Merhabalar, NFL’de oldukça çekişmeli geçen bir haftayı daha geride bıraktık. Öyleki maçların büyük bölümü yedi veya daha az sayı farkla bitti ve bu alanda 2013 sezonunun ikinci haftası NFL rekoru olmuş oldu. Oakland Raiders ise kazanmasına rağmen bu grupta yer almadı. Evet, yanlış duymadınız, Raiders hem kazandı hem de bunu farklı yaptı. Ancak rakibin Jacksonville Jaguars olduğunu fark ettiğiniz an her şey anlam kazanmaya başlıyor değil mi? Aslında bu yazının başlığını ve girişini Pryor starter ilan edildiğinden bu yana daha farklı olarak tasarlıyordum kafamda. Fakat Raiders kazanmasına rağmen Pryor fazla iyi gözükmedi, bu da beni aklımdaki başlık ve girişi Pryor’ın liderlik ettiği başka bir Raiders galibiyetine saklamaya itti. Evet, bunun için uzun bir süre daha beklememiz gerekse bile. Bu hafta Raiders’ın galibiyetinden çok Pryor konuşacağız ve ilk konumuz ilk hafta güçlü bir rakibe karşı çok pozitif oynayan ancak çok daha zayıf bir rakibe karşı fazla ortalarda gözükmeyen Pryor’a ne oldu? Bunun nedeni neydi?

Pryor’ın oyunundaki bu düşüşü üç şeye bağlıyorum; kendisine, Jags savunmasına ve recieverlara. Kendisinden başlayacak olursak Pryor, isabet konusunda ilk haftaya göre biraz daha kötü bir maç çıkardı. 24 pasın 15’inde isabet bulan Pryor’ın isabet oranı ilk bakışta iyi gelebilir ancak ilk hafta ile kıyasladığınızda yüzde 65.5’ten yüzde 62.5’e düştüğünü görüyorsunuz. Kimilerinize göre bu hala büyük bir düşüş ya da Pryor’ı yaşadığı düşüşteki en büyük pay olmayabilir. Yine Pryor, Colts karşısında 29 pas denemesinin 19’unda başarılı olmuştu. Yani daha fazla pas denemesine rağmen daha fazla başarı oranı elde etmişti. Bu açıdan bakınca düşüşü görmek daha kolay. Tabi bunda Raiders’ın erken öne geçip Jaguars’tan da bir tehdit gelmeyince daha çok koşuyu tercih etmesine de bağlayabiliriz. Yine ilk hafta tamamlanan pas başına 11.2 yard düşerken Jacksonville karşısında bu tamamlanan pas başına 8.4 yarda düştü. Hepsinin yanı sıra Pryor, Jaguars karşısında recieverlarına gönderdiği pasların çoğu ya yüksek, ya fazla geriye ya da fazla öne gitti. Dikkatli gözler isabetli paslarda bile bir takım kusurlar olduğunu görmüştür.

Pryor’ın performansında tüm suç kendisine ait değildi. Jaguars karşısında özellikle wide recieverlarından da yardım alamadı. Raiders’ın sahip olduğu wide recieverlara şöyle bir baktığımız big play yeteneği en çok olan ve bu gruba liderlik etmesi beklenen isim Denarius Moore. Ancak Moore Jaguars karşısında büyük bir hayal kırıklığıydı. Pryor, Moore’u iki kez hedef aldı ve Moore bu iki pası da düşürerek maçı 0 reception ile tamamladı. Bunun yanı sıra Raiders’ın sayılı pas big play’lerinden flea flicker yapılan hücumda kendisinin yol açtığı illegal formation nedeniyle Streater’ın tuttuğu top ve first down heba oldu. Moore’un durduğu bir maçta Pryor’ın elinde bir tek Streater kalıyor ve top daha çok tight end ve running back’lere paylaştırılıyor. İkinci haftada aynı böyle bir tablo vardı, Pryor, wide recieverlarından çok RB ve TE’lere gönderdi paslarını.

Gelelim Jaguars defansına. Geçen hafta Colts’un aksine Jaguars savunması Pryor’ın koşusunu değil de paslarını riske etti. Bir numaralı planları Pryor’ın koşularını engelleyerek diğer oyuncuların oynamasını sağlamaktı. Planın ilk kısmında başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Pryor’ı 9 taşımada 50 yardda tuttular. Geçen hafta taşıma başına kat ettiği mesafe olan 8.6 yardı 5.6 yarda düşürmeyi başardılar. İkinci kısmı ise biraz göreceli. Burada Jags savunmasının amacı Pryor’ı pasa zorlamaktı ancak Raiders pas hücumu tam aksine daha da zorlanmaya başladı. Bunun yerine oyuna koşu hücumu ağırlık koymaya başladı. Jacksonville’in ana mentalitesi koşuyu durdurmaktı ancak sadece Pryor’ın koşularını sınırlayabildiler, McFadden ise geçen seneki Steelers maçından beri en iyi maçını oynadı. Oakland runningbackleri 25 taşımada 176 yard koşup koşu başına 7 yard gibi oldukça iyi bir ortalama yakalarken Run DMC, 19 denemede 129 yard koştu. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki Darren McFadden’ı sağlıklıyken izlemek gerçekten büyük bir keyif. Onun stilini tanımlarken biraz da baseball’dan yardım almak gerekirse home run hitter diyebiliriz. Kalabalıktan ve tackle’lardan sıyrıldığı anda müthiş bir ivmeyle hareket ediyor. Bugatti diyebiliriz onun için, sıfırdan yüze çıkması sadece birkaç saniyesini alıyor ve iddia ediyorum ki sağlıklı kaldığı sürece bu ligin en iyi beş running back’i arasında çok rahat girebilecek kalitede. Umalım ki bir daha sakatlık yaşamasın.

Oyunculardan sıyrılıp takımın genel performansına baktığımızda ise şahsen tatmin edici bir tablo göremiyorum. Jaguars’ı yenmiş olabiliriz ama ligdeki diğer 30 takım da bunu başarabilir. Oynanılan oyun Jaguars için yeterli olabilir, sadece koşarak onları yenmiş olabiliriz ancak her maçı sadece koşarak kazanamazsınız ve günümüz NFL’in de koşan değil pas atan kazanıyor. Jacksonville gibi zayıf bir savunma karşısında 5 kez red zone’da hücum eden Raiders bunlardan sadece bir tanesinde touchdown çıkarabildi. Daha güçlü takımlara karşı böyle fırsatlar elde edilip tepilirse mağlubiyet kaçınılmaz olur. Açıkçası geçen hafta maç kaybedilmiş olsa bile daha zevkli bir mücadele izledik ve daha iyi bir Raiders vardı sahada. Daha zayıf bir rakibe karşı daha kötü oynamak doğal olarak endişe yaratıyor. Endişe veren noktalardan birisi de Janikowski’nin bir kez daha normal şartlarda gözü kapalı attığı mesafeden field goal kaçırması. Üst üste iki maç bu mesafelerden kaçırması hayra alamet değil. Kendine gel Seabass!

Artık final bölümüne doğru yaklaşırken yazıyı bir sonuca bağlayalım. Eğer oralarda bir yerlerde beni duyan Raiders taraftarları varsa ne bu takımdan ne de Pryor’dan umudunuzu kesmeyin. Etrafınızda mutlaka “euheuheheh, zaten kazanacağınız tek maç da buydu euheuehue” diyenler mutlaka olacaktır, göğsünüzü siper edip dik durun. “Pryor’dan bir cacık olmaz, Tebow bile daha iyi”, “Bu adam anca koşar, pas atamaz” diyenler olacaktır, bırakın konuşsunlar. Siz TP2’ye güvenmeye devam edin, çünkü bu çocuk Al Davis’in bizlere bıraktığı son miras, çünkü bu çocuk Raiders’ın ete ve kemiğe bürünmüş hali; gözden düşmüş bir yıldız. Yeniden hep birlikte ayağa kalkacağımız günler yakındır. Ha eğer olur da Pryor da bu yükün altından kalkamaz ve esas adam olamazsa günün sonunda kaybedecek bir şeyimiz olmaz, çünkü sıfırın kaybedecek bir şeyi yoktur. En azından şansımızı denemiş olur, pişmanlık duymayız. Esen kalın…