Bildiğiniz üzere Kaan Özaydın, son olarak “Güç Sıralaması” yazma işine girişti. Oh ne ala memleket; hem podcast’i yap hem “Güç Sıralaması” gibi en çok okunan yazılardan birisini yaz, adamın ünü Los Angeles’tan buraya yol oldu. Peki; bunca şeyin üstüne ben boş duru muyum, tabi ki durmam. Durum böyle olunca, bundan böyle ben de periyodik olarak NFL’de maçların oynandığı her haftanın ardından genel bir durum değerlendirmesi yapıp haftanın dikkat çeken olaylarını “X. Haftanın Ardından: Kahrolsun Kaan Özaydın Diktatörlüğü” formatı ile sizlerle paylaşacağım (Sitenin sahibine saydırdıktan sonra, bu formatta yazdığım ilk ve son yazı olmasın da)…

Sizin de takip ettiğiniz üzere, NFL 2016 sezonu daha başladığı gibi ilginç olaylara sahne oldu ve ilk iki hafta boyunca koçlar kovuldu, oyuncular sakatlandı derken yedi aylık Amerikan futbolu hasreti de bizi için en iyi şekilde son buldu. Tabi eğer bir Vikings taraftarıysanız, Adrian Peterson’ın talihsiz sakatlığı sonrası bu söylediklerim sizin için geçerli değil.

Eğer bir Bears taraftarıysanız, merak etmeyin sizin için de geçerli değil, sonuçta Jay Cutler’ın sakatlığı da gayet trajik bir durum. Fakat sizin için durum biraz daha vahim. Cutler gibi vasat bir quarterback’e, hem de sakatken, vereceğiniz halihazırdaki sekiz haneli maaşa mı; yoksa takımın, Cutler’ın yerine Brian Hoyer’ın oynatacağına mı daha çok üzüleceksiniz, işte bu zor bir karar. Siz yine de yüreğinizi ferah tutun; sonuçta bu sporu takip etmeye başladığınızdan bu yana Bears’ın playoff yaptığını çok görmediniz, bir sezon daha görmeyiverin.

Girizgahı fazlasıyla uzattıktan sonra, artık ilk iki haftanın gerçek anlamda öne çıkan olaylarına hep birlikte göz atalım:

1) Ryan kardeşlerin Buffalo’daki hazin sonu yaklaşıyor mu?

Buffalo Bills’in son hafta New York Jets’e 37-31 ile kaybettiği karşılaşma, takım yönetimi ve taraftarların aklını uzun süredir kurcalayan bazı soru işaretlerinin tam anlamıyla gün yüzüne çıkmasına sebep oldu. Üst üste oynanan iki maçın da kaybedilmesi ofansif koordinatör Greg Roman’ın başına patladı ve Roman, takımdan gönderildi. Fakat, mesele Roman’ın gönderilmesiyle çözülebilecek kadar basit değil, bunu en iyi bilen isim de head koç Rex Ryan. Çünkü Ryan, oynatmaya çalıştığı savunma sisteminin iki sezondur neredeyse hiç çalışmadığının farkında. Nitekim, Ryan öncesi dönemde rakip quarterback’lere en iyi pass rush uygulayan savunmaların başında gelen ve Jerry Hughes ve Mario Williams gibi yıldızlara sahip Bills, geçtiğimiz sezon yalnızca 21 sack’te kaldı. Bu sezon da savunma eski profilinden çok uzak.

Buna rağmen Ryan, takımın vitrindeki hücum probleminin sorumlusu olarak Roman’ı göstermeyi başardı ve aklınca, daha sistematik sıkıntıların üzerini kapattığını düşündü. Halbuki Bills, ilerideki haftalarda da bekleneni veremezse bu sefer ibre Ryan’ı gösterecek çünkü Roman’ın takımdan ayrılışı ve Anthony Lynn’in yeni ofansif koordinatör olarak atanmasının ardından Bills’in neredeyse bütün koç kadrosu Ryan’ın adamlarıyla doldu. Öyle ki Ryan, 2014 sezonu sonrası New York Jets’ten ayrıldığında kendisiyle birlikte birçok koçu da Buffalo’ya taşıdı. Bu koçların içinde, savunma koordinatörü Dennis Thurman’dan tutun da tight end koçu Tony Sparano Jr. bile bulunuyor. Takımın yeni ofansif koordinatörü Lynn de Ryan, Jets’te head koçluk yaparken takımın running back koçuydu. Ryan bununla da yetinmedi ve kendi kardeşi Rob Ryan’ı da bu sezon öncesi asistan head koçluğa getirdi. Yani anlayacağınız, çürük yumurta Roman’ın takımdan ayrılmasıyla Bills’de şuan tam anlamıyla bir “Royal Ryan Dynasty” kurulmuş durumda. Bunun en önemli sonucu şu: Artık Ryan’ın elinde Roman gibi suç atabileceği bir enstrüman kalmadı çünkü şu an altındaki koçlar, Ryan ile fikir ayrılığına düşmeye kolay kolay cüret edemezler. Bundan sonra gelecek başarısız sonuçlar, ki şu gidişata göre oldukça olası, sorumlunun Ryan olduğunu bir kez daha ispatlayacak ve önce Rex Ryan, ardından da Rob Ryan’ın Bills kariyeri tehlikeye düşecek.

Bununla birlikte eğer Ryan (Rex), kendi koç kadrosunu toplayarak Bills’in başına öyle bir bela açtı ki kendisi takımdan gönderilse de Buffalo ekibinin bu travmayı atlatması uzun zaman alacak. Nitekim, şuan altında bulunan koçlar, adeta Rex Ryan’ın elinde büyüdü ve o, takımdan ayrılınca Bills’in oynayacağı sistem şu zamankinden çok da farklı olmayacak ki bu da başarı getirmeyecek. Eğer Ryan ile birlikte toptan bir temizlik yapılırsa bu sefer de yeni isimlerle dolu bir koç kadrosu ortaya çıkacak ve bu yeni isimlerin birbirine alışması ve aralarındaki koordinasyonu sağlaması çok uzun zaman alacak. Bu sebeple şu an Bills, sanki bir deli gömleği içerisine hapsedilmişçesine çaresiz ve uzun yıllar boyunca da bu deli gömleğinden kurtulamayacağa benziyor.

2) Bu hayatta sırtınızı Bill Belichick gibi adamlara yaslayın

Eğer siz de, üç ay boyunca üstüne titrediğiniz yedek quarterback’iniz sakatlanınca takımın üçüncü oyun kurucusuyla maç kazanabiliyorsanız, bırakın da size yaslayalım sırtımızı. Miami Dolphins galibiyetiyle şu bir kez daha görüldü ki Patriots’ın quarterback pozisyonunu dolduran oyuncular, head koç Bill Belichick’in oyun anlayışını sahaya yansıtan bir kukladan ibaret. Bu isim; Tom Brady gibi bir efsane de olsa, Jimmy Garoppolo veya Jacoby Brissett gibi kendilerini henüz kanıtlayamamış iki “toy” oyuncu da olsa fark eden bir şey yok çünkü zaten Patriots’ın halihazırdaki hücum ve savunma çarkları hep işliyor.

Evet, belki Jimmy G’nin henüz ikinci çeyrekte yaşadığı sakatlığın ardından Patriots skor bulmakta güçlük çekti; evet, belki Dolphins hep savunmasıyla öne çıkan bir takım oldu ve hücum anlamında mucizeler yaratamadı ama yine de üst üste skor bularak momentumu tamamen arkasına almış bir rakibin geri dönüşüne izin vermemek Patriots adına büyük bir başarıydı ki bu takım, ligin en iyi defansif line’larından birisine karşı Brissett’in sürüklediği drive’da touchdown bulmayı başardı. Zaten o pozisyonun ardından Brissett de, Belichick’in sisteminde kendisine bahsedilen mütevazı görevi fazlasıyla yerine getirmiş oldu.

3) Minnesota Vikings, Super Bowl kalibresinde bir savunmaya sahip

Vikings savunması, ilk hafta alınan 25-16’lık Titans galibiyetinde hücumun skor yükünü tamamen üstlenerek zaten ne kadar kaliteli olduğunu göstermişti. Bunun üzerine, bu hafta oynadıkları Packers maçında da ligin en kuvvetli hücum takımlarından birisine 14 sayı şansı tanıdılar ki bu 14 sayının yedisi de maç boyunca oldukça etkili olan linebacker’ların, box’ı ciddi anlamda boş bırakıp Aaron Rodgers’ın koşu oyununu hesaba katmamaları sonucunda geldi.

Eğer bu münferit hatayı göz ardı edersek Vikings savunmasının son iki maçtır kusursuza yakın bir performans sergilediğini söyleyebiliriz. Özellikle çok uzun yıllardır birlikte oynayan Everson Griffen, Linval Joseph, Sharrif Floyd ve Brian Robison’dan oluşan savunma hattının en olgun döneminde sergilediği performans ile kıyas kabul edecek bir D-Line daha yok NFL’de. Bununla birlikte free safety Harrison Smith’in coverage’da neredeyse hiç teklememesi ve beklenmedik anlardaki blitz performansı, off-season’da kendisine verilen 51 milyon dolarlık kontratı kuruşuna kadar hak ettiğinin de kanıtı.

4) Tennessee Titans, Houston Oilers günlerine geri mi dönüyor?

Eğer yılın en iyi geri dönüş yapan oyuncusunu ödüllendiren NFL’i ligin en iyi geri dönüş yapan takımını da seçseydi, şüphesiz Tennessee Titans bu sene bu ödülün en büyük adaylarından birisi olurdu. İlk hafta Vikings’e karşı hem tecrübesizliklerinin hem de rakip takımın kalitesinin kurbanı olan Titans, bu hafta Lions’a karşı bambaşka bir oyun çıkardı. Uzun yıllar sonra ilk kez, Titans’ı bu kadar komplike bir takım olarak izliyoruz. Her ünite çeşitli sıkıntılar yaşıyor ancak ortaya çıkan genel tablo Titans’ın için umut verici.

Öte yandan running back DeMarco Murray’nin hem koşu hem de pas oyunlarında etkili olarak dual-threat (ikili tehdit) yaratması, geçtiğimiz yıllarda bir yere kadar gelip ardından bir daha açılmamak üzere tıkanan Titans hücumu için de şu sıralar oldukça iyi iş görüyor.

Titans, her ne kadar NFL’in en kötü division’ı olan AFC South’ta bulunsa da, bu sezonu playoff potasında bitirmeleri imkansıza yakın. Buna rağmen onlar, hiçbir zaman projelerinin kısa vadede astronomik sonuçlar getireceğini iddia etmediler. Bu itidalli tutumlarının karşılığını da illa ki alacaklar ve bir zamanların Oilers efsanesi, bundan birkaç yıl sonra yavaş yavaş küllerinden doğmaya başlayacak.

5) Tampa Bay Buccaneers koşu hücumu alarm veriyor

Doug Martin’in Bucs için önemi sanıldığından çok daha büyük ve kendisinin, Cardinals’a karşı geçirdiği sakatlığın ardından üç hafta sahalardan uzak kalacak olması da takım için büyük bir handikap. Nitekim Martin, yeri geldiğinde gap’lerin arasından süzülen yeri geldiğinde de 315 pound’luk (Yaklaşık 150 kilo) defansif tackle’lar ile fiziksel mücadeleye girebilen bir oyuncu. Bununla birlikte, aldığı ilk kontağın ardından second level’a çıkıp burada karşılaştığı linebacker veya defansif back’lere karşı gösterdiği direnç de nereden baksanız her hücum artı bir veya iki yard demek.

Halbuki takımın ikinci running back’i Charles Sims, daha çok agility (çeviklik) ve atletik yetenekleriyle öne çıkan bir runnning back. Özellikle karşısına defansif tackle oynayan size’lı 4-3 nose tackle’ları geldiğinde onlarla mücadele etme şansı kalmıyor. Sims’in arkasındaki isim Jacquizz Rodgers’ın ise bu takıma katacak pek bir şeyi yok. Neredeyse bütün NFL kariyerini birilerinin arkasında forma bekleyerek geçiren Rodgers’a şu saatten sonra bu ligde kimse kolay kolay koşu oyunlarını emanet etmez. Rodgers’ın durumu şu sıralar o kadar trajik ki, kendisi bu zamana kadar hep Hilmi Çeltikçioğlu’nun geyiklerinde yaşıyordu ama son zamanlarda Hilmi abi bile adını anmaz oldu…