Yine dolu dolu, heyecanlı, aksiyonlu, bol sakatlık içeren, kendine has bir sezon neticelendiren Miami Dolphins, 2016’dan bu yana süregelen playoff özlemini dindirmeyi de bu vesileyle başardı. Öyle ki uzun bir aradan sonra, umut dolu sezonun son anda saçma sapan bir şekilde hüsran ile bitmemesi mevcut durumda ilerleyiş için bile bir başarı olarak sayılabilir. Sıkı bir Dolphins takipçisi olan bendeniz ise, bu sezonda bir totem yaparak takım hakkında hiçbir yazı yazmazsam belki playoff yaparız diye düşündüm. Nitekim şansım da yaver giderek Dolphins hakkında iki kelam etmeyişimi böyle bir bahane ile kapatabilmenin haklı gururu içerisindeyim. Sözün özü deyip kelimelerin kifayetsiz kalmaması adına mümkün mertebede kısa bir sezon özeti ve buna mukabil önümüzdeki süreçlerde neler olduğunu ve olabileceğini de incelemeye başlayabiliriz.

2022 Miami Dolphins Sezonu: Simetrik Sezon  

Miami Dolphins’in 2022 sezonu özetini aslında tek kelimeyle anlatmak istesek herhalde muhtemelen buna en uygun kelime “simetrik” olurdu. Gerçekten de adeta mükemmel bir ahenk içerisinde elde ettiği galibiyet serisi kadar peşi sıra mağlubiyetleri de ihmal etmeyen turkuaz beyazlı takım, enteresan bir sezona imza attı. Bu süreçte ilk üç maçını kazanıp, ardından üç maç kaybetti. Sonrasında tekrar toparlanıp beş maç kazanırken, yine beş maç kaybetti. En sonunda da ligin son maçını kazandı fakat playoff’ta yenilerek elendi.

Sezonun çok kısa özetini biraz daha irdelemek gerekirse ilk üç maçlık galibiyet serisinde iyi bir başlangıç yaptı. Özellikle ikinci haftaki Baltimore Ravens maçında Tua’nın son çeyrekteki dört TD’lik şovuyla birlikte geri dönüşe imza atmaları tüm gözleri Tua ve Dolphins’in üzerine çevirdi. Öyle ki akabinde oynanan Buffalo Bills maçında da Super Bowl adayı takımı yenmeleriyle de güç sıralamalarının zirvesinin en sıkı adayı oldular. Lakin Tua, dördüncü haftada Cincinnati Bengals maçında sakatlanınca işlerin sarpa sarma olayı başladı. Bu süreçte Dolphins, Teddy Bridgewater’ı da erkenden kaybedince yedinci turdan seçtiği çaylak Skylar Thompson’a kaldı fakat genç oyuncuyla sezon başındaki patlayıcılığından bir hayli uzaklaştı. Tabii Thompson’nın da sakatlar kervanına dahil olmasıyla Teddy’i geri döndü ama deyim yerindeyse “al birini vur ötekine” mevzusu iki oyun kurucu arasında ön plana çıktı. Nitekim Tua, yedinci haftayla birlikte döndü ve turkuaz beyazlı takım yeni bir galibiyet serisi başladı. Sakatlıklardan dolayı sezon başındaki oyunundan ve ritminden biraz uzaklaşmış olsalar da sistemin işleyişinin devam edebilmesi, elde edilen ikinci galibiyet serisinde mühim idi. Tabii bu devran da bir yere kadar döndü ve on üçüncü haftadaki Santa Clara deplasmanında yeni bir mağlubiyet serisi vuku buldu. Bu yenilgi serüveninde özellikle başta head koç McDaniel’da olmak üzere koç ekibinin de hataları ön plana çıkmaya başladığı noktaydı. Tam da bu makus talihi bozmak için çok da güzel bir Green Bay Packers fırsatı geçmişti ki Tua, yine bir beyin sarsıntısı geçirirken son çeyrekte attığı interceptionlar ile Dolphins’in mağlubiyetine sebep oldu ve sahalardan bir kez daha uzaklaşmak durumunda kaldı. Teddy, yine bir maçlık formayı kapsa da o da “benim neyim eksik” deyip sakatlandı ve Miami ekibi, Skylar Thompson ile son maçını kazanıp kendisini biraz da rakiplerinin yardımıyla kendisini playoff’a attı. Playoff’taki senaryo da malum…

Bu denli iniş çıkışın derinden yaşandığı bir sezonda tabii ki de oyunun her iki tarafında da öne çıkan isimler oldu. Özellikle bir önceki off-sezonda takıma katılan oyuncuların çabucak katkı vermesi ve ikinci yılındaki oyuncuların çaylak sezonlarındaki performanslarının da üzerine koyması, olumlu değerlerden akla ilk gelenleri denebilir. Yine de aşağıda belirtilen dört oyuncu bir nebze de olsa öne çıkan isimlerin başındalardı.

Bu hususta ilk söylenmesi gereken isim Tyreek Hill. Yıldız receiver takıma geldiği ilk andan itibaren yüksek bir özveriyle oynarken hemen hemen takımın ihtiyacı olduğu her anda sahneye çıkmasını bildi. Oyun kurucu değişikliklerinden dolayı hücum sistemi bozulduğunda yahut verimi düştüğünde bile en iyi bildiği işi yaparak Thompson veya Bridgewater ile olabildiğince iyi bir uyum yakaladı. Nitekim genel olarak bakıldığında uzun pas oyunları dışında orta alan isabetini yakalamak için oynanan high-low konseptlerde de çok iyi işlere imza attı. Tabii hücumda Hill’den bahsederken Jaylen Waddle’dan bahsetmesek olmaz. İkinci yılındaki receiver, Hill’in varlığı ile birçok kez kendisini geniş alanda bomboş bulurken aynı zamanda Y veya Z receiver olarak da kısa pas oyunlarında farkını ortaya koydu. Uzun pas oyunlarını çeşitlendiren Waddle, biraz önce Hill övgüsünde bahsi geçen high-low konseptlerin ikinci tercihiydi ve özellikle yatay rotalarda topu tuttuktan sonra elde ettiği mesafelerle ekstra katkı sağladı.

İşin savunma kısmında ise dördüncü yılındaki Christian Wilkins, belki de Dolphins adına son zamanların en akılda kalıcı olabilecek bir savunma performansı ortaya koyduğu söylenebilir. Başta koşu savunması olmak üzere hemen hemen her pozisyonda karşısındaki hücum hattı oyuncusuna zorluk çıkartan Wilkins, 1T, 2T ve hatta savunmanının sıklıkla oynadığı Cover-0 durumlarında da 3T pozisyonlarda oynayarak takıma büyük katkı verdi. Son olarak yine ikinci yılındaki Jevon Holland, adeta “bir safety’den daha fazlası” dercesine savunmada ayak basmadık yer bırakmadı. O zamanki savunma koordinatörü olan Josh Boyer’ın arka alandan sıklıkla secondary desteği kullanırken Brandon Jones’un sakatlığı sonrası Jevon Holland bu alanda da sorumluluğu bir hayli arttı. Bununla birlikte cover-1 durumlarında geniş alanda yaptığı işlerle de pas savunmasına destek veren Holland, hızı ve atletizmi ile fark yaratmayı başardı.

Sezon Ertesi Hareketlenmeleri  

Şüphesiz ki her sezon olduğu gibi bu sezon bitimiyle birlikte de bir değişiklik olması elzem bir durumdu. Bu olması gereken değişikliğin ilk noktası ise sezon boyunca eleştirilen savunma koordinatörü Josh Boyer idi. Savunma şemalarındaki alışıla gelmişlikle rakip hücumlar için tahmin edilebilir olan, değişimin istendiği durumlarda eldeki malzemeden bekleneni çıkaramayan Boyer, en başta cover-0 ısrarı ile sınıfta kaldı. Eski head koç Flores’in ekibinden kalan yegâne isim olan Boyer, McDaniel’ın sezon başında ona güvenmesine rağmen bu denli kötü performansla da görevinde sadece bir sezon tutunabildi. Nitekim en son Broncos macerasından sonra herhangi bir takımda çalışmayan lakin savunma aklı olarak ligin en tecrübeli isimlerinden biri sayılabilecek Vic Fangio’nun ismi ciddi şekilde Dolphins ile anılmaya başlamıştı. Öyle ki Fangio’nun Dolphins ile anlaşmasının resmiyete dökülmesi Super Bowl sonrasını bulsa da yakın arkadaşı McDaniel ile çalışma fırsatını yakaladı. Özellikle savunma anlamında sezon boyunca hücumun ritmine ayak uydurulamaması eleştirilen noktalardan biri olduğu akla geldiğinde Fangio isminin bu takıma çok şey katabileceği kanaatindeyim. Az çok coaching durumlarını ve playbooklardaki oyun şemalarını takip eden birisi olarak, tecrübeli çalıştırıcının savunma şemalarının günümüzde temel savunma prensibi olarak oynatıldığı bir düzende, mevcut Dolphins savunmasını çekip çevirmek konusunda en güvenilir isim denebilir.

Koç ekibindeki bu değişiklik dışında aslında bilinmez başa konular yok değil. Bunlardan ilk akla geleni tabii ki Tua Tagovailova. Üst üste yaşadığı beyin sarsıntıları ve buna bağlı olarak vermiş olduğu reaksiyonlar genç oyun kurucunun kariyerinin akıbetini de soru işaretleriyle doldurmuştu. Nitekim önce beyin sarsıntısı protokolünden çıkan Tua, ardından da dönüş sinyallerini verdi. Çalışmalara ise öncelikli olarak “Nasıl düşmek gerekir?” gibi bir soruyla başlarken cevabı da bir dövüş sanatı olan Jiujitsu’da buldu. Bu noktada bir adım da Dolphins yönetimi atarken Tua’nın beşinci yıl opsiyonunu kullanma kararı aldığı haberleri gelmeye başladı. Bu gelişmelerin ışığında oyun kurucu marketinde ismi geçen Dolphins için, bu defter kapanmış gözüküyor. Şüphesiz Dolphins’in Tua’nın sağlık durumunu muhakkak göz ardı etmemesi şart. Değil beyin sarsıntıları ciddi bir kalça sakatlığı da geçiren Tua’nın olası bir başka sakatlık durumun vuku bulması dahilinde emniyet olması için elle tutulur bir yedek oyun kurucuya da ihtiyacı var idi. Bu doğrultuda geçen sene New York Jets’te ikinci oyun kurucu olarak fena işler yapmayan Mike White’ı takıma katarak en azından yedek oyun kurucu için ideal bir seçim yaptıkları söylenebilir.

Hücumda bir diğer olumlu hamle olarak nitelendirilebilecek durum ise geçen seneki koşucu ikilisi Raheem Mostert ve Jeff Wilson’un ideal kontratlarla takımda kalması oldu. Özellikle Jeff Wilson gelişiyle beraber hem Mostert’ın yükü azalmış hem de pas oyunlarında da çeşitlilik sağlanmıştı. Bu hususta bu ikiliden bir sene daha faydalanacak olmak doğru bir iş olarak gözüküyor. Netice itibariyle boştaki koşucularla yüksek yıllı kontratlar yapmak yerine bu metodoloji takip edilip başarının kovalanması ideal bir yöntem denebilir. Öte yandan Wilson ve Mostert ikilisinin yanında takımda tutulan Myles Gaskin de rahatlıkla üçüncü koşucu görevini üstlenebilecektir.

Topun diğer tarafındaki eksiklerden birisi linebacker’dı Dolphins adına. Bütün sezon boyunca Elandon Roberts, Mike olarak oynayıp Jerome Baker ile orta alan paylaşımı yapsa da bu ikilinin mükemmel bir uyum yakaladığını söylemek zor. Roberts, iyi bir tackle oyuncusu olmakla birlikte coverage’da da bir o kadar kötüyken Jerome Baker da özellikle kendi bölgesinden gelen dış koşuları takipte ciddi sıkıntı yaşamıştı. Öte yandan elde sadece iki opsiyonun olması da savunmanın kalitesini sekteye uğratan başka bir etmendi. Bir de sezonun bitimiyle birlikte Elandon Roberts’ın takımdan ayrılmasından sonra arayışın başlaması ise zaruri bir ihtiyaçtı. Bu hususta takıma katılan David Long’un kontratı da göz önünde bulundurunca doğru ve yerinde bir hamle olarak öne çıkıyor. Oyunun koşu ve pas savunmasında her iki tarafını da oynayabilen Long, Fangio’nun sisteminde iyi bir parça olacaktır.

Savunma tarafına hamleler linebacker hattı ile de sınırlı kalmadı. Geçen sene safety Brandon Jones’un yaşadığı sakatlık sonrası arka alanda büyük sıkıntı çeken Dolphins, Jones’un iyileşmesiyle birlikte bu bölgeyi iyice emniyete almak adına DeShon Elliot’u kadrosuna kattı. Elliot’un da Jones gibi fiziksel özellikleriyle öne çıkmasıyla birlikte ön alana da destek verme becerisinin olması çok değerli bir etmen. Geçen seneyi Detroit Lions’ta geçiren Elliot, savunmanın önemli isimlerinden biri olurken secondary’de birden farklı pozisyonda da oynamıştı. Fangio’nun sisteminde de joker gibi kullanılabilme ihtimali yüksek olan 25 yaşındaki isim yapbozu tamamlamadaki önemli parçalardan birisi oldu.

Son olarak Dolphins’in en dikkat çekici ve belki de en şaşalı hamlesi Los Angeles Rams’in yıldız cornerback’i Jalen Ramsey’i üçüncü tur gibi bir bedelle takıma katması oldu. Brian Flores döneminde ligin en fazla kazanan cornerback’i olarak takıma katılan ve yaşadığı ciddi sakatlıktan dolayı bu sezon oynamayan Byron Jones’un serbest bırakılacağına kesin gözüyle bakılırken, Ramsey eklemesiyle de önemli bir eksiği fazlasıyla doldurmuş oldu. Öte yandan Vic Fangio, sadece Ramsey’in coverage becerisinden değil kısa yard veya YAC’de tackle yapabilme yeteneğini de kullanmak isteyecektir. Nitekim Xavien Howard geçen sene ligde en fazla YAC’e izin veren ve starter olan cornerbackler içinde en az tackle yapan isimlerden biriydi. Ramsey bu anlamda da önemli bir takviye olduğu söylenebilir.

Peki Ya Sonrası?  

Mevcut gelişmelerden sonra serbest oyuncu piyasası dışında Miami ekibi için önündeki iki süreç var. Birincisi eldeki kadroyu tutmak adına hamleler, gönderilme adayları ve kontrat verecek oyuncular. Bu hususta muhakkak Christian Wilkins’i takımda tutacak bir sözleşme imzalanması öncelik gibi gözüküyor. Bununla birlikte geçen yıl yüklü bir kontrat imzalanan Emmanuel Ogbah ile de eğer uygun bir takas bulunabilir ise gönderilmesi yine ihtimaller dahilinde. Hücum tarafı için de benzer bir senaryo olarak Cedrick Wilson ile yollar ayrılabilir gibi gözüküyor ki özellikle McDaniel’ın takıma katılışından önce Dolphins’e gelen Wilson’un da yıldızı genç çalıştırıcıyla pek barışmadı. İşin ikinci süreci ise malum draft. Lakin oyuncu seçme tarafında zaten takım sahibi Stephen Ross’un illegal görüşmeleri sonrası ilk tur hakkını kaybeden Dolphins için dört draft hakkı bulunuyor. Bunlardan da sadece birer tanesi ikinci ve üçüncü tur olurken diğerleri altıncı ve yedinci tur gibi düşük pickler. Mevcut seçim haklarından ise hücumda öncelikli olarak tight end ve akabinde hücum hattına bir hamle; savunma hattında da ilk tercihin linebacker seçimi olması seçenekler arasında.

En nihayetinde Miami Dolphins için başta da belirttiğim gibi enteresan fakat olumlu sayılabilecek bir sezon geride kalırken McDaniel, head koç olarak çaylak sezonunda takımını playoff’a taşıma kabiliyeti gösterdi. Henüz ilk tecrübesi olmasından dolayı yaptığı hatalar da mevcut ki kendisi de zaten yaptığı toplantılarda bunu açıkça dile getirmesi gelişim açısından değerli. Öte yandan Fangio’nun takıma katılması ve ara dönemde yapılan başta Ramsey hamlesiyle birlikte Miami ekibi, henüz sezon başlamasına aylar kala pozitif rüzgârı arkasına aldı. Yine de bu tahminlerin sakatlık müsebbibinin ciddi şekilde etkilemediği senaryoda olduğunu söylemekte fayda var. Draftla birlikte gelecek takviyelerle oyuncularla yine AFC Doğu grubunda şansı yüksek olacaktır. Özellikle belirtmek gerekir ki “Sağlıklı bir Tua” bu başarı denkleminin en önemli parçası. Öyle ki artık uzun yıllar gelen playoff hasreti bitmiş olsa da en büyük hasret Super Bowl henüz dinebilmiş değil…