Herkese selamlar ulu editörümüz Kaan ricasıyla seneler sonra tekrar sizlerleyim. Bir kısmınızın bildiği üzere Koc Rams olarak geçtiğimiz hafta sonu Şampiyonlar Ligi’nin geçen seneki şampiyonunu evinde yenerek adımızı Final Four’a yazdırdık. Çok uzun yazmayı sevmediğimden kısa bir yazı ile buradayım…

Öncelikle rakibimiz takip edenlerin bildiği Avrupa’nın en önde gelen takımlarından biri olan Carlstad Crusaders idi. Şu geçen senenin finalinde bizim takımları çok seven Sırbistan ekibi Vukovi’ye 89 sayı atan takım. Sayı ortalamaları geçen sene maç basına 56 kusurdu yanılmıyorsam.

Organizasyon olarak hayatımdaki açık ara en güzel maçtı. Dolu tribünler, anonslar, maç öncesi haçlı şövalyesi tiyatrik şovları, çalışan ve sureyi gösteren bir skorboard, kale altındaki 25-40 saniye saatleri yani resmen olması gerektiği gibi bir mücadele ve maç idi ve biz gerçekten inanılmaz zevk aldık oynarken. Süreyi görerek oynamak ve hakemlerin inisiyatifine kalmamak çok güzel idi – bu gözler QB kneel yapmamıza izin vermeyip, delikanlı gibi oynayın diyen ve kafasına göre maçı uzatan  hakemler gördü, şokumuzu siz hesaplayın.

Maç başındaki para atışını kazanan taraf biz olduk ve topu alma tercih hakkımızı ikinci yarıya sakladık. Squip kick’le beraber oyuna başladık. Rakibimiz koçlarımız gerçekten inanılmaz analiz atmıştı. Defansif açıdan koc Kasey Crosby gerçekten bizi maça çok güzel hazırladı, herhangi bir sürprizle karşılaşmadık. No huddle-hurry up ofans ile başladı rakip, oyunu enlemesine açıp pas kanallarını açmak gibi bir planları vardı, biz buna hazırdık. No huddle ofansa ise dayanmakta sorun yaşamadık çünkü kondisyonerlerimiz, basta Faiz Özkan ve Taner Ongun olmak üzere sezon basından beri bizi tabiri caizse ırgat gibi çalıştırdığı için herkes hazırdı. Uzun bir drive sonunda rakibimizi redzone’dan çevirip ofansa sahaya teslim ettiğimizde herkes kendinden emin ve sakindi.

Maçı burada uzun uzadıya anlatıca halim yok, sayfalar sürer ve sıkıcı olur. Özetle, ofansta oyun planımız zor da olsa işledi, bunda explosive oyunların ve playmaker’ların rolü büyüktü, hikayeye gerek yok. Defansif açıdan ilk yarıda sadece iki sack kaçırdık, sıfır miss tackle ve inanılmaz bir disiplinle herkes görevini mükemmel bir şekilde yerine getirdi. Bir önceki maçında 6 touchdown yapan, 115 kiloluk dev RB’lerine nefes aldırmadık front 7 olarak ve defensive back’lerimiz gerçekten mükemmel oynadılar. Açıkçası amacımız QB’yi pasa zorlamaktı ve istediğimizi elde ettik diyebilirim.

Devre arasına geldiğimizde Crusaders’ın maçın başındaki kibri hafiften azalmaya başlamıştı ve devreye 0-0 ile girdik. Soyunma odasına başımız dik ve kendimizden emin girdik. Biraz klişe olacak ama biz gerçekten inanmıştık, bu tip maçlara ekstra motivasyona gerek kalmıyor zaten, herkes hazırdı. Onlara şunu söylemek istedik: “Avrupa’da artık bir Koc Rams gerçeği var” ve biz yensek de yenilsek de maç sonunda onlarda bunu öğrenecekti. Bir de gerçekten oraya kadar savaşmaya gitmiş 30 kusur Türk’ün önüne maçtan önce bir haçlı şövalyesi çıkartıp toprağa kılıç sokmalar falan, “Olm siz hayırdır? :)”

İkinci yarı başladığında maç gerçekten tam olarak bir pozisyon savaşına döndü, resmen orta saha mücadelesi şeklinde geçti. İkinci çeyreğin başında bizim ufak dev, RB Steven Strother yine turboyu taktı ve gerçekten güzel bloklardan sonra (Yusuf kıpsss;)) güzel bir touchdown koşusu gerçekleştirdiğinde o zamana kadar susmayan seyircinin sessizliği gerçekten paha biçilemezdi. Bu andan sonra gerçekten, rakibimiz için kibir yerini hafiften paniğe bırakmaya başladı diyebilirim. Her maç 40 kusur sayı atmaya alışmış bir ofansı sıfır sayıda tutunca biraz şaşırdılar. Dördüncü çeyreğin ortalarına gelindiğinde RB’leri, #Animal Paul Morant’ın muhteşem hitiyle oyun dışı kaldı ve empty set ofansa dönüp pas oyunlarıyla devam ettiler. Artık dördüncü çeyreğin sonlarına gelindiğinde sakinliğimizi koruduk ve sonunda bir dakika 40 saniye kala QB kneel’larlar maçı bitirdik.

Tarihlerinde ilk defa sahalarında sayı atamamış bir takımı yendik ve American Football Aktuell’in Avrupa takımları listesinde ertesi sabah 11.sırada uyandığımızda gerçekten biz de şoktaydık. Maçtan sonrasını ise açıkçası çok hatırlamıyorum. :) Kral’ın doğum günüymüş galiba, kralı bayaa bir kovaladık adım adım ama artık bir dahaki sefere…

Son olarak da bize bu fırsatı sunmak için elinden geleni yapan bize inanan ve destek olan federasyon başkanına da teşekkürü borç biliriz.

Şimdi artık sıra Final Four’a hazırlanmakta. Kim bilir belki onun sonunda da size bir yazı yazarım… :)