Sabit Football Takvimi..! Gerçek Olabilir mi?
Bu yazıyı tamamladığım sıralarda Kulüpler 1. Ligi Cumartesi maçları Ankara’da oynandı. Açılış maçı olarak gördüğüm Gazi Savaşçıları – Ankara Kedileri maçından savaşçılar 28 – 14 galip ayrıldılar. Gazi bu maçta double wing formasyonu ile mücadele etti. Bu da camiada Burak Senyuva ile anlaşamadılar şeklinde yorumlanabilir diye Savaşçıların oyuncu-koçu Cevat Yelkesen’den bilgi istedim. Anladığı kadarı ile Burak’ın bu hafta sonu için işleri uygun olmadığından Ankara seyahatini yapamadığını söyledi. Spread yedek QB’sinin ise tam hazır olmamasından Double Wing’i tercih etiklerini öğrendim. Öbür taraftan Ankara Kedileri yeni transferleri Berker’i bu maçta tüm maç kullandı. Gazi savunmasının önceliği koşu savunması olunca Ankara pas oyununa döndü. Berker takıma alıştığında rakip pas savunması için çok ciddi bir tehdit olacak.
Yan sahada ise Hacettepe Alageyikleri ve İstanbul Süvarileri karşılaşması vardı. Süvarileri bu sene altyapı ile mücadele ediyor. Sahadaki oyuncuların yaş ortalaması 17. Neden böyle bir oluşuma gittiklerini belki ileri ki günlerde bir görüşme ile öğrenme şansım olur. Geçen seneki oyuncular olduğunu düşünerek tekniği düzgün genç çocuklar olduğunu söyleyebilirim. Ama Kulüpler 1.Ligiwnde oynamaları doğru mudur? Sanırım bu sene çok tartışılacak. Hacettepe ise İKİ senedir Üniversiteler Ligi’nde şampiyon olan kadrosuna, Bu sene Kulüpler liginde de iddalı olmak adına eski oyuncularından Takviye yapmış. Sanırım Eskilerin tanıdığı Ali Zeki’nin bu sene kadar da olduğunu söylemek yeterli olacak.
İlk haftanın diğer iki maçı ODTÜ – DAÜ ve İTÜ – Boğaziçi maçları ise tatil edildi. İlk maç 25 Aralık tarihinde Kıbrıs’ta oynanacak, iki takım ulaşım masraflarının daha ekonomik olması için bu tarihte anlaştılar. Boğaziçi maçı ise kulübün yaşadığı teknik sıkıntılardan dolayı oynanmıyor, akıbeti ise şimdilik belirsiz.
İzlemediğim maçlardan öğrenebildiklerim bu kadar. Bu senenin asıl sürprizine gelelim. Bu sene açıklanan Kulüpler Ligi ve Üniversiteler Ligi Fikstürlerinin artık sabit bir takvim olarak uygulanacağını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz…
Sabit bir takvim… İyi bir takvim mi, football’un bilimselliğine uygun mu? Bunlar tartışılabilir… Ama asıl önemlisi artık önümüzdeki sene ve ondan sonraki sene için takımlar kendilerini nelerin beklediğini biliyorlar. Kolay bir takvim değil, dört lig, 17 Kulüp takımı, 29 Üniversite takımı; 100’e yakın maç…
Çok sevdiğim bir sözdür, “en kötü plan bile plansızlıktan iyidir”… Bu dört ligin takvimlerini birleştirdiğimizde karşımıza çıkan tablo tam bir renk cümbüşü… GSGM prosedürleri ile uyum sağlayabilmek için yılbaşından önce ikişer tane 1. ve 2. Lig kulüp maçı oynanıyor… Daha sonra Şubat ayına kadar bir ara var… Şubat sonunda maçlar tekrar başlıyor ve Mayıs sonuna kadar her hafta dolu… Mayıs ayında ise Final maçları oynanıyor…
Kulüpler 1. Ligiwnde sekiz takım mücadele ediyor. 1. Lig takımları 7 + 2 maç oynuyor… Kulüpler 2. Ligi’nde dört ve beş takımlı iki grup var ve final mücadelesi yok. Grup liderleri 1. Lig 7. ve 8. si ile önceden kura usulu belirlenmiş, play-out maçı oynayacak… B grubu birincisi, sekizinci ile A grubu birincisi, yedinci takımla düşme çıkma mücadelesi verecek. Bu da iki lig takımları için en az üç en fazla beş maç demek.
Üniversiteler Ligi’nde ise süper ligde 16 takım, birinci ligde ise 10 takım yer alıyor. Süper ligde dörderli dört grupta mücadeleler devam edecek. Birinci ligde ise beşerli iki grup var. Üniversiteler Ligi maçları için takvimde beş hafta ayrılmış. Üniversiteler Ligi için açıklanan ilk takvim süper ligde üç grup iki playoff haftası, birinci ligde ise dört grup bir playoff haftası… Ama öğrendiğime göre önümüzdeki hafta yapılacak toplantı ile takvimim uzatılması söz konusu. Süper Lig için 3 + 3 düşünülüyor. Üç grup maçı ve sonrasında grup birinci ve ikin ilerinin çeyrek finalden başlayan play-off eşleşmesi bu uygulama bence iyi bir fikir. Post-sezon mücadele şansı gruplar içinde devam etmesini sağlar. Birinci lig içinde benzer bir uygulama düşünülüyor. Görüşüm birinci liginde 4+2’ye çıkartılması yönünde, iki gruptan oluşan bir lig için çeyrek final eşleşmesi oluşturulmasını mantıklı bulmuyorum. 10 takımlı bir ligde dört takımlı playoff sistemi daha mantıklı olacaktır.
Üniversiteler Ligi ve Kulüpler Ligi’nde oynayan takımların oyuncuları, 14-15 maça kadar çıkabilir. Tek bir ligde mücadele eden takımlar ise 3-4 maçla sezonu tamamlayabilir. 3-4 maç ile 14-15 maç arasında büyük bir uçurum var. Bu fark takımların istekleri ile örtüşüyor mu…? Büyük olasılıkla hayır…! Ama takımların artık bunu kendi içlerinde çözmesi gerekiyor… Liglere katılan 26 üniversite takımı football’un fabrikasının, Türkiye için üniversiteler olduğunu şüphe bırakmayacak şekilde gösteriyor. Şuanda İstanbul Cavaliers dışındaki bütün takımları üniversite altyapısı besliyor ve birçok oyuncu iki ligde mücadele ediyor.
İki ligde birden oynayan oyuncular gerçeğini de göz önüne alırsak, oluşabilecek senaryolara bir bakalım. Yeni kurulan bir üniversite takımı 3-4 üstü maçı yeterli görüyorsa sadece Üniversiteler Ligi’nde 6 – 7 üstü maç oynayabileceğini düşünüyorsa 2. Lige ve Üniversiteler Ligi’ne başvurmalı.
Birinci ligde yer alan bir takım aynı zamanda Üniversiteler Ligi’nde yer almak istiyorsa 14 maçı nasıl oynayacağını planlamalı, kadrosunu ona göre şekillendirmeli.
Şimdi gelelim federasyon ile yaptığım görüşmeye… Bu sene 78 tane aktif hakemin liglerde görev alacağı belirtiler. Planlanan haftalarda maksimum maç sayısı 8 maç başına 9.5 hakem düşüyor. Bakalım maçlar kaç hakemle yönetilecek.
Sanırım Türkiye’de football için en önemli sezon 2012 – 2013 sezonu olacak. Yapılan açıklamalar ne kadar önemli olsa da sanırım en önemlisi önümüzdeki sezon ligin bu takvimle uygulanıp uygulanamayacağı. Tabi ki tarihlerde ufak tefek oynamalar olabilir. Ama esaslarına sabit kalınır ve takvim aynı şekilde uygulanmaya devam ederse Türkiye’de football’u yeni bir dönem bekliyor demektir.
Benim aldığım duyumlar liglerde yer alan takımlar ortak bir karar alıp, tek bir başvuru yapmadıkları sürece takvimde değişikliğe gidilmeyeceği yönünde. Bir küçük dipnot ise takvimde oluşan 7- 8 haftalık boşluğunda milli takım kampı için ayrıldığı. Her ne kadar eleştirsek de federasyon, ulaşılması gereken en önemli hedefinin istikrar olduğunu anlamış görünüyor. Teorikte benden geçer not aldılar. Pratik uygulamada da başarılı olunursa, takımlar olarak şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor; acaba bu istikrarsızlık döneminde bizim suçumuz neydi diye?… Ancak bu soruya cevap bulduğumuz zaman geriye kalan çok sayıda problemin çözümüne katkıda bulunabiliriz…
Bakalım Türk football ailesi olarak bu ilk virajı dönebilecek miyiz?