Sabır göstermek lafta kolay ama uygulamada zor bir eylemdir. Sabreden insanlar, belli bir süre sonra iç sesini dizginlemeyi başarıp, artık yeni umutlara doğru yelken açmışlardır. Nereden mi biliyorum çünkü bir Dolphins taraftarı olduğum için, dile kolay tam 20 yıldır New England Patriots hegemonyasının bitmesini beklemek bizlere sabretmenin tüm inceliklerini gösterirken aynı zamanda tüm düşüncelerimizi de bir başka türlü şekillendirdi. Her ne kadar dominant yılların sadece beş senesini turkuaz beyaz renklere gönül vererek geçirmişsem de bu sürecin böyle gitmeyeceği de bilinen bir gerçekti…

Bendeniz de bunun sinyallerini Dolphins açısından 2018 sezonunun sonunda alınan kararlar doğrultusunda alıp şu yazıyı yazmıştım. Başlıkta yazdığı gibi gerçekten de Miami Dolphins için temiz ve yeni bir sayfa olmuştu sezon sonu yaşanan gelişmeler. Adam Gase, Joe Philbin hatta Tony Sparano yönetimindeki ardı ardına başarısız sezonlar, takımı Don Shula’nın ruhundan uzaklaştırıp sıradanlaştırıyordu. Belki de alınacak en doğru karar sil baştan başlamaktı. Bu sadece herhangi bir grubu hedefe alarak değil de oyuncu, koç ve yönetici kim varsa başarıya aç ve bu ligin tozunu yutmuş insanları getirmek, bu sil baştan sürecinin en büyük etkisi olabilirdi ve nitekim de öyle oldu. New England Patriots’ta yıllardır koçluk yapan Brain Flores’i head koçluğa getirmek; uzun yıllardır takıma çeşitli görevlerde hizmet eden Chris Grier’i takımın genel menajeri yapma aşısı bu sezon meyvelerini vermeye başladı. “İyi de sezon beş galibiyetle bitmiş, ne meyvesi bu?” diye sorulması çok muhtemel olacaktır ki buna cevap olarak güzel bir İngiliz atasözüyle cevap verelim: “Rome wasn’t built in a day” yani Roma bir günde kurulmadı. Tabii ki de burada bahsedilen süreç bir sezon içerisinde takımı zaferlere çıkaracak değil. Ancak ve ancak biraz önce bahsettiğim takım ruhu kurma konusunda ciddi adımlar atıldığını belirtmek lazım. Yapılan hamlelerin amacı draft’tan seçilecek gençlerin takıma adapte olma sürecinde, tecrübeli oyuncularla birlikte aynı kazanda pişmesi, gelecek yıllarda takımın iskeletini çıkarmaktır. Başarıyı getiren şeylerden en önemlisi bir kazanma kültürünü oturtmaktır, bahsettiğimiz kültürü oturtmak içinde o değerleri taşıyan oyuncu grubuna sahip olmak gerekir.

Sezon Özeti: Öyle ya da Böyle

2019 sezonunun Miami Dolphins adına çok kötü geçeceğini aşikârdı. Bir değişimin de mutlak suretle oyuncu grubunda olması gerekiyordu. Takım bir önceki sezon biter bitmez sırtına yük olan oyuncularını birer birer göndermeye başlamıştı. İlk turdan seçilen oyuncular da bunlara dâhildi çünkü o beklenen uyum yakalanamamıştı. Ancak olması gereken değişimin daha yumuşak yapılacağını, freni patlamış kamyon gibi olacağını düşünmemiştim. Rebuilding yani baştan yapılanma süreci altında yapılan hamleler en sonunda bende dâhil birçok otoriteyi umutsuzluğa sürüklemişti ve daha sezon başlamadan şöyle bir yazı kaleme almıştım. Zor olacak bir yıl, daha da zor olacaktı. İlk hedef aslında olabildiğince birinci tur hakkı toplamaktı ve açıkçası gerçekleşen takaslara da baktığımızda Chris Grier yönetimi alışverişler sonrasında istediği hakları elde ettiler. Ancak takımın oyun kurucusu yoktu; koşucusu ve pas yakalayıcıları kafalarda büyük soru işareti bırakan isimlerdi; savunma deseniz “Ne zaman vardı ki?” diye sorgulatıyordu. Anlaşılacağı üzere 0-16’lık bir sezonun kapıda olduğunu düşünenlerdendim. Nitekim öyle olmadı. Sezon içindeyse Dolphins adına gözüme çarpan kırılma noktaları vardı…

Bunlardan ilki heyecanla beklediği Josh Rosen’ın starter olma anıydı. Head koç Brain Flores’in Ryan Fitzpatrick’i starter olarak açıkladıktan sonra bunun çok fazla sürmeyeceğini ve Josh Rosen’ın eninde sonunda takımda şans bulacağını düşünmüştüm. Gerçekten de öyle de oldu ve Rosen üçüncü haftadaki Dallas Cowboys maçıyla birlikte fırsatı yakaladı. Bu süreçte Baltimore Ravens ve New England Patriots’a karşı sahadan silinen Dolphins’i Rosen’in yapacakları tekrardan canlandırabilirdi. Ancak sonuç pek sanıldığı gibi olmadı.

31-6 kaybedilen Dallas Cowboys karşılaşmasına takım ilk yarıyı başa baş götürmeyi başarsa da ikinci yarıda Cowboys’un gaza basmasıyla mağlubiyet kaçınılmaz olmuştu. Bir sonraki hafta oynanan Los Angeles Chargers maçı ise Dolphins adına öne geçilmesine rağmen kaybedilen bir maçtı. Rosen bu iki maçı sırasıyla 200 ve 180 yard pas atarak tamamladı ve sadece bir TD pası atabildi. Belki takım çok kötüydü ama Rosen kesinlikle takımdan daha kötüydü ve bu 23 yaşındaki oyun kurucunun kariyeri için hiç iyi sinyaller değildi. Beşinci haftadaki kritik Washington Redskins maçı ise artık yeter dedirtecek cinstendi. Koç Brain Flores de dayanamamış olacak ki Rosen’i kenara alıp tekrardan oyuna Ryan Fitzpatrick’i sürdü ve tecrübeli oyun kurucu sezonun geri kalanında nispeten daha iyi bir oyun ortaya koyarak takımın galibiyetlerine önemli rol oynadı. Bu olayın dönüm noktası olmasının sebeplerinden birisi Miami Dolphins’in, Josh Rosen’e bir şans daha verip “Acaba bu takımın oyun kurucusu olur mu?” sorusuna cevap aramasıydı. Lakin Rosen’ın hayal kırıklığı performansı fikrimce sadece Dolphins kariyerini değil aynı zamanda NFL kariyerini de bitirdi.

Notlarıma aldığım ikinci olay ise başta beni olmak üzere Dolphins tarafını bir hayli üzmüştü. 2018 yılında birinci turdan seçilen Minkah Fitzpatrick, takımın kötü gidişatına dayanamayarak takasını istedi. Dolphins yönetimi de bu çağrıya kulak vererek 11. sıra seçimi oyuncusunu Pittsburgh Steelers’a birinci tur karşılığında takasladı. Genç oyuncu, Dolphins’e ilk geldiğinde cornerback olarak forma giyerken geçtiğimiz sezonun başında safety pozisyonuna kaydırılmıştı ve burada fena da olmayan bir oyun ortaya koymuştu. Fakat Mike Tomlin’in elinde üç dört seviye birden atlayan Fitzpatrick, oyun bilgisini atletizmi ile birleştirince Steelers savunmasında beş interception ve dokuz pas savunması katkısı verdi. Bununla da kalmayıp Steelers hücumunun yapamadığı TD’ı bile yaparak kalitesini kanıtlamış oldu. Kendisinden turkuaz beyaz forma altında güzel işler yaparken görmek istediğim Minkah, kendi yolunu çizerek Steelers’ta harikalar yarattı. Yolu açık olsun demekten başka bir şey gelmiyor elden. Boşuna dememişler zaten: “Giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir.”

Üçüncü dönüm noktası ise üst üste yedi maçını kazanamayan ve bu süreçte Cincinnati Bengals ile galibiyet alamayan takımlar arasında kendisine yer bulan Dolphins’in bu kör talihi kırması Kasım ayının ilk maçında New York Jets karşısında oldu. Bir sonraki maç olan Indianapolis Colts deplasmanında ise gelen sürpriz galibiyet ise hiç ama hiç hesapta yoktu. Aralık başında oynanan Philadelphia Eagles maçı ise belki de uzun yıllar unutulmayacak bir maç olarak Dolphins tarihine geçti. New York Jets maçının önemli olmasının sebebi o maçtan sonra Dolphins’in dokuz maçtan beş galibiyet çıkarmış olmasıydı.

Dört numara da ise yine bir galibiyet var lakin bu öyle böyle bir galibiyet değil. Sezonun son maçına New England Patriots’a karşı çıkan Miami Dolphins, kötü başladığı yılı taraftarlarına galibiyetle bitirmek istiyordu. Patriots tarafında ise zaten sıkıntılı geçen süreci, Dolphins karşısında galibiyet alıp, playoff turunda ilk turu bay geçmenin hesaplarını yapıyordu. Bu maç aynı zamanda Kansas City Chiefs’i de ilgilendiriyordu çünkü olası bir Dolphins galibiyeti playoff’larda ilk tur bay hakkının onlara geçmesi demekti. Maç sonunda ise kimsenin beklemediği bir sonuç vardı. Bütün sene ligin en dibinde yer alan Dolphins, Patriots’u Foxborough’da 27-24 mağlup ederek rakibini wild card oynamaya itti ve Chiefs’e de şampiyonluk yolunda önemli bir yardımı dokundu. Bu galibiyet aynı zamanda head koç Brain Flores’in takımı bir sezonda ne denli değiştirdiğinin de bir kanıtıydı. Maç sonu konuşmasında ise takımıyla ne kadar iç içe olduğu gözükürken aynı zamanda söylediği “This is just thebeginning” yani “Bu sadece bir başlangıç” sözü ise uzun yıllardır Dolphins taraftarlarının aradığı umuttu.

Son olarak Dolphins yönetimi sezonun meyvesi olarak değerlendirdiğim iki güzel iş gerçekleştirdi. Bunlar sezon başında New England Patriots tarafından vazgeçilen cornerback Eric Rowe’un ve takımın hücumda tüm yükünü çeken ve ligde en çok pas yakalayan beşinci oyuncu olarak güzel işlere imza atan DeVante Parker’ın aldıkları kontratlardı. Eric Rowe ile üç yıllık 18 milyon dolar imzalayan Dolphins, DeVante Parker’a ise dört yıllık 30 milyon dolar vererek bu iki oyuncuyu gösterdikleri performanstan dolayı ödüllendirdi ve gelecek yıllarda da takımın ciddi bir parçası olacaklarının da sinyalini verdi. Bununla beraber sezon içerisinde waiver’dan birçok oyuncuyla çalışan ve onları bir şekilde takıma kazandırmaya çalışan koç Flores bu işte de gerçekten başarılı oldu. Bu süreçte WR Preston Williams, DE Taco Charlton, DB Nik Needham ve DB Steven Parker gibi oyuncular da kendilerine yer buldular ve Flores tarafından takıma dâhil edildiler.

Off-Season Şampiyonu: Miami Dolphins!

Sezonu 5-11 ile bitiren Dolphins için artık harekete geçme vakti gelmişti. Yaklaşık 90-100 milyon dolar arası bir “Salary Cap” boşluğu ile serbest oyuncu piyasasına sert bir giriş yapmıştı takım. Özellikle gelecek yılarda da uygulanmaya başlayacak maaş bütçesi artırımı da Dolphins için mükemmel ötesi bir durumdu. Tüm bu fırsatları kullanmak için Chris Grier ve Brain Flores kolları sıvadı ve takımı güçlendirme çalışmalarına başladı. Lakin bu çalışmalar geçmiş yıllardaki gibi har vurup harman savurma şeklinde değil de daha çok nereye gideceğini, hangi kapıyı çalacağını bilen bir şekilde gerçekleşti. Sadece biri hariç!

Byron Jones

Bu hamlelerden en çok ilki ve en çok ses getireni Dallas Cowboys’tan ayrılan cornerback Byron Jones idi. Geçtiğimiz sezonun başında Dolphins Xavien Howard’a beş yıl 75 Milyon Dolar vererek ligin en çok kazananı yapmıştı. Ancak takım bununla yetinmeyip Jones’a beş yıl 82 Milyon Dolar sözleşme imzalatarak Xavien’in önünde ligin en çok kazanan cornerback’i yaptı. Bu hamlenin yapılmasına iten önemli neden ise geçtiğimiz günlerde Dolphins’in uzun yıllardır takımda barındırdığı Reshad Jones’u takımdan kesmesi oldu

En başından Byron Jones birinci tur 27. sıra seçimi olduğunu söyleyelim. Beş yıllık Dallas Cowboys kariyerinde 79 maça çıktı, bir kere Pro-Bowl oldu ve 2016 ile 2018 yıllarında Dallas Cowboys ile playoff’larda mücadele etti… Tüm bunlar belki Jones’a bu kadar yüklü kontrat vermeyi gerektirmezdi fakat koç Flores takımdaki secondary eksiğini tamamlamak istiyordu. Bunun için elindeki Eric Rowe, Bobby McCain ve Xavien Howard üçlüsüne yapılacak bir eklemenin buna yeterli olacağını düşündü. Bunun içinde seçtiği isim Byron Jones oldu.

Peki, piyasadaki diğer cornerbackler ne yaptı? Hangi takımlardan hangi kontratları aldılar? Byron Jones’un kontratı piyasa değerinin biraz üzerinde mi oldu? Bu soruların cevaplarını öğrenmek için aşağıda Jones gibi bu sezon serbest oyuncu piyasasına giren James Bradberry ve Trae Waynes’i temel alarak bir tablo mevcut.

CornerbackMaçINTPas SavunmasıTackleTackle For LossQB Hit
Byron Jones (Dolphins) – 5 Yıl 82 Milyon $79243349113
James Bradberry (Giants) 3 Yıl 43,5 Milyon $6084727973
Trae Waynes (Bengals) – 3 Yıl 42 Milyon $5374224791

Byron Jones ile beraber bu iki oyuncuyu karşılaştırdığımızda sanki Jones’a da bu civarda bir para verilmesi makul olacakmış gibi gözüküyor. Lakin Dolphins’in elinin son derece rahat olması ve oyuncunun kafasını sadece takıma odaklamasını istemesi açısından yapılmış bir hamle olarak gözükebilir. Kâğıt üzerinde bahsettiğimiz bu oyunculardan pek farkı olmayan Jones’un ilerleyen zamanlarda safety olarak da oynayabileceğini ve savunmadaki lider isimlerden biri olacağını düşünüyorum. Her ne kadar içime çok sinmese de hayırlı alışverişler Byron Jones!

Shaq Lawson ve Emmanuel Ogbah

Defensive end pozisyonuna da iki hamle yaparak buradaki açığını kapatan Miami Dolphins, Buffalo Bills’ten Shaq Lawson ve Super Bowl şampiyonu Kansas City Chiefs’ten Emmanuel Ogbah’ı takıma nispeten iyi denebilecek kontratlarla kattı.

Bu pozisyon için şu ana kadar kontrat anlamında başı çeken takım Robert Quinn’e verdiği beş yıl 70 milyon dolarlık kontratla Chicago Bears. Ondan sonra da Shaq Lawson’a üç yıl 30 milyon dolar ile Miami Dolphins yer alıyor. Emmanuel Ogbah ise iki yıl 15 milyon dolar ile altıncı sırada yer alıyor. Defensive end pozisyonu içinde şu ana kadar harcanan toplam paralar aşağıdaki gibi.

Oyuncu AdıNeredenNereyeYılKontrat ($)
Robert QuinnDallas CowboysChicago Bears570
Shaq LawsonBuffalo BillsMiami Dolphins330
Carl NassibTB BuccaneersLas Vegas Raiders325
Gerald McCoyCarolina PanthersDallas Cowboys318,3
Rodney GunterArizona CardinalsJacksonville Jaguars318
Emmanuel OgbahKansas City ChiefsMiami Dolphins215
Quinton JeffersonSeattle SeahawksBuffalo Bills213,5
Stephen WeatherlyMinnesota VikingsCarolina Panthers212,5
Vic BeaslyAtlanta FalconsTennessee Titans19,5

Bu tabloya göre defensive end oyuncularıyla yapılan sözleşmeler ortalama 2,6 yıl yuvarlarsak üç yıllık ve ortalama sözleşme ücreti ise 23,5 Milyon dolar olarak göze çarpıyor. Bu açıdan baktığımızda Miami Dolphins’in bu eklemelerini beğendiğimi söyleyebilirim. Özellikle son birkaç yıldır ciddi şekilde açığı bulan Dolphins’in birisi birinci turdan (Shaq Lawson) diğeri de ikinci turdan (Ogbah) draft edilmiş isimlerle doldurması gayet başarılı bir hamle. Umarım gelecek yıl rakip oyun kurucuyu daha fazla rahatsız edecek bir savunma hattının en değerli parçaları olur bu iki isim.

Kyle Van Noy

Her bölgede olduğu gibi linebacker pozisyonu içinde ciddi açığı bulunan Dolphins’te koç Flores, bu eksiği kapatmak adına eski ve yakından tanıdığı oyuncusu Kyle Van Noy’u kadroya kattı.

Kyle Van Noy’un takıma bir ruh katacağına hiç şüphem yok. Dört yıl New England Patriots’ta 51 maça çıkmış, üç Super Bowl oynayıp iki yüzük kazanmış bir oyuncu yazının başında bahsettiğim kültüre sahip bir oyuncu. Bununla beraber yanında oynayacak olan Raekwon McMillan, Jerome Baker ve Andrew Van Ginkel gibi genç isimlere de örnek olabilecek ve gelişimlerine katkıda bulunabilecek bir isim. Özellikle geçtiğimiz yıl Patriots’ta Jamie Collins ve Dont’a Hightower ile birlikte güzel bir üçlü oluşturan 28 yaşındaki oyuncu, eğer yanındaki oyuncularla da kimyayı yakalarsa benzer bir başarıyı yakalayabilir.

Fakat tabii bir de Kyle Van Noy’a verilen bir kontrat var. Dört yıl 51 milyon dolarlık sözleşme ile ligin en çok kazanan sekizinci “inside linebacker”ı olan Van Noy, iki yıl sonunda takımdan ayrılırsa salary cap’te sadece altı milyon dolarlık bir dead money oluşturacak. Ancak bu sene ki inside linebacker piyasası ise bir hayli kaliteli oyuncuları barındıran bir yıl oldu.

Oyuncu AdıNeredenNereyeYılKontrat($)
Joe SchobertCleveland BrownsJacksonville Jaguars553,75
Kyle Van NoyNE PatriotsMiami Dolphins451
Cory LittletonLos Angeles RamsLas Vegas Raiders335,25
Blake MartinezGreen Bay PackersNew York Giants330,75
Nick KawitowskiChicago BearsLas Vegas Raiders321
Christian KirkseyCleveland BrownsGreen Bay Packers213
Tyler MatakevichPittsburgh SteelersBuffalo Bills29
Neville HewittNew York JetsNew York Jets12
Kevin MinterTB BuccannersTB Buccaneers11,187

Tablodan da görüleceği üzere Joe Schobert, Cory Littleton, Blake Martinez ve Nick Kawitkowski gibi isimlerde kendilerine yeni takım bularak sözleşmeleri kaptılar. Burada dikkat çeken şey ortalama ücretin 24 milyon dolar olup sözleşmelerin ise 2,6 yıl olması. Aynı pozisyon için lig ortalamasına baktığımız zaman ise tüm oyuncular bazında ortalama ücret 11 milyon dolar olarak göze çarpıyor. Yani takımlar bu sezon inside linebacker oyuncuları için iyi kontratlar vermişler. Zaten yukarıdaki saydığımız isimler de kendi pozisyonlarında ligin en çok kazanan oyuncuları arasında yer edinen isimler.

Jordan Howard

Geçen sezon Kenyan Drake’in de “Beni de salın” diyenler kervanına katılmasından sonra Kallen Ballage ve geçtiğimiz yıl yedinci turdan seçtiği Myles Gaskin’den neredeyse hiç koşu katkısı alamayan Dolphins’in bu pozisyona bir katkı geleceği apaçık ortadaydı. Ancak bunun muhtemel bir draft seçimi ile olacağını düşünenlerdendim. Hala öyle düşünüyorum fakat Jordan Howard gibi bir ismi iki yıl 9,75 milyon dolarlık gibi bir sözleşmeyle takıma katmak gerçekten çok güzel bir iş.

Chicago Bears’taki ilk iki sezonunda 1000+ yardı geçen ve toplam 24 koşu TD ile güzel istatistiklere imza atan Howard, Philadelphia Eagles’ta gittiğinde yine böyle bir etki yapması bekleniyordu. Ancak Eagles’in çaylağı Miles Sanders, ortaya koyduğu oyunla Jordan Howard’ı geride bıraktı ve takımını sırtlayan isim oldu. Lakin Howard’ın macerasının daha bittiğini düşünmüyorum. Seçilecek bir veya iki ofansif lineman ile Howard tekrardan takımının sırtlayıcısı olabilecek bir isim. Hele ki takıma bir de çaylak running back eklenirse, Howard’ın bu isimle birlikte ortaya geçen senenin çok üstünde bir koşu hücumu oluşturacağına inancım tam.

Ve Diğerleri

Yukarıda saydığımız isimler dışında Dolphins, guard Ereck Flowers ile üç yıl 30 milyon dolar, safety Clayton Fejedelem üç yıl 8,5 milyon dolar, center Ted Karras ile bir yıl dört milyon dolar,  free safety Adrian Colbert ile bir yıl 1,75 milyon dolar ve son olarak outside linebacker Kamu Grugier Hill ile bir yıl üç milyon dolar sözleşme imzaladı.

Bu hamleler arasında ise Ereck Flowers ve Ted Karras’ın takıma katılması takımın yetersiz hücum hattı için ideal olmasına rağmen yine de bu bölgelere takviye olması muhtemel gözüküyor.

En nihayetinde Dolphins hem kadrosunu genişletti ve güçlendirdi. 90 milyon dolar civarı bir maaş bütçesi rahatlığı ile girdiği serbest oyuncu pazarını 50 milyon dolar harcayarak ayrılan Dolphins’in şu an tahmini 40 milyon dolar gibi bir maaş bütçesi mevcut. Ancak bu bütçe draft’tan seçilecek oyuncularla birlikte 18 milyon dolar’a kadar gerileyecek gibi gözüküyor. Yine de Dolphins açısından verimli geçtiğini söyleyebileceğim bir dönem oldu. Lakin New England Patriots ve Tom Brady ayrılığından sonra Buffalo Bills ve New York Jets ile beraber ciddi bir AFC Doğu savaşı verecek olan Dolphins için ise daha önemli bir aşama daha var. O da tabii ki “2020 NFL Draft”

2020 NFL Draft: Seç, Beğen, Al

Tüm amacı olabildiğince değerli draft pick’leri toplamak olan Dolphins, istediğini de elde etmiş oldu. 2020 Draft’a tam 14 seçim hakkıyla katılacak ve bunların üç tanesi (5, 18 ve 26. sıra) birinci tur. Bu aslında Dolphins için ideal oyun kurucusunu seçmek demek olabilir.

Dolphins için mock draft’a girmek yerine draft günü oluşabilecek muhtemel senaryolar hakkında konuşmak en azından neler olabileceğini anlamamıza yardımcı olabilir…

Bu senaryolardan ilki ve bence olabilirliği dikkate alındığında “Neden Olmasın?” ki dedirten bir durum var. O da Dolphins’in elindeki draft pick’lerinden bir teklif hazırlayıp Cincinnati Bengals’a sunması ve bunun karşılığında birinci sıradan Joe Burrow’u seçmesi. Bu senaryonun çıkma sebeplerinden en önemli geçtiğimiz haftalarda Joe Burrow’un Cincinnati Bengals’ta oynamak istemediği haberleri dolaştığından ötürü, oyun kurucu arayışı açıkça belli olan Dolphins’in bu durumdan faydalanıp faydalanmayacağı üzerineydi. Gerçekçiliği az bir ihtimal olsa da bence aklımızın bir köşesinde durmalı.

Diğer taraftan olası durumlar dâhilinde ise Dolphins’in Tua Tagovailova ilgisi geçtiğimiz sezondan beri yazılıp çiziliyor ki o zaten aklımızın bir ucunda. Fakat özellikle son gerçekleşen NFL Combine’dan sonra iki isim daha oyun kurucu pozisyonu için öne çıktı. Bunlar Justin Herbert ve Jordan Love isimleri oldu. Her iki isimde gerçekten kaliteli isimler. Özellikle Justin Herbert’in muhtemelen birinci turdan seçileceği konuşuluyor. Ancak, Dolphins yönetiminin Tua konusunda uzun süredir istekli olması ve gerçekleştirilen toplantıların nitekim olumlu olması, Justin Herbert’in seçilme ihtimalini bir hayli azaltıyor. Buradaki verilmesi gereken kritik karar var çünkü bu draft hakları bir daha kolay kolay Dolphins’in başına gelmez. O yüzden Chris Grier’in Tua’dan başka yola sapacağını pek sanmıyorum. Fakat Tua ilgisi olan tek takım Dolphins değil. Üçüncü sıradaki Detroit Lions’ta Matthew Stafford ile ilgili çıkan haberler, mavi beyazlı ekibin Tua’ya yönelebileceği yönünde. Buradan da belki Lions ile bir takas görebiliriz draft günü.

Oyun kurucu dışında Miami ekibinin, running back ve hücum hattı oyuncusu seçeceğini düşünüyorum. Alt turlardan da muhtemel olarak secondary de savunma hattı oyuncularıyla oyuncu havuzu genişletilecektir.

Gelelim finale. Burada artık söylenecek pek bir şey yok. Uzun yıllardır vasatı aşamayan Dolphins’in artık bir atağa kalkacağını ve Buffalo Bills ile beraber AFC Doğu grubunu o kötü itibarından kurtaracağını düşünüyorum. Başlıkta da dediğim gibi bu bir “BAŞLANGIÇ”…