Birinci sıradan seçtiği Joe Burrow ile ikinci sezonunda playoff heyecanı yaşayan Cincinnati Bengals, wild card zaferi sonrası çıktığı AFC yarı finallerinde, konferans lideri Titans’ı da mağlup etmeyi başararak peri masalını finallere taşımayı başardı. Titans ise Ryan Tannehill ile çıkılan üçüncü playoff’tan da istediklerini elde edemedi ve maç içinde de bu denli önemli karşılaşamalarda yapılmayacak hatalarla adeta maçın kaderine doğrudan etki ettiler.

Maçın hikayesine bakıldığında karşılaşmanın henüz başında gelen interception sonrası eline iyi bir fırsat geçen Bengals ancak alan golüyle üstünlüğü kurabildi. Mevzubahis interception’u yapan Bengals savunması peşi sıra gelen Titans hücumlarını da durdurmayı başarınca, Bengals hücumu ikinci kez yakaladığı TD fırsatından yine üç sayı ile dönerek farkı açtı. Geriye düşen Titans hücumunun cevabı ise ikinci çeyrekte Derrick Henry’nin TD’si ile oldu ki bu drive’da A.J. Brown’un 41 yardlık pası yakalaması Titans hücumu için belirleyici etmendi. Sonraki süreçte yine topu eline alan Bengals hücumu, sadece bir kez koşu hücumu denerken toplamda yedi denediği kez pas oyunu ile Titans yarı sahasının 35 yard civarından alan golüyle ikinci kez öne geçmeyi bildi. İkinci yarıya başlayan Bengals hücumu ise ilk TD’sini bu drive’da Joe Mixon ile bulurken Mixon’da top taşımalarıyla bu sayının ana kahramanlarından birisiydi. Sonraki hücumlarda Titans hücumunu durduran Bengals savunması skor anlamında takımını önde tutmak için güzel işlere imza atsa da hücumlarından gelen top kaybı Titans’a güzel bir ikram oldu. Bu ikramı geri çevirmeyen Ryan Tannehill ise A.J. Brown’u topla buluşturarak skorda eşitliği sağlamış oldu. Dördüncü çeyrek karşılıklı olarak savunmaların ağır bastığı ve hücumda iki takım için de işlerin iyi gitmediği durumda Ryan Tannehill, kötü bir interception ile Bengals’ın maçı kazanması için tüm şartları sağladı. İyi bir maç çıkaran kicker Evan McPherson alan golüyle başlayan maçı yine bir alan golüyle sonlandırmayı bilerek takımını konferans finallerine taşıdı.

Bengals cephesinden bakıldığında sahaya çıkan iki ekipte playoff takımı seviyesinde bir mücadele ortaya koydular. Hemen hemen minimum hatayla oynayan Bengals takımı elindeki oyunculardan maksimum verimi almayı başarırken rakibinde gününde olmamasının fırsatını da güzel bir şekilde kullanmayı bildi.

İşin hücum kısmında Joe Burrow için en dikkat çekici nokta şüphesiz dokuz kez sack olup toplamda 68 yard kaybetmesiydi. Lakin bu kadar çok sack olup da yine de skor anlamında hiç geriye düşmemek ve maçı kazanmayı bilmek takdire şayan durumlardan birisi. Nitekim bu hususun temel müsebbibi ise Bengals’ın tıkır tıkır işleyen pas hücumu denebilir. Öyle ki Ja’Marr Chase’in önderliğinde Tyler Boyd, Tee Higgins, C.J. Uzomah ve hatta koşucu Joe Mixon bile arka alanda savunma düzenini bozacak işlere imza atarken Burrow’un da kısa opsiyonları hızlı paslarla değerlendirmesi Bengals’ı sonuca gitmesini sağlayan yolu da açtı. Tabii bu kadar fazla seçeneğin olduğu bir hücumda, Titans savunması hangi birini savunayım telaşına düşmesi Burrow’un bir hayli işine gelen durum olurken rakip savunmanın zayıf karnını maç boyunca iyi bir şekilde değerlendirdi.

Aslında maçın gizli kahramanı olarak nitelendirilebilecek savunma ise Derrick Henry’i durdurma konusunda görevini ziyadesiyle yerine getirdi. Özellikle karşısındaki hücum hattına karşı birebir de eşleşmeleri kazanan savunma hattı oyuncuları, arka taraftan linebacker’ların da koşu takibi ve secondary’den de gelen destekle birçok koşuyu daha başlamadan durdurdular. Tabii bahsi geçen savunmanın başını ağrıtan durum ise rakip receiver A.J. Brown oldu. Her ne kadar 11 personelli (bir RB, bir TE, üç WR) hücum formasyonlarında Jessie Bates ve Von Bell’li iki derin safety ile rakibi çoğunlukla checkdown paslara itmiş olsalar da playaction oyunlarında savunma düzeninin kaybolması biraz önce ismi geçen A.J. Brown’un birebirde güçlü yanını ortaya koymasına neden olarak savunmanın direncini zaman zaman kırdı. Yine de pas oyunlarında Eli Apple ve Chidobe Awuzie ikilisinin alan savunmalarına Jessie Bates’in ve Mike Hilton’un desteği Ryan Tannehill’in de verimi bir hayli düşürdü. Hele ki Mike Hilton’un yaptığı interception’da rakip hücum hattının zayıf bölgesinden yaptığı blitz ve playside’ı iyi takip edip araya girmesi, savunmanın maçın kaderini belirleyici oyunlarından birisi oldu. Böylece hataların tekrarlanmaması sonucunda Titans hücumunu top kaybına zorlama çalışmaları meyvesini maçı kazandıran interception ile de vermiş olması çok değerli bir durum ortaya koydu.

Titans’ta ise asıl hikaye sekizinci haftadan sonra ilk kez sahalara dönen Derrick Henry oldu. Öyle ki 26 yaşındaki koşucu, sadece sekiz maç oynamasına karşın ligi en çok koşu yardı alan dokuzuncu oyuncusuydu. Bu da Titans’ın kaldığı yerden devam edebileceği anlamına da geliyordu. Lakin hayallerin ve gerçeklerin uyumsuzluğu bir kez daha tokat gibi ev sahibi takımın yüzüne çarptı.

Hücumda Ryan Tannehill’in “Bu bir” diyerekten attığı ilk pasın interception olması takımın dengelerini bir hayli bozdu. Nitekim tekrar sahaya çıkan Titans hücumunda biraz önce bahsi geçen Henry 20 top taşıma yapsa da yine biraz önce bahsi geçen rakip savunma tarafından başlangıç çizgisi civarlarında durdurulması koşu oyunlarını da etkisiz kıldı. Ancak Henry’den istediğini bulamayan hücumun D’onta Foreman’dan 45 yardlık büyük bir oyun kazanınca tam işleri rayına oturtacaktı ki Ryan Tannehill maçtaki ikinci interception’ı atarak takımının arkasına alması gereken rüzgârı adeta kesti. Pas oyunlarındaki verimi düştüğü zaman hata yapmaya çok müsait olan Titans’ın bu manadaki kusurlarını da normal sezondaki Patriots ve Steelers maçında bolcana gözler önüne serilmişti. Nitekim böyle bir senaryonun da hele ki bu derece önemli bir maçta vuku bulması da mağlubiyetin nedenlerinden birisi oldu. Yine de playaction oyunlarında iş yapan A.J. Brown, yine endzone civarında birebir eşlemesinden galip gelerek TD yapmasıyla maça ortak oldular. Tabii maç boyunca pas oyunları içinde en büyük sıkıntı AJ Brown’a destek verecek bir diğer receiver’ın bir türlü olmayışıydı. Julio Jones’un eski halinden bir hayli uzak olması rakip savunmanın onun üzerindeki etkisini azaltırken Chester Rodgers, Anthony Firkser gibi isimlerde playoff kalibresinde rakip savunma düzenini bozabilecek kapasitede oyuncular olmadığından pas oyunlarındaki verimde sadece A.J. Brown’a kaldı. Bununla birlikte checkdown opsiyonları sadece takımın üçüncü koşucusu Dontrell Hillard varken olması da basiti oynama ve sahada kalma konularında Tannehill’in elini zorladı. Hal böyle olup hem pas hem de koşudaki denge bozulunca Ryan Tannehill’in de ayarlarının bozulup Miami günlerine dönmesi Titans’ın ipini kesti.

Titans savunmasında ise aslında her şeyin güzel gittiği söylenebilir. Joe Burrow’u dokuz kez sackleyerek görevini fazlasıyla yerine getiren savunma hattında Bud Dupree ve Harold Landry kenar desteklerini hiç eksik etmeyerek iç savunmacılar olan Jeffery Simmions ve Denico Autry’e de rakip hücum hattında ideal boşluklar oluşturdular. Nitekim Mike Vrabel’in savunmasının yanlışlarından birisi üst üste gelen sack’ler sonrası dört kişilik pass rush setini üçüncü haklar sırasında altı hatta yedi kişilik sete dönüştürmesiyle agresif bir savunma düzenine geçmesi oldu. Bu anlamda karşısındaki receiverların hepsinin birbirinden yetenekli olması ve birebir de kendilerine rahatlıkla alan açabilecek olmalarının farkında olan Burrow’un topu elinden hızlı çıkarıp üçüncü hakları alması rakibinde maç içinde kalmasının başlıca sebeplerinden biriydi. Şayet Vrabel üçüncü haklarda bu agresif tutumundan vazgeçmiş olsa kim bilir neler olacaktı?

En nihayetinde iyi bir normal sezon geçiren Cincinnati Bengals, genç oyuncularının da gösterdiği büyük özveriyle formlarını playoff’a taşırken, Ohio ekibi Sam Wyche’ın yönettiği 1988 Bengals’ından sonra ilk konferans finaline adını yazdırmayı başardı. Kaybeden taraf olan Titans ise AFC’yi ilk sırada tamamlanmasına rağmen üst üste üç kez boy gösterdiği playoff’ta yine hedefine ulaşamayarak ciddi bir hayal kırıklığı yaşadı…