Pek çok kişi için yazın bittiğine işaret olarak göçmen kuşların gidişi, televizyondaki dandik dizilerin birer birer ekranlara geri dönmesi ya da çocuğu olanların başlayan okul telaşı gösterilirken NFL tutkunları için sezonun ilk maçı aynı zamanda yazın da bittiği anlamını taşır. Philadelphia Eagles’ın şampiyonluğu ile sonuçlanan Super Bowl LII gecesinden bu yana geçen yedi ay boyunca combine’dı, draft’tı, transferlerdi, takaslardı, kontratlar ve pre-season maçlarıydı derken sezonun ilk maçlar geldi çattı ve hatta oynandı da bitti bile.
San Francisco 49ers camiası geçen yıl yakın skorlarla kaybedilen 10 maç sonrası Jimmy Garoppolo’nun gelişiyle alınan üst üste galibiyetler ile umutlarını 2018 sezonuna taşımayı başarmıştı. Garoppolo’nun yedide yedi gibi kısa ama mükemmel olan galibiyet yüzdesiyle ölü sezonda kaptığı 137 milyon dolarlık dev kontrat sonrası neler yapacağı, Kyle Shanahan’ın ne ölçüde bir hücum dâhisi olduğu, çok sansasyonel olmayan ama takımın ihtiyacı olan draft seçimlerinin takıma nasıl katkı sağlayacağı, kısaca akın karanın ortaya çıkacağı ilk maçta sevinsek mi üzülsek mi dediğimiz bir skor ve oyun çıktı ortaya.
Pek çoğuna göre geçen yılın sonunda alınan üst üste beş maç çok da rekabetçi olmayan rakiplerin hediyesiydi ki bir anlamda Minnesota Vikings maçı bunu doğrular nitelikte geçti. NFL’in son yıllarda en iyi savunma sıralamasında hep en üstlerde yer alan Vikings defansı karşısında hem Garoppolo hem de hücum oyuncuları inanılmaz kritik top kayıpları yaptı. Jimmy G’nin biri Pick Six ile sonuçlanan, diğeri de maçı bitiren olmak üzere attığı üç interception ve Alfred Morris’in end zone’a bir yard kala yaptığı fumble maçın bir türlü çevrilemediği dönüm noktaları oldu. Bunlarla birlikte zaten running back Jerrick McKinnon’ın yokluğunda Matt Breida ve kadayıf Morris’in koşamamasıyla receiver’ların (tabi varsa öyle bir şey) atılan topları patır patır düşürmeleri birleşince maç uçup gitti.
Bütün bunlara rağmen maçın sadece bir hücumluk puan farkıyla (24-16) kaybedilmiş olması ve takımın bitime iki dakikadan az bir süre kala hala en azından maçı uzatma şansını elinde bulundurabiliyor olması bardağın dolu tarafından bakmak aslında. Vikings gibi doğrudan Super Bowl olmasa bile konferans finali adayı bir takımla üstelik de deplasmanda skor olarak buralarda kalmak bazı şeylerin hala yolunda gittiğinin göstergesi. Maça 17-3 geriye düşecek şekilde yavaş başlamak ne kadar kötü görünse de maç içinde yaşanan sakatlıklarla değişen O-Line düzenine rağmen sonuna kadar oyunda kalmak iyi bir işaret mesela.
Yokları oynayan RB’lerden dolayı, geçen yıl pek tercih edilmeyen TE George Kittle’ı devreye sokmak, ikinci yarının başında sakatlanıp çıkan geçen yılın gözde hedeflerinden Marquise Goodwin’e karşılık bunun sadece return’u var diyerek biraz dudak bükülen çaylak Dante Pettis’in 61 yard bir touchdown’lık performansı, cezalı Reuben Foster’ın yokluğunda onu hiç aratmayan bu yılın üçüncü tur seçimi çaylak LB Fred Warner ve iki yıldır oynayacak diye yolu gözlenen 2016 yılı ilk tur 7. sıra seçimi DeForest Buckner’ın geçen yıl sezon boyu yaptığı toplam sack rakamına daha ilk maçta ulaşan performansları ilk maçtan karalar bağlamaya gerek yok dedirtiyor adama…
Ancak çözülmesi gereken sıkıntılar da yok değil. Jimmy G’nin saçma sapan (gerçi bu hafta hiçbirisi DeShone Keizer’ın Khalil Mack’e attığıyla boy ölçüşemez o ayrı) attığı üç interception eminim ki John Lynch’e bile “Ulan acaba mı?” dedirtmiştir. Hele ki 137 milyonluk kontrat alan birinin kendi 20 yard çizgisinde böyle panikle topu atmaya hakkı yok. Üstüne bir de skor 13-24 iken red zone’da rahat sayılabilecek pozisyonda Kittle attığı yüksek top takımı ekstra bir üç sayıdan etti. İki pozisyonu toplasanız zaten 11 puan yapar. Umarım Garoppolo bunları akşam yemeklerini evinde yese daha iyi olacağına yönelik küçük uyarılar olarak görür. :)
Bununla birlikte takımın red zone hücumu yerlerde sürünüyor (tamam hadi bu konunun şampiyonu Matt Ryan ve Falcons ile aşık atamayız o ayrı). Bunda elinde doğru dürüst running back seçeneğinin kalmamış olmasının da etkisi yok değil ama NFL’in bu en çok sakatlanmaya açık mevkiini herkes iyi yedeklerken sen hala bir ayağı çukurda Alfred Morris’in eline bakıyorsan burada bir kadro mühendisliği hatasından söz edebiliriz. Ayrıca takımın hala doğru dürüst bir pass rush tehdidi yok. Atletik ve hızlı diye büyük umut bağlanan Solomon Thomas ve Arik Armstead hala rakip QB üzerinde yeterince baskı hissettiremiyor. Vikings QB’si Kirk Cousins pek çok pozisyonda topu aldıktan sonra neredeyse kahvesinden bir höpürtü alabilecek kadar ekstra zaman buldu kendisine. 49ers’a dönecek olursak, O-Line maç içinde zorunlu olarak değişti. Hem guard Mike Person hem de yedeği Garry Gilliam maç içinde kaybedilince mecburen bu yılki ilk tur seçimi sağ tackle Mike Glinchey guard pozisyonuna Garry Gilliam da sağ tackle’a geçti. Eh, sonuçta kimyası neredeyse bütünüyle değişen O -ine da osurunca QB Garoppolo’nun kaka yapması kaçınılmaz oldu ve üç sack, üç interception ile hem yakışıklı Jimmy’nin façayı hem de perfect olan galibiyet yüzdesini bozdular.
Peki, “Tüm bu olanlarda hırsızın hiç mi suçu yok?” diyecek olursanız, var tabi ki. Vikings takımı geçen seneki dikkat çekici performans ve konferans finali oynama başarısı salt Super Bowl’un Minesota’da oynanacak olmasının getirdiği sinerji ve ekstra motivasyona bağlanamayacak kadar iyi ve dengeli bir takım. Son yıllarda hep savunmasının çok iyi olmasıyla ön plana çıkmışlarken artık elit olmasa da kalburüstü bir QB’leri, daha ilk maçta geçen seneki başarısının tesadüf olmadığını gösterircesine bir performans ortaya koyan WR Adam Thielen’ı, 2017 Divisional maçının kahramanı Stefon Diggs’i, RB’leri Latavius Murray, Dalvin Cook ve TE Kyle Rudolph’ları var. Allah da var 49ers secondary’si özellikle ilk yarıyı genellikle uyuyarak geçirince Cousins ile Thielen ikilisi istedikleri gibi at koşturdu. Buna 49ers’ın sürünen pass rush performansının da hatırı sayılır oranda katkısı oldu. Maç her ne kadar skor olarak kopmadıysa da sürekli Vikings kontrolü altında geçti. Maç boyunca her iki takım için de sinüs eğrisi gibi bir aşağı bir yukarı yönde performanslara şahit olduk ama maçın hiçbir anında 49ers “ben bu maçı alırım”ın sinyalini veremedi ya da Vikings onlara bu şansı tanımadı.
Sonuç olarak, kendisinden çok daha oturmuş ve eksiği olmayan bir takıma karşı ne çok büyük hayal kırıklığı ve karamsarlık ne de parıltılı ışık saçan bir 49ers performansıydı. Hani DeForest Buckner, Fred Warner ve Dante Pettis ile sevinelim falan ama bu RB kadrosu ve zaten tıkanık olan kadro derinliğine yeni sakatlıkların eklenmesi yine kayıp bir sezonun erken habercileri gibi. Jimmy Garoppolo’nun da geçen seneki bıraktığımız yerde olmadığı kesin. İyi ki bu hafta çaylak Sam Darnold’lu Jets’e karşı evinde darmadağın olan Detroit Lions geliyor. Belki yaralara pansuman olur.
Kapatmadan önce birinci haftada gözüme çarpan birkaç şeyden de bahsetmeden geçemeyeceğim…
– NFL’de bir kişinin takımın çehresini nasıl değiştirdiğinin en büyük kanıtını bu hafta Green Bay’de gördük. Khalil Mack’in gelişi Chicago’ya ne kadar yaramışsa Oakland’ı da bir o kadar eski dalga geçildiği günlere yaklaştırmış. Chicago yıllar sonra futbol oynamaya başlamış. Biraz tecrübeli olsalar ya da heyecanlarını yenebilseler Green Bay’i Lambeau Field’da yenip döneceklerdi. Elbetteki Aaron Rodgers muhteşem bir dönüş yaptı ama maçın sonlarında Bears’ın alamadığı iki tane “3 ve 1” ile Kyle Fuller’ın avuçları arasından kayan interception’dan bir tanesi olsa bugün bambaşka bir hikaye konuşuluyor olacaktı. NFC Kuzeyde çok acayip işler olabilir.
– Eğer bu bir klasik Kansas City Chiefs sezon açılışı değilse inanılmaz bir Tyrek Hill ve Patrick Mahomes sezonu görebiliriz. Hele Hill. Hani çok hızlı ve müthiş bir returner olduğunu biliyorduk ama herif resmen bu oyunun hilesi gibi maç çıkardı. 1.77 boy ile red zone’da top mu yakalanır kardeşim? Mahomes da maşallah hileli oyuncuyu bulunca vurdu kırbacı. Şu kadarını söyleyeyim ki Travis Kelce bir pas yakalama ve altı ile maç tamamladı.
– Cleveland, ah Cleveland. Her şart altında işin sonunu bir şekilde getirememeyi başarıyorlar. Bu konuda Fenerbahçemiz ile rahat kapışırlar. Bir gömlek daha iyi bir QB ile daha iyi olmamaları imkansız. Jarvis Landry, Josh Gordon (ki bu maç yeterince kullanılmadı), David Njoku, Carlos Hyde hücumda, Myles Garrett, Terrance Mitchell ve bir pozisyonda Antonio Brown’u kaçırsa da Danzel Ward savunmada çok başarılı bir maç çıkardılar. Özellikle Ward yaptığı iki interception ve Antonio Brown savunmasıyla onu dördüncü sıradan seçen John Dorsey’i üzmedi.
– İlk hafta Tampa Bay’den babamı koysam NFL fantasy’de yüzümü güldürürdü muhtemelen. Ryan Fitzpatrick herkesi yanılttı. New England’da her şey aynı. Övgüler yağdırılan Saints savunması delik deşik. Andrew Luck sakatlıktan dönmüş, Deshaun Watson henüz dönememiş. Derek Carr, Mack’in gidişiyle ya Gruden’a ya da futbola küsmüş. Rams tam tahmin edilen şekilde buldozer gibi. Sadece Todd Gurley değil Brandon Cooks da takıma cuk oturmuş.
– Çok büyük hype’la gelmiş bir QB’nin başına gelebilecek en kötü ve en iyi şey Sam Darnold’un başına geldi ve daha ilk pasında pick six’i gömdü ama Allah’tan karşısında Lions gibi saçma sapan bir takım vardı da kariyerine galibiyetle başladı.
– Green Bay Packers’ın yedek QB’si DeShone Keizer’in Khalil Mack’e attğıı pick six pasını görmeyenlerin izlemesini tavsiye ederim. Bir QB daha fazla nasıl saçmalayabilir bilmiyorum. Topu donunun içine sokup kendini yere atsa muhtemelen daha az güldürürdü.
– Son olarak haftanın fantasy oyuncularının yüzünü güldüren bir başka takımından da bahsederek kapatayım. Sevgili Buffalo Bills, şu Joe Flacco’ya bir maçta üç TD yaptırdınız ya ben daha size ne diyeyim…