NFL’de içinde bulunduğumuz bu bahar günlerinde draft’tan daha zevkli olan bir şey varsa o da kuşkusuz ki draft sonrası yapılan değerlendirmeler. Doğamız gereği bir şeyleri tahmin etmeyi, tahminler yürütmeyi kısacası kağıt üzerinde bir şeyleri ilan etmekten keyif aldığımız bir gerçek. Bu arada geçen sene ki post draft değerlendirmeme buradan ulaşabilirsiniz. Draft değerlendirmeleri yaparken bu işin uzun bir süreç olduğunu unutmamak lazım. Şöyle ki şu takımlar kazandı, başarılı işler yaptı derken bunun geri dönüşünü hemen ertesi sezon beklememek lazım. Yapılan doğru işler kendisini iki-üç sezon içinde belli ediyor. Ancak geçen yılki yazımdan da göreceğiniz gibi San Diego Chargers bu noktada farklılık gösterdi. Bu kadar çabuk bir etki yapmasını beklemiyordum ve benim için gurur kaynağı oldular. Bu arada geçen seneki Steelers ve Vikings seçimlerimin de hala arkasındayım, sadece zamana ihtiyaçları var. Bu kadar kendimi övdükten sonra öz eleştiri de yapmak lazım. Geçen yıl yanıldığım tek nokta Dallas Cowboys’u kaybedenler tarafına yazmam oldu. Hem Travis Frederick hem de Terrence Williams anında takıma girerek büyük katkılar verdiler. O zaman hazırsanız yazımızın 2014 versiyonuna başlıyoruz.

Kazananlar

St.Louis Rams

İlk turda iki seçim hakkı olan takımlardan birisi de hala Robert Griffin takasının ekmeğini yiyen St.Louis Rams’ti. Öyle ki o takas bu derece derin ve dolu bir draft’ta ikinci sıra hakkı olarak döndü onlara. Tüm NFL’in en zor division’ında mücadele veren Rams ise bu avantajını çok iyi kullandı diyebilirim. NFC West’te hayatta kalabilmek için başarılı olan takımların yaptıklarını ilk etapta tekrarlamak, başarılı olabilmek için ise daha iyi bir seviyeye çıkmak gerekiyor. Rams ilk turda tam olarak bunu yaptı. Hem 49ers, hem Seahawks hem de Cardinals oyunu her iki scrimmage line’da domine eden ekipler. Rams de bu yolda ilk olarak Auburn’den hücum lineman’ları arasında potansiyeli en yüksek olan ve atletizmi sayesinde tam bir run block specialist olan Greg Robinson’ı ikinci sıradan seçti. Robinson’ın asıl pozisyonu LT ancak Rams’in onun hemen bu pozisyonda kullanmaya ihtiyacı yok. Takımda hali hazırda ortalama ve üzere tackle’lar mevcut, bu sayede Robinson’ı RT haricinde guard’a da kaydırabilirler kariyerinin başında. Run blocking yetenekleri sayesinde çok başarılı çaylak yılı geçiren Zac Stacy artık bir seviye daha yukarı çıkabilir.

Rams, 13. sıradaki diğer hakkını bu sefer draft’ın savunma çizgisindeki en iyi oyuncularından, DT olarak ise tartışmasız en iyi oyuncusu Aaron Donald’dan yana kullandı. Bu biraz şaşırtan bir seçim oldu benim açımdan çünkü buradan safety seçmelerini bekliyordum ancak draft sonrası Rams savunma line’ının kağıt üzerinde aldığı hali görünce ne kadar doğru bir iş yaptıklarını anladım. Robert Quin-Michael Brockers-Aaron Donald-Chris Long dörtlüsü bence ligin en iyi defensive line’ı oldu. Rams’in başarılı seçimleri ikinci turda da devam etti. Bu draft’a girerken en büyük eksikleri secondary’di. İkinci turda seçtikleri Lamarcus Joyner secondary’deki tüm eksikleri kapatabilecek joker bir defensive back. Hem cornerback, hem safety, hem de nickelback oynayabiliyor. Büyük katkısı olacaktır. Dikkat çeken diğer isimlere gelecek olursak Auburn’de geçen yıl Greg Robinson ile kara ataklarında NCAA’i kasıp kavuran running back Tre Mason, Zac Stacy ile çok iyi bir ikili oluşturabilir. Son turda seçilen ve eşcinsel olduğunu açıklayan ilk oyuncu olan Michael Sam ise büyük bir steal oldu. Sam’in yedinci tura düşmesinin tek nedeni takımların bu durumdan duyduğu çekinceydi. Aksi takdirde Sam, iki veya üçüncü tur kalitesinde bir oyuncu. Yıldızlar geçidine dönen Rams defensive line’ında ilk 11’e girmesi çok zor olsa da önemli bir rotasyon oyuncusuna dönüşeceğini düşünüyorum.

Minnesota Vikings

Geçen yılın ilk turunda üç, bu yılın ilk turunda da iki ilk tur seçimi yapan Minnesota Vikings, yavaş yavaş dynasty olma yolunda ilerliyor. Tabi bunun için öncelikle Bridgewater’ın umdukları oyuncu çıkması gerekiyor. Geçen yıl da aynı yazının aynı bölümünde yer almışlardı ve bu yıl da doğru işleri yapmaya devam ediyorlar. Cincinnati Bengals savunmasıyla harikalar yaratan Mike Zimmer’ın head coach olmasıyla ilk turdaki ilk haklarında draftın en potansiyelli linebacker’larından Anthony Barr’ı seçmeleri pek şaşırtmadı. Barr, pozisyon deneyimi az ancak doğal yeteneği üst düzey bir oyuncu. UCLA’deki kariyerine RB olarak başladı ancak son iki sezon OLB oynadı. Yüksek bir potansiyeli var ve savunma dehası Zimmer’ın elinde müthiş bir oyuncuya dönüşebilir.

Vikings’in yıllardır süregelen franchise oyun kurucu eksiğini bu draft’ta da kapatamayacağını düşünürken son nefeste Seahawks ile takas yaparak 32. sıradan ilk tura geri döndü ve düşüşteki yıldız Teddy Bridgewater’ı seçtiler. Bridgewater seçimi tartışmaları da beraberinde getirse de bence çok yerinde ve başarılı bir seçim oldu. Bridgewater draft’ın en iyi ve lige en hazır oyun kurucusuydu. Düşüşüne neden olan olaylara kısaca bakacak olursak kısaca hiçbir şey diyebiliriz. Bana kalırsa oyuncuların kötü pro day performansları sıralarını çok etkilememeli. Sonuçta bahsettiğimiz adam son iki sezon, kolej kariyerinde çok önemli maçlar oynamış ve baskı altında bir çok maç kazanmış. Maç kasetleri yalan söylemez. Zimmer da ona olan inancını OTA’lerde ilk 11’de snap’leri Bridgewater’a vererek gösterdi. Benim fikrim Bridgewater’ın Vikings’in yıllardır aradığı oyuncu olacağı. İkinci turda seçilen DE Scott Crichton, draft’ın en underrated pass rusher’larının başında geliyordu. Zimmer’ın sisteminde önemli işler yapabilecek bir isim. Beşinci turdan yapılan David Yankey seçimi de büyük bir steal adayı. Stanford çıkışlı guard Su’a Filo’dan sonra en iyi guard’dı. Beklenmeyen düşüşü hali hazırda güçlü bir koşu oyunu olan Vikes koşu hücumlarını durdurulamaz seviyeye taşıyabilir. Son olarak altıncı tur seçimleri Antone Exum, sağlıklı olduğu sürece önemli bir katkı verebilecek bir cornerback. Geçmişe baktığımız zaman orta ve son turlarda seçilen cornerback’lerin önemli oyunculara dönüştüğünü görüyoruz.

Oakland Raiders

Raiders franchise’ının son zamanlarda adının bir şeyleri doğru yapanlar arasında olması çok şaşırtıcı değil mi? Evet, ben de çok şaşırıyorum. Ancak sizi temin ederim ki onları buraya koymam tamamen duygusallıktan uzak ve objektif bir olay. Aslında Oakland’ın bu draft’ta atom parçaladığı falan da yoktu. İlk iki turda çok şanslıydı gümüş beyazlılar. Öyle ki kimilerine göre Clowney’den de daha iyi olan Khalil Mack beşinci sıraya kadar kayarak ellerine düştü ve McKenzie her akıllı adamın yapması gerekeni yapıp Mack’i atlamadı. Off-season’da yapılan geliştirmelerin önemli bir kısmı savunma, özellikle de front seven bölgesiydi. Mack, bu geliştirmelerin çileği oldu adeta. Linebacker hattında hali hazırda etkili bir çaylak sezonu geçiren Sio Moore’un yanına eklenen Mack, savunmada etrafında takım kurulacak ana parçalar vermiş oldu Raiders’a. Draft öncesi Raiders’ın en çok istediği QB olan ve kendi board’larında bir numara olan Derek Carr’ın ikinci turda da Raiders’ın kucağına düşmesi büyük şans olarak yorumlanabilir.

Derek Carr’ın bu sezon hatırı sayılır sayıda maçını izleyen biri olarak artık gümüş beyaz formayı giyecek olması beni mutlu ediyor çünkü Raiders’ın uzun zamandan beri sahip olmadığı yetenekte bir oyun kurucu. İlk sezonda formayı kapması biraz zor olsa da Carr’ı Raiders’ın geleceği olarak görüyorum. Görüldüğü gibi Raiders, ilk iki turda hem savunmada hem de hücumda etrafında takım kurabileceği parçaları bulmasıyla bile bu yılın en iyi draft yapan takımlarından birisi. Fakat McKenzie hızını kaybetmeden üç ve dördüncü turlarda yaptığı Gabe Jackson, Justin Ellis ve Keith McGill seçimleriyle tam on ikiden vurdu. Jackson, tüm ligin starter’ları arasında en kötü guard olan Louis Nix’in yerini anında dolduracaktır. Jelly lakaplı Justin Ellis ise 334 poundluk yani 151 kiloluk bir dev. Raiders savunma çizgisinin en zayıf halkası olarak görünen DT bölgesinde kronik sakat Pat Sims’ten formayı kapması fazla uzun sürmeyecektir. Keith McGill ise son yılların popüler iri cornerback’lerinden. İlk sezonunda fazla etki yapmasını beklemesem de bir Brandon Browner potansiyeli mevcut.

Juri Özel Ödülleri

Green Bay Packers – Baltimore Ravens – Tampa Bay Buccaneers

Yukarıdaki üç takımın ardından kimler en iyi draft yaptı diye soracak olursanız bu üç takımın ismi veririm. Green Bay klasik çizgisini bozmayarak mevcut olan en iyi oyuncuları bir bir topladı ve bunu yaparken bir şekilde ihtiyaçlarını da karşıladı. Clinton-Dix bu draft’ın en iyi safety’si ve neredeyse bir Earl Thomas potansiyeli var. Davante Adams, takımdan ayrılan James Jones’un yerini doldurabilecek bir yetenek. Ayrıca beşinci turdan seçilen WR Jared Abbrederis’e dikkat.

Baltimore Ravens da genel olarak Packers’tan farklı bir şey yapmadı. İlk turda seçilen CJ Mosley tüm draft’ın en iyi on oyuncusundan biriydi ve Lewis’in emekliliği sonrası Ravens’ın tam da ihtiyacı olan oyuncuydu. Mosley’le birlikte Ravens yine ihtişamlı bir linebacker hattı oluşturdu. İkinci turda Timmy Jernigan ve üçüncü turda Terrence Brooks çok yerinde ve kaliteli seçimler. Tampa Bay ise tüm sezon boyunca gözlediği Mike Evans’a ilk turda kavuştular ve Vincent Jackson’la birlikte Bears’taki Marshall-Jeffery tarzı bir kombo oluşturdular. İkinci turda seçilen TE Sefarian-Jenkins ise hücumun eksik olan son parçasıydı.

Kaybedenler

Buffalo Bills

Bills’in kaybeden takımlar arasında yer alması yaptığı pick’lerden çok yaptığı takastan kaynaklanıyor. Bana kalırsa çok da gerekli olmayan bir hamle ile hem bu yılın hem de gelecek yılın ilk tur hakkını vererek Sammy Watkins’i aldılar. Açıkçası Bills’in başarıdan bir Watkins uzaklıkta olduğunu düşünmüyorum, o nedenle aldıkları oyuncu her ne kadar çok iyi olsa da yanlış bir hamle olduğunu düşünüyorum. İkinci turda seçilen tackle Kouandjio sağlıklı kaldığı sürece başarılı bir seçim. Ancak takımın özellikle Byrd sonrası en büyük ihtiyacı olan safety’ye draft yapmaması ve yine başka bir ihtiyaç olan bölge tight end’e hiçbir oyuncu seçilmemesi onları kaybeden yapan nedenlerden diğerleri.

Kansas City Chiefs

Chiefs, az sayıda olan draft haklarını pek de etkili kullanamayan ekiplerden birisi. Draft’a girerken en büyük ihtiyaçları wide reciever’dı. Bowe’dan başka tight end pozisyonu dahil güvenebilecekleri bir reciever’ı olmayan bir takımın üstelik McCluster’ı da kaybetmişken Marqise Lee’yi atlaması anlaşılamaz bir durum. Üstelik bu çok değerli ilk tur hakkını gidip belki de en az ihtiyaç duydukları nitelikte olan bir oyuncuda, bir pass rusher’da kullandılar. Burada ihtiyaç değil de “mevcut en iyi oyuncuyu al” yoluna gitmiş olabilirler diye düşünebilirsiniz ancak benim görüşümde Dee Ford bu tanıma da uymuyor. Tabi takımların draft board’larını bilemeyiz. Yanlış anlaşılmasın bu Ford kötü bir oyuncu demek değil, aksine oldukça potansiyeli bulunan bir pass rusher ancak lükse kaçan bir harcama.

Bunların dışında çok kısa olarak Dallas Cowboys’un draft politikasına da değinmek istiyorum. Draft’a kısa bir süre kala çıkan Manziel haberlerinin üstüne sıra Dallas’a geldiğinde Manziel’in hala board’da olması yürekleri ağza getirmişti. Jerry Jones burada nadir olarak yaptığı akıllı işlerden birini yapıp Zack Martin’i seçti. Dallas’ın Doug Free yerine, olmadı guard oynayacak her hangi birine elzem bir ihtiyacı vardı ki bir safety seçilmediği sürece seçilecek en iyi oyuncu Martin’di. İkinci tur seçimi Cam Lawrence içinse bir hayli yüksek beklentilerim var. Draft’a yaklaşırken stock’u roket hızında yükselmeye başlamış ve artık sleeper’lıktan çıkmıştı. Ware sonrası onun da çok isabetli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Sonraki yazılarda görüşmek üzere, esen kalın…