Okuyan varsa hatırlar, geçen yazının son kelimeleri “Steelers, Steelers’dır” şeklindeydi. Rakipleri zayıf da olsa sezonun ilk iki maçını dışarıda kazanarak sezona 2-0 ile başlayınca, sadece iki maçını değil aynı zamanda franchise oyun kurucusu Ben Roethlisberger’i de kaybeden Steelers’a karşı oynanacak maçı 49ers’ın rahat kazanacağını düşünenler yanıldı. Oldukça zor ve hatalarla dolu bir maç oldu. Dördü ilk devrede olmak üzere toplam beş top kaybına rağmen şu maçı kazanmak kısa günün karı olarak değerlendirilebilir. Kötü olanı top kayıplarının runing back’e topu verirken oluşan anlaşmazlıkla ya da oldukça düzgün atılmış pasları receiver’ların saçma sapan sektirmesi sonucu gelmesi, iyi tarafı ise bu kayıpların hiç birisinde Garoppolo’nun kabahatinin olmaması.
Maça ve bölge, bölge takıma bakacak olursak… Öncelikle sadece istatistiklere bakarak değerlendirirsek Garoppolo için 23/32 pas, 277 yard, bir TD pası ve iki interception’ı görüp hiç de iyi bir oyun çıkarmamış diye düşünerek hata etmiş oluruz. Özellikle iki interception’da da Jimmy G’nin hatası yoktu. Her ikisinde de düzgün atılmış topların kendi oyuncumuzdan (birincide Breida ikincide Pettis) sekerek rakiplerin kucağına düşmesiydi söz konusu olan. Hatta ikinci yarıda Deebo Samuel’in kucağına bıraktığı uzun pası çaylak oyuncu tutmayı başarsa 300 yard üstü bir performansla “iyi ya tamam bak adam 300 yardı da aşmış” bile diyecektik. Sadece bir kere sack oluşu yalnız O-line’ın başarısı olarak düşünülmemeli, maçta bir iki kez üzerine çullanan Steelers savunmasından, Aaron Rodgers’vari kaçışlarını gördük. En kritik anlardaki clutch’lığı ve son hücumda Dante Pettis’e attığı TD pası Jimmy’nin iyi yolda olduğunu gösterdi. Yeri gelmişken dördüncü çeyreğin son 01:15 dakikasındaki maçı kazandıran hücum bana Şubat 2015’deki Super Bowl 49’da Seattle’ın beceremeyip Malcolm Buttler’ın kahraman olduğu o son hücumu hatırlattı. Aradaki fark bu sefer Pettis’in topu yakalamayı başarmasıydı.
Sadece bir sack ve sekiz QB temasına müsaade etmenin yanında, running back’lere koşu kanalları açma yönünden de başarılı sayılabilecek bir O-Line performansı oldu. Staley’in sakatlığında onun yerine sahaya çıkan çaylak sol tackle Justin Skule ne yapacağı merak konusu olan oyuncuların başında geliyordu. Oldukça agresif ve güçlü bir Steelers savunma hattına karşı oynamasına rağmen birkaç sarı bayrağa yol açmanın dışında Garoppolo’yu korumakta başarılı oldu. Kimse running back’lerden geçen haftaki sıra dışı performansı beklemiyordu. Mostert, Breida ve Jeff Wilson JR üçlüsü toplamda 165 yard ve Wilson’ın iki TD’ı ile iyi bir maç çıkarmış gibi görünse de hem Breida hem de Mostert’in yapmış oldukları kritik top kayıpları bu performansa birazcık da olsa gölge düşürdü. Maçın sürprizi full back Kyle Juszczyk’tan (evet kopyala yapıştır ile yazabildim) geldi. Üç pasta 51 yard ile oynayan Juszczyk (size de eziyet olsun) bu yardların tamamında ekmeğini taştan çıkardı. Bu arada Jeff Wilson ilk iki maçında dört koşu touchdown’ı yaparak 1956’da aynısını yapan Hall of Famer Hugh McElhenny’den sonraki ilk 49eers oyuncusu olmayı başarmış…
Maçın yine receiver istatistiklerine bakacak olursak, Garoppolo’dan bu seneki ilk iki maçta şahit olduğumuz topu paylaştırma rakamlarını bu maçta da net bir şekilde görürüz. Deboo Samuel, Marquise Goodwin, Richie James’in hemen hepsi iki ya da üç kez top almış ve ortalama 20-40 yard civarı mesafe kat etmiş. Bunlardan Samuel, eğer o uzun pası tutma işini batırmasa 100 yard civarına ulaşmış olabilirdi. Neyse, receiver kadrosunda bu haftanın sürprizi sezon öncesi hazırlık döneminde Shanahan’ın “çalışsa adam olacak ama çevresi kötü, çevresi” deyip kulağını çektiği Dante Pettis’in kadroya girmesinin yanında en kritik yerdeki touchdown tutuşu oldu. Kittle yine bildiğiniz gibi, altı pasla en çok top alan ve hakkını veren adamdı.
İşin savunma tarafına gelecek olursak; sadece iki sack ve dört QB teması düşük rakamlarmış gibi görünse de hem acemi QB Mason Rudolph’u baskı altında tutma hem de koşu yollarını tıkama konularında D-Line oldukça başarılı bir maç çıkardı. İlk iki çeyrek boyunca hücum oyuncularının saçma sapan top kayıplarına rağmen Steelers hücumunun bu avantajı touchdown’a dönüştüremeyip sadece iki alan golü ile altı sayıda kalmaları öncelikle savunma hattına yazılır. Bu başarıda aslan payını yine Dee Ford, DeForest Buckner ve Nick Bosa’ya vermek yanlış olmaz.
Steelers running back’i James Connor’un maçı 3,3 yard ortalamayla toplamda 43 yardda tamamlayıp bir de fumble ile top kaybı yapması, savunma hattının yanında linebacker’ların da işini iyi yapmasıyla sağlandı. Sezonun şu ana kadar ki ilk üç maçında, hani nazar değmesin denir ya, işte çizgisini hiç bozmadan iyi performans gösteren iki bölgesi savunma hattı ve linebacker’lar oldu. Sansasyonel Nick Bosa dâhil şu ana kadar bu sezon takıma katılan oyuncular içinde en çok faydası dokunan adam açık ara Kwon Alexander. Buna ilk maçta oyundan atılmış olmasına rağmen diye de bir ekleme yapmalıyım. Bu maçta da yine altı tanesi solo olmak üzere yaptığı yedi tackle ile bu alanda takımın zaten vazgeçilmezi olan DeForest Buckener’ın ardından ikinci sırada yer aldı. Alexander’in kırılan tackle sayısı ise sadece bir. Alexander’ın yanında geçen yılın üçüncü tur seçimi Fred Warner da yine iyi oyununu sürdürenlerden. Steelers’ın aldığı sayılara bakacak olursak zaten bu maçta, yine çok kötü olmasa da, uyuyan bölgenin secondary olduğunu görürüz.
Maçı riske atan da, uçurumun kenarından alan da yine secondary oldu. Ahkelo Witherspoon ikinci yarıda sakatlanıp çıkana kadar Ahkelo ve Sherman ikilisi gayet güzel götürüyorken Ahkelo’nun yerine oyuna giren Jason Verrett’in aynı başarıyı gösterdiği söylenemez. Varrett maçın son çeyreğinde Steelers receiver’ı Diontae Johnson’un yakaladığı touchdown pasında adeta uyudu kaldı. Ha keza, safety Tarvarius Moore da yine JuJu Smith-Schuster’in uzun mesafeden gelen topu yakalayarak yaptığı touchdown’da ters açıda kalışı bir diğer secondary hatası olarak az kalsın pahalıya mal oluyordu.
Maçın kırılma anlarından birisi son çeyrekte, 20-17 gerideyken, bitime altı dakikadan biraz fazla bir süre kala, 49ers’ın sayıya giderken, Steelers 11 yardında, R. James JR ile yaptığı fumble ve hemen ardından gelen Steelers hücumunda Arik Armstead, DeForest Buckner işbirliği ile James Conner’ın fumble yapmasını sağlayarak topu geri kazanmasıydı. Genel olarak baktığımızda bu kadar çok top kaybına rağmen maçı kazanmış olmak bu senenin yakın geçmişe göre farklı olduğunun bir göstergesi diyebilirim.
Steelers tarafına bakacak olursak, ikinci yılında, Big Ben’in sakatlığı nedeniyle ilk 11 başlamak zorunda kalan Mason Rudolph kötü maç çıkarmadı. Aslında Roethlisberger’in deplasman performansları düşünülecek olursa bundan daha iyisi olur muydu, şüpheliyim. Yine de özellikle 49ers’ın ilk yarıdaki dört top kaybını touchdown ile değerlendirememek maçın sonunda olası bir galibiyete mal oldu denebilir. Her ne kadar hemen hepsi 49ers’lı oyuncuların sakarlıkları ile olsa da rakibi beş top kaybına zorlayıp ilk iki haftayı 36 sayı ortalamasıyla geçen rakibi 24 sayıda tuttukları (Allah’ım neler söylüyorum ben böyle:) düşünülürse 0-3’lük takım olmadıkları kesin. Mason Rudolph takıma alışıp, JuJu ve James Conner dışında alternatif isimler de çıkarabilirlerse Big Ben’i aramazlar.
Haftaya kısaca bakacak olursak; Cuma sabahı ikinci yarısını tamamen izlediğim maçta Mariota’nın hiçbir şey oynamadığı Titans, maçın sonunda 68 yard koşmasa maçı -8 yard ile tamamlayacak kadar kötü Fornette’e rağmen Jaguars’a yenilmeyi başardı. Gerçi Mariota’ya laf ediyorum ama dokz kez sack olmasına yol açacak kadar kötü Titans O-Line’ının da Allah müstahakkını versin. Calais Campbell resmen üzerlerinden silindir gibi geçti. Gerçi bir 49ers taraftarına yakışmayacak laf etmiş olacağım ama keşke şu bizim Mullens’i Titans alsa. Seneye bu Mariota’ya da yol vermez ise Titans, ancak 8-8’lik sezonlara devam eder. Pazar ilk maç olan Ravens-Chiefs maçı da çok güzel maç oldu. Ravens bu sezon üçüncü maçında da ilk hücumundan touchdown çıkarmayı başarınca bir düello mu geliyor dedim ama ilk çeyrek Chiefs gözünü bile açamadı. Ancak ikinci çeyrek Mahomes o bildiğimiz Mahomes gibi oynamaya başlayınca bir çeyreğe 23 sayı sığdırmayı bildi. Yuh! O kadar sayıyı bir sezon atamayabilecek takımlar var (bkz. Miami). Maçın devamı oldukça keyifliydi. Ne Ravens ne de Lamar Jackson asla pes etmedi. Mahomes aynı sakinlik ve üretkenlikle oynamaya devam etti. 13-30’dan gelen maç iki dakika kala gelen Ravens touchdown’ı ile 28-33 olmasına rağmen son iki dakikayı çok iyi kullanan Chiefs maçı bu skorla almayı bildi. Burada bir küçük detay vereyim. Maçın ilk hücumunda touchdown bulan Ravens önce ekstrayı aldı. 7-0 olacakken bir sarı bayrak sonrası ekstra atmak yerine two points conversion’a gittiler. O ilk hücum Lamar için o kadar rahat geçmiş ve kendilerine o kadar güveniyorlardı ki orada 1 puanı bırakıp gittiklerinde aklımdan umarım bunu maç sonunda aramazlar diye geçti. Ve aradılar. Maçın bitimine iki dakika kala skor 28-33 iken mecburen yine iki sayıya gidip başaramadılar. Oysa o ilk ekstrayı almış olsalardı maçın son iki dakikasına bir field goal farkı ile girme şansları olacaktı. Ayrıca Justin Tucker’ın maç sonundaki ilginç onside kick’i de görülmeye değerdi. Ha başarısız oldu o ayrı.
Bunların dışında, rakipsiz geçtikleri üçüncü haftada da Patriots ve Brady sadece kendi taraftarlarının ciddiye aldıkları “Muazzam“ istatistikler üretmeye devam etti, Josh Allen beni mahcup edip pas atmaya, emektar Frank Gore da hala koşmaya devam edip Bills’e üçüncü alibiyetini getirdi. Saints Brees olmadan da ne kadar iyi bir takım olduğunu gösterip konferansın favorilerinden Seattle’ı dış sahada yenmeyi başardı (kim yenerse yensin Allah razı olsun:). Alvin Kamara’nın coştuğu maçta Bridgewater gayet idare etti (aslında buraya bir sürü köprü ve altından geçen sular ile ilgili espri yapacaktım ama üşendim:), Dallas’tan da 30 yiyen Miami’de Josh Rosen’ın top kaybı yapmaması yüzleri güldürdü. Patriots’tan sonra düşene tekmeyi basanlar kervanına Dallas da katılmış oldu. Green Bay savunması (sarı lacivert formalar çok yakışmış), Colts da hücum hattı ile maçları almaya devam ederken, dişine göre rakibi bulunca Vikings Raiders’ı kütürdetti.
Cam Newton yerine ilk 11 çıktığı maçta top kaybı yaşamadan dört touchdown pası atan Kyle Allen böyle devam ederse Newton kariyerine moda dünyasında devam etmek zorunda kalabilir. Aynı maçta bu yılın birinci sıra seçimi Kyler Murray’nin iki interception ile oynaması da ayrı bir konu. Severiz böyle underdog hikayeleri. Umarım Kyle Allen için devamı gelir… Rams’in Cleveland’a oyuncu almakla takım olunmadığını gösterdiği haftada asıl sürpriz Tampa’da Daniel Jones ile geldi. 2019 NFL Draftı’nın altıncı sıra seçimi ile herkesin alay konusu olan Jones hazırlık dönemi maçlarındaki performansının şans eseri olmadığını gösterircesine sergilediği performans ve biraz da rakip kicker Matt Gay’in beceriksizliği sayesinde Giants’a sezonun ilk galibiyetini getirmeyi başardı. Üstelik de takımın en büyük silahı Saquon Barkley’in sakatlık yüzünden takıma hiç katlı sağlamadığı bir maçta bunu başarmış olması medyanın göz bebeği New York şehri için tam bir Amerikan rüyasına dönüşüyor.
Haftaya 49ers bye. Hem takım hem de ben rahatım. Sonrasında NFL’in en renkli takımı Browns’ı (umarım espriyi anlamışsınızdır:)) konuk edeceğiz.