NFL Draft’ı geldi ve gitti. Bize de her zamanki gibi bir kez daha doğmamış çocuğa don biçmek kaldı. Draft prosesinin öncesinin olduğu gibi sonrası da çok bilinmeyenli bir denklem fakat bilinmeyenleri bilmeye çalışmayı çok seviyoruz. Aslında geçmişte bu işte bazı başarılar yakaladığımı göğsümü gere gere belirtmek isterim. Bu yazıda NFL Draft 2016’nın kazananlarını ve kaybedenlerini inceleyeceğiz. Öncekilere ulaşmak için alttaki linklere tıklayabilirsiniz. Çekinmeyin, tıklayın;

NFL Draft 2013 Kazananlar – Kaybedenler

NFL Draft 2014 Kazananlar – Kaybedenler

NFL Draft 2015 Kazananlar – Kaybedenler

Draft’ın sonrasına geçmeden kısaca öncesinde ne kadar başarılı olduğuma bakalım (ya da başarısız diyelim). Gerçek draft’tan günler önce paylaştığım mock draft ile gerçek sonuçları karşılaştırdığımız zaman kariyer rekoru kırdığımı görüyoruz aslında. Evet, tam tamına dört (4) doğru tahmin ile kişisel rekorumu kırdım -teşekkürler Rams, Eagles, Saints ve Vikings- ayrıca Jack Conklin’in seçileceği sırayı da doğru tahmin ettim. Gerçekleşecek takası hesaba katmanın imkansıza yakın olacağını düşünürsek oraya beş doğru tahmin yazmanızı rica edeceğim. Neyse, mock draft yapmak inanın dünyanın en zor işi ve sadece ben değil, tüm uzmanlar bu civarda doğru tahminde bulunuyor. Kaba bir hesapla 253 tane seçilen oyuncudan -havuz daha geniş aslında ama kafa karıştırmayalım- 32 tane takım için tahmin yürütüyorsunuz. Olasılıkları varın siz hesaplayın. Mesela Chargers gibi bir takım çıkıp ters köşe yapınca tasarladığınız tüm gidişatı çöpe atmış oluyor.

Gerçek draft’a gelirsek bu sene kesinlikle düşüş yaşayan oyuncularla anılacak. Aslında bu noktaya sakatlık problemiyle gelen yıldız oyuncu sayısını (Myles Jack, Jaylon Smith, Laquon Treadwell) ve saha dışı sorunlarla gelen oyuncu sayısını (Robert Nkemdiche, Laremy Tunsil, Noah Spence) düşünürsek bu gayet doğaldı. Onun dışında benim dikkatimi çeken bir şey de nose tackle ve 1-teknik defansive tackle’ların NFL yöneticileri gözünde büyük değer kaybetmiş olmaları oldu. İlk turda seçilmesi beklenen A’Shawn Robinson ile Jarran Reed’in ikinci tura düşmesi, Andre Billings’in ise çok saçma bir şekilde dördüncü tura düşmesi bunun en önemli kanıtları. Bu oyuncular 3-down oyuncular değil doğru fakat bariz pas oyunlarında zaten defensive line oyuncuları rotasyona sokuluyor. O yüzden pass rush yapayan DT’lerin bu kadar değer kaybetmesini anlayabilmiş değilim. Bu içimde kalmıştı, söyledikten sonra artık asıl konumuza geçebiliriz. Karşınızda “Kazananlar-Kaybedenler v.2016”.

KAZANANLAR

Cleveland Browns

Browns’ın adının herhangi bir şeyin kazananları kısmında geçmesi bana da çok yadırgayıcı geldi ama geride bıraktığımız hafta sonunda yaptıklarını çok beğendim. Browns, sezon başında namına filmler çekilen New York Mets’in oyuncu gelişimi ve gözlem ekibi başkan yardımcısı “Moneyball” Paul DePodesta’yı kulübün strateji sorumlusu olarak göreve getirdiğinde herkes bıyık altından ‘artık Amerikan futbolundan umudu kesip kurtarıcıyı beyzbolda arıyorlar’ diyerek gülmesine neden olmuştu. Browns’ın yardımcı başkanı Sashi Brown (adam Browns’ı yönetmek için doğmuş resmen) ile güçlerini birleştiren DePodesta hiç ‘Brownsça’ olmayan işler yapmaya başlamıştı bile. Öncelikle Browns’ın burada olması yaptığı seçimlerden çok izlediği strateji sayesinde oldu. İkinci sıra haklarını takas ettiler, oradan gelen hakları da takas ettiler, günler ve geceler boyu trade down yaptılar ve sonunda rekor sayı olan 14 seçim hakkı kullandılar. Yeniden yapılanmanın adına uygun bir hareket oldu. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yetersiz kadroya her sene quarterback seçerek bir yol alamayacaklarını anlamış olmaları güzel.

İlk turda yapılan iki trade down sonucu ikinci sıradan 15.sıraya kadar gerilediler ve buradan wide reciever Corey Coleman’ı seçtiler. Bu seçim birkaç açıdan eleştirilebilir ama ben mantıklı buluyorum. Birincisi Josh Gordon’ı kenara ayırırsak hafızamı ne kadar zorlarsam zorlayayım bir tane başarılı Brown wide reciever’ı hatırlayamıyorum. Bu kadro yıllardır ligin en kötü grubuydu. İllaki wide reciever seçeceklerse neden Treadwell veya Doctson değil de Coleman? Hue Jackson buna cevabını “touchdowns” diyerek veriyor. Geçen sezon 20 touchdown pası yakalayarak NCAA rekoru kıran bir oyuncu için geçerli bir argüman fakat ben biraz daha derin düşünüyorum. Robert Griffin, en iyi zamanlarını koşu hücumunu kullanıp derine attığı isabetli paslarla yaşadı. Hue Jackson’ın bu taktiğe döneceğini düşünüyorum ve bunun için en doğru isim beş yard içinde can yeleği olacak Treadwell, Doctson yerine sonuca giden Coleman. Kaldı ki RGIII zaten kısa pas atmayı beceremiyor…

İkinci turun hemen başı hatta ilk tur bile sayabileceğimiz seçim haklarını Emanuel Ogbah’tan yana kullandılar. Kalan pass rusher’lar arasında en iyi üç isimden biriydi ve Browns’ın kullanacağı 3-4 şemasına uyum sağlayacak derecede güçlü, iri ve hızlı. Geçen sezon NCAA’de en çok sack yapan üçüncü oyuncuydu, NFL’de de yılda 10 sack yapacak kumaşı var. Üçüncü turdaki ilk iki seçimleri ise en sevdiklerim oldu. DE Carl Nassib, Penn State’e gönderdiği maç analizi ile takıma girip sonradan burs kazanan bir oyuncudan geçen sezon 15.5 sack ile bu alanda NCAA lideri olan bir oyuncuya dönüşecek kadar çalışkan ve başarılı biri. OT Shon Coleman ise lösemiyi yenerek futbola geri dönmüş, tıpkı Nassib gibi karakterli bir oyuncu. Ayrıca bu draft’taki bir kaç potansiyel left tackle’dan birisiydi ve Browns’ın ofans line’ının sağına büyük bir ihtiyacı vardı. Bu bağlamda Coleman, ilk etapta mevcut ihtiyacı, uzun vadede de potansiyel ihtiyacı karşılayacak bir seçim.

Üçüncü turdaki son haklarıyla yaptıkları Cody Kessler seçimini herkes gibi ben de reach olarak görüyorum. Bu seçim Hue Jackson’ın Robert Griffin’e olan inancı ve güveninin bir işareti bana kalırsa. Tur-değer ekseninde kötü bir seçim olsa da Kessler’ın kaliteli bir backup olacağını inanıyorum. O yüzden göründüğü kadar da kötü bir seçim değil. Dördüncü turdaki Joe Schobert ve yedinci turda seçilen Scooby Wright dikkat edilmesi gereken linebacker’lar. İki oyuncu da oldukça üretken ve çalışkan kolej kariyerleri ile lige geliyor. Son olarak Browns’ın bu draft’ta seçtiği beş wide reciever’dan beşinci turda seçilen ikisi Jordan Payton ve Rashard Higgins seçimlerini de çok beğendim. Payton, UCLA kariyeri boyunca güvenilir elleri ile isim yapmıştı. Higgins ise PFF’ye göre ikinci tur değeri taşıyan draft’ın en iyi route koşan reciever’ı olmasına rağmen beşinci tura kadar düştü. Browns burada bir steal yapmış olabilir.

Chicago Bears

Herkesin dilinde Jaguars var ama benim bu yıl favori draft sınıfımı toplayan takım Bears oldu. Tabi bunun gerçek hayata da yansıması için uğruna trade up yaptıkları ilk tur seçimleri Leonard Floyd’un kendinden şüphe edenleri susturması gerekiyor. Floyd, iki yıldır NCAA’de dikkatle izlediğim favori oyuncularımdandı. Pozisyonu için çok nadir olan ince uzun fiziği soru işaretlerine neden olsa da rakip quarterback’i kovalayacak, kısa mesafelerde tight end ve running back cover edebilecek kadar atletizme sahip. Fiziğini ne kadar güçlendireceği Mingo veya Jaime Collins olmak arasındaki o ince çizgiyi belirleyecek. İkinci turdaki Cody Whitehair seçimleri ise Floyd’un aksine draft’ın en temiz, risksiz seçimlerinden biri. Kolej kariyerinde her iki tackle pozisyonunda başarıyla oynayan Whitehair, Bears için guard oynayacak. Nedeni NFL’de tackle oynayabilecek kadar uzun kollara ve çabukluğa sahip olmaması fakat guard olarak koy ve oynat kıvamında. Üçüncü turda Jonathan Bullard seçimiyle bir steal yaptıklarını düşünüyorum. Benim Bullard’a biçtiğim değer ikinci turdu. Florida’da DT oynayan Bullard, Bears’ın 3-4 şemasında 5-teknik defensive end olarak oynayacak ki oyun tarzı bu pozisyona evrilmesi için gayet uygun. Patlayıcı gücü sayesinde Bears için değerli bir interior rusher olabilir.

Bears’ın en değerli seçimi ise beşinci turdan Indiana running back’i Jordan Howard. Bu draft’ta da bir çok değerli running back göz ardı edildi, Howard da onlardan biri. Oyununda third-down RB elementleri barındırıyor ve sürpriz bir şekilde Jeremy Langford ile Kadeem Carey’yi geçerek sezonun bir noktasında starter olabilir. Dördüncü tur seçimi Nick Kwiatkoski, bir noktada Raiders’ın draft etmesini istediğim bir oyuncuydu. İlk yıllarında Trevathan ve Freeman’ın arkasında bekleyecek olsa da bulduğu şanslarda etkisini gösterecektir. Kwiatkoski’yi genç yaşta emekli olan 49ers linebacker’ı Chris Borland’a benzetiyorum.

Chicago Bears’ın son iki turda yaptığı seçimlere ise büyük umut bağladım keza bu iki oyuncu da yine Raiders için gözlediğim isimlerdi. DeAndre Houston-Carson, küçük bir okuldan gelse de gelecekte epey iyi free safety olabilmek için gerekli iç güdü ve cover yeteneğine sahip. Bir safety için uzun olmasına rağmen yine bir safety için ince. Bears ondan anında katkı beklemiyor zaten, geleceğe yapılan güzel seçim. Son tur seçimi WR Daniel Braverman ise insanda Wes Welker izlenimi yaratıyor. Son turdan seçilmesinin nedeni küçük size’ı zaten ama ele avuca sığmaz çabukluğu slot reciever pozisyonu için ilgi çekici bir potansiyel yapıyor Braverman’ı.

Jacksonville Jaguars

Jaguars, benim kitabımda başarılı draft geleneğini bu yıl da sürdürdü. Zaten çoğu takımın tahtasında ilk iki sırasında yer alan iki oyuncuyu ilk iki turda draft etmek adınızı kazananlar arasına yazdırmak için yeterli sebep. İlk turda hem Chargers’ın hem de Cowboys’un beklenilenin dışında hareket etmesi Jalen Ramsey’yi Jags’in kucağına düşürdü. Bir takım daha ne kadar şanslı olabilir diye düşünmeye başlamışken fazla sürmedi Myles Jack de sakatlık kuşkuları nedeniyle ikinci tura düştü. Hadi buradan sonra Jaguars, trade up yaparak kendi şansının bir kısmını kendisi yaratmış oldu. Ramsey, çoğu kişiye göre (bana göre değil) draft’ın en iyi oyuncusuydu -en azından herhangi bir sorunu olmayan- ve onu beşinci sıradan seçmek başlı başına büyük iş oldu. Gus Bradley yıllardır hayalini kurduğu iri cornerback’e sonunda kavuştu hem de secondary’nin her yerinde oynatabilme bonusuyla.

Myles Jack, dizinden geçirdiği menüsküs ameliyatı sonrasında geçen yılın büyük kısmını kaçırmıştı. Sonrasında ise bir türlü iyileşemeyişi, combine’da koşamayıp Pro Day’imde koşarım diyerek orada da koşamayışı takımların kendisine korkuyla bakmalarına neden oldu. İşler öyle bir noktaya geldi ki ilk beşten seçilmesi beklenirken ikinci tura kadar düştü. Jack’in dizindeki kıkırdağın hiç bir zaman iyileşememe ihtimali var, ayrıca çoğu sporcunun kariyerini bitiren mikroçatlak ameliyatına da gerek duyabilir. Bu ihtimallerin hepsi ilk turda risk almak için çok fazlaydı ama ikinci tur tüm olumlu senaryoyu düşünerek risk alınabilecek yerdi. Eğer Jack bu olumsuzlukların hiç birini yaşamazsa Jacksonville, savunmasının çehresini değiştirecek iki oyuncu draft etti diyebiliriz.

Bu ikisi dışında beğendiğim iki Jaguars seçimi daha var. Biri dördüncü turda buldukları DT Sheldon Day. Jaguars, 3-teknik defensive tackle’ını Malik Jackson ile bulmuştu fakat pass rush meziyeti olan defensive tackle’lar her zaman için değerli ve bugünlerde asla yeterince pass rusher’a sahip olamıyorsunuz. Day, pozisyonu için undersize olmasına rağmen çabuk ve iyi bir penetre yeteneğine sahip. Bir diğeri ise quarterback Brandon Allen. Jaguars, Blake Bortles ile franchise adamını bulmuş durumda ve kimse Allen’dan Bortles’ın formasını kapmasını beklemiyor. Ancak Allen, bu sınıfta dilendiğim birkaç geliştirilebilir quarterback’ten birisiydi ve Bortles’ın arkasında güvenilir bir yedek olacaktır. Böylelikle Jaguars da Chad Henne’ye gereksiz para ödemekten kurtulur.

BEĞENDİKLERİM

Kısa birer not olarak Minnesota Vikings ve Buffalo Bills‘ten de bahsetmek istiyorum. Benim gözümde en büyük kazanan üçlü yukarıdakiler fakat onların yanına yazılmaya en yakın iki takım da Vikings ve Bills. Vikings’in şansının da yardımıyla ilk turdan Treadwell’i kapmaları büyük iş. Bridgewater, pasör olarak hala gelişmekte ve Treadwell gibi topu yüksek noktada yakalayabilen bir pozisyon reciever’ı bu tarz oyun kurucuların her zaman için en büyük dostudur. Mackensie Alexander’ın ikinci tura düşmesi bekleniyordu ama Vikings’e kadar düşmesi yine büyük şanstı. Kankam Spielman bu fırsatı da kaçırmadı. Vikings’in elinde Rhodes ve Waynes gibi iki tane çok potansiyelli corner olmasına rağmen Alexander mevcut sırada kaçırılmaması gereken yetenekti. Beşinci tur seçimi linebacker Kentrell Brothers da tam Mike Zimmer tarzı eski usul, yüksek oyun zekasına sahip bir savunmacı, ona da dikkat.

Bills ise Rex Ryan klasiği olarak erken turların tamamında savunma oyuncuları seçti. Kendilerini tüm riskleri göze alarak Nkemdiche’ye hazırlamışken Shaq Lawson’ın kucaklarına düşmesi hem kalan en iyi oyuncuyu seçmek hem de önemli bir ihtiyacı gidermek adına şahane seçim oldu. Ragland’ın yeni nesil linebacker’lar gibi uçup kaçamayan tarzı olması ikinci tura düşmesine neden oldu ve Bills bu fırsatı da iyi değerlendirdi. Bu iki oyuncu da ilk günden Bills defansında starter olarak yer alacak kapasitede. DT Adolphus Washington, son senesinde Ohio State programından atılmasa ilk iki turun dışına çıkmayacak bir oyuncuydu, QB Cardale Jones ise iyi işlenirse yeni bir Cam Newton, aksi taktirde “EJ Manuel 2.0” olacak. Evlatlar Takımı yazımda bahsettiğim Jonathan Williams da Bills’in beşinci turdan steal adayı fakat LeSean McCoy ve Karlos Williams’ın arkasında savaşarak yerini kazanması gerekiyor. Kolby Listenbee de bu draft’ta geç tur değeri olarak en beğendiğim reciverdı. Hızı ve derin saha tehdidi ile Bills için önemli bir silaha dönüşebilir.

KAYBEDENLER

Carolina Panthers

Super Bowl finalistini elinde bu başarıyı ve daha fazlasını tekrarlayabilecek bir kadro varken bu kadar zayıf bir draft yaparken görmek iyiye işaret değil. Panthers’ın sadece beş seçim hakkı vardı ama bu bahane olarak kullanılamaz. En basitinden bakarsak takımın iki-üç senedir en büyük ihtiyacı offensive line, özellikle offensive tackle ancak inatla hala bu pozisyona draft yapmıyorlar. 31.Sıra en iyi OT’lerden birini seçmek için kötü bir nokta olsa da ikinci turun sonundaki haklarıyla Shon Coleman veya LeRaven Clark’tan birini çok rahat seçebilirlerdi. Onun yerine Josh Norman’ın zamansız ayrılışı sonrası paniklemiş olmalılar ki anlamsızca üst üste cornerback seçimleri yaptılar. Ne James Bradberry ne de James Worley en hazır veya üst sınıf cornerback’ler değil. Bu oyuncular sırasıyla iki ve üçüncü turlardan seçildiler. Beşinci turdan seçilen Zack Sanchez, bu ikisine göre daha beğendiğim cornerback seçimi oldu. İlk turdaki Vernon Butler tercihini de BPA açısından tartışmam ama bence takımın en güçlü pozisyonuna derinlik katmaktansa takıma daha fazla katkı verebilecek bir seçim yapmalılardı.

San Francisco 49ers

49ers taraftarlarının bu draft’tan en büyük beklentisi franchise quarterback olması için umutlanabilecekleri bir QB seçmeleriydi. Yedinci sıradan Paxton Lynch’i seçmemeleri doğru bir karardı fakat ilerleyen turlardan umut veren bir quarterback seçmeyerek yanlış yaptılar (Jeff Driskel ilgi çekici bir potansiyel olsa da franchise QB olabileceğini sanmıyorum). Bu noktada ikinci defa ilk tura çıkmak için yaptıkları takas ellerini zorladı ancak baktığınız zaman burada olmalarının en büyük nedeni de o takas. Aslında 28.sıraya çıkarken verilen ikinci tur altıncı sıra ve dördüncü tur yedinci sıra hakları kelepir gibi dursa da seçilen oyuncu guard olunca çatlak sesler yükselmeye başlıyor. Joshua Garnett, draft’ın en iyi koşu bloğu yapan offensive line oyuncusuydu ve kesinlikle kötü bir oyuncu değil. Ancak 49ers’ın en büyük derdi guard pozisyonu muydu? Özellikle aynı çizginin sağ tarafında daha büyük bir ihtiyaç varken? Hele çizginin gerisinde en önemli pozisyonda daha da büyük ihtiyaç varken?

48ers’ın draft’ını bir başka beğenmeme nedenim de altıncı turda Aaron Burbridge haricinde bir tane bile wide reciever seçmemiş olmaları. Hali hazırda ligin en kötü hava hücumlarından birisine sahipler ve Anquan Boldin’i geri getirecek gibi durmuyorlar. Ellerindeki en iyi WR Torrey Smith hiçbir zaman bir takımın bir numaralı hedefi olmamış bir reciever. Olmadı Baalke, olmadı…