NFC’de Tampa Bay Buccaneers, New Orleans Saints’i 30-20 yenerek adını konferans finaline yazdırmayı başardı. Tom Brady ile ilk playoff maçını kazandıktan sonra aynı sezonda ikinci kez New Orleans’a seyahat eden Tampa Bay Buccaneers, maça ne kadar iyi hazırlandığını gösterdi. Öte yandan ev sahibi cephesinde ise Drew Brees’in son senesi olduğu düşünüldüğünden ötürü “son maç” vurgusu ön plandaydı. Nitekim maçın hikayesini de Drew Brees yazdı; ancak yanlış tarafa…

Maça iki takımın savunması da bir hayli konsantre başladı. Buna rağmen Will Lutz ile iki alan golüyle Saints öne geçerken, Ryan Succop’ta ikinci çeyreğin başındaki başarılı alan golü denemesiyle Buccaneers adına ilk sayıyı üretti. Ancak sonraki pozisyonda Buccaneers savunması Sean Murphy-Bunting ile yaptığı yaptığı interception ve elde ettiği 36 yard ile topu Tom Brady’e teslim ederken, 43 yaşındaki oyun kurucu da pozisyonu Mike Evans’ı endzone’da topla buluşturarak tamamlayarak Buccaneers’ı ilk kez öne geçirdi. Rakibin bu sayısına karşılık cevap vermek isteyen Saints’te sahneye çıkan isim bir eski dost olan Jameis Winston olurken, 27 yaşındaki oyun kurucu güzel dizayn edilmiş bir trick play sonrası Tre’Quan Smith’e 56 yard pas atarak skoru tekrardan eşitledi. Bu eşitlikten sonra iki takımda peşi sıra savunmada birbirlerini durdurmasına rağmen son iki dakika kala Tom Brady ve arkadaşları, önce Saints yarı alanına Leonard Fournette’nin yardımıyla girdi ardından da pozisyonu yine alan golüyle sonuçlandırarak eşitliği bozdu ve soyunma odasına üç farklı önde gitmeyi başardı.

İkinci yarıda Alvin Kamara ile rakip yarı sahaya geçen Saints, maça hızlı bir başlangıç yaparken rakip savunmacıdan kurtulan Tre’Quan Smith, ikinci kez endzone’da topla buluştu ve takımını da öne geçirmeyi başardı. Nitekim bu Saints’in maç içinde bulacağı son sayı olmuştu. Üçüncü çeyrekteki ilk Buccaneers hücumunu durdurduktan sonra kritik bir hücum şansı elde eden Saints’te belki de yaşanması gereken en son şey oldu ve tight end Jared Cook, fumble yaparak topu sahanın ortalarında rakibe teslim etti. Bu ikramı da geri çevirmeyen Tom Brady, Leonard Fournette’ye attığı altı yardlık pasla maçta bir kez daha eşitliği sağladı. Nitekim bu turnover Buccaneers cephesinin rüzgârı arkasına almasına neden olurken Saints içinse ciddi bir demoralizasyon oldu. Dördüncü çeyreğin başında maçtaki üçüncü alan golünü bulan Buccaneers, peşine Drew Brees’in kötü pasını linebacker Devin White ile yakalayınca kendisini bir kez daha redzone’da buldu. Tom Brady bu sefer pozisyonu kendisi bitirerek hem farkı çift hanelere taşıdı hem de ibreyi büyük ölçüde takımına döndürdü. Sonrası süreçte Drew Brees maçtaki üçüncü interceptionu, Buccaneers adına konferans finaline ulaşmak demekti.

Birkaç pozisyonda gerek takım arkadaşlarına gerekse rakip oyunculara kızdığı görülen Tom Brady, daha önce iki kez kaybettiği rakibine karşı yine hırslı başladı. Önceki maçlara nazaran tüm karşılaşma boyunca saha içinde kalmayı başaran 43 yaşındaki oyun kurucunun bu performansında ortaya koyulan hücum planının da etkisi büyüktü. Maç boyunca öncelikle garanti pas opsiyonlarını arayan Tom amca, zaman zaman sıkı coverage altındaki oyunculara da isabetli paslar atma konusunda iyi işler çıkardı. Bununla birlikte hücum hattı da önceki maçlara göre pas korumasında daha iyi bir oyun ortaya koyduğu rahatlıkla söylenebilir. Birebirde rakip savunma hattı oyuncularına yenilmeyip Tom Brady’e sahayı taraması için yeterli süreyi tanımaları da takımın pas oyunlarından verim almasını sağlayan etmenlerdendi.

Fakat hücumun asıl kahramanı 63 yard koşup 44 yardda pas tutan bir de üstüne bir TD pası yakalayan Leonard Fournette’ydi denebilir. İç koşular dışında pas oyunlarında gerek line arkasına gerekse saha kenarına yaptığı koşularla Tom Brady’e daima garanti seçenek olması ve yakaladığı toplarda yeteneklerini ortaya çıkarmasıyla takımın fark yaratan ismi oldu. Özellikle yaptığı TD’da karşısındaki linebacker’dan bir receiver gibi hızlıca kurtulması Brady’nin hızlıca topu elinden çıkarmasına ve Buccaneers’ın kritik üçüncü hakta sayı bulup maçı eşitlemesine neden oldu. Fournette’nin denkleme bu denli işlemesi de doğal olarak Buccaneers’in hücumunu da sezon ortasındaki gibi tek düze olmaktan kurtardı. Takımın normalde birinci koşucusu olan ancak sakatlığından dolayı son maçları kaçıran Ronald Jones ise, maçın ikinci yarısında top taşımaya başladı. 13 top taşımada 62 yard elde eden RoJo, dördüncü çeyrekte yaptığı koşularla takımını endzone taşıyan isimdi.

Pas oyunlarında ise sıkı Saints coverageları altında kâğıt üzerinde pek üretken olamayan bir ekip vardı. Sadece bir kez top yakalayabilen Mike Evans, Buccaneers’ın maçta ilk kez öne geçmesini sağladıktan sonra topsuz oyunda rakip secondary hattını çekerek arkadaşlarına boş alanlar verdi. Benzer şekilde genellikle slotta konumlanan Chris Godwin ise yedi pastan sadece dört tanesini tuttu ama Godwin için screen paslarda da kullanılması Buccaneers hücumunun farklı aksiyonlar almasını sağladı.  Rakamlarda öne çıkan isim ise şaşırtıcı şekilde takımın ikinci tight endi olan Cameron Brate oldu. Receiver’ların koştuğu boşluklara veya line arkasına yaptığı koşularla beş pastan dördünü yakalayan 29 yaşındaki oyuncu 50 yard top tuttu. Nitekim “3 ve 11” oynanırken 15 yardlık pası yakalayan Tyler Johnson ve takip eden pozisyonda “3 ve 5” oynanan sırada 29 yard yakalayan Scott Miller, hücumun tıkandığı noktalarda kilit açan sürpriz isimler oldu.

Savunma kısmına baktığımızda ise playoff maçında bir tanesi bile önemliyken dört tane turnover yapan Buccaneers savunması, üst düzey bir oyun sahaya koydu. En baştan en uca kadar maç içinde minimum hatayla oynayan ekipten sorumlu savunma koordinatörü Todd Bowles’in bu maç özelinde uyguladığı planlar meyvesini fazlasıyla verdi. Genel olarak bakıldığında geride tek safety bırakarak “man to man” oynayan Bucs savunması, rakip receiverları ilk beş yard içinde hırpalarken fiziksel anlamda üstünlük kurmayı başardılar. Bununla birlikte rakibin uzun pas oyunlarında linebackerlardan aldığı destekle arka sahada mükemmel bir alan paylaşımı yapmaları da hem turnover’lara hem de rakip pas oyunlarının veriminin düşmesine vesile oldu.

Ön taraftaki baskıyı genellikle Drew Brees’e sahayı tarayamama ve cep içinde pas açısı vermeme üzerine kurmaları hiç sack yapmasalar da ciddi şekilde işe yaradı. Bu konuda tecrübeli savunmacı Ndamukong Suh, Jason Pierre Paul ve Shaquil Barrett üçlüsü çok iyi bir maç çıkardığı söylenebilir. Özellikle Suh, maçın büyük bir bölümü eşleştiği hücum hattı oyuncusuna zor anlar yaşattı.

Savunmanın yıldızı olan Devin White ise derim yerindeyse enfes bir maç çıkardı. Sürekli ön tarafa destek vermesi ve rakip iç koşularını durdurması dışında bir de pas oyunlarında line arkasını toparlayan 22 yaşındaki oyuncu, üstüne üstlük bir de interception yaparak bir linebacker yapabileceği her şeyi yaptı. Yanında oynayan Lavonte David’de benzer şekilde line arasındaki boşlukları kapatarak White ile birlikte pas oyunlarında secondary ile birlikte arka sahada pas açılarını kapatan isimlerdendi ki bu ikili maç oyunca gayet senkronize bir oyun oynadılar.

Secondary hattında ise öne çıkan birçok isim vardı. Bunlardan Carlton Davis’ti. Normal sezonun 12. haftasında Chiefs maçında zone coverage ile oynarken Tyreek Hill’e karşı en kötü maçlarından birini çıkarmıştı. Nitekim bu maçta sık sık Michael Thomas ile eşleşen Davis, Thomas’a hareketlenmesi için neredeyse hiç fırsat tanımayıp bunu da hiç sarı bayrak almadan yapması mental olarak da maça bir hayli konsantre olduğu gözüktü. Maçın ilk interception’ını yapan Sean Murphy-Bunting’de benzer şekilde rakip receiver’lara göz açtırmayan isimdi. Özellikle yaptığı interception sırasında hem Michael Thomas’a kendisinden kurtulma fırsatı vermeyip diğer yandan da Brees’i izlemesi ve vücudunu bir anda çevirip Brees’in pasını yakalaması takımına hayat veren bir hareket oldu. Son olarak maç boyunca çoğunlukla tek safety olarak oynayan çaylak Antoine Winfield Jr., hem coverage’lara koştu hem de line arkasında pas yakalayanlara ilk müdahaleyi de yapan isimdi. Bu hususta yaptığı fumble ise Bucs adına tadına yenmez bir durum oluşturdu.

2009 yılında ulaştığı Super Bowl’a ulaşmak için her şeyi yapan ve hatta sakat sakat bile oynayan ancak son üç yıldır düzenli olarak playoff’tan elenen Drew Brees, kariyerindeki en kötü maçlarından birini oynadı. Karşısındaki savunma hattı bir yana, sıkı coverage’lara karşısında neredeyse maç boyunca dar bir pencereye sahip olan 42 yaşındaki oyun kurucu, sürekli dar açılı paslar atmaya çalıştı ki bu da biraz önce belirtildiği üzere turnover’lara ve yüzde 55 gibi sezonun en düşük pas yüzdesiyle oynamasına neden oldu. Ancak yine de özellikle Devin White’ın yaptığı interceptionda Brees gibi Şöhret Müzesindeki yeri hazır olan bir ismin daha rotasını tamamlamamış adamın arkasına atması, klasına pek yakışmadı.

Sezon boyunca takımın her şeyi olan Alvin Kamara, yine benzer bir oyun ortaya koymaya çalıştı. Genellikle tackle ve gard arası koşulardan 85 yard elde eden Kamara, ne yazık ki endzone’da aynı verimi ortaya koyamadı. Yine de koşu dışında pas oyunlarındaki varlığıyla Tre’Quan Smith’in yaptığı ilk TD’de olduğu gibi savunmanın düzenini bir şekilde bozmayı başardı.

Ev sahibi adına takımını oyunda tutan ve az önce de ismi geçen Tre’Quan Smith, iki TD ile Saints adına skor üreten tek isimdi. Genellikle slotta konumlanan ve uzun rotalarla arka sahada boşluk arayan Smith, belki de takımdaki en efektif maçlarından birini oynadı. Nitekim Smith yerine öne çıkması beklenen Michael Thomas ise tersi şekilde yokları oynadı. Dört kere pas hedefi olmasına karşın hiç top yakalamayan Thomas, maç içinde Carlton Davis ve Sean Murphy-Bunting’ten kurtulma konusunda ciddi sorunlar yaşadı. Bunun sebebi bir nebze Thomas’ın fiziksel anlamda üstünlük kuramaması olsa da Saints’in pas oyunlarında çok fazla uzun rotalarda koşmaması ve asıl yeteneği olan uzun pasları yakalamasını bu maç hiç ortaya koyamaması yıldız receiver’ın da kötü bir maç geçirmesine neden oldu. Öte yandan takımın garanti opsiyonu olan Jared Cook ise miss match’ler ile etkili olmaya çalışırken yaptığı fumble takıma adına pahalıya patladı.

İşin savunma kısmında ise sezon içindeki maçların aksine ön tarafta bir nebze noksan kalan bir savunma hattı vardı. Her ne kadar Tom Brady’e maç boyunca baskı kursalar da tecrübeli oyun kurucuya turnover yaptıramadılar. Bunun temel sebepleri arasında özellikle ön alana verdiği destekle bilinen outside linebacker Demario Davis’in, linebacker hattındaki sakatlıklar yüzünden maç boyunca ilk görevinin line arkasında görev alması ve fazla blitz yapmaması sayılabilir. Sezon ortasında takıma katılan K’won Alexander sakatlığından sonra o bölgede alternatif olarak normalde yedek olan Alex Anzalone’nin kalması Demario Davis’i yaptığı işten biraz uzaklaştıran durum oldu. Linebacker demişken bahsetmişken bu hattın maç boyunca Saints’in en zayıf bölgesi olduğunu belirtmekte fayda var. O bölgenin asıl sorumlusu olan ve biraz önce de ismi geçen Anzalone’nin line arkasını savunma konusunda çok eksik olması ve Fournette’nin oradan TD bulmasına neden oldu ki o pozisyonda Anzalone’nin Fournette’i adeta endzone’a alkışlarla uğurlaması Saints savunması kalibresinde bir oyuncu olmadığının göstergesiydi.

Savunmanın jokeri olan Malcolm Jenkins yine sahada adım atmadık yer bırakmazken gerek linebacker hattı olsun gerekse ön tarafa destek olsun yaptığı 11 tackle ve üç pas savunmasıyla yine bireysel anlamda iyi bir maç çıkardı. Genel olarak bakıldığında ise iyi oynayan bir secondary hattı olsa da kritik yerde yapılan bireysel hatalar rakibe ciddi bir avantaj verdi. Bu duruma maç boyunca Mike Evans’a karşı iyi işler yapan Marshon Lattimore’un Evans’ın yaptığı TD’de savunmaması ve sol cornerback Janoris Jenkins’in gününde olmaması gibi durumlar örnek olarak verilebilir.

En nihayetinde New Orleans Saints, son dört senede 49 galibiyet almasına rağmen biri konferans finali, birisi wild card ve ikisi divisional turu olmak üzere üst üste dört kere kaldığı playoff’tan dört defa elenerek post-seaon’ı hayal kırıklığı olma konusunda yerini kimseye bırakmadı. Diğer yandan geçtiğimiz yıl New England Patriots’taki son maçından çok hoş anılar bırakmayan Tom Brady, bir sezon aranın ardından yeniden bölüm sonu canavarı olmayı başardı ve “Eğer Super Bowl kazanmak istiyorsanız önce beni geçmeni gerekir” mesajını bir kez daha playoff takımlarına iletti…