Cavalliers vs. Sultans maçı pek çok sporcu için ders çıkarılması gereken bir maçtı. Sporda motivasyon çok önemli zira. Eksik motivasyon kadar aşırı motivasyondan da kaçınmak gerekmektedir. Bunun acısını pek çok takım yaşamıştır. Zira sporda en büyük iki yanlış; rakibi küçümsemek yada rakibi gözünde büyütmektir. Any Given Sunday repliği: Kazanabilirsin de, kaybedebilirsin de. Önemli olan bunu nasıl yaptığındır.
Gelelim maça; Sultans cephesi için efsanevi bir comeback victory. Cavalliers için “büyük maç” kazanmak ile “büyük takım” olmak arasındaki farkın önemini kavrama yolunda önemli dersler çıkarılacak bir maç. Tribündeki seyirciler için ise çok vasat bir football maçı.
İlk yarı Sultans hemen hiç sahada yoktu. İlk drive’ın 2. down’unda fumble, 2. drive’ın ilk pasında interception olmak üzere, possession açısından son derece başarısız bir hücum organizasyonu ortaya koydular. Buna karşılık Cavalliers klasik oyun şablonu içinde spread offense oynadı ve hemen tamamında hücumda olduğu bir yarıdan 2 TD ile skoru 14-0’a getirmesini bildi.
Maçın düğümü 2. yarıda çözüldü. Zaten “Şampiyon” olarak sahaya gelen Cavalliers, ki koskoca Red Deers’ı, hem de Ankara’da hezimete uğratmıştı, 14 – 0 önde olduğu Sultans maçını da farklı bir skorla kazanacaktı elbette ki. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Zira Sultans çözülen bir takım değildi. Maça son ana kadar çok iyi asıldılar ve Cavalliers “kazandığı bir maçı” formaliteden oynarken, Sultans hak ederek şampiyonluğu kazandı.
Hak ederek dememdeki amaç, Cavalliers son derece lakayıt ve gayri ciddi bir oyun oynamaya, tribündeki arkadaşları, sevgilileri vs. ile şakalaşmaya başladığı an Sultans hücumu cezalandırmaya başladı. Aslında Sultans maçın tamamında aynı ritimde oynadı. Tek fark Cavalliers’ın motivasyonu maçın 2. yarısına kadardı ve tablo tersine dönmeye başladığında bir “jump start” yapmak yerine hakeme ve/ya takım arkadaşlarına saldırmak Sultans hücumuna saldırmaktan daha cazip geldi. Benzer hata daha önce Sultans’ı yine şampiyon yapmıştı. Dolphins TAFL’den önceki son ligde Sultans’ı finalde yenerek şampiyon olmuş, ertesi sene de İnönü Stadı’na şampiyon olarak gelmişti. Aşırı motive olmuş, rakibini son derece küçümsemiş ve aynı Cavs gibi sahadan hezimetle ayrılmıştı.
Gelelim maçın teknik analizine. Cavs idari kadrosu ile pek çok temasımız oldu maç öncesinde. Özellikle Sultans’ı yenmiş olan bir takım gözü ile Sultans’ın zayıf yönleri hakkında bilgi aldılar ve gerçekten çok çalıştılar. Sıkı ve disiplinli bir final maçı hazırlık dönemi geçirdiler. Fakat bendeki en büyük şaşkınlık maçın başlaması ile gerçekleşti. O kadar hazırlık süresi boyunca hiçbir trick play yada big play design etmemiş, sadece tüm sene boyunca oynadıkları oyunların üzerinden geçmiş olmalılar ki sahada en ufak bir sürpriz yoktu. Bence bu da rakibi küçümsemenin bir neticesiydi. Zira Sultans cephesi de Cavs’i dikkatle analiz etmiş ve sahaya iyi hazırlanmış olarak çıkacaktı. Buna karşın Sultans defansını yada hücumunu şaşırtacak, ezberlerini bozacak bir diziliş yada oyun göze çarpmadı. Ezberlenen formasyonda, ezberlenen oyunları oynadılar.
İlk yarıda elde edilen skor da Cavs hücumunun üstün başarısından çok Sultans’ın offensive anlamda hemen hiç sahaya ayak basmamasından kaynaklanmaktaydı. Maçın tamamında çok fazla turnover olmakla beraber, Sultans bu turnover’ları daha çok ilk yarıya zip’lemişti.Topu 2 çeyrek boyunca elinde tutan Cavs eğer 2. TD’dan sonra gevşemeye ve çözülmeye başlamasa farkı biraz daha açabilir ve maçı garantiye almak adına çok daha büyük bir adım atabilirdi.
Sultans da aslında bilinen formasyonuyla, bilinen oyununu ortaya koydu. Bu taktiksel anlamda başarısız bir seçim değildi. Zira iki takım, iki formasyon ve iki oyun planı daha önce çarpışmışlar ve bu çarpışmadan Sultans galip gelmişti. Bu sebeple oyun planını değiştirmesi, yenilemesi yada elden geçirmesi gereken taraf Sultans değildi.
Klasik I-formation’da ortadan koşular ve bunları takip eden play-action TE pasları yada WR’a 20-25 yard’lık Sideline flat pass’lar ile ilerlemeye çalıştılar. Ancak maçı kurtaran offense’tan çok defense tarafı oldu. Zira 2. yarı çok daha fazla maça asıldılar ve Cavs hücumunu çok daha fazla hata ve turnover yapmaya zorladılar. Bu bağlamda maç Cavs’in elinden kayıp ortada olmaya başladığında Sultans toparlanarak maça daha fazla asıldı ve galibiyeti daha çok isteyen taraf oldu.
Bu anlarda Cavs rakibe yoğunlaşmaktan çok hakemlerle münakaşa etmek hatasını yaptı; ki bir takım hakemlerle tartışmaya başladığı an maç disiplininden kopmuş, motivasyonu bozulmuş demektir. Böyle bir kopmayı da Sultans gibi bir takım hiçbir zaman affetmez. Ki, etmedi de.
Daha önce dediğim gibi, genç sporcular için ders niteliğinde bir final müsabakası seyrettik. Her şeyin her an değişebileceği, rakibi hafife almanın sporda yeri olmadığı ve motivasyon, disiplin gibi unsarların bir takım için olmazsa olmaz niteliğinde olduğu gibi pek çok dersler çıkartılabilecek bir müsabaka oldu.
Önümüzdeki senenin fikstürü nasıl olur bilmiyorum ama Sultans, Cavalliers, Red Deers, Warriors, Tigers, Cats ve Falcons’un hemen tüm maçları çok kaliteli, heyecanlı v tempolu geçti. Umarım önümüzdeki sene de çıtayı biraz daha yükselterek aynı keyfi yaşatabilirler. Diğer takımlar için de olumlu örnek olurlar ve aradaki fark biraz daha kapanır. Zira ne kadar çok kaliteli takım olursa Türk football programı o denli hızlı bir gelişme gösterir.