Büyük final öncesi son dönemeç olan konferans finallerini geride bıraktığımız haftaya saha içinden çok saha dışı olaylarının damga vurması hiç birimizin isteyeceği bir şey değildi. Ancak şöyle bir baktığımız zaman iki maçtan sadece birinde tatmin edici bir futbol oynandığını ve bu bahsettiğim saha dışı olayında bu maç sonrası gerçekleşmesi ve maçın önüne geçmesi nedeniyle geçtiğimiz yıllara oranla daha sönük (futbol açısından) bir Championship Sunday’i geride bıraktık. Peki biz bu yazıda ne yapacağız? Öncelikle oynanan iki maça değinip sonra da olay adamımız hakkında kendi düşüncelerimi paylaşacağım. Bakalım neler olacak, başlıyoruz;

Sonunda Peyton

İlk maçımız AFC Finali olan Denver Broncos – New England Patriots karşılaşmasıydı. Sahada Manning ve Brady olunca insan ister istemez büyük beklentiler içersine giriyor ancak bu beklentilerimize bu sefer yanıt bulabildiğimizi düşünmüyorum. Denver, maçın başından sonuna kadar oyunun tüm alanlarında rakibine üstünlük kurmayı başardı. Hatta yanılmıyorsam sadece bir kez punt yaptılar. Peyton Manning ve Broncos hücumu durdurulamaz günlerinden birisindeydi yine. Absürd rakamlara ulaşmadılar belki ama tüm maç oldukça rahat ve yeteri kadar oynadılar. Öyle ki Manning 400 pas yardını geçerek bunu AFC finalinde başarmış üçüncü oyun kurucu oldu. Denver’ın bu hücum akıcılığını sağlamasının iki nedeni vardı. Birincisi mükemmel offensive line katkısı.

Denver Broncos’un O-Line’ı tüm maç boyunca bir tane bile sack’e izin vermediği gibi Patriots savunmacılarının Manning’in iki metre yakınına bile yaklaşmalarına da izin vermedi. Hal böyle olunca gerisi Manning için hiç de zor olmadı tahmin edeceğiniz gibi. İkinci neden ise Pats’in elindeki açık ara en iyi cornerback olan ve Demariyus Thomas eşleşebilecek tek adamları Aqib Talib’i henüz ikinci çeyrekte kaybetmeleri. Patriots maça Broncos recieverlarına karşı press coverage uygulayarak başlamıştı ve kısmen başarılı da oldu bu taktik. Ancak Talib’in sakatlanması sonucu Thomas’ı savunma görevini üstenen Dennard, Talib’in aksine ufak bir CB olduğundan tüm maç boyunca Thomas’a çanta görevi görmekten başka bir şey yapmadı.

Ligin en elit reciever grubuna karşı elinizdeki en iyi ve tek fiziksel cornerback’i kaybedince kazanmak bir hayli zor oluyor. Hele ki ön alandaki elemanlarınızdan sıfır katkı alıyorsanız. Evet, Patriots ön yedilisi, daha doğrusu altılı demeliyiz çünkü Patriots çoğu bölümde bir linebacker yerine nickel back kullanarak Manning’i coverage ile yenmeyi planladı. Sonuçtan da belli olduğu üzere bu akıllıca bir taktik değildi. Zaten iyi oynayan line’a karşı çok yetersiz bir pass rush performansı sergiledi Patriots. Bu sayede tüm yük secondary’e bindi ve onlarda bu yükün altında kaldılar doğal olarak. Bahsedilmesi gereken bir başka nokta da Broncos’un neredeyse sezon başındaki kadar iyi olan koşu savunması. Patriots ve Blount geçen turda Colts karşısında koşu rekorları kırmışlardı. Denver savunması karşısında ise onlarda koca bir sıfırdı. Broncos savunması henüz maçın başında durumu rakibine kabullendirince Patriots hücumları koşuyu tamamen terk etti ve tek boyut kazandı. Böylelikle Pats hücumu süreyi kontrol edemeyerek çok az süreler sahada kaldı ve belirli bir momentum yakalayamadı. Bir de Tom Brady’nin kötü demeyelim de etkisiz oyunundan bahsetmek mümkün. Bir çok pozisyonda kendisinden beklenmeyecek reciever’ını aşan paslar attı, her zaman ki keskinliğinde değildi. Sonuç olarak daha iyi olan ve hak eden taraf adını Super Bowl’un AFC tarafına yazdırmış oldu.

Savunma Futbolu

NFL’in NFC yakasında ise gecenin beklenen maçı, son bir iki senedir iyice kızışan Seahawk – 49ers maçı vardı. Hepimiz ev sahibi olamanın büyük avantajıyla Seahawks’ın oyuna hızlı bir giriş yapmasını beklerken Russell Wilson’ın henüz maçın ilk play’inde fumble yaparak topu kaybetmesi Seahawks hücumunun dengesini oldukça bozdu. Bu dakikalarda savunmasıyla maça tutunan Seahawks’ın en büyük sorunu Colin Kaepernick’ti. Kaepernick’in Seattle deplasmanında daha önce çıktığı iki maçta da çok etkisiz olması onu etkilemiş gibi görünmedi en azından ilk yarıda. Carolina karşısında ilk yarıyı kötü oynayan Niners, bu kez ilk yarıda daha etkili oldu.

Kaepernick’in playoff maçlarında o muhteşem atletizmini gözümüze soka soka sergilemesine artık alıştık. Seahawks karşısında da iki muhteşem koşu yaptı. Bunlardan birisi de mücadelenin ilk TD’sini hazırladı. Niners açısından hücumda işler iyi gidiyorken topun savunma tarafında daha da iyiydi. Ligin tartışmasız en iyi linebacker hattına sahip olan 49ers, müthiş bir ön alan baskısı kurarak secondary’deki yetersizliğin Wilson tarafından kullanılmasına izin vermedi. Savunma kordinatörü Vic Fangio o kadar yerinde blitzler uyguladı ki Seahawks’ın pas hücumu tamamen çökmüştü. İşte bu noktada Marshawn Lynch’i de aynı başarıyla savunabilseler şuanda Denver’ın rakibi belki de onlardı. Lynch, Saints karşısında girdiği “Beast Mode”tan 49ers karşısında da çıkmaya niyetli gözükmedi. Jim Harbough, bu takımın başına geçtiğinden beri sadece altı kez RB’ler San Francisco’ya karşı 100 yard sınırını geçti ve bunlardan dört tanesinin altında ise Lynch imzası varcı. Ayrıca Lynch’in 109 koşu yardının 77 yardı da temas sonrası geldi, nasıl bir canavar olduğunu siz düşünün artık.

Maçı ikinci yarıda Seahawks’a savunması getirmiş olsa da Russell Wilson’ın da payı göz ardı edilemez. Maça top kaybıyla başlayan ve sadece ikinci yılındaki bir QB için çok büyük bir olgunluk göstererek maçın içinde büyüdü ve ayağa kalktı. Lynch’in oluşturduğu koşu tehtidini de iyi kullanarak ikinci yarıda 49ers’ın fişini çekti. Hala normal sezondaki grafiğinden uzak olsa da Wilson’ın bu maçta kötü oynadığı fikrine katılmıyorum, hele ki şahane bir savunma karşısında. Savunma demişken Seahawks savunmasına geçelim. Onlarda so derece başarılıydılar. Özellikle koşu savunması olarak nefes aldırmadılar. Üstelik power run oynayan bir takım karşısında bu başarılı savunma inanılmazdı. Kaepernick 130 yard koştu ama diyebilirsiniz. QB’ler için hazırlanan design run dışında yapılan QB koşularına yapılan savunmaların koşu savunması olarak değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yaptığı koşular dışında Kaepernick’i de çok iyi savundular ve son periyotta üç top kaybına sebebiyet vererek Seattle’ı tarihinde ikinci kez Super Bowl’a taşıyan en büyük etken olmayı başardılar.

Sherman Sorunsalı

Maçın sonunda yaşanan olay ise tüm geceye damga vurdu ve günlerdir maçlardan çok medyayı meşgul etmeye başladı. Bu nedenle ben de bu konu hakkında bir iki çift laf etmek istiyorum. Olaya dönecek olursak Seahawks’ın aykırı çocuğu Richard Sherman maçın son topunda Crabtree’ye inanılmaz bir savunma yaparak maçı bitiren hareketi yaptı sonrasında ise Crabtree’nin peşinden giderek bir diyalog yaşadılar. Maç sonunda ise FOX Sports muhabiri Erin Andrews’la gerçekleştirdiği kısa röportaj ortalığı salladı. Bu konuşmaya girmeyeceğim, izlemeyenler anahtar kelimeri yazarak röportaja çok rahat şekilde ulaşabilirler. Öncelikle şunu belirteyim ki Sherman’ın play sonrası Crabtree’nin üstüne yürümesi ve maç sonunda o röportajı vermesi doğru bir hareket değil. Ancak bu olayın bu kadar abartılması ve Sherman’ın bu olayla üzerine gidilmesi de beni rahatsız ediyor. Şimdi düzenli bir NFL izleyicisiyseniz Sherman’ın nasıl bir karakter olduğunu zaten bilirsiniz, o açıdan bu olayın sizi şaşırtmaması gerekir fakat durum hiç böyle olmadı. Olaydan sonra büyük bir çoğunluk Sherman’ı serseri ve egoist olarak tanımladı. Bu tanımlamaların ikisi de yanlış. Gerçek tanımlama ise cesur ve açık sözlü.

Evet, Sherman’ı anlamak için öncelikle onu daha iyi tanımak gerekiyor. Rap müzik dinleyicileri bilir, Sherman’ın doğup büyüdüğü Los Angeles’ın Compton bölgesi Amerika’nın en şiddet içeren ve çete gruplarının merkezi olan bölgelerden biridir. Sherman’ın genel olarak sevmediği bir şey ise çoğu konuşmasında dile getirdiği üzere insanların onun hakıında olumsuz konuşması. Ben psikolog falan değilim ama bunun Sherman’ın yetiştiği koşullarla alakalı olduğu çok açık. Oradan çıkan insanların başarılı olması milyonda bir ve kimse de o insanların başarılı olmasını beklemiyor. Şimdi Sherman o milyonda sadece birisi. Kimseden korkmaması ve gayet sivri dilli olması onu her zaman hedef haline getirdi ve getirecektirde. Maç sonrası verdiği röportaj tamamen oyunun sıcaklığının geçmemiş olmasıyla alakalı. Bir de Sherman’ın Stanford mezunu olup bu olayları yapması çok konuşuldu. Şu var ki Shermani Stanford’a sporcu bursuyla girmiş olsa da dört yıllık eğitimini tamamlayıp dereceyle mezun olmuş ve beşinci yılı için dönüp master derecesi mezun olmuştur. Bunu da not düşelim…

En çok takıldığım konulardan biri olan egoistliğe gelmek istiyorum. Bu adam sürekli ligdeki en iyi cornekback olduğunu iddia ediyor ve bu yüzden egoitlikle suçlanıyor. Fakat Sherman olmayan bir şeyi söylemiyor ki, gerçekten de ligdeki en iyi cornerback o. Bu kıyaslama yapılırklen en çok düşülen hatalardan birisi mevcut oyuncuların tüm zamanlarını kıyaslamak. Oysaki bu güncel bir tartışmadır. Revis zamanında çok iyidir aynı şekilde Champ Bailey de öyle ancak bu tartışma bugünün tartışmasıdır ve şuanda Sherman’ın hem sahadaki oyunu hem de istatistikleri onun adına çok net bir şekilde konuşuyor. Başkalarının dillendirmekte çekindiği şeyleri o pat diye söylediği için sevilmiyor olabilir ama aynı zamanda boş konuşan birisi de değil, söylediklerinin her zaman arkasında duruyor. Bu nedenle Peyton Manning’e karşı neler yapabileceğini görmek için heyecanla bekliyorum.