindeyim. Jags yazılarına yakışır bu şair romantizminin ardından Urban Meyer hamlesini değerlendirmeye geçerek girizgahı kapatabiliriz…
NFL: NCAA Koçlarının Kariyerlerinin Ölmeye Gittiği Yer
Akıllı okuyucu o ünlü “Cleveland: Quarterback Kariyerlerinin Ölmeye Gittiği Yer” başlığına gönderme yapıldığını anladı. Ama daha akıllı ve futbolu daha çok takip eden okuyucunun ise aklına Jimmy Johnson ve Pete Carroll gibi hem NFL’de hem de NCAA’de şampiyonluk yaşamış ya da Nick Saban gibi NCAA’yi domine etse de NFL’de başarı yakalayamamış isimler geldi. Dolayısıyla bu okuyucu, koçlar için NCAA başarısı ve NFL başarısı arasında pek de bir ilinti olmadığı gerçeğini hemen çıkarsadı.
Bu gerçeğe rağmen, NCAA’de koçluk yapmaya alışkın isimleri NFL’de zorlayacak pek çok unsurun da varlığı yadsınamaz. Örneğin, NCAA’de ün salmış bir okul adına oyuncu toplamanın (recruit etmek), draft’ın belirli bir sıraya tabi olması sebebiyle çok daha stratejik planlamalara gidilmesini gerektiren NFL’e göre çok daha kolay olduğu aşikar. Bunun en büyük sebebi çok geniş olan lise oyuncu havuzundan gelen pek çok oyuncunun Alabama Crimson Tide ve Ohio State Buckeyes’ın vereceği burs için can atıyor olması. NFL’de ise, bir de takım ezkaza bir önceki sezonu ortalama ya da ortalama üstü bitirdiyse, draft’ın en iyi oyuncuları çoktan başka takımların eline düşmüş oluyor ve bu senaryo draft’ın tüm turlarında da aynı şekilde devam ediyor. Dolayısıyla bir NFL takımının, hem scouting’i hem de draft’ta ortaya çıkacak her olası senaryoya yönelik hazırlığını tamamlamış olması gerekiyor.
Öte yandan, NFL’de bir oyuncuya reddedemeyeceği bir teklifte bulunmak, NCAA’dekinin aksine yeterli olmuyor. Nitekim, oyuncuya verilen kontratın her senesindeki her farklı ödeme kaleminin sene sonunda maaş tabanı olarak bilinen salary cap’in içinde kalacak şekilde planlanması gerekiyor. Son olarak da kolejde oynanan futbol, NFL’e oranla çok daha büyük oranda hücumdaki dinamizme dayanıyor. Dolayısıyla oyuncu seçimlerinde aranan kriterler daha çok atletizm ve patlayıcılık olarak öne çıkıyor. NFL’de de bu özellikler oyuncu toplama hususunda önemli olmasına rağmen bu pakete; oyun bilgisi, öngörü, fiziksellik gibi başka etmenler de giriyor.
Hal böyle olunca, NCAA kökenli koçlar için oyuncu toplama ve serbest oyuncu piyasasından oyuncu alma süreci sancılı geçebiliyor. Yukarıdaki örneklerden gidecek olursak, Pete Carroll’ın başarısının arkasında Jon Schneider; Jimmy Johnson’ın başarısının arkasında ise Jerry Jones ve Minnesota Vikings (tüm zamanların tek tarafa en çok yatan takası konumundaki ‘Herschel Walker Takası’na girmesi sebebiyle) gibi kaliteli personele ve/veya şansa bağlı etkenler mevcuttu.
2005 ve 2006 sezonlarında Miami Dolphins’i çalıştıran Nick Saban ise NFL’deki kısa kariyeri boyunca bu tarz destekleyici etkenlerden yoksundu ve NFL tecrübesizliğinin de bir sonucu olsa gerek, kelepir bir Drew Brees yerine yıllanmış bir Daunte Culpepper’ı takıma katmayı da tercih edince, doğal olarak iki sezonda elde ettiği derece 15-17’de kaldı.
Jags’in, geride bıraktığımız aylarda takımın başına getirdiği Urban Meyer’ın, Saban kadar olmasa da, NCAA’de muazzam işler yapmış bir head koç olduğu su götürmez bir gerçek. Sonuçta NCAA kariyerinde, ikisi Florida Gators bir tanesi de Ohio State Buckeyes ile olmak üzere, toplamda üç ulusal şampiyonluk apoleti bulunan bir koçtan bahsediyoruz. Ancak Meyer, Jags’den ne kadar personel desteği alabilecek, bu büyük bir soru işareti. Takımın yeni genel menajeri Trent Baalke, San Francisco 49ers’ta geçirdiği altı yıl boyunca fena işlere imza atmadı. Buna rağmen, kendisini halen NFL’de kanıtlayabilmiş bir genel menajer değil. Öte yandan Meyer, Mayıs ayının başında Jagaurs’da toplam 66 yıl tecrübesi bulunan ve içlerinde kolej scouting direktörü ve onun yardımcısını da bulunduran dört önemli isimle yollarını ayırdı. İyi ya da kötü önemli bir NFL tecrübesine sahip bu isimlerin yerlerinin kimlerle dolacağı, daha doğrusu, bu pozisyonların Meyer gibi kolej kökenli isimlerle mi ikame edileceği son derece önemli. Ben, kolej kökenli yöneticilerle yola devam edilmesinin doğru olduğunu düşünmeyenlerdenim.
Öte yandan, Meyer’ın kolej koçu gömleğini de tam anlamıyla çıkaramadığına inanıyorum. Ligin en kötü savunmalarından bir tanesine sahip Jaguars’ın ilk turda yaptığı running back Travis Etienne seçimi fazlasıyla eleştiri aldı. Draft değerlendirmesinde daha ayrıntılı değineceğim üzere bu seçimin arkasındaki mantığı anlamakla birlikte, Meyer’ın draft sonrasında ‘Ah Kadarius Toney’i New York Giants seçmeyeydi de 25’ten elime düşeydi’ minvalindeki açıklamalarına pek de anlam verebilmiş değilim. Kadrosunun, özellikle de savunmasının, farklı bölgelerinde pek çok açığı bulunan ancak görece fena olmayan bir wide receiver kadrosuna sahip olan Jaguars’ın head koçu olarak bu açıklamayı yapmakla, ‘İki düz bir mars, iki spread bir option’ gibi buram buram kolej kokan bir mantık arasında çok da bir fark olduğunu düşünmüyorum.
Açıkçası Meyer’ın, öyle ya da böyle NFL’e kendisini adapte edeceğini düşünüyorum. Beni daha çok endişelendiren konu ise Meyer’ın NCAA kariyerini iki kez sekteye uğratan emeklilik kararları. Tecrübeli koç, 2018’de Ohio State Buckeyes’da görev yaparken verdiği emeklilik kararının altında sağlıkla alakalı problemlerin yattığını vurguluyor. Ancak, 2010’da Florida Gators head koçuyken verdiği emeklilik kararının sebebi ise çok daha ilginç. O dönem verdiği emeklilik kararında, Florida günlerinde hayatının çok büyük bir kısmını işgal eden stresin oldukça etkili olduğunu söyleyen Meyer, uzun süre göğsündeki ağrıyla mücadele ettiğini ve bunun bir kalp sorununa işaret edip etmediğini öğrenebilmek için sayısız doktorla görüştüğünü belirtiyor. Yine o dönem, 2007 yılında, Wake Forest Üniversitesi’nin ünlü basketbol koçu Skip Prosser’ın kalp krizi sebebiyle ani ölümü, Meyer’ın psikolojisini iyiden iyiye bozduğu biliniyor. Sonuç olarak, Meyer’ı koçluğu bırakacak seviyeye sürükleyen bir stres seviyesinden bahsediyoruz.
Meyer’ın NFL’de head koç olarak geldiği takım ise tecrübeli koçun işini hiç de kolaylaştıracak türden değil. Her off-season döneminde taraftara ve takım sahibine aşılanan umut ve bunun aksine normal sezonda gelen onca başarısızlık ve hayal kırıklığı bir tarafa, özellikle son dönemlerde, Jaguars’ın içinde patlak veren bazı olayları yönetmek için çelikten sinirlere sahip olmak gerekiyor. Bu takım çok yakın bir zaman içinde, takım sahibinin oğluyla sosyal medyada küfürleşen oyunculardan (Yannick Ngakoue) tutun da takımda mutlu olmadığı için takasını isteyen ve maçlarda bile isteye yüzde yüzünü ortaya koymayan yıldızlar (Jalen Ramsey), takım fotoğrafına bile yetişemeyen, oyunları öğrenmekte dahi büyük bir güçlük yaşayan isimler (Leonard Fournette) gördü. Şu an bu oyuncuların hiçbirisi kadroda değil, ancak benzer sıkıntıları sportif anlamdaki başarısızlık doğurdu ve başarı gelmezse de bu durumlar Jaguars koçlarının başını fazlasıyla artırmaya devam edecek. Dolayısıyla, Jaguars için en endişe verici nokta, bundan iki sene sonra, başarı eksikliğine rağmen takımda tam bir düzen oturmaya başlamışken, Meyer’ın stres sebebiyle şapkayı alıp gitme ihtimali olmalı.
Draft Değerlendirmesi
Trevor Lawerence’ın X oyun kurucusundan beri NFL’e en hazır quarterback olarak lige geldiğinden başlayıp da mobil özelliklerinin olduğuna kadar giden upuzun bir hikaye anlatmayacağım. Bu yazıyı okuyan üç aşağı beş yukarı herkesin son birkaç ay içinde Trevor Lawerence güzellemelerine fazla fazla maruz kaldığını düşünüyorum. Ben de o güzellemelere katıldığımı belirtmekle yetinmeyi uygun buluyorum.
Travis Etienne ile draft değerlendirmesine başlayalım. Yukarıdaki paragrafta da belirttiğim gibi Jaguars, savunmasında, özellikle de savunma hattında, büyük eksiklikler bulunduran bir takım. İstatistiksel anlamda da Jaguars’ın 2020’deki savunması, 25 yıllık takım tarihinin açık ara en kötüsüydü. Sezon boyunca izin verilen toplam 6,683 yard ve 492 sayı bir önceki rekorların dahi sırasıyla 595 yard (2012 sezonu – 6088 yard) ve 43 sayı (2013 sezonu – 449 sayı) üzerindeydi. Doğal olarak, Jaguars’ın birinci turdaki ikinci hakkıyla (25. sıra) bir savunma oyuncusu seçmesi daha makul görünüyordu.
Ancak Jaguars’ın hücumunun da savunmasından aşağı kalır yanı yok. Özellikle büyük oyunlarda sıkıntı yaşayan takım, 20 yardın üzerindeki koşu oyunu ve 30 yardın üzerindeki pas oyunu sayısında lig sonuncusu ve bu oyunları, lig lideri Baltimore Ravens’ın üçte birinden daha az yapmış durumda. ESPN’den okuduğum istatistikleri kendim bulmuşçasına bir eda ile kullandıktan sonra konu hakkındaki perspektifimi açıklayayım…
Jaguars’ın geride bıraktığımız sezon undrafted çaylak olarak kadrosuna kattığı James Robinson, rüya gibi bir sezon yaşadı. Ancak Robinson, uzun oyunlardan ziyade bir three-down back olarak, iki ya da üç koşu oyununda zinciri taşıyıp istikrarlı ilk down’lar getiren bir oyuncu profili çizdi. Günümüz NFL’inde her drive’ı art arda 15-20 oyun sonrasında end zone’a ulaştırmanın imkansız olduğunu bilen Meyer da seçimini Clemson Tigers’ın ikili tehdidi Travis Etienne’den yana kullandı.
Meyer’ın Florida Gators döneminde Percy Harvin’i oynattığı role benzer olarak, Etienne’i de hem backfield’da hem slot’ta hem de wide receiver pozisyonlarında oynatması bekleniyor ki çaylak oyuncu mini kamplarında Etienne’in yoğun olarak wide receiver pozisyonunda dizileceği öğrenildi. Genç running back’in 2020’de yakaladığı 588 yard pas ile kolej futbolunun en çok pas yakalayan running back’i olmayı başardığını da hatırlatalım. Sonuç olarak, halen ilk turdan bir savunma oyuncusu seçilmesi gerektiğini düşünsem de Etienne hamlesini, Jaguars’ın hücumdaki spesifik eksiği de göz önünde bulundurulduğunda, çok yanlış bulduğumu söyleyemem. Ancak bu demek değildir ki olası bir KaDarius Toney hamlesine de aynı şekilde yaklaşayım!
Jaguars’ın diğer seçimlerine göz attığımız zaman, cornerback Tyson Campbell’ın gerektiğinde geride bıraktığımız sezon zorlanan 2020 ilk tur seçimi C.J. Henderson’ın yerini doldurabilecek, gerektiğinde de yararlı bir rekabet ortamı yaratabileceğini düşünüyorum. Takımın off-season’daki belki de en büyük hamlesi olan Shaquil Griffin’in yeri ters köşede sabit. Ancak ikinci cornerback ve nickelback için çekişme sürüyor.
Sakatlık ya da COVID-19 sebebiyle geride bıraktığımız sezon NCAA’de forma giy(e)meyen üç isim Walker Little (OT – 2. Tur, 45. sıra), Andre Cisco (Safety – 3. Tur, 65. sıra), Jay Tufele (DT – 4. Tur, 106. sıra) de kaçırdıkları sezon sebebiyle hak ettikleri sıranın altında draft edilen isimler. Bu, Jaguars için iyi haber olsa da takımın yakın tarihi, benzer hikayeye sahip oyuncularla dolu. Marqise Lee ve T.J. Yeldon ilk aklıma gelen isimler. Bu oyuncuların takımdaki ve genel olarak NFL’deki kariyerlerini göz önünde bulundurduğumda, üçlü hakkında erken konuşmanın çok doğru olacağını düşünmüyorum.
Jaguars’ın draft boyunca eksik kaldığını düşündüğüm nokta ise tight end seçiminde takımın gecikmiş olması. Geride bıraktığımız sezon Jaguars, tight end’lerden çok çok az bir katkı aldı. Pas oyunlarında kullanılan dört tight end (Tyler Eifert, James O’Shaughnessy, Eric Saubert ve Ben Ellefson) toplamda iki touchdown pası yakalarken sezonu 600 yardın biraz üzerinde bitirebildiler. 349 yard ve iki touchdown ile öne çıkan Tyler Eifert ile yolların ayrıldığı düşünüldüğünde ise receiving kadrosunun bir can suyuna ihtiyacı vardı. Beşinci turdan seçilen Luke Farrell’ın bu acil toparlanması gereken duruma bir çözüm sunabileceğini pek düşünmüyorum.
Sonuç olarak Jaguars, iyisiyle kötüsüyle fena geçirmediği bir draft’ı geride bıraktı. Takım pek çok farklı seçim yapmasına rağmen, bu draft sınıfının kalitesini elbette Trevor Lawerence’ın ortaya koyduğu oyun belirleyecek ve yıllar sonra bu draft, büyük ölçüde Lawerence’ın performansı üzerinden başarılı veya başarısız olarak nitelendirilecek.
Eski Dostum Bu Sefer Top Yakalamaya Gelmiş
2013 off-season’ında NFLTR’ye ilk yazımı yazdığımda Jaguars’daki quarterback durumu bir hayli karışıktı. 2011 NFL Draftı’nın ilk tur 10. sırasından seçilen (Evet, J.J. Watt’ın bir sıra önünden) Blaine Gabbert beklentilerin çok altında kalmış, veteran Chad Henne NFL’de starter tecrübesi yaşadığı günleri çoktan geride bırakmış, Mike Kafka gibi gezici quarterback’ler ise Organize Takım Aktiviteleri (OTA) düzenlendiği esnada Jaguars tesislerinde cirit atar olmuştu.
Ben de gayet masum bir Jaguars yazarı olarak, yeniden yapılanmanın sattığı umudu hiç sorgulamadan satın almış ve takımın başta Gabbert olmak üzere quarterback kadrosunu koruması gerektiğini iddia etmiştim. Ancak, o dönemlerde adı takımla anılan bir isim daha vardı. O isim, lise yıllarına Jacksonville’de başlamış ve üniversite kariyerinde ise Florida Gators ile hem ulusal şampiyonluk yaşayıp hem de Heisman kazanarak yerel bir kahramana dönüşmüş Tim Tebow’du. Bir önceki sene Denver Broncos’a mucize gibi bir playoff galibiyeti yaşattıktan sonra Peyton Manning’in takıma katılmasıyla New York Jets’in yolunu tutan bu Katolik arkadaş, Butt Fumble benzeri faciaların yaşandığı sezonda bile quarterback olarak düşünülmemiş ve ancak özel takım oyuncusu olarak Jets kadrosunda kendisine yer bulabilmişti.
Şimdi o günlere dönüp tekrar baktığımda Jaguars, gerçekten de quarterback pozisyonunda Tebow’a bir şans verilebilirmiş diye düşünüyorum. QB mekaniğindeki her türlü bozukluğa rağmen Tebow, 2013 sezonunda sakatlanana kadar çıktığı üç maçta bir touchdown pası ve yedi interception (doğru okudunuz, yedi TD pası ve bir interception değil!) atan Gabbert’tan da ahı gitmiş vahı kalmış Henne’den de daha farklı bir heyecan katabilirdi…
Geçen sekiz sene içinde köprünün altından çok sular aktı ve Tebow, aradığı şansı NFL’de bir türlü bulamadıktan sonra MLB ekibi New York Mets’in çiftlik sistemine (farm system) girdi. Minor League Baseball’un (MiLB) en tepesindeki sınıf olan Triple-A’ye kadar da yükselen Tebow, MLB’de oynama şansı bulamayınca baseball’u da bıraktı. Şimdi aynı Tebow, zamanında onu reddeden Jaguars’a, Florida Gators’ta birlikte şampiyonluk yaşadığı Urban Meyer ile buluşmak için geldi. Ancak bu sefer arada küçük bir fark var: Tebow quarteback olarak değil, bir tight end olarak takıma katıldı.
Medyaya yansıyanın aksine Jaguars daha Tebow’la henüz bir sözleşme imzalamış değil. Meyer, 33 yaşındaki Tebow’un fiziksel durumunun oldukça iyi olduğunu ancak sözleşme için halen karar vereceğini söylüyor. Bana kalırsa, Tebow’un durumu şu an için büyük bir muamma. Takımdan hiç sözleşme alamayabilir ya da sözleşme almasına rağmen pre-season’ı takiben yapılan son kadro ayarlamalarında 53 kişilik kadroya dahi giremeyebilir. Her ne kadar bu iki ihtimal ağır basıyor olsa da Tebow’u, altıncı haftada Trevor Lawerence’ın sakatlığı sebebiyle sezonu kapattığı bir senaryoda maçın bitimine 3:16 kala sahaya girip bir daha da pozisyonu hiç kimseye kaptırmadığını görsem hiç şaşırmam.
Son Eklemeler…
Sonuç olarak, Trevor Lawerence’ın büyük bir heyecan yarattığı Jaguars, bence orta sırlara oynayacak bir takıma dönüşmüş durumda. Takımın NFL sıralamasındaki tavanını ise Meyer’ın kendisini NFL’e ne kadar adapte edeceği ve savunmanın geçen sezona göre ne kadar ilerleyeceği belirleyecek.
Madem Travis Etienne üzerine de bir hayli konuştuk, yazımı da çok sevdiğim ünlü Fransız sembolisti Etienne Mallarme, ya da bilinen mahlasıyla Stephane Mallarme’nin şu ünlü sanatsal dizeleriyle bitireyim:
Çarşamba’yı sel aldı,
Topu Travis’e verdim,
Onu da gitti el aldı…
(Şiir esprisinin orijinali Hilmi Çeltikçioğlu’na aittir)