12.Adamın başkentinden merhaba, merhaba ve merhaba!.. Sevgili okur ilk cümleden ne kadar heyecanlı, ne kadar şevkli ve sevinçli olduğumuzu görüyorsunuz. NFL sezonunun sonuna yaklaştığımız için sevincimiz bir o kadar buruk, heyecan arttığı için de bir o kadar kalp çarpıntılı, sevgili Amerikan futbolsever. Seattle Seahawks’ımız böyle oynasın, bu şekilde kazansın; biz sevinmez olur muyuz?

Ligin son altı haftasında en ağır abilerle maç yapacak fikstür bizdeydi. Galibiyet mağlubiyet oranına vurduğunuzda en tumturaklı maçlar bizim maçlardı. Sırasıyla Arizona, @San Francisco ve @Philadelphia’yı art arda yenmesini bildik. Neymiş efendim: ‘Philadelphia Eagles’ın bu sene evinde bileği bükülemiyormuş’. Biz bükeriz arkadaş, elimizi de öptürürüz. Nasıl mı? Sahada izledik, izlemeyenler için sayıların diliyle: Rakiplerin ulaştığı toplam yard ve maç sayılarına baktığımızda Arizona Cardinals 204/3, San Francisco 49ers 164/3, Philadelphia Eagles 139/14… Bu rakamlar üç takımın hücumda ulaştığı toplam yard ve sayıda sezonun en düşük değerleri. Detaylara birazdan ineceğiz. 24-14 yendiğimiz maçın hikayesini iki boyutta gözler önüne serelim. Önce eksiklerimiz, zaaflarımız, defolarımız…

Seni Öldürmeyen Şey Güçlü Yapar (mı)

Pişmiş kelle gibi sırıtan yanımız O-Line… Yazılarımdan konu/kavram haritası ve topikleri yapılsa O-Line bölgesinin ilk sırada olduğu görülecektir. Biraz, azıcık, minnacık düzelme; kendini toparlama eğilimi gösterdi büyük abilerimiz. Bunu inkar edecek değiliz. Kalan üç haftada ve olası playoff serüveninde 180 derecelik bir değişim beklemiyoruz. Bu oyuncuların kapasiteleri, yapabildikleri ve yapamadıkları 12 maçta az çok belli oldu. Seneye buraya takviye şart. Maçın özelinde dört sack yedik. O-Line’ın eşleştiği oyuncular özellikle blitz’lerde savunmacısından hızla kurtulup yer yer Russell Wilson’ın yer yer Marshawn Lynch’in tepesinde bitiverdiler. LB katkılı rakip blitz’lerinde elimiz ayağımız birbirine dolaşıyor. Eşleşme ve eşleştiği adamı bloklama mevzularında birkaç fırın ekmek yenmesi gerekiyor.

LB ve secondary’imiz kötülerin düşmanı; iyilerin dostu. Her güzelin bir kusuru vardır misali bizim de pas oyunundaki en kocaman, göze batan ve can sıkan gediğimiz tight end savunması. Üçüncü çeyrekte 35 yardlık pas ile üç hafta içinde izin verdiğimiz tek hücum touchdown’ına imza atan Philadelphia Eagles tight end’i Zach Ertz oldu. Bu sene 11.kez rakip tight end’ten touchdown yemiş olduk ki bu alanda ligde en kötü ikinci istatistiğine sahibiz. Playoff’lara kadar bizi zorlayacak superstar tight end karşımıza çıkmayacak ama New Orleans’tan Graham ile playoff’ta oynadığımızı düşünün!.. Zach Ertz’in 35 yardlık touchdown sayısı, DeSean Jackson’ın 60 yardlık touchdown’ıyla birlikte bu sene 20 yard ve üzeri izin verdiğimiz iki touchdown’dan biri oldu. Bu alanda ligde en iyi ikinci istatistik bizde. Bu sene toplamda 31 kez 20+ yardlık pas oyununa izin verdik. Bu bilgiler ışığında pas mesafesi uzadıkça Seattle’a karşı topu ilerletmek epey zor oluyor diye düşünmek gayet doğal.

Dön babam dön O-Line’a… NFL’de en çok hatalı başlangıç bizde. O-Line’da senkronizasyon yok. Bu bize önemli anlarda büyük zararlar verebiliyor. Max Unger’ın sakatlığından sonra Lemuel Jeanpierre ile yola devam. İki maç itibariyle Pierre-Wilson uyumu had safhada. Darısı hattaki diğer arkadaşlara…

Wide receiver çaylaklarımız: Paul Richardson ve Kevin Norwood beklediğim çıkışı yapamadı. Her hafta başka rakip takımın veya başka bir maçtaki çaylak wide receiver’ın yaptıklarını görünce inanın, insan üzülüyor. Aklınıza Odell Beckham Jr. mı geldi yoksa? Victor Cruz sakatlandı adamın cevheri keşfedildi. Bizde Percy Harvin gönderildi, krizi fırsata çeviren olmadı. Paul Richardson’ın rolü ve etkinliği arttı, son haftalarda kendisini daha sık kadranda görür olduk. Gerek sayılar, gerek fantasy lig puanları (kendisini takımına ekleyen cengaverler var mıdır, bilmem) gitmesi gereken yolun daha başında olduğunu fısıldıyor. Kick return’larda kullandığımız Paul Richardson’ın hızlanması için sezon başında tam puan vermiştim. Percy Harvin ve Golden Tate ile izlemeye alışkın olduğumuz kick return dönüşlerini kendisinde göremiyoruz. İlk 10 yardı aşabilecek mi diye kaygılanıyoruz. Byran Walters’ın yokluğunu bu maçta çok hissettik. Büyük işler yapmıyordu ama adam işi neyse onu yerinde ve sağlam yapıyordu.

Madem özel takımlardan devam ediyorum:, Ey, Jon Ryan sen ne yaptığının farkında mısın? Son maçlarda kısa veya touchback olacak degajlar atan; topunu bloklatan Ryan bu sefer de topu elinden kaçırıp Philadelphia’ya touchdown kapısını araladı. Ekim ayında haftanın oyuncusu seçilmişti, şimdi ise güven vermeyen bir oyuncu.

Rakip 40-50 yard aralığıyla bölümü bitireyim. Maçı izlerken sinir oldum. Yakın giden maçı üç pozisyona çıkarma adına birçok kez rakip 40-50 yard aralığına gittik ama cezalar; blitz darbeleri derken her seferinde touchdown fırsatından olarak işi Jon Ryan’a bıraktık. Mola sonrası blitz’den sack yediğimiz pozisyon da buna dahil. Bu sezona baktığımızda rakip 40-50 yard aralığında bocaladığımızı söylersem yanılmamış olurum.

Üç Sezonda 33 Galibiyet

Hayal etmesi hiç kolay değil, gerçekleşmesi de zor. Russell Wilson sezonun en değerli oyuncusu. Olur mu öyle şey, demeyin. Hele bir dinleyin. Kalan üç maçımızı da kazandığımızda NFC’yi ya birinci ya ikinci bitireceğiz. Sayıları eğip bükmezsek kısıtlı pas hücum hattı, zayıf O-Line koruması, maç getiren bireysel koşu hamleleri ve koşu touchdown’ları ile Russell Wilson yadsınamayacak işler yapıyor bu sene. Tom Brady’nin de elindeki receiver’lar, tight end Rob Gronkowski dışında elit isimler olmadığı düşünülürse onun da benzer bir övgüye mazhar olması içten değil. Lakin New England Patriots’ta oturan, yılların sisteminde sen ben de oynasak birkaç olumlu iş yapardık değil mi? Ödüller bugün verilse Russell Wilson ödülü kesin alır, almalı, alacak demiyorum, lütfen… Üç maç oynansın sezon resmine bir bakalım, bakalım… Dört sack yiyen Russell Wilson pas savunmasında başarısız Philadelphia’nın bu gediğinden 22/37 isabetle 263 yard pas atıp 10 koşu denemesinde 48 yard koştu ve bir touchdown ile yararlandı. Receiver’larımızın hepsinin gününde olduğu maçta Wilson’ın pasları heba olmadı nihayet. 20+ paslarda 8-1 üstünlük kurduk. Uzun pasta, kısa pasta ve çikolatalı pasta; lowthrowing ve upthrowing paslarda çok canlar yaktı. Üçüncü yılında 33-12 dereceye ulaşan Wilson bir galibiyet daha görürse son üç maçta; ilk üç sezonda en çok galibiyet alan quaterback rekorunu 33 galibiyet ile paylaştığı Dan Marino ve Matt Ryan’dan bir adım ileri gidecek…

2014’ün kendi adına kariyer maçını oynayan Doug Baldwin beş kez pas tuttu ve 97 yard yaptı. Jermaine Kearse ve Richardo Lockette için önümüzdeki haftalarda da benzer performans istiyoruz Seahawks olarak. 42 dakikaya topa hükmetmemiz hücumu seven Philadelphia’nın bu zenginlikten mahrum olması demekti ki pas oyunlarına bol bol yer verdik.

Beast Mode Zamanı

Ufak sakatlığı ve hafiften çalkantılı dönem Marshawn Lynch için bitmiş görünüyor. İki haftadır canavar, canavar, canavar. Şayet rakip DL ilk hattımızı anında geçip tepkisini koyamazsa Marshawn Lynch’i kısa mesafede durdurmak kolay olmuyor. Dersine iyi çalışan Philadelphia ilk metrelerde durdurmak için blitz’lere yöneldi ve bazen bunda başarılı oldu. Fletcher Cox ve Mychal Kendricks ikilisi Wilson ve Lynch’e en çok dokunan, onları en çok yoran ikiliydi. Dördüncü kez bir sezonda 1000 yardı geçen 24 numaramız ilk yedi yılında sadece beş kez receiving touchdown yapabilmişti. Sezonun bitmesine üç maç kaldı sayısı dört… Koşuyu nispeten etkili savunan Philadelphia’ya karşı hızından ziyade gücünü kullanan Marshawn Lynch koşularından müdahaleden sonra da topu birkaç yard ilerletmeyi ihmal etmiyor. Bir cümlemizi de Marshawn Lynch’in yedeği Robert Turbin’e ayıralım. Son haftalardaki yükselişine ve hücumdaki verimliliğine aynen devam ediyor.

Savunmamıza Karşı Olur Böyle Şeyler, Kafaya Fazla Takmamak Lazım

Şampiyonluk yolunda en büyük dayanağımız savunmamız. İşte o savunma üç haftadır görevde, iş başında. Eagles’ta adea LeSean McCoy ve Darren Sproles’ın ayakları geri geri gitti. 57 denemede 188 koşu yardı ile bize yenilen Philadelphia’nın pas hücumlarındaki kısıtlı verimlilik dışında yüzü gülmedi. Sanchez’in Philadelphia formasıyla oynadığı dört takımın savunma sıralaması yirmilerdeydi. Seattle gibi elit bir savunmaya ve savunmacılara karşı oynamamıştı. Paslarda kanatlara pek bakış atamadı, o taraflara pas atmaya cesaret edemedi. Cornerback’lerimize pek iş düşmedi.

Toplam oyun, pas yardı toplamı, toplam yard, oyun başına yard ve ilk hak sayısında Chip Kelly döneminin en kötü günüydü. Seattle Seahawks’a karşı böyle şeyler olur kafama fazla takmamak lazım. Yalnız kardeşim, maç boyunca Chip Kelly ne ağladı! Hakeme itiraz edilir, hakemler baskı altına alınmaya, sonraki kararların yönü için algı oyunları oynanır. Doğrudur yanlıştır, tartışılır. Lakin her pozisyonda ağlarcasına itiraz etmemek lazım sayın Kelly. Hakem demişken: Kansas City @Arizona maçının son bölümünde Arizona lehine çıkan fumble kararına Seattlelı olmanın etkisiyle de olsa gerek hala şoktayım. Arizona dışında bir yerde oynansaydı o maç o pozisyonda bu kararın çıkması imkan dahilinde değildi…

Formül

Başlığımızla bitirelim yazıyı. Doppler etkisi 1842’de Andreas Doppler tarafından matematiksel hipotez olarak bilim çevresine sunulmuş ve üçer yıl aralıklarla önce Hollandalı Ballot, ardından Fransız Fizeau tarafından eklemelerle şekillenmiştir. Ultarasonografi gibi, araba radarları gibi birçok alanda kullanılan Doppler etkisi; ışık ve özellikle seste dalga boyu ve frekansa sahip sabit veya hareketli bir varlığın yine yaklaşan veya uzaklaşan bir gözlemci tarafından farklı zaman ve konumlarda algılanmasıdır. Kısaca örneklendirelim ki Seattle yazımızla bağladığımızda havada kalmasın mevzu.

Denver Broncos ile oynuyoruz. Top Denver’da. Peyton Manning ‘Omaha Omaha’ diye taktiksel meşhur bağırışını yapıyor. Nose tackle’ımız Brandon Mebane ‘Omaha Omaha’yı pes biçimde duyarken SS Kam Chancellor tiz biçimde duyacaktır. Umarım örnek anlaşılır olmuştur. Şampiyonlukla biten sezona 36-16 Green Bay Packers galibiyetiyle başlayınca ‘Seattle şampiyonluğu tekrarlar’ sesinin frekansı NFL dünyasında güçlü bir biçimde hissedilirken haftalar haftaları kovalıyordu ve Seattle’da bir düşüş, bir fetret dönemi baş gösterince evimizin, sokağımızın önünden uzaklaşan ambulansın sireni gibi ‘Seattle şampiyonluğu tekrarlar’ sözünün frekansı düştü de düştü. Geride bırakılan üç hafta. Arizona, San Francisco ve Philadelphia galibiyetleri, sadece galibiyetleri değil 19-3, 19-3 ve 24-14 gibi ezici skorlar; korkutucu savunma ve güçlenen hücum oyunlarıyla şampiyonluk cümlelerinin dalga kaynağı aynı olmasına karşın rakiplerimizdeki algılanma tonu eskiye döndü.

Bu hafta San Francisco 49ers’ı CenturyLink Field’da yenersek 2004 NBA Doğu Konferansı Final serisinde ikinci maç öncesi her röportaja ‘We will win the game two’ cevabını veren Detroit Pistons forveti Rasheed Wallace gibi bir söyleve kapı aralayıp ‘son iki maçı kesin alırız’ diyorum. Sezonun en kilit noktası bu Pazar oynanacak olan iç saha maçımız. Bu maçı kazanırsak son iki maç garanti bizi. Garanti belgesini de ilerleyen yazılarda anlatırım (umarım Seattle Seahawks beni üzmez ve utandırmaz). Eğer wildcard’dan playoff’lara dahil olursak 2010 yılındaki durumun maç sonucu haricinde yaşanmasını isterim. New Orleans bizim o yılda yaptığımız gibi ‘losing record ile 7-9’ NFC South birincisi olsun ve bizle kendi evinde karşılaşsın. İlginç bir an olur doğrusu!.. 12.Adamın başkentinden sevginin Doppler etkisi tadında üstünüze üstünüze gelmesini diliyorum.