NFL’de playoff heyecanına sonunda tam anlamıyla kavuşuyoruz. Jacksonville Jaguars, Tennessee Titans ve Buffalo Bills gibi AFC’deki gerek dominant takım eksikliği gerekse de division’lar ve dolayısıyla fikstürler arasındaki güç asimetrisinin sonucu olarak post-season’a bir şekilde kapağı atmayı başaran takımların sahaya çıktığı Wild Card haftası sonrası, topun iki tarafında da belli bir seviyenin üzerinde olan ekipleri en nihayetinde bu hafta sonu izleme şansı buluyoruz. Hoş, saymış olduğum üç AFC takımından ikisi halen playoff’ta yoluna devam ediyor ancak iki ekip de bu hafta sonu konferans devlerine karşı boylarının ölçüsünü alıp playoff’ların geri kalanını evlerindeki televizyondan takip edeceğe benziyor.
NFC’de ise bizleri daha dengeli ve daha heyecanlı karşılaşmalar bekliyor. Philadelphia Eagles ve Atlanta Falcons arasında oynanacak olan mücadelede kilidi çözecek isim Eagles quarterback’i Nick Foles olacak gibi duruyor. Eagles taraftarı için Foles’un, 2013 sezonunda Michael Vick’in yaşadığı sakatlık sonrası dümeni devralıp takımı playoff’lara taşıdığı performansına sadece göz kırpması dahi yeterli. Nitekim, takımda sağlam bir koşu oyunu ve oldukça derin bir savunma hattından beslenen pass-rush performansı halihazırda mevcut. Ancak 2013’ten sonra yıldızı yavaş yavaş sönen ve sonucunda bir bench ısıtıcısına (bench-warmer) dönüştüğü iki yıllık Missiouri macerasından (St. Louis – Kansas City) sonra yuvaya geri dönen Foles’un Cumartesi gecesi için pek de umut verdiği söylenemez.
Konferansın diğer eşleşmesinde ise farklı ünitelerde üstünlükleri bulunmasına rağmen genel manada birbirine oldukça denk olan iki takımın mücadelesine tanık olacağız. Öyle ki, ilk haftayı bye geçen NFC Kuzey şampiyonu Minnesota Vikings, playoff’larda ilk kez sahne alacak ve evi US Bank Stadumu’nda New Orleans Saints’i ağırlayacak.
Hafızalarımızı biraz yokladığımızda aslında iki ekibin sezonun ilk haftasında yine US Bank Stadyumu’nda karşılaştığını ve mücadeleyi 29-19’luk skorla ev sahibi ekibin kazandığını hatırlıyoruz. Her ne kadar Pazar gecesi oynanacak olan karşılaşma, Saints için ilk haftanın rövanşı niteliğini teşkil edecekmiş gibi görünse de nehrin altından fazla suyun aktığı bir gerçek. İlk olarak, her ne kadar maçı altı top taşıma ile bitirse de Adrian Peterson, o karşılaşmada Saints’in ilk 11 running back’iydi ve tüm zamanların en iyilerinden olan Peterson’ın yeni takımıyla çıktığı ilk maçta, sayısız başarıya imza attığı eski takımına karşı sergileyeceği performans şüphesiz karşılaşmanın en dikkat çeken hikayesini oluşturmuştu. Süper çaylak Alvin Kamara ise Saints’in o günlerde derin running back kadrosunda kendisine yer bulmaya çalışıyordu. Bütün bunlara ek olarak, değerinin yıllardır fazlaca göz ardı edildiğini düşündüğüm Saints hücum hattının en önemli iki oyuncusu center Max Unger ve sol tackle Terron Armstead, sakatlıkları sebebiyle Vikings’e karşı forma giyememiş ve bu da Everson Griffen önderliğindeki Vikings savunma hattının karşılaşmayı domine etmesine sebep olmuştu.
Vikings cephesinde ise o günden bugüne daha temel değişikliklerin olduğu iddia edilebilir. En başta, o mücadelede takımın hücumdaki lideri Sam Bardford’dı. Sezonluk pas isabet oranı rekorunu sessiz sedasız kırdığı 2016 sezonunu takiben çıktığı ilk resmi mücadelede üç touchdown ve sıfır interception ile 143.0 quarterback rating’i yakalayan Bradford, kusursuza yakın bu performansı ile takımını galibiyete taşımıştı. Bradford’ın backfield’daki en büyük destekçisi ise çaylak running back Dalvin Cook’tu. Cook maçı 128 yard ile tamamlarken gelecek için de fazlasıyla umut vermişti. Ancak, 2010’da Yılın Hücum Çaylağı seçildiğinden beri paçasını sakatlıklardan bir türlü kurtaramayan ve sonuç olarak, ismini Google’larken arama çubuğunda ilk olarak “injury history” (sakatlık geçmişi) önerisiyle karşılaşacağınız Bradford, ikinci hafta öncesi; yılın çaylağı yarışında o dönemler adı Kareem Hunt ile birlikte anılan Cook ise dişini iki hafta daha sıkıp dördüncü haftada sakatlanınca Vikings hücumunun da çehresi bir hayli değişti.
Bütün bunların sonucu olarak, Herakleitos’un kendisinden yüzyıllar sonra ortaya çıkacak diyalektik felsefeye temel teşkil eden o ünlü “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözünün de bir hayli aydınlatıcı olduğu şu durumda Pazar gecesi oynanacak karşılaşmanın senaryosu da ilk haftaya göre bir hayli farklı olacak. Şimdi gelin, Divisional Round karşılaşmasında bizleri nelerin beklediğine bakalım.
Maça Genel Bakış
Her şeyden önce gerçek bir savunma gurusu olan Vikings head koçu Mike Zimmer’ın, geride bıraktığımız hafta Carolina Panthers’ın yaptığı hataya düşeceğine inanmıyorum. Öyle ki Wild Card maçında Saints’e 31-26 boyun eğerek sezonunu noktalayan Panthers, neredeyse her down’da beş kişilik bir savunma hattı dizerek önceliğini Saints’in koşu oyununu durdurmaya yöneltmişti. Takım; Mark Ingram’ı 22, Kamara’yı da 23 yard’da tutarak bunda başarılı olsa dahi ekstra bir oyuncunun arka alan savunmasında sebep olduğu açıklar adeta ölümcül olmuştu. Nitekim, başta Ted Ginn Jr.’ın ilk çeyreğin sonunda yakaladığı 80 yard’lık touchdown pası olmak üzere Drew Brees bu açıkların cezasını maç boyunca fazlasıyla kesti. Böylece Panthers, her ne kadar Saints kariyerinin istatistiksel anlamda en kötü sezonunu geçirmiş olsa da Brees gibi tüm zamanların en iyilerinden olan bir quarterback’in riske edilmemesi gerektiğini acı bir playoff yenilgisiyle anlamış oldu.
Dolayısıyla Vikings savunması maç boyunca Saints hücumuna yönelik daha bütüncül bir savunma uygulayacaktır. Kaldı ki, her maç rakip hücumlara verdiği ortalama 275.9 yard ile NFL savunma istatistiğinin zirvesinde oturan Vikings savunmasının bu dengeyi kuracak güçte bir kadro olduğu aşikar. Ön yedilisinde Griffen’e ek olarak Linval Joseph, Danielle Hunter ve Anthony Barr gibi yıldız isimleri barındıran Vikings’in maç boyunca pas baskısı da box hakimiyeti de Panthers’a göre yüksek olacaktır. Bu noktada yetenek setleri oldukça geniş olan Armstead ve Griffen arasındaki eşleşme hem seyir zevki hem de maçta teşkil ettiği kilit pozisyon açısından önem arz edecektir.
Vikings secondary’sinde ise sadece iyi bir derin pas savunmacısı olmayıp line of scrimmage’ın gerisinde de de oyun bitirebilen All-Pro safety Harrison Smith’in koşu oyunlarına vereceği reaksiyonlar Saints’in iki yıldız running back’inin maçı bitirecekleri istatistikler üzerinde büyük bir etkiye sahip olacağını düşünüyorum. Öte yandan, hem Kamara’nın hem de Ingram’ın pas yakalayabilen running back’ler olduklarını da hesaba katarsak hem Smith’in hem de Vikings linebacker’larını zor bir gecenin beklediğini söyleyebiliriz.
Saints’in hücumdaki en büyük silahı Michael Thomas’ın maç boyunca muhtemel rakibi Xavier Rhodes ile olan eşleşmesi de bir hayli dikkat çekici. Vikings secondary’sinin All-Pro apoletli bir diğer üyesi Rhodes’un bu sezon Antonio Brown, A.J. Green ve Julio Jones gibi süperstar wide receiver’ları sahadan sildiğine şahit olduk. Ben aynı performansın benzerini bu hafta da izleyebileceğimizi düşünüyorum. Ancak curl rotalarında uzun kollarıyla oldukça etkili olan Thomas, Rhodes’un görece eksik kaldığı bu alanda tıpkı Panthers maçında olduğu gibi takımına önemli ilk haklar kazandırdığına şahit olabiliriz.
Saints savunmasının maç boyunca temel görevleri ise hızlı ve fizikli Adam Thielen-Steffon Diggs ikilisinin orta ve arka alandaki etkinliğini engellemek ve mobil özellikleri ile de öne çıkan quarterback Case Keenum’ın scramble koşularını durdurmak olacaktır. İlk olarak, Yılın Savunma Çaylağı ödülünün önemli adaylarından Marshon Lattimore ve bu sezon yıldızı parlayan diğer bir cornerback Ken Crawley’nin sezon içerisindeki performanslarını bu maça da yansıtmaları gerekiyor. İkinci olarak ise, takımın baz savunma dizilişi 4-3 olduğundan Keenum’ın cebe hapsedilmesinde defansif end’ler Cameron Jordan ve Sheldon Rankins’e de büyük işler düşüyor. Öte yandan, savunmanın lideri olan ve eski bir ilk tur seçimi olarak kariyerindeki sıçrayışı nihayet bu sezon gerçekleştire Jordan’ın Keenum’ı cep içerisinde ne kadar rahatsız edeceği Vikings pas oyununun ne kadar işleyeceği hususunda da belirleyici olacaktır.
Son Eklemeler…
Minnesota Vikings için bu karşılaşmanın bir anlamı daha bulunuyor. Öyle ki takım, NFC’de konferans finali oynadığı son sezonda (2009) deplasmanda Saints ile karşılaşmış ve efsane quarterback Brett Favre’ın kariyerinde çıktığı son playoff maçında rakibine uzatmada 31-28’lik skorla boyun eğmişti. Favre’ın sayısız hit ve geç hit alıp normal sürenin bir bölümünü kenardan izlemek zorunda kaldığı, Saints savunmasının gösterdiği aşırı sertlik sebebiyle bayrakların havada uçuştuğu o maçta burunlara kötü kokular gelmesine rağmen Saints’in foyası o tarihten iki sene sonra ortaya çıkmış ve Greg Williams koordinatörlüğündeki savunmanın rakip takımın yıldızlarını sakatlamak için kendi arasında bir ödül sistemi yarattığı ispat edilmişti. NFL tarihine “Bountygate” adıyla geçen ve dönemin Saints koçu Sean Payton’a bir sezonluk ihraç cezası verilmesine sebep olan bu skandal, aynı sezon Saints’in “Katrina Kasırgası”nı takiben darmadağın olmuş bir şehre getirdiği sözde tarihi şampiyonluğun namına da fazlasıyla gölge düşürmüştü.
Dolayısıyla, aynı maçta rakip hücuma 475’e 257 gibi büyük bir yard üstünlüğü sağlamasına rağmen karşılaşmadan yenik ayrılan Vikings için Pazar günü oynanacak Divisional Round mücadelesi bir alicengiz oyununun rövanşı niteliğini teşkil edecek. Buna ek olarak, Vikings’i konferans finalinde mağlup edip takımı Super Bowl’dan eden son iki ekip de, Saints (2009) ve Falcons (1998) şu an halen playoff yarışı içerisinde yer alıyor ki Falcons’ın, bu hafta Wentz’siz Eagles’a karşı konferans finali yolunda bir hayli yüksek şansı bulunuyor. Sonuç olarak, Vikings elinde son yirmi yılın hesabını kapatıp evinde oynanacak Super Bowl’da başarısını taçlandırmak için önemli bir imkan bulunduruyor.
52 yıllık Super Bowl tarihinde ABD’nin bu en büyük spor organizasyonunu düzenleyecek şehrin takımları henüz Wild Card’ın dahi ötesine geçemedi, Vikings ise bu sezon ilk turu bye geçerek bu ilginç istatistiği şimdiden kırmayı başardı. Peki takım için yolun sonunda gerçekten bir şampiyonluk gözüküyor mu..?