Öncelikle yazımdaki gecikmeden dolayı özür dilemek istiyorum. Şu dakikaya kadar beklememin en büyük sebebi Super Bowl’u tribünde izleme şansına sahip olan arkadaşım ve eski İstanbul Tigers Offensive Coordinator’ü Timur Altop’un yurda dönmesini ve tribünde olanların görüp de ekrandan izleyenlerin görme şansına sahip olmadığı detayları almaktı. Timur sadece bilgi vermekle kalmadı, pek çok fotoğraf da yükledi ve o atmosferi bir de tribünden yaşayan birinin gözüyle görmemi sağladı. En sarsıcı detayın gösteri uçuşu yapan ve tribünü, deyim yerindeyse, sallayan U.S. Air Force jetlerinin yaptığı gösteri uçuşu olduğunu özellikle belirtmemi istedi. Bir dip not da, Super Bowl’u orta sıralarda izlemenin kişi başı $ 2000 maliyeti olduğu.

Gelelim maça. Öncelikle, seyir zevki ve temposu son derece düşük olan bir Super Bowl maçı izledik. Özellikle her iki takımın da son derece temkinli oyuna başlaması ve hep karşı taraftan sürpriz bir hamle geleceğini düşünerek “read-and-react” kurgusunu ön planda tutarak, rakibin oyununa karşılık verme taktiği ile sahaya çıkmaları temponun düşük olmasındaki en önemli etken oldu. Eğer Super Bowl maçı değil de regular season karşılaşması olsa, muhtemelen 2. Çeyrek ile birlikte televizyonu kapatmış, yada başka bir kanaa zap’lamış olurdu çoğu insan, diye düşünüyorum. Son çeyrek yaşanan iki come-back olaya biraz heyecan katsa da, her iki takım da genel olarak beklentileri karşılamaktan uzak, düşük bir football kalitesi ve oyun zenginliği ortaya koydular. Arizona’nın temkinli olmasının en büyük sebebi hata yapma ve imkansızı başararak geldikleri Super Bowl’u kaybetme korkusundan kaynaklanıyor olsa gerek. Fakat tarihinde, üstelik yakın  tarihinde Super Bowl Trophy’i defalarca müzesine götürmüş bir takım olan Steelers’in bu kadar temkinli oynamasını anlamak bir zor. Ancak şu da unutulmaması gereken bir gerçek ki, sonunda gülen taraf oldukları için Steelers’in oyun stratejisinin geçerliliği tescillenmiş oldu.

Gelelim akılda kalanlara. Öncelikle her iki takımın koşu defansı da mükemmel bir iş çıkardı. Ligin en flaş running back’lerine, bırakın gap açılmasına izin olanak vermeyi, adeta adım atacak bir avuç turf bile bırakmadılar. Dolayısıyla sonucu etkileyen, her iki takım için de, pas oyunları oldu. Hem defansif hem de ofansif anlamda. Yani, Steelers az daha strateji değiştirdiği için maçı elleri ile Cardinals’e veriyordu. Maç boyunca blitz’lerle ve rush’larla Warner’a istediği zamanı vermeyen ve topu elinden erken çıkarmaya, dolayısıyla da istediği pasları atmasını engellemeye zorlayan Steelers defansı son çeyrekte skoru koruma telaşı içine düşüp sadece down lineman’lerle rush yapmaya ve linebacker’lari geri çekerek bölgeyi daha fazla oyuncu ile korumaya kalkışınca bu hatanın bedelini ağır ödedi. Üzerindeki pressure azalan Warner ile coverage’dan kurtulma süreleri artan WR’ları arasında çok etkili bir connection kuruldu. Bu zaman zarfında Warner ne kadar accurate bir QB olduğunu,  Fitzgerald da ne kadar tehlikeli bir WR olduğunu gösterme fırsatı buldular. Oysa, bence maçın skorunu etkileyen Harrison’un interception return touchdown’unda tanıklık ettiğimiz, pass defansı tüm maç boyunca Cardinals pass hücumunu durdurmaya yetmişti.

Harrison’un da maç sonrası röportajında “Max blitz oyunu oynadığımız için Warner’ın 2 saniye içinde topu elinden çıkarmak zorunda kalacağını ve dolayısıyla slant-in yada slant-out route’una pas atacağını tahmin etmiştim. Araya girerek interception yapmam zor olmadı.” Dediği gibi, eğer QB 2 saniye içinde topu elinden çıkarmak zorunda kalıyorsa çok etkili bir pas atması genelde söz konusu olmamaktadır. Fakat son çeyrek Steelers defansı QB üzerine baskı kurma yerine arka alanı fazla oyuncu ile koruma hatasına düşünce, Cardinals’in beklediği fırsat doğmuş oldu. Fitzgerald’ın comeback T.D.’undan sonra ilk aklıma gelen Tiki Barber’ın yıllar önce okuduğum bir röportajı oldu. Barber’ın da dediği gibi, QB üzerindeki pressure’ı azaltıp, dime, nickel vs. gibi zone defansa çekilirseniz rakibin touchdown yapması kaçınlımazdır. Tek belirsizlik bu touchdown’u ne zaman yapacaklarıdır”.

Super Bowl’dan football adına çıkartılacak en büyük ders ise O-Line’ın ve tabi ki de D-Line’ın önemidir. Neticede her iki takımın O-Line’ı da etkili bir koşu bluğu ortaya koyamadı. Buna rağmen, ve Dockett’in 3 sack’ine rağmen, Steelers O-line’ı pas oyunlarında Roethlisberger’e istediği süreyi verdi. Fakat Cardinals O-line’ı, hele ki son drive’da sadece 3 down lineman ile saldırmasına rağmen, Steelers D-line’ına direnemedi ve maç boyunca hemen hiç bir pas oyununda Warner’a istediği süreyi veremedi. İlk yarının bitimine 18 saniye kala kendi 2 yard çizgisinde 1st-and-goal oynanıyorken ve yarıya skor olarak geride girmesi bekleniyorken, NFL record bir 100 yard interception return touchdown ile skor avantajını pekiştiren ve son drive’da da ne kadar istekli ve motive olduğunu iyice gözler önüne seren Steelers’a tekrar tebrikler diyerek yazımı sonlandırıyorum. Football dolu günler dileğiyle…