Allah’ın Antalya’sındaki bir evde, sıradan bir devlet memuru, akşam saat dokuzda karısına “Gece üç buçukta kalkıp Amerikan futbolu maçı izleyeceğim” dediğinde karşılaşacağı muhtemel cevap “Benim için kalk desem bir ton mazeret uydurursun” olur. Trajik olan haklı olması. Dünyanın öbür ucundaki spor olaylarına gönül vermenin bedeli de budur işte. Hayır, bu bedel gecenin köründe kalkmak değil, karınızın attığı tripi çekmek. Neyse, gecenin uçsuz bucaksız bir anında kalkıp maç izlemek, 70’lerin sonunda daha küçük bir çocukken babamızla siyah beyaz televizyonda izlediğimiz Muhammed Ali – Leon Spinks unvan maçlarından kalma ve bunu da bir kadına anlatmaya imkân yok. 7-0 devam eden bir sezonda, daha üç gün önce kolay geçmiş gibi görünen ancak çok efor sarf edilmiş bir maçın ardından pek de istemediğim bir rakipti Cardinals. Bunun sebebi, hem Cardinals’ın aslında kaybettiği tüm maçlarda, rakiplere sıkıntı yaratmış olması, kaybedecek pek bir şeyi olmayan, karşısına çıkan sükseli rakibini yenerek sansasyonel bir sonuç elde etme motivasyonu ile maça çıkacak bir ekip olması, hem de 49ers oyuncuları rakibi küçük görme ihtimaliydi. Maç tam da benzer şekilde gelişti. Hiç kolay olmadı.

Maça hiç iyi başlamadı 49ers. NFL’in bu sene en iyisi denilen savunma Arizona hücumuna çalışırken sanırım daha takıma 72 saat önce katılmış olan Kenyan Drake’i unutmuş olmalı. Zira Drake, sadece touchdown ile sonuçlandırdığı maçın ilk drive’ının değil, 52’si pas yakalama, 110’u koşu olmak üzere toplam 162 yard ve bir TD ile maçın da yıldızıydı. Bu ilk hücumda rakibe touchdown imkânı vermenin yanında 49ers hücumu da çeyreğin sonuna kadar ne koşu ne de pas olarak hiçbir işlevsellik sağlayamadı. Bir de bunun üstüne Tevin Coleman için blok koyarken rakip oyuncunun kaskı sol diz kapağına çarpan Kittle kısa süreli de olsa sakatlanıp oyundan çıkınca “Acaba mı?” şeklinde kafalarda soru işaretleri oluşmadı desem yalan olur. Ancak, hem oyuna çabuk dönen Kittle hem de bu maç için adına özel bir paragraf açılması gereken Garoppolo’nun sayesinde bulunan touchdown ile ilk çeyrek 7-7 bitti.

Sekiz hafta boyunca oynanan yedi maçta belki de bir tek Steelers maçında Jimmy Garoppolo’ya ihtiyaç duyulmuştu. O maçtaki iji interception, bir top kaybına yol açan iki fumble ve sadece bir touchdown’lık kötü performansı bu güne kadar, 7-0’a rağmen karşımıza sürekli “Tamam çok iyi gidiyor ama Garoppolo’nun da daha bir numarasını göremedik” ifadesini çıkarıyordu. Haksız da sayılmayacak bu itiraza Garoppolo bu maçta 28/37 pas, 317 yard, dört touchdown pası ve sıfır top kayıplık neredeyse mükemmel bir performansla cevap verdi. Yorgunluk, Kittle’ın blok katkısından mahrumiyet, rakibin 49ers koşu oyunlarını iyi analizi gibi sebeplerden dolayı, önceki haftalara nazaran kötü işleyen bir O-Line’a rağmen Garoppolo hiç paniklemeden, gayet sakin ve net bir franchise quarterback işi çıkardı. Sadece bir kez sack oldu ki onda da kabahat kör noktasından gelen Chandler Jones’u durduramayan sol tackle Justin Skule’deydi. Skule demişken tecrübeli sol tackle Joe Staley haftaya geri dönüyor. Genç Skule, Staley’in yokluğunda, birkaç münferit pozisyon hariç, hiç sırıtmadan oynadı. Garoppolo’nun başarılı oyununda elbette ki takıma geçen hafta katılan Emmanuel Sanders’in etkisi de büyük. Sanders pas oyunlarında Garoppolo’nun ilk tercihi olmakla kalmayıp aynı zamanda Kittle ile birlikte aynı kanattayken rakip savunmalar açısından büyük tereddüt nedeni oluşturuyor. Arizona karşısında da özellikle Kittle’ın oyunda olduğu süre içinde çok etkili oldu. Maçı yedi top tutmada 112 yard, bir touchdown ile tamamlayan Sanders, Deebo Samuel’in kritik top düşürüşleri de dikkate alındığında, ikinci maçında da touchdown yaparak Garoppolo için garanti bir redzone tercihi olmayı başardı. Garoppolo maç boyunca rakibin her blitz’inde topu doğru adamla buluşturabildi. Bana göre en büyük eksisi, iyi oynadığı anların verdiği aşırı güvenle saçma paslar atma potansiyeli. Bu maçta bile gereksiz zorladığı anlarda şansına top kaybı olmadı. Son olarak, maçın sonunda yayınlanan bir istatistiğe göre de Garoppolo, 2000’den bu yana aynı maçta 300 yard üstü pas ve dört TD pası atan ilk 49ers quarterback’i oldu.

Maçta öne çıkanlara gelince; benim buraya ilk adayım, ilk yarının sonunda, bitime dört saniye kala, 49ers rakip bir yard çizgisinde fourth and goal oynarken, tam oyun başlayıp da başarısız olmadan hemen önce mola alıp oyunun tekrarlanmasına ve tekrarında 49ers touchdown’ına neden olan Arizona koçu Kliff Kingsbury. Maçtan sonraki açıklamasında “Amacım rakibimin en iyi hücum seçeneğini açık etmekti” dediyse de bu mola her koçun aynı durumda, aynı oyunu iki kez üst üste deneyen Freddie Kitchens olmadığını göstermekten başka bir işe yaramadı. Koşu oyununu bırakıp pas oyunu oynayan 49ers başarılı olup devreye 7-21 önde girmeyi başardı. Kingsbury maçın sonundaki çok belirsiz bir first down için itiraz edip son molasını da heba ederek bir hataya daha imza attı.

49ers hücum takımında, maçın büyük bir kısmını sol bacağına fazla yüklenmeden geçiren Kittle, yukarıda bahsedildiği gibi Sanders ve tek pozisyonda 21 yard top tutarak touchdown yapan Pettis maça etki edenler arasındaydı. Bununla beraber yine redzone’da maça bir kez girip tek top tutarak onu da touchdown ile sonuçlandırmayı başaran Kendrick Bourne da doğrudan sonuca etki edenlerdendi. Deebo Samuel ise redzone’da bomboş iken kolay bir topu ellerinden kaydırıp yere düşürürken aslında 7/4 hedefle 40 yardlık fena olmayan çaylak performansını da gölgelemiş oldu. Savunmada Arizona hücum hattı Nick Bosa için adeta çift sol tackle ile önlem almış, birinci seddi geçen Bosa çoğu zaman ikinci bir duvarla karşılandı ama bu takviye yüzünden Arizona O-Line’ında oluşan boşluktan 49ers savunmasının pek de faydalanabildiği söylenemez. Ne DeForest Buckner, ne Dee Ford ne de diğer savunma oyuncuları maç boyunca önceki maçları aratacak şekilde Kyler Murray’ya yeterince baskı kuramadılar. 49ers savunmasında tackle lideri her zaman olduğu gibi Fred Warner iken Ford, Buckner ve Greenlaw ile toplamda üç sack yapılabildi. Savunmanın bu yılki performansına hiç yakışmayacak hareket ise maçın bitimine beş dakika kala geldi. Bu sene hiç big play’e (maça etki edecek hareket) izin vermemiş olan 49ers savunması Kyler Murray’in pasında Andy Isabella’yı unutunca maçı zora sokan 88 yardlık touchdown gelmişti. İyi ki sonrasında Garoppolo ve hücum kalan son beş dakikayı eritmeyi başardı da top bir daha Cardinals’a geçemedi.

Cardinals adına Kenyan Drake hücuma büyük katkı sağlamış göründü. Kyler Murray adeta ondan başkasını kullanmadı. Murray demişken, ilk kez tam maç izledim. Nick Bosa ne kadar iyi olsa da Murray birinci sıra seçimi çaylak bir QB için hiç de öyle tu-kaka denilecek bir adam değil. Geçen sene tek gündem olan dört, hatta Lamar Jackson ile beş çaylak QB’nin de ilk sezon performanslarından daha iyiydi. 17/24 deneme ile 241 yard, iki TD pası 49ers gibi dominant bir savunmaya karşı vasat (vasat kötü demek değildir) bir performans ortaya koydu. Bu savunma karşısında ne Goff’lar, Mayfield’lar, Allen’lar kafasını kaldıramadı. Sene sonuna kadar bu kadar sack olmaya çalışmamayı öğrense bile yeterli. Ufak tefeğim diye kafayı eğince kurtulurum diye mi düşünüyor bilmiyorum ama sack olma konusunda şansını çok zorladığı kesin. Cardinals savunmasında uzun zamandır görmediğim enerji ve atletizmde bir adam vardı sahada, safety Budda Baker. 11 tanesi solo olmak üzere 13 tackle, iki top kaybına yönelik müdahale ve üç tane de savunulan pas rakamlarıyla sadece savunma hattının arkasına sarkmayı başarmış her 49ers oyuncusunun karşısına çıkmakla kalmayıp, koşucuyu paketlemiş, itiş kakış halindeki savunma hattına da bit kadar boyuyla zıplayıp destek vermeye çalıştı. Arada ezilmeden şu maçı bitirmesi büyük şansı oldu. Bu arada özellikle kendinden iki kat cüsseli Kittle ile girdiği mücadelede, sakat Kittle tarafından savrulduğu ve Kittle’ın touchdown’ı ile sonuçlanan pozisyon sonrası Kittle’ın “Biz daha ölmedik” vari “I am still here” diyaloğu görülmeye değerdi.

Rüya gibi devam eden sezonda bir sonraki maçı bu kez Pazartesi gecesi Seattle’la evimizde oynayacağız. Tam 11 günlük bir dinlenme süresi var. Henüz bir şey okumadım ama umarım Kittle’da önemli bir şey yoktur. Maç içinde geri döndüğünde sakatlığın şiddetinin artmasından korkup, bir maç için değer mi diye düşünmedim değil. Sonuçta daha ilerilerini düşünüyorsak bir maçı feda edebilirdik. Ahkelo ve Staley’in dönüşü kesin. McGlinchey ve Juszczyk’in de Seattle maçına yetişme ihtimalleri var. Şu an görünen en önemli division rakibine, karşı dinlenip tam kadro çıkılan bir maçın Arizona maçından daha kolay geçeceğini düşünüyorum. Gaza gelmeyelim ama hazır bu ivmeyi yakalamışken de neden olmuşları toplamayalım ki?