12. Adamın başkentinde hafızalarımızda yer eden bir maç daha geride kaldı. Bu maça yaraşır şekilde yazıp yazıyı süslemek istiyorum. Teknik analizin yanında pastanın kreması ve çileği olarak mini fantasy futbol oyununa, Call of Duty Warfare’e, Oleg Salenko’ya, San Marino forvetinin yalnızlığına ve geçmişteki İstanbulspor – Fenerbahçe maçının radyo anlatımına yer vereceğiz.
Dördüncü haftanın kapanış maçında 12. Adamın karşısına çıkan Detroit Lions ligdeki tek galibiyetsiz takım olmanın ezikliğinden kurtulmak istiyordu. Mavi Aslanlar kükremesiyle, CenturyLink Field’da 12. adamın sesini bastırabileceklerini düşündüler. 13-10’luk sonuçla ligin dibindeki yerlerinden kurtulamadılar. Maçın hikayesinin özeti bu sevgili okur. Hikayeden makaleye; kurgudan analize geçmenin sırası.
Call of Duty
Seattle Seahawks hücumunun dişlileri pek fena değil. Gel gör ki sayı bulmak bizim için epey zor. Bu sezon ilk kez, 30 dakika sonlanmadan hücum TD’sine kavuştuk ve maçtaki tek TD’miz bu oldu. O-Line hattımız kolej yıllarında farklı mevkilerden devşirilerek gelen oyunculardan oluşuyor. Durum buysa sonuç: QB korumasından, koşu bloğundan yoksun bir ön hat. Turistlere yönelik Seattle’ın nesi meşhurdur sorusunun cevaplarından biri de yetersiz O-Line hattına sahip futbol ekolüdür denilecek böyle giderse… Kansas’ın ardından sack yemede ikinciyiz. Tamamen sayıların manipülasyonu kardeşim. Mini bir fantezi futbol oyunuyla açıklayalım durumu: Russell Wilson’ı takımdan kes, yerine mobilitizesi düşük bir QB koy. Hatta zirveden birini getir, misal, Peyton Manning. Sack istatistiğinde açık ara zirve oluruz. Sack konusunda kötüden rezalete gitmemizi engelleyen sebep Wilson’ın mobilitizesi.
Call of Duty serisini bilmeyen, oynamayan yoktur. Fizik motorunu değiştirmemelerinden dolayı eleştirilmelerine rağmen adamların tetris oyunu olsa yine alır oynarım. Serinin hikaye versiyonunun yanında Spec OPS ‘ta tek tabanca takılıp dalga dalga gelen birlikleri defetmeye çalışırız. İşte Seahawks O-Line hattından ötürü dalga dalga üzerine gelen rakibin ağır ağabeylerinden kurtulup topu ilerletmeye çalışan Russell Wilson, Call of Duty Spec OPS bölümünün Amerikan futbolundaki yansıması. Adam, 15 saniye boyunca pocket bölgesinde pas atabilmek için sağa-sola, ileri-geri debelendi. Uzun lafın uzun olmayanı: Bu Seahawks O-Line’ı varken Peyton Manning gibi play option’ı sevmeyen üstatların “pistol, shotgun” hücumları bizde yerle yeksan olur, heba olur.
Dördüncü çeyrekteki iki pozisyon üst üste üç numaramızdan fumble gelmesinde tek kabahatli kendi değil. Tersini düşünmek haksızlık olur. Evet, play option koşularından aldığı first down’ların gazıyla topu elinde fazla tuttu, ‘nasıl olsa savunma tackle’ından kurtulurum’ düşüncesindeydi fakat nickel blitz’leri başarıyla harmanlayan Call of Duty’deki Juggernaut kıvamındaki savunmacılara karşı sağlık barı dördüncü çeyrekte bitti.
Oleg Salenko
’94 Amerika Dünya Kupası en keyif aldığım Dünya Kupası’dır. Oleg Salenko, Kamerun’a beş gol birden atarak kırılması zor rekora imza atar. Rus milli takım formasıyla bu maç dışında sadece bir gol atabilen Oleg Salenko futbol dünyasında bu sığ başarısıyla hatırlanır. Bizim takımdaki Oleg Salenko ise Chris Matthews’dır. Super Bowl’da birkaç top yakalayıp bizi maçta tuttuğu için bu sezon hangi maçta kadrana girerse ‘Mr. Super Bowl’ tabiri ekseninde hitaplar ve muhabbetler dönüyor. Chris Matthews’ın ligde kalıcı olması için daha fazla çalışması gerekiyor. O-Line ve QB mevkilerinden sonra koşucu ve tutucularımızın haftalık performanslarıyla hücum bölümüne devam edelim. Marshawn Lynch’in sakatlığından ötürü oynamadığı maçta çok şey umduğum Thomas Rawls bekleneni yeterince veremedi. Detroit Lions savunma hattındaki etten duvarda ezildi. 17 koşuda 48 yardı geçemedi. Tackle sonrası ilerlemeden mahrum kalan Rawls yerine bu alanın uzmanı ve azmanı Beast Mode olsaydı koşu hücumunu daha iyi işletirdik. Ligin aktif en yaşlı RB’si Fred Jackson, Seahawks formasıyla en iyi maçını çıkarıyordu fakat sakatlık sonrası yük iyiden iyiye Thomas Rawls’a bindi. Koşudaki başarısızlığın sebeplerinden biri de rakibin bitmek bilmeyen nickel blitz’leriydi. Nickel CB destekli blitz’lerle Russell Wilson’a pas ve koşu oyunu oynatmamaya kararlıydılar.
Hava trafiği de Wilson’ın snap sonrası pocket’indeki set dışı koşuları(kaçışları) sonucu attığı uzun mesafeli paslardı. Pas alanı uzadıkça, Tyler Lockett kendini unutturmayı, juke koşularla boşa çıkmayı bilen bir yetenek. Fazla öz güveninin getirdiği fumble’ı göz ardı edersek gelecek vadeden bir WR olma yolunda gidiyor. Jermaine Kearse ve Doug Baldwin her zamanki gibi görev adamı rolündeler ve Wilson ile geçen senelerdeki başarılı playbook oyunlarını tekerrür ettirmeyi amaç edinmişler.
San Marino Forvetinin Yalnızlığı
Yalnızlıktan şikayet eden arkadaşlar; siz hiç San Marino forvetinin yaşadığı yalnızlığı, çaresizliği yaşadınız mı? Siz hiç binlerce kişinin önündeki 90 dakikalık yalnızlık nedir bilir misiniz? Burada San Marino forvetinin yalnızlık sebebine inmeye çalışırsak üç yazılık yazı dizisi olur. Kısaca anlatayım: Beş-altı fark yedikleri maçta attıkları gole ‘altta kalanın canı çıksın’ misali bir sevinç gösterisiyle sevinen takımdır San Marino futbol takımı. Avrupa’nın en küçük dört devletinden biri olan San Marino, kıtanın en beceriksiz futbol takımıdır aynı zamanda. Bu takım forvetinin, orta sahanın ilerisindeki yalnızlığını düşünelim.
Geçen haftaki yazımda, Evo IX ile özdeşleştirdiğim Jimmy Graham yer yer, zaman zaman San Marino forveti kadar boş koşular yapan, unutulmuş ve yalnız bir oyuncu oluyor hücumumuzda. Yedeği Luke Wilson art arda iki kez pas alırken Jimmy Graham ikinci çeyrekte ‘dostlar alışverişte görsün’ diyerek hatırlanıyor. Nitekim bu sekanstan sonra savunmanın enerjisini ve ilgisini üstüne toplayan Graham diğer tutucularımıza daha az markaj, daha az ikili takım savunması ve daha çok boş alan sunuyor. Ardından pas üstüne pas ile touchdown’umuz geliyor. Kadranda Jimmy Graham, yüzü bize dönük. “Mutsuzum” diyor, “mutsuzum”. Biz ne yapıyoruz: Redzone’dayız, adama pas atacağımıza adamı bloker olarak kullanmayı deneyip sack yiyoruz.
İstanbulspor-Fenerbahçe Maçı Radyo Anlatımı
15-20 yıl önce Ağustos zamanı, deniz kenarında güneşlenirken walkman’den İstanbulspor-Fenerbahçe maçını dinliyorum. Maç ya 1-1 bitti ya da İstanbulspor 1-0 kazandı. Hafızam skorda bulanık fakat radyo anlatımının niteliğinde net. Olayın önemli noktası radyo sunucusunun İstanbulspor tandemindeki Türk futbolcunun adını iki-üç cümlede bir söylemesiydi. Adam her kafa topuna çıkıyor, Fenerbahçe hücumlarında müdahalelerde bulunuyor, savunmada ve sahada basmadık yer, çıkmadık kafa topu, markajlanmadık adam bırakmıyordu; takımının o maçtaki Superman’iydi., radyodan dinlediğim kadarıyla…
Bu anımın benzeri bu sefer görsel olarak yaşandı. Lions 94 numarası DE Ezekiel Ansah her pozisyonda ya tackle peşinde, ya sack yapıyor, ya fumble ile takımını ayakta tutuyordu. Detroit savunmasının bu maçtaki dinamosuydu. Nickel blitz’lere baş vuran rakip secondary’sini backside markajla kontrol altına almıştı. Ne zaman ki biz Jimmy Graham’a top attık, ne zaman ki Russell Wilson blitz’lerden çıkıp pas attı Lions secondary’si kırılganlaştı. Kicker’ımıza da kısa bir övgü: 51 ve 52 yarddan alan sayısı bulan Steven Hauschka bir yana bu haftaki Tampa Bay kicker’ı bir yana.
Savunmanın Rafinesi
Üç yıldır savunmanın en iyisi bizde. Sahada da sayılarda da vaziyet bu. Sezonun ilk iki maçı secondary’de kimyasal sızıntı vardı. Kam Chancellor’un nazı bırakıp aramıza katılmasıyla kimya oturdu. İki maçtır Richard Sherman ve Earl Thomas’tan kat be kat iyi oynuyor. Calvin Johnson’a müdahalesi ile maçı ve kesinlikle sezonu kurtaran adamdır kendisi. Calvin Johnson’ı tackle’ı ile maç içinde kamyon çarpmışa döndüren kişidir kendisi. Seattle şehrinin altın anahtarını verseler, yeridir bu adama. Savunmanın her adamı, her hattı maç boyunca istekli, hareketliydi. Tıpkı 12. Adam gibi.
Richard Sherman’ı nihayet beğendim bu sezon. Calvin Johnson’ı genel olarak iyi savundu. Son çeyreğe kadar Golden Tate ve Calvin Johnson ‘ı yavaşlatmaktan öte durdurduk. Dördüncü çeyrek psikomuzun baş göstermesiyle gardımız düştü. Calvin Johnson diğer kanada geçti, Cary Williams savunmasında ekmek buldular, Kam Chancellor’un müdahalesi olmasaydı mağlubiyet kaçınılmazdı.
Savunmanın orta bloğunda Bobby Wagner sezonu hatasız götürüyor. Tackle, Bobby Wagner’dan soruluyor. Jordan Hill’in starter başlaması ile ön hattın kalibresi yükselirken sack konusunda yememiz gereken ekmek çok. Sezonun istikrarlı ismi Cliff Avril bu bölgede güven veren isimlerin başında geliyor.
Sırasıyla Cincinati Bengals ve Carolina Panthers deplasmanları var. Yenilgisiz iki takıma ilk mağlubiyetlerini tattırma fırsatı bizim elimizde. Bengals mükemmel bir normal sezon takımı ve şu anda gaz pedalını köklemiş durumdalar. Haftayı maç yapmadan geçecek Carolina’ya karşı ezber bozmadan galibiyetle devam etmek gerekiyor. Carolina’yı içte ve dışta düşük skorlu maçlarla yenmeyi bildik. Bu iki maçtan sağ salim çıkarsak Super Bowl için olmasa bile playoff için ufak sohbetler edebiliriz. Bu arada Calvin Johson’ın pozisyonundaki ‘missing call’ı unuttuğumu, unutturmaya çalıştığımı düşünmeyin. Meselenin özü şu: Bizi yenip şampiyon olan New England playoffta topun havasıyla oynamadı mı, Green Bay şampiyon olsaydı ‘missing call’dan ötürü Dallas Cowboys ve Dez Bryant’a da birer tane şampiyonluk yüzüğü gider miydi? Aklımızda deli sorular. Cevabı ise ironik: İlk yarıyı önde kapattığımız son 16 maçta yenilmeyerek ligdeki en uzun seriye sahibiz ve bu serinin sonlanmasını istemedi hakemler! 12. Adamın başkentinde son söz savunmanın…