Merhabalar NFLTR.com okurları, ilk yazımda NFL’in altıncı haftasındaki dikkat çeken olaylarına değineceğim. San Francisco – Detroit maçıyla haftaya başlarsak, San Fransico koçu Jim Harbaugh ile Detroit koçu Jim Schwartz arasındaki maç sonu yaşanan sürtüşme maçı gölgeledi.

Tabii ki trajikomik bir olay. Maçlardan sonra iki koçun orta sahada buluşup el sıkışması bilindiği üzere bir gelenek. Bu işin yazılı olmayan etiket kuralları var. Kazanan da kaybeden de bir şekilde orta sahaya kadar gelir karşı koçun elini sıkar. Ama öyle eline çak yap, sırtına vur gönder, bunlar bir koca yakışmayacak şeyler.

Harbaugh’un NFL’deki ilk yılı. Güzel de birtakım kurdu. Hem genç hem de anlaşıldığı kadarıyla hala kolej havasını solumakta. NFL’de yeni olması ve aldığı galibiyetler kendisini diğer koçların hedef tahtasına koymakta. Yenilgisiz bir takımı deplasmanda yenmiş birisi olarak maç sonu sevincini dizginlemesi lazımdı. Schwart’zin verdiği karşılık ise tam bir ayıp, saldırmaya kalkmalar, küfürler, bunlara girmek dahi istemiyorum. NFL yakında bu işe yazılı kurallar getirirse şaşırmamak lazım.

Koçların toslaması dışında ise San Fransisco, Detroit’e ilk yenilgisini tattırmayı başardı.

Detroit şansı da arkasına alıp, beste beş ile, son otuz yılın kendisi için en iyi başlangıcını yapınca, birden havaya girdi. Bu başarı beraberinde büyük bir stres de getirmiş, ki ne Schwartz ne de Stafford bu stresi kaldıramadı. Schwartz oyun planında birçok yanlış yaptı. Bir iki yardlik, koşarak alınacak first downlar yerine pasa gitmeyi tercih etmesi San Fransisco defansından ne kadar korktuğunu belli etti.

Detroit’in zar zor koruyabildiği Stafford ise gününde olmayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Bu San Fransisco daha çok canlar yakar. Neredeyse mükemmele yakın bir defans. Artı hucumda Frank Gore. Bana göre NFL’deki en iyi bir iki running back’den biri.

New York Giants – Buffalo Bills maçıyla ilgili olarak, Buffalo’nun da Detroit gibi havası söndü.

Kıran kırana geçecek bir maç bekliyordum. Aynen beklediğim gibi geçti. Bir tarafta bu yılın en güzel çıkışlarından birini yapan, Harvard mezunu Fitzpatrick’li Buffalo, diğer yanda üç yıl once Super Bowl kazanmış Eli Manning’li Giants. Ama bu maçı Giants mı kazandı? Hayır. Bu maçı elleriyle Giants’a veren Buffalo.

Maçın bitimine altı dakika kala, berabere giden bir maçta topu Giants 27 yardına kadar getirmişsin. İlk hakkındasın. Üç sayıyı rahat rahat atabilecek yerdesin. Yoldan geçen çocuğa sorsan der ki, pasa gitme, koşu yap, elindeki dört hakkınla zamanı indir indirebildiğin kadar. Bir 10 yard daha geçmeye çalışırsın, geçemezsen de atarsın üç sayını…

Peki Harvard’li ne yapıyor? Pasa gidip interception atıyor çünkü aklında hala üçüncü çeyreğin sonunda yine aynı şekilde attığı kısa pasla oluşan interception var. Onu düzeltmek istiyor aklınca. Aslında o pası atacak adam değildim ben demek istiyor. Ama kadere bakın ki attığı pas yine kısa, ayni şekilde aynı yerde interception oluyor. Buffalo’nun bu hafta maçı yok, oyun planlarına sadık kalıp, boş haftalarını iyi bir şekilde hazırlanarak geçirirlerse lige kaldıkları yerden devam etmemeleri için hiçbir neden yok.

Tony Romo da Boston’dan eli boş döndü…

Dallas ne iyi etmiş Rob Ryan’a defans koordinatörlüğünü teslim ederek. Geçen sezonun dağınık, düzensiz Dallas defansını aldı, resmen adam etti diyebiliriz. Dün akşamki maça bakarsak aslında Dallas Cowboys defansı 20 maçtır evindeki her maçı kazanan New England ve Tom Brady’i durdurmayı başardı. Ama hücuma gelirsek Dallas’ın koçu Garrett her şeyi mahvetti diyebiliriz. Elinde Romo gibi bir yıldız quarterback varsa doğru yerde kullanmayı bileceksin. Hele bir de Dez Bryant, Miles Austin, Jason Witten gibi de receiver’ların varsa. Alır topu adrese teslim touchdown pasını atar. Touchdown çizgisine 5 yard uzaklıktasın. Koşup koşup New England defansına tosluyorsun. Orada Romo’ya bir pas şansı tanıman lazım. Bu touchdown pasını NFL’de Romo atmayacaksa, başka kim atacak, bana birisi söylesin…

Önümüzdeki hafta görüşmek üzere…

Yazan: Rıza Şahin