Playoff hırsızları… yazının başlığı olmasını düşündüğüm ilk başlık tercihim bu başlıktı. Peki neden playoff hırsızları? Bu durumu açıklamak için iki hafta önce Minnesota Vikings’in NFC Kuzey grubu rakiplerinden Bears ile oynadığı maça dönmek istiyorum. Kirk Cousins’ın sakatlığının ardından QB2 Nick Mullens’ın da o an IR listesinde olması sebebiyle acil durum QB’si olarak takıma dahil olan Joshua Dobbs haftalar önce oynanan Falcons maçında çaylak QB3 Jaren Hall’un da henüz ilk çeyreğin başında beyin sarsıntısı geçirmesi sebebiyle henüz birkaç gün önce katıldığı takım arkadaşlarının komutasına geçmiş ve harikalar yaratmıştı. Benim de yazılarımda bahsettiğim üzere birçok insan; iyi bir pasör, iyi bir koşucu ve lider izlenimi veren Dobbs’u bu takımın belki de yıllardır ihtiyacı olan QB olarak görse de Dobbs’un peri masalı azalarak dahi bitmeden Bears maçı ile sonlandı. Aslında Falcons maçından sonraki Saints maçı ile de umutları tavana çıkartan Dobbs, Bears’a karşı 4 top kayıplı, korkunç pas tercihli bir maça imza attı ve kendisinden beklenen o “kurtarıcı” rolünün hakkını veremeyeceğini gösterdi. Bears maçının sonrasını bay geçen Vikings’de geçtiğimiz Raiders karşılaşması; Dobbs’un yaptığı iyi işlerin ve kendisine duyulan son umut kırıntısının peşinden gidilen, Dobbs’a bir çeşit vefa gösterilerek QB1 başlatıldığı son maç oldu. Raiders karşılaşması ve detaylarına geçmeden önce şunu belirtmek gerekiyor ki; Joshua Dobbs bu karşılaşmanın ardından koç ekibince verilen karar neticesinde Q1’likten “acil durum QB’si” konumuna düşürüldü ve aslında Dobbs’un Vikings kariyeri tekrardan başladığı noktaya geldi.

Şimdi gelelim o dillere destan karşılaşmaya… Vikings 14. Hafta karşılaşmasında Raiders’a konuk oldu ve yukarıda bahsettiğimiz üzere Dobbs QB1 idi. Ligin en büyük süperstarlarından Justin Jefferson’ın geri dönüş maçı olmasından dolayı Vikings taraftarlarınca heyecan uyandıran karşılaşma 60 dakikanın sonunda yazıma formal bir dille dahi dökemeyeceğim bir mücadele olmaktan öteye gidemedi. Dobbs’un korkunç başladığı maçta henüz ilk çeyrekte Justin Jefferson’un, maçın devamında da birçok hücum oyuncusunun sakatlanmasıyla Vikings hücumu tam anlamıyla Medrano Sirki’ne döndü. Her maçta isimsiz kahramanlardan verim almaya alışan Vikings bu defa kendi yarattığı duvara tosladı ve bütün hücumları dördüncü ak tekmesi ile sonuçlanarak devam etti. İlk devrede bulduğu bir alan golü fırsatını da değerlendiremeyen Vikings’in karşısında, suyun öte tarafında da işler pek farklı gitmedi ve -Raiders hücumu Vikings kadar kötü olmasa da- ilk devre 0-0’lık sonuçla bitti. Ufak bir not düşecek olursam; Evet, hala bir Amerikan futbolu karşılaşmasını yorumluyorum, MLS’de oynanan bir soccer karşılaşmasını değil. Mor-Sarıların son üç karşılaşmada oynadığı oyun ve hücum gücünü tekrar incelediğimde kafamda bu yazının başında bahsettiğim “Playoff Hırsızları” mefhumu canlandı. Haftalardır playoff potasında olan ve an itibari ile 7-6’lık pozitif bir dereceye sahip olan Kuzey ekibi her iki konferansta bulunan playoff adaylarının her birinden daha kötü ve daha izleyenini rahatsız eden (PATRIOTSVARİ!) bir oyun ortaya koyuyor. Buna karşın Vikings -sezonun bugün bittiği statükoda- şu an bir playoff bileti sahibi ve bunu hakettiklerini benim bile gönül rahatlığı ile söylemem güç.

Geçmişte sezonlarını sıfır galibiyetle bitirmiş takımlara baktığımda dahi bu kadar düşük hücum gücüne sahip bir takım göremediğimi söylesem abartmış olmam. E peki yazının ismi neden Gündüz ve Gece? Vikings ikinci yarıya çıkıp masaya demir yumruğunu mu indirdi? Cevap pek de heyecan uyandırıcı değil; hayır, Vikings ikinci yarı ilk yarıdan da beter bi hücum gücü sergiledi. Son çeyrek oyuna sakatlıktan dönen QB Nick Mullens’ın dahil olmasıyla pas oyunu “kıpırdanmaya” başlayan Vikingler, Mullens’ın onları 36 yardalık bir alan golü vurulabilecek noktaya getirmesi sayesinde maçı 3-0 kazanarak derecesini 7-6’ye yükseltti ve kendisini playoff yarışında bir hayli umutlu konuma getirdi. Maçın sonucunda aklıma gelen yegane şey ise Minnesota’nın MLS’de mücadele eden soccer takımı Minnesota United’ın bile iki gün önce LA Galaxy’e beş gol atmış olduğuydu…

Yahu peki cidden neden Gündüz ve Gece, satırlardır Vikings’e sallayıp duruyorsun geceyi anladık da gündüz bu işin neresinde? Gündüz bu işin savunma boyutunda… Vikings Raiders’a karşı tek maç performansı bazında belki en inanılmaz savunma performanslarından birini göstererek maçı kazandı. Vikings savunmasında hem koşu savunması hem de pas savunması o kadar iyi işledi ki Raiders pek hata yapmasa da ilk hakları almayı başaramadı. Tüm defans oyuncuları kusursuza yakın bir oyun oynamış olsa dahi özellikle iki ismin üzerinde durmak istiyorum; Çaylak LB Ivan Pace JR ve Josh Metellus. Çaylak LB oynadığı her maç bir ışık gösterse de bu ışık çok cılızdı ve hiçbir zaman Vikings orta savunmasının aradığı ana ampul olamıyordu. Raiders maçında gösterdiği kusursuz performansıyla öne çıkan çaylak, aradığı çıkışı bulmuş olabilir. Onun yanında bahsettiğimiz diğer isim Josh Metellus’un adının önüne bir pozisyon dahi yazmadığımı fark etmişsinizdir çünkü “safety” orijinli bir oyuncu olmasına rağmen Raiders hücumuna karşı tam DOKUZ ayrı pozisyonda oynayıp, geçtiği her pozisyonda görevini en iyi şekilde yerine getirerek neden bu takımın kaptanlarından biri olduğunu kanıtlamış oldu. Peki bu Raiders hücumunu durdurmak çok mu zor, çok matah bir iş mi yaptı bu Vikings savunması? diyecek olursanız öncelikle Raiders bu sezon her maç en az üç kere skor ile sonuçlanan skor serisine imza atan bir takım olmakla beraber son maçında Los Angeles Chargers’a karşı dokuz touchdown’lık, tam 63 sayılık bir maça imza atarak ne kadar patlayıcı ve yetenekli bir hücuma sahip olduğunu gösterdi. Raiders’ı sıfır sayıda tutan Vikings’in, yegane “gündüz”ünün mimari Brian Flores’a ayrı bir parantez açmak gerekirse Flores; elindeki oyuncu grubunu nasıl kullanacağını çok iyi bilen bir savunma şefi. Vikings bu sezon bir şeyler başaracaksa bunu yalnızca sırtını Flores’ın savunmasına dayayarak yapabilir.

Bu korkunç maçın değerlendirmesini arkamızda bıraktığımıza göre Vikings’in kalan maçlarında neler yapabileceğini konuşmakta da fayda var. Vikings’de hücum sakatlıkları sorunu bu hafta sonu oynanacak Bengals maçı ile çözülecek gibi olup QB pozisyonunda da yukarıda belirttiğimiz üzere “taze kan”a geçiş yapılıyor. Zamanında 49ers ile ortaya koyduğu performans ile adından söz ettiren Nick Mullens bu hafta içinde koç Kevin O’Connell tarafından ilk 11 QB’si ilan edildi. “Gunslinger QB” türünün son temsilcilerinden Mullens bana kalırsa türünün son örneği olan iyi QB’lerden biri.

Vikings belki Kirk kadar takımını taşıyan bir oyun kurucudan ve Dobbs kadar sürpriz faktör bir oyun kurucudan yoksun kaldı fakat bir seneyi aşkın bir süredir takımla beraber olup playbook’u bilen ve hala umut vadeden bir oyun kurucu olan Mullens ile kolay fikstürünün de yardımı ile yürüyüşüne en azından playoff takımı olabilecek seviyede devam edebilir.  Kaldı ki; Nick Mullens’ın da henüz 28 yaşında olduğunu göz önünde bulundurursak; neden olmasın? diye sormamak elde değil. Bu tip QB’lerin oyununda vaat ettiği en önemli özellik cep içinde birkaç saniye daha fazla zaman geçirebilip derin pasları tabiri caizse “sıkabilmesi”. Takımınızda Justin Jefferson, Jordan Addison gibi receiverlar varken Mullens’ın bu oyun tipi Vikings’in kalan sezonunu değerlendirdiğimizde hiç fena durmuyor. Sezonun kalan dört maçında üç kere NFC Kuzey grubundaki rakipleri ile karşılaşacak olan Vikings’in çok fazla belirleyici maçı olacak ve bu durum Vikings için önemli olduğu kadar Mullens’ın “yarım kalmış” kariyerini tamamlaması yolunda onun için de dev bir fırsat.

Tüm bunlara rağmen Vikings şu an playoff adayları arasındaki en kötü takım ve bence sezonunu kurtarmak için her maç “Floresmagic”e ihtiyaçları var. Vikings taraftarlığımın yanı sıra sıkı bir NFL takipçisi olduğum için yazımı şu temenni ile kapatmak istiyorum; NFL tanrıları bir daha bu topluluğa 3-0’lık Vikings maçı izletmesin!