Son iki sezondur off-season hareketli takımlarından olan Dolphins, şişen maaş bütçesi ve kontratı gelen oyuncular dolayısıyla çok da güzel başlamayan ve “Haydaa noluyor?” denilen bir süreç ile Mart ayındaki oyuncu pazarına giriş yaptı. Öncelikle söylemeliyim ki birazdan değineceğim çok önemli isimlerin mecburen ayrılıp başka takımlara dev kontratlara imza atması derinden yaraladı. En büyük hareketliliğin savunma kısmına yaşanması ise zaten zorlu olan AFC konferansı için Miami ekibinin elini aylar öncesinden zayıflattığı düşünüldü. Ki zaten çaylak bir savunma koçuyla çalışmaya gün sayan Dolphins’te yeni gelen Anthony Weaver’ın da işi zor. Öyle ki genel menajer Chris Grier’in bu noktada yine şapkadan tavşan çıkarıp peşi sıra imzaları attırmasıyla takımı yeniden yarışın içine kâğıt üzerinde dahil etti ve piyasadan çektiği isimlere kontrat karşılaştırma bazında çok yüksek rakamlar vermeyerek derinlik arttırdı. Bu vesileyle birlikte turkuaz beyazlı takım için off-sezon bir anda tersine döndü.
Genel olarak hemen hemen her bölgeye hamle yapan yönetim, gidenlerin yerini doldurmak konusunda elle tutulur opsiyonlar da oluşturdu. Şayet 11 hamlenin sekizinin savunma olması haliyle bendinizi topun diğer tarafına “kanalize” olmasına neden oldu. Tabii bunu yaparken başta Jalen Ramsey olmak üzere birçok oyuncunun kontratlarıyla oynama yapılarak maaş bütçesinde esneklik sağlaması ise kritik noktalardan biriydi. Ancak ve ancak bunu başta söylemeliyim ki oyuncu sirkülasyonu bakımından bu kadar hızlı bir dönüşüm daha önce gördüğümü hatırlamıyorum. Yani genel olarak ligde de büyük furyalar esti lakin Dolphins’in ağırlıklı olarak savunma tarafına yaptığı hamleler göz ardı edilmeyecek noktalara da ulaştığı oldu. O zaman kısa bir şekilde gelen ve gidenleri şöyle aşağıda özetleyelim:
Gidenler: DT Christian Wilkins, RG Robert Hunt, OLB Andrew Van Ginkel, S DeShon Elliott, S Brandon Jones, NT Raekwon Davis, CB Xavien Howard, LB Jerome Baker, DE Emmanuel Ogbah, CB Keion Crossen
Gelenler: S Jordan Poyer, OLB Shaquil Barrett, CB Kendall Fuller, LB Jordyn Brooks, C Aaron Brewer, TE Jonnu Smith, LB Anthony Walker Jr., NT Benito Jones, DT Neville Gallimore, DB Siran Neal, TE Jody Fortson, DL Teair Tart
Takımda Kalanlar: P Jake Bailey, CB Nik Needham, OL Robert Jones, DB Elijah Campbell, RB Salvon Ahmed, DT De’Shawn Hand, RB Raheem Mostert
Kenardaki Yeni Yüzler
Yukarıda oyuncu grubundan bahsedildi ancak saha kenarındaki koç ekibinde de ufak da olsa değinelim. Başta en dikkat çekeni şüphesiz savunma koordinatörü Vic Fangio’nun ayrılığı oldu. Tecrübeli çalıştırıcı, sezon başında McDaniel’in ısrarlarıyla takıma katılmış ve Josh Boyer’ın bıraktığı enkazı görece toparlamıştı. Öyle ki geçen sezonda kendisinin de hataları yok denemez; ama Fangio’nun da sihirli değneği olmadığı aşikâr. Tabii madalyonun bir de oyuncular arasındaki boyutu var ki bu konuda bazı oyuncuların Fangio’nun gidişi sonrası rahatlaması ve medyaya “Oyuncularla iletişimi kötüydü” yaftasının yapıştırılması da çok tesadüfi değil gibi gözüküyor. Çok da uzatmadan Fangio, kendisine has temel prensiplerini uygulayarak Dolphins savunmasına farklılık getirmekle birlikte hemen hemen her oyuncusundan verimi aldı. Ancak belli ki soyunma odasında elektrik alma konusunda yaşanan akım sorunlarından dolayı uzun süreli birliktelik olmadı.
Bu ayrılık sonrası birden çok isim konuşulurken geçen sene Ravens’ta linebacker koçu olan Anthony Weaver, savunma koordinatörü olarak takıma getirildi. Baltimore ekibindeki izlenimlere bakıldığında kendisi çok sevilen bir isim olması ve ayrılığının Ravens çevrelerince kayıp olarak nitelendirilmesi doğru bir seçim gibi gözüküyor. Fakat yeni ve değişen bir savunmayla ne tarz şemalarla oynayacağını biraz daha kamplar başladığında göreceğimiz için yorumlar pek de destekli olmayacak gibi. Öte yandan yine takımın sevilen isimlerinden Anthony Campanile’nin Miami ekibine veda edip, geçen sene Packers’ta çok eleştirilen Joe Bary’nin getirilmesi ise kafalarda soru işareti bırakan koç değişikliklerinden oldu.
Takımdan Gidenler: Ayrılıklar da kontrata dahil
Yukarıdaki listeye bakıldığında ayrılıkların çoğu başta da belirttiğim gibi savunma tarafında oldu. O yüzden belki de takımdan ayrılan tek hücumcuyu hızlıca aradan çıkartabiliriz. 2020 NFL Draftı’nın ikinci tur seçimi olan Hunt, yüksek bir kontratla takımdan ayrıldı. Kimdir bu adam diyecek olursanız kendisi meşhur “OL Catch” yapıp ters takla denemesi ile TD yapmaya çalışan oyuncu. Top yakalamak dışında iyi bir koşu blokçusu olan Hunt, özellikle McDaniel’in sisteminde pin-pull oyunlarında faydalı işlere imza atmıştı. Nitekim onun için de sakatlık bir belaydı ve ne yazık ki son sezonunda doya doya izleyemedik.
Kısa süreli hücum tarafından sonra savunmaya geçebiliriz. Burada biraz derinlere inme durumumuz mevcut. O yüzden en değerli ayrılıktan başlamak ehli bir ilerleyiş olacaktır. Evet, Christian Wilkins özelinde belki de Cameron Wake’den sonra tam aradığı DL’yi bulmuştu. Her ne kadar Wake, defansif end olarak oynamış olsa da Wilkins’in de ön alanda hem pas hem de koşudaki oyun çeşitliliği Zach Sieler ile iyi bir ikili olmasıyla birlikte maksimum yüzdeye ulaşmıştı. Hard Knocks’u izleyenler bilir ki Sieler-Wilkins ikilisinin lakabı Salt&Pepper idi. Lakin belki de sürekli değineceğimiz maaş bütçesi kapsamında Wilkins’in de hak ederek aldığı kontrat göz önünde bulundurulduğunda tutmak mümkün değildi. Bunun sonucunda tuz ve biber ikilisinden biber yoluna devam ederken yemeklerimiz de baharatsız kaldı. Şayet iç savunma hattı oyuncularının da son dönemlerde birden fazla teknik ile oynayabilmesinin savunmaya kattığı esnekliğin önemi düşünüldüğünde Wilkins’in yeri de çok zor dolacak gibi gözüküyor.
Hazır savunma hattından bahsetmişken 2020 NFL Draftı ikinci turundan seçilen Reakwon Davis de kontrat senesinde takımdan ayrılan isim oldu. Açıkçası ilk seçildiğinde de “biraz yüksek bir seçim” diye düşünülmüştü ki ne yazık ki sakatlıklardan dolayı da bekleneni tam veremedi. Öyle ki onun düşüşü döneminde takıma katılan Zach Sieler’in Wilkins ile uçup kaçmasıyla Davis de bu mevkii için yan parça olarak kalmıştı. Özellikle koşu savunmasındaki becerisi ise dikkat çeken pozitif noktalardandı. Yine de derinlik anlamındaki faydası sezon içerisinde savunmanın B planıydı.
Savunmanın en arka tarafından gidenlere bakıldığında ise Brandon Jones ve DeShon Elliot ikilisi göze çarpıyor. Jones, Dolphins’in üçüncü tur seçimiyken Elliot ta Vic Fangio döneminin “kiralık” oyuncularından biriydi. Fangio’nun sıklıkla free safety’yi derinde kullanıp strong safety pozisyonundaki oyuncudan da hook savunmacısı veya spy olarak kullanma prensibi olduğundan dolayı Elliot, Fangio savunmasında Jones’un önüne henüz sezon başında geçmişti. Ancak sakatlıklar sonrası şans bulan Jones’un da iyi sezonlarından birini geçirmesiyle her iki isim de off-sezonda değerlenen oyuncular arasında yer aldılar. Nitekim kontrat yıllarında olan bu ikiliyi takımda tutmak da çok kolay olmazken iki isim de iyi paralara takımdan ayrıldılar. He tabi, Fangio’nun da ayrılmasıyla haliyle savunma şemalarında da değişiklik olacağı için bu pozisyon için dönüşüm normal olarak algılanabilir.
Andrew Van Ginkel’in gidişine ise Wilkins’ten sonra üzüldüğüm oyunculardan birisiydi. Evlat olarak gördüğüm Van Ginkel, ilk draft edildiğinde de birkaç cümle kelam etmiş ve iyi bir oyuncuya evrilebileceğini düşündüğümü belirtmiştim. Nitekim günün sonunda iyi de bir kontratla eski koçu Brian Flores’in yanına gitti. Kenar oyuncuların sakatlıklarından sonra forma bulduğu bölümde skor katkısı bile vererek iyi işlere imza atan Van Ginkel, belki güçlü ve fizikli kenar oyuncusuna dönüşmedi ancak gerektiğinde coverage bile inebilen ve hızıyla rakip hücum hattı oyuncusuna dönüştüğü bir gerçek. AVG gibi bir yan parça bulmak çok kolay olmayacaktır Dolphins için.
Biraz da “sezon başından bekleniyordu zaten” ayrılıklarına geçersek Emmanuel Ogbah ve Xavien Howard ile yollarını ayırması bu konuda bilindikler arasında ilk sıradan yerini aldı. X için biraz daha geniş bir parantez açacağımdan Ogbah ile başlayacak olursam Brian Flores döneminde o zamanki şampiyon Chiefs’ten takıma katılan tecrübeli oyuncu, Flores ile oynadığı iki sezonda 28 maçta 18 sack, 45 QB teması ve 15 pas savunması gibi elle tutulur performans ortaya koymuştu. Klasik bir defansif end profilinde olan Ogbah’ın kısıtlı oyun profiline rağmen Flores’in kompleks cover-0 şemasında bu kadar etkili olmasını ben de beklemiyordum. Nitekim bunun mükafatını da iki sene önce dört yıl 65 milyon dolarlık kontratıyla elde etmişti. Ancak işlerin benzer çizgide gitmedi süreçte 30 yaşındaki oyuncunun geçen sene Josh Boyer; bu sene de Vic Fangio ile şans bulamadı ve yüksek kontratından dolayı da takımdan ayrılmak durumunda kaldı.
X içinse durum biraz farklı. Takımın “tripcan” oyuncularından olan tecrübeli cornerback, kontrat senesi geldiğinde baya kendisini naza çekmiş ve beş yıl 75 milyon dolarla ligin en çok kazanan cornerback oyuncusu olmuştu. Öyle ki o dönemki oyununu düşündüğümde Stephen Gilmore’un arkasından yılın savunmacısı ödülünde ikinci olduğu performansıyla gerçekten güven veren ve takımın beceri seviyesini yukarı çeken bir isimdi. Tabii hem böyle iyi oynamışken hem de takım arkadaşı olan Byron Jones’un 80 milyon dolarlık bir sözleşme takıma katılmasından sonra “tripcan X” durur mu? Yapıştırmış cevabı: “Bana zam yapın.” Yaklaşık iki aylık bir süreçten sonra hold-out konuşmalarının çıktığı yerde Dolphins yönetimi X’in sözleşmesini 90 milyona çıkartarak yeniden kendisini en çok kazanan isimlerden birisi yaptı. Bu süreçten sonra peki işler nasıl gitti? Aslında düşüş hemen başlamadı. 2021 sezonunda Pro Bowl olan X, beş interception, 16 pas savunması ve bir TD ile elle tutulur görüntü sergiledi. Flores’in cover-0 oyununda hem inside hem outside coverage’taki becerisyle ön alandaki etkinliği de yadsınamaz derecede iyiydi. Ancak ve ancak diz sakatlığının vuku bulmasından sonra 30 yaşındaki oyuncunun da gittikçe performansının düşmesi ve geçen sene de çok maç kaçırmasından sonra ayrılık vakti da kaçınılmaz oldu.
Jerome Baker’ın gidişi de sürpriz gidişler listesine adını yazdıran bir ayrılık oldu. Maaş bütçesi yapılandırması kapmasında kontratında değişikliğe gitmek için masaya oturan Baker, gelen haberlere göre anlaşma sağlanamayınca serbest bırakılan oyuncular arasında yerini aldı. Şüphesiz aldığı paranın ligin en çok kazanan on linebackerindan birisi olmasının da bunun bir payı var. Saha içine bakıldığında iyi bir oyuncu muydu? Evet. Savunmanın lideri miydi? Evet. Peki o kadar iyi miydi, yani bir Roquan Smith veya Fred Warner mıydı? Tabii hayır. Madalyonun bir başka boyutunda geçen sene takıma katılan ve PFF’in yaptığı değer sıralamasında oyuna kattıklarıyla Baker’ın üstünde yer alan David Long’un, beklentileri iki yıl 11 milyon dolar gibi cüzi bir kontratla aşmasının da Baker’ın gidişinde etkili olduğunu düşünüyorum. Oyuncu profili olarak iç koşularda iyiydi ancak dış koşularda çok tackle kaçırdı geçen sene. Benzer şekilde secondary’deki veya underneath’teki coverage durumlarında da beklenen randımanı veremediği yerler oldu.
Takıma katılanlar: Öyle olmadı bir de böyle deneyelim
Yine seriyi bozmadan az hamlenin olduğu hücumdan başlıyorum izninizle. Center pozisyonunda Connor Williams geçen sene sakatlanana kadar iyi performanslar ortaya koyuyordu ki özellikle 70 sayılık maçta şiir gibi top oynayarak güven vermişti. Ancak yaşadığı çapraz bağ sakatlığını atlayamayan Williams sonrası burası için boşluk olmuştu. Bu konuda Titans’tan ayrılan Aaron Brewer’e yönelen Dolphins, üç yıl 21 milyon dolar kontratla takıma kattı. Draft edilmemiş oyuncu olarak lige giren Brewer, ilk senelerinde guard olarak oynasa da geçen sene center olarak kötü Titans OL’sinde iyi işlere imza attı. Genel olarak sakatlık geçmişinin de olmamasıyla takıma fayda sağlayacaktır.
Geçen sezonu tight endsiz oynayan Dolphins’te Jonnu Smith hamlesi bu bölgeyi biraz dolduran bir ekleme oldu. Smith’in Titans’taki en iyi günlerinde olmadığı kesin ve Patriots’taki yıllarında da beklenen etkiyi veremedi. Ancak bir tight end’e göre kendine has hızı ve oyun becerisi olan JS, çok ciddi bir hızlı oyuncu takıntısı olan McDaniel için ideal bir oyuncu seçimi oldu. Hem kısa rotalardaki becerisi hem de topu yakaladıktan sonraki hızlanmasıyla JS, Dolphins hücumunun çeşitlenmesine katkı sağlayacaktır.
İşin savunma kısmına yapılacak hamlelere bakacak olursak öncelikle savunma hattına Benito Jones, Neville Gallimore ve Jonathan Harris katıldı. Wilkins ve Davis sonrası azalan derinliği üç veteran ile dolduran Grier, son derece ucuz kontratlarla oyuncuları bağlamasıyla da en azından maaş bütçesini çok fazla sarsmadı. Nitekim mevzubahis üç oyuncunun da Wilkins kadar katkı verebileceği en azından sezon başı itibariyle soru işareti. O yüzden biraz sürpriz yumurta misali hangisi iyi oynarsa formayı ve belki de uzun süreli kontratı kapar gibi bir durum var. Ancak üç sene önce Dolphins forması giyen ve yeniden takıma katılan Benito Jones’un Lions macerasını da göz önünde bulundurarak bir adım daha önde olduğunu söyleyebilirim.
Jerome Baker sonrası linebacker hamlesi yapması kesinleşen Dolphins’te aslında beklentim draft’tan bir oyuncu seçip veteran David Long ile oynatmasıydı. Ancak genel menajer Chris Grier, bu mevkii için Seattle Seahawks’tan ayrılan Jordyn Brooks ve geçen sene Cleveland Browns forması giyen Anthony Walker’ı kadroya kattı. Walker’dan başlayacak olursak, 2017’de lige geldiğinde Colts formasıyla iyi işlere imza atmış ve Mike olarak Shaquille Leonard ile iyi bir ikili olmuşlardı. Lakin sonraki periyottaki yaşadığı sakatlıklar kariyerinin son dönemlerinde iyi bir izlenim bıraktırmadı. Nitekim Dolphins gibi yeni yapılanan bir takımda iyi bir şans yakaladığı söylenebilir. Öte yandan Jordyn Brooks ise komple linebacker kavramına uyan bir isim. Seahawks’ın birinci tur seçimi olan Brooks, Bobby Wagner gibi bir usta ismin yanında çıraklık dönemini sınıfını geçerek tamamlarken bu süreçte de hem pas hem de koşu oyunlarındaki agresifliğiyle ön plana çıktı. Zira Brooks’un, takımdan ayrılan Jerome Baker’ı aratmayacağını hatta görece daha iyi olacağı fikrine zamanla ve Brooks’un filmlerine bakarak karar vermiş bulunmaktayım. (Eğer bu iddiam tutmazsa lütfen çok linçlemeyin)
Pas rush konusunda AVG’nin gidişinden sonra yine hamle yapılması gereken noktalardan biriydi ve Dolphins yönetiminin bu noktadaki tercihi Shaquil Barrett’ten yana oldu. İki Super Bowl yüzüğü bulunan Barrett’in geçen seneki pas rush grubuna ilaç gibi gelecek bir hamle olduğunu düşünüyorum. Nitekim Chubb ve Phillips’in geçirdiği ağır sakatlıklardan iyileşme süreçlerinin hızlı olduğunu ve sezon başına yetişeceklerini tahmin ettiğimde Barrett’in de fazlasıyla katkısı olacaktır. Özellikle Buccaneers yıllarındaki çıkışı ve yaptığı işlerle Dolphins pas rush odası hiç olmadığı kadar tecrübe ve potansiyel dolu bir takıma dönüştü
Xavien Howard’ın gidişinden sonra boşalan cornerback pozisyonu için aslında en başta tahmin edilen isim geçen sene ikinci turdan seçilen ve beklentilerin yüksek olduğu Cam Smith idi. Ancak Smith’in henüz olgunlaşmamış bir meyve olduğu gerçeği de kendisiyle alakalı eksi hanede yer aldığından Kendall Fuller isminin takıma katılışı, kontratı da göz önünde bulundurulduğunda gayet tertemiz bir hamle olarak öne çıkıyor. 29 yaşındaki oyuncu, sekiz yıllık kariyerinde iki senelik Chiefs macerasında yüzük kazanma başarısı gösterirken özellikle son dört sezonda düzenli forma giymesiyle süreklilik anlamında da güven verdiği söylenebilir. Öyle ki yine bu son dört sezonda yaptığı on interception ve 49 pas savunmasıyla rakamsal olarak da takımının önemli oyuncusu oldu. Nitekim Cam Smith’in formayı kapana kadar geçiş sürecinde takıma ilk haftadan katkı sağlayacağına inanıyorum.
Son olarak Grier ve ekibi, biraz önce bahsettiğim Elliot ve Jones’un ayrılığından sonra sığlaşan safety odasına Jordan Poyer’ı takıma katarak şahsen benim gönlümü fethetti. Şayet Dolphins’in kıyasıya rekabette olduğu Bills maçlarını izlerken Cem Yılmaz’ın AROG filminde söylediği gibi “şu adam bende olacak var ya” dediğim isimlerden olan Poyer’ın iki milyon dolarcık ucuz bir kontratla gelmesi ise işin ekonomik olarak şahane yanlarından birisi. Tüm bu etmenlerle birlikte Elliot’u aratmayacak bir isme sahip olan Dolphins savunması için çiçek gibi bir hamle oldu. Hem koşu hem de pas oyunlarında yer alabilen ve özellikle son derece yüksek tackle becerisi olan 32 yaşındaki oyuncunun verdiği güven gayet başarılı.
Peki ya Draft?: Mike McDaniel Şov
Geçmiş yıllardaki Tom Brady girişiminden dolayı bu senede üçüncü tur hakkını kullanamayacak olan Dolphins’in toplamda altı draft hakkı bulunuyor. Lakin bunların sadece iki hakkın ilk iki turdan olması draft stratejisini de doğrudan etkiliyor. Bu noktada birinci ve ikinci tur seçimlerinden beklentim muhtemelen o sıra özelinde en iyi ismi seçme üzerine kurulacak olduğunu düşünüyorum. Yine de bu noktada göz ardı edilemeyecek durum head koç McDaniel’in hız takıntısını olduğu rahatlıkla söylenebilir. Öyle ki Texas Longhorns çıkışlı wide receiver Xavier Worthy’nin 40yard koşu rekorunu kırdıktan sonra özel olarak Texas’a gidip bir de Pro-Day’de izlemesiyle saygıdeğer “Speedster” McDaniel’in ilk turdan hemencecik bu adamı çekeceğini A ve B planı arasında bir yere yazdım. Alt turlarda ise eğer olabilirse dördüncü tur hakkı almak için bir girişim olabilir ancak yine de draft’ın son gününde seçim yapan bir Dolphins göreceğimiz ihtimali daha ağır basıyor. Şimdi yani Grier’in olduğu yerde mevzubahis ilk iki tur hakkını takaslayıp gelecek yıllara yatırım yapması yok mu şimdi? Mesela Trey Lance takası gibi? Olmaz olur mu var tabii ama bunun üzerine net konuşmak fuzuli olacaktır.
Hususiyetin en gerçekçi tarafında ise ya da olması gereken diyelim hücum hattı olması elzem gibi. Robert Hunt’un ayrılışı ve Connor Williams’ın sakatlığı derken Miami ekibinin hücum hattına bir oyuncu seçerek bu noktayı kuvvetlendirebileceğini düşünüyorum. Hatta bir adım daha ileri giderek tackle oyuncusu seçip bir sezon daha “last dance” yapan Terron Armstead’in halefini bile seçmeleri muhtemel. Yine bu noktada tahmini olarak, 21.sıraya kadar düşer mi bilemiyorum ama JC Latham bu konuda fena bir isim olmaz. Öte yandan ikinci tur seçimi için ise biraz önce ilk turdaki seçim hakkıyla ile ilgili senaryoda belirttiğim gibi Xavier Worthy’i seçmek için can atacağını düşünüyorum. Alt turlar için ise beklentim savunma hattı, pas rush, safety ve hücum hattı oyuncusu seçmelerini bekliyorum.
En nihayetinde yaşanan bu sürecin sonunda ilk olarak yapılabilecek yorum şüphesiz başlıkta da olduğu gibi “aşırı sirkülasyon” olacaktır. Savunma tarafında başta koç ekibi ardından da kadrodaki büyük farklılıklarla tam bir kapalı kutu olarak nitelendirilebilecek bir ekip var karşımızda. Nitekim “Bir de böyle deneyelim” şeklindeki yaklaşım ise geçmiş yıllardaki tecrübelere binaen pek de kötü değil gibi gözüküyor. Yine de birdenbire 180 derece değişim göstermesinin reaksiyonu hele bir de çaylak savuma koordinatörü ile nasıl olacak, bakacağız. Öte yandan hücumda ise büyük bir değişiklik yok; sakatlığın az olduğu ve McDaniel’in saha içindeki sürekliliği sağlayabildiği takdirde yine beklentiler ligin en iyi beş hücumundan birisi olması. Her şeyin mükemmel gittiği senaryoda Dolphins’in es kaza draft’ı iyi geçirebileceği minik ihtimali de düşündüğümüzde yine hazır bir kadro koç ekibinin elinde olacaktır. Haa, nasıl unuttuk ya Tua’nın kontrat mevzusu var. Neyse o da başka zaman…